30 Ocak 2018 Salı

Gulyabani//Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Türk Klasiklerini daha çok okumaya dikkat edeceğimden bahsetmiştim. O yüzden yavaş, yavaş stok yapmaya başladık ve okumaya da devam ediyorum. Gulyabani kitabı da bu kategoriye giriyor. Aldığım zamandan beri çok merak etmiş, bir türlü okuyamamıştım. Ve sonunda okuyup çok sevdim. Yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar o zamanın fantastik yazarlarından. Şu zamanda yazılan fantastiklerle kıyaslamayın çünkü kitapta geçen doğa üstü varlıkları az çok biliyor ve bunları okuyup hem korkup hem çok gülüyorsunuz. :)

Toplumun peşin yargılardan, geleneksel düşünce kalıplarından ve akla aykırı her türlü hurafeden kurtulması gerektiğine inanan Gürpınar'ın toplum içerisinde din kisvesine bürünmüş batıl inanış ve hurafeleri yerdiği Gulyabani romanı aynı zamanda edebiyatımızın fantastik öğeler barındıran ilk korku romanıdır. Gulyabani'de Musine Hanım adında kimsesiz bir kadının hizmetkârlık yaptığı çiftlikte gerçekleşen doğaüstü olaylar ve sahtekârlıklar etrafında yaşadığı maceralar anlatılır.

Kitabı Süt kardeşler filmiyle bağdaştırabiliriz. Normalde böyle olması çünkü Süt kardeşler filmi bu kitaptan esinlenmiş. Ama şöyle ki Süt Kardeşlere bir kaç ekleme yapılmış. Yine de her ikisi de çok güzeldi.
Olaylar Munise hanım karakterinin etrafında gelişiyor ve o zamanın hurafe denilecek şeylerden etkilenen insanları anlatıyor. Musine uzak akrabası Ayşe hanım tarafından İstanbul'dan uzak bir konağa hizmetçi olarak işe götürülür. Munise anlatılanlardan ve şüpheli hal ve hareketlerden korksada akrabasına güvenip konağa gider ama gittiği zaman konakta tuhaf şeylerin olduğuna şahit olup gitmek ister lakin ne mümkün, artık o konağa ayak basmıştır ve gitmesi zordur.
Zorlu zamanlar ve geceler geçiren Munise karakterinin aklını kaybetmemesine şaşırdım. Yazar öyle bir anlatım sergiliyor ki bir an okuyucular korkuyor. :D Yaşanan olayları, Munise'nin cesaretli oluşunu, evin hanımı, yaşlı hizmetçilerin olaylara bakış açısını ve en önemlisi yaşanan trajikomik olayları okudukça gerçekten çok eğlendim. 


Klasik oluşundan çekinmenize gerek yok, evet biraz ağır ama yine de akıcı ve bir gününüzü alacak güzel klasiklerden. Kitaba başlangıç kısmı ve devamı çok güzeldi. İlk olarak okuyucu Hanımninelerden yazara yeni yazacak kitapları hakkında bilgi ve fikir vermesi ve yazarın bunu dikkate alıp böylesi bir kitap çıkarması gerçekten takdire şayan. Devamında olayları yaşayan kişiden, hikaye tarzında dinliyormuş gibi anlatılması eski yazarlarımızın ne kadar güzel yazdıklarını ortaya koyuyor. bunlara artı olarak okurken hem eğlenip hem de yaşananlardan dolayı dersler alıyoruz.

Sonu tahmin edilebilir değil, kafamda çok şey kurdum ama bir tanesi bile olmadı. :D Çok zekice yazılan, eğlenceli, kolay okunan klasiklerden olduğu için kesinlikle tavsiye ediyorum. Şu an My Twin yazarın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabı okuyor ve bayılmış. Bununla beraber alışveriş listesine yazarın bir kaç kitabını daha ekledik. Kesinlikle okunulması gereken yazarlardan biri. :) Ve son olarak ekliyorum ki ne varsa klasiklerde var. Ben okudukça acayip mutlu oluyorum ve sizlere de tavsiye ederim. :)
Not: Kitap bir çok yayınevinden çıkmış, ben İnkılap Yayınevini tercih ediyorum. Bir kaç kitap istisna ama varsa eğer İnkılap'dan alın. Yine de sırf fikir olsun diye bir kaç yayınevinden alıp sadeleştirmeleri nasıl yapmışlar incelemeyi düşünüyorum. :)




Alıntılar^^

"Ben bunların ellerinden ölmezsem bile meraktan öleceğim. Bu kadar garipliğin içinden bir şey merak etmeksizin nasıl yaşanır? Merak etmemeye uğraşıyorum ama mümkün olmuyor."


*****

İnsanlardan kapalı olan bahtım perilerden açıldı. Hayırdır inşallah. Başıma neler gelecek? Hep birden beni neden beğenmişler? Hay beğenemez olaydılar!


*****


"İnsanların dişlerini ağzından söküp başka bir yerine yerleştirmek lazım gelse neresine koymalıdır?
"Gözlerine efendim."
"Neden?"
Çünkü bazı kötü niyetliler, soydaşlarını gözleriyle de yerler."




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^




 Buralarda da varım^^





27 Ocak 2018 Cumartesi

Anna Ve Fransız Öpücüğü//Stephanie Perkins Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yine yeniden kitap yorumu ile karşınızdayım. Bu sefer ki kitabı çok sevdim. Gerek kapak, gerek içeriği kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitaptı. Yazarın Lola ve Komşu Çocuk kitabını pek sevememiştim, bu kitaba da şüpheli yaklaştım ama tam tersi çıktı. U kitap'tan bu kitabı ve Isla Ve Mutlu Son'un 20 TL'ye aldık. İyi alışveriş oldu yani. :D Kitabı gerçekten çok sevdim, Lola ve Komşu Çocuk'ta yaşadığım hayal kırıklığını yaşarım diye korktum ama yazar beni ters köşe yaptı. :D

Anna’nın Atlanta’da iyi bir işi, en yakın arkadaşı ve sevgili olup olmadıklarından emin olmadığı hoşlandığı bir çocuk vardı. Lisenin son senesi için de sabırsızlanıyordu. Bu yüzden babası onu beklenmedik bir şekilde, Paris’teki bir yatılı okula yollamaya karar verdiğinde pek de mutlu olmamıştı, ta ki Étienne St. Clair ile tanışana kadar. Tek sorun… çocuğun bir kız arkadaşı vardı ve tabii Anna’nın da neredeyse bir erkek arkadaşı… Kıl payı kaçırılan romantik anlarla dolu bir sene, bir Fransız öpücüğü ile sonuçlanacak mıydı?

Kitabın konusu klişe gelebilir, hatta klişe de ama çok farklı bir duygusu vardı kitabın. Gençlere yönelik olsa da Paris ve onun verdiği duyguyu her yaştan kişi okuyabilir. O yüzden 'Gençler için bu kitap, ben okumam!' demeyin. :) Karakterlerimizin hepsini sevdim. Anna'nın yaşadıkları, zorla uzak bir ülkeye okumaya gönderilmesinin verdiği sıkıntılar çok iyi anlatılmıştı. Tabii gelen yardımlarda bir o kadar tatlıydı. Tabii Anna karakterinden gözüme batan bir kaç şey oldu, düzenli oluşunun ima edilmesi saçmaydı bence, her insan düzenli olabilir ki Anna'da sıradan insanların düzenine sahipti. Acaba yazara göre bu sıradanlık onun için dünyanın en büyük şeyimi. Artık bu konuda nasıl bir düşünceyle yazmış yazar bilemiyorum am değişikti. :/ Yine de bunlara rağmen sevdim, sinema sever olup, sinema hakkında söyledikleri harikaydı. Fransızların sinemaya bu kadar değer verdiklerini bilmiyordum ve bu konu nedeniyle orada yaşayabilirim. Tabii Fransızca bilmem şart. :P
Birde St. Clair'ımız var. <3 Yaa yazar bu kadar mı iyi anlatır bir karakteri. Haa öyle ahım şahım bir  şeyi yok, hatta karakterini fazla mükemmel yapmamak için boyunu çok ama çok az kısa olarak yazmış. Yine de Anna gibi sevdik kendisini, sevgilisi olsa da olmasa da. :D Burada yazarı gerçekten tebrik ediyorum, St.Clair'ın sevgilisi oluşunu sürekli gözümüze sokup, Anna'yı kötü duruma düşürmek istememiş. Belli kitaplarda bu göze sokulunca ana karakter kötü insan konumuna düşüyor. Yazar gerçekten düşünüp yazmış her satırı ve karakteri.
Bunların yanı sıra St.Clari için o kadar güzel tanımlar eklemiş ki yazar cidden bayıldım. Tam bir ergen gibi davranıyorum diyemem, okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Böyle aşklar kalmamış be Sebastian, bizde okuyup hayran kalıyoruz işte. :D 



Diğer karakterlerden Meredith, Josh ve Rashmi'yi sevdim. Josh Isla ve Mutlu Son'da yer alacak ve inanılmaz merak ediyorum. Bu kitapta çok içine kapanık ve gizemli bir karakterdi ki Isla'da az da olsa gözüküyor ve nasıl biri olduğunu hemen anlıyoruz. Gerçekten inanılmaz derecede merak ediyorum bu karakterleri, umarım hayal kırıklığı olmaz.
Şimdi bundan sonra Lola ve Komşu Çocuğu tekrardan okuyacağım. Doğrusu pek sevmemiştim o kitabı, hatta aldığım için üzüldüm ama bu kitaptan sonra Anna ve St.Clair çiftimizin de Lola'da yer alması tekrardan okuma neden oluyor. Tabii bunların yanı sıra serinin saçma bir şekilde çıkması da en büyük nedenlerden biri olabilir. :/ O yüzden en kısa zamanda Lola sonra ise serinin son kitabı Isla.^^


Kitap sıkmadan devam ediyor.Arada Paris hakkında bilgi vermesi yazarın konu hakkında iyi bilgiler edindiğini gösteriyor. Hem kültür hem aşk ve arkadaşlığı barındıran kitapları hep sevmişimdir. Bunlarla beraber okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir kitap. Belki bazı yerlerine kızıp, bu ne yaa diyebilirsiniz ama bunlara rağmen okumaya devam edin derim. :) 




Yazara gelecek olursak, beni Lola'da hayal kırıklığı içinden bıraktı ama bunda çıtayı baya yükseltti. Yukarıda da dediğim gibi umarım son kitap, Isla ve Mutlu Son Anna ve Fransız öpücüğü gibidir. Kitap hakkında daha fazla şey söylemek isterdim ama iyice ergen konumuna düşmeye gerek yok. :D Ergen dedim ama yine de küçük, büyük fark etmez herkes okusun derim. Çok tatlı ve çabuk biten bu seriyi tavsiye ediyorum. Eğer beğenmezseniz sırf kapakları içinde kitaplığınızda durabilir. :)
Ve en önemli konu ise seriye başlayacak olanlar çıkış tarihlerine göre alıp, okumasınlar. İlk Anna ve Fransız Öpücüğü, sonra Lola ve Komşu Çocuk en sonda Isla ve Mutlu Son^^
Yayınevi neden böyle çıkarmış halen daha bilmiyorum ama hazır seri tamamlanmış böyle okumaya devam edin. :)


Seri sıralaması ve kapakları böyle. Yabancı Yayınları orijinal kapakları kullanmayı tercih etmiş, iyi de yapmış. :)



Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^

"Annem Amerikalı," dedi sakince. "Babam Fransız. San Francisco'da doğdum ve Londra'da büyüdüm."


*****


St. Clair kendi kendine gülümsedi. "Sarı perçemini sevdim," dedi sonunda. Öne uzandı ve hafifçe saçıma dokundu. "Saçın mükemmel."


*****

Paris'i özlüyordum ama ev değildi. Daha ziyade...bunu özlüyordum. Telefonun öbür ucundan gelen sıcaklığı. Evin bir yer değil de insan olması mümkün müydü? Eskiden Bridgette evimdi. Belki de St.Clair yeni evimdir.


*****

Onu inceledim. Serçeparmağının tırnağını kemiriyordu. Okuduğu kitap güzel olmalıydı. Serçeparmağı heyecanlı ya da mutlu demekti, başparmak ise düşünceli ya da endişeli. Bu hareketlerin anlamlarını biliyor olmama şaşırdım. Onu ne kadar yakından incelemiştim ki?





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^










23 Ocak 2018 Salı

İzlediğim Filmler #5 // Gece Bitmeden, Açlıktan Ölme Oyunları, Noel Prensi, Karanlık Gölgeler^^

Merhabalar^^
Uzun zaman sonra yine film yorumlarımla karşınızdayım. Bu sefer izlediğim filmleri çok sevdim ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Şimdi hazır Netflix ve Blu Tv'ye üye olmuşken biraz daha film izleyeyim, böylesini daha bulamam. :P



İlk filmimiz Gece Bitmeden^^



Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, taa fragmanları dönmesinden beri düşünün artık. Erkek oyuncuyu pek bir severim(Fazla filmini izlemesem de. :P) o yüzden izlemek istedim. Zaten fragmanı izlediğiniz zaman farklı bir tarz olduğunu anlayacaksınız. 
Film beklediğim gibi başladı ve çok güzel devam etti ama o sondan pek bir şey anlamadım desem yalan olmaz. Yine de, bunlara rağmen kesinlikle tavsiye edeceğim ve tekrardan izleyebileceğim bir film.


Konusu;
Eşiyle birlikte yaşadığı Boston'a dönmek üzere gece 1:30 trenine bileti olan Brooke Dalton (Alice Eve) New York garına giderken soyguna uğrar ve cüzdanını çaldırır. Bu sırada treni kaçırır, ancak eşi eve dönmeden eve dönmesi gerekmektedir. Durum oldukça kötü görünürken garda trompet çalan sokak müzisyeni Nick ile (Chris Evans) tanışır. İlk başta Nick'in ona kötü niyetli düşüncelerle yaklaştığını sanan Brooke, saatler geçtikçe Nick'i daha fazla tanır ve onun hakkındaki düşünceleri değişmeye başlar.

Oyuncular;
Chris Evans
Alice Eve
Emma Fitzpatrick


Filmin yönetmenliğini Chris Evans yapmış. Yani hem oynamış hem çekmiş. Bence çok iyi bir film olmuş. :)















İkinci filmimiz Açlıktan Ölme Oyunları^^




Film ararken öylesine rast geldiğimiz bir parodi filmiydi. Açlık Oyunları filmini ve serisini bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Parodi filmleri acayip komik oluyor. Bir Isırık Daha filmini kimse geçemez ama bu filmde güzeldi. Sırf eğlence içerikli film olsun diyorsanız izleyin derim. :)
Oyuncuların uyumları çok iyiydi ama Peeta'nin dış kapının dış mandalı gibi kalması parodide olsa olmamış. Artı Açlıktan Ölme Oyunları diyorlar ama açlıktan ölen kimse yoktu. :P Daha çok, orijinal film gibi kanlı şekilde ölenler vardı. Bunların yanı sıra ödül olarak verdikleri ve ilk kısımda Çakma Katniss'in davranışları süperdi.


Konuyu bildiğiniz için yazmıyorum, artı bulamadım zaten konuyu. :D

Oyuncular;
Maiara Walsh
Brant Daugherty
Cody Christian
Alexandria DeBerry




Anneye dikkat. :D


Oyunların sunucularıydı. Pembe saçlı adamın gülmemesi süperdi. :D


Adam Lambert'a benzemiyor mu? Ama o değil. :D Bu resimden anlayamazsınız ama filmi izlediğiniz zaman ne dediğimi anlayacaksınız. :)





Adam sürekli reklam yaptı sakalları ile. :D










Üçüncü filmimiz Netflix'in orijinal filmi Noel Prensi^^




Netflix'in güzel filmleri var. Buda onlardan biriydi. Tam yılbaşı zamanında izlenecek bir film. Ya da dışarıda kar, elinde sıcak çay, üstünden battaniye alıp izleyeceksiniz bu romantik komedi filmini. Klişe bir konuya sahip olsa da oyuncuların enerjisi ve tatlılıkları filmi bir kaç kez daha izlenebilir yapmış. Mesela benim tekrardan izlenilecekler arasında yer alıyor.^^
Kesinlikle tavsiye ediyorum.^^


Konu;
Gelecek vadeden bir genç gazeteci için yeni yıl erken gelir.
Kral olmaya hazır havalı bir prensle ilgili haber yapmak için yurtdışına gönderilir.


Oyuncular;
Rose McIver
Ben Lamb
Alice Krige





















Son filmimiz Karanlık Gölgeler^^



My Twin izleyip beğendiği için izledim bende. Daha doğrusu tekrardan My Twin ile beraber izledik. Filmin komedi türünden olacağını sanıp o beklentide başladım, meğer öyle değilmiş. Daha çok aile meselesi, azıcık ucundan cadılar vampirler vardı. Komik olsaydı benden 5 üstünden 5 puan alırdı ama pek öyle değildi. Yine de güzeldi, önereceğim bir film. Zaten Johnny Depp olsun yeter. :D Adamın gerçek yaşantısını bilmem ama oyunculukta harika. :D


Konusu;
1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpool'dan Amerika'ya taşınırlar.
Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirirler ama köklü playboy Angelique Bouchard'un kalbini kırmışlardır.
Angelique Bouchard Barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr. Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.


Oyuncular;
Johnny Depp
 Eva Green
Michelle Pfeiffer
Chloë Grace Moretz
Bella Heathcote



Gözlükler fena. :D


Adam süper yaa. :D










Bu sahneler komediydi. :D


Diğer toplu film yorumlarımı merak edenler için;













Listemdeki filmler çok güzel, hepsini beğendim. Zamanımı boşa harcayan filmler olmadı hatta tekrardan izleyeceğim filmler kendileri. Bu yıl saha çok film izleme dileğiyle.^^
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^