Tahereh Mafi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tahereh Mafi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2022 Perşembe

Sonsuz İhtimaller Denizi//Tahereh Mafi Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yarın Ramazan, şu an bu yorumu yazıyorum ama ne zaman yayımlarım Allah bilir. :D Sonsuz İhtimaller Denizi yazarın okuduğum ikinci kitabı, ilki Ötediyar'dı. O distopyaydı, bu hayatın içinden bir kitaptı. Yeni bir kitaptı, okuyanlar çok sevmişti. Yazar Müslüman bir kızın başından geçtiği olayları konu almış. Sevdiğim ve yazması iyi olmuş dediğim çok yer vardı ama onaylamadığım yerlerde oldu. İlk olarak yorumumu onları dahil etmeden yazacağım, en son ki kısımda buna değinirim. :)



İran asıllı Shirin, yıllardır yaşadığı Amerika’ya kendini asla ait hissedememişti. İnsanlar bakışları, fısıldaşmaları ve aşağılamalarıyla buna bir türlü müsaade etmiyordu. Fakat 11 Eylül’den sonra her şey boyut değiştirmiş, fiziksel saldırıların da başlamasıyla tehlikeli bir hâl almıştı.
Her şeye rağmen kimliğine, başörtüsüne ve özgürlüğüne sıkıca tutunan Shirin çözümü, çevresine aşılmaz duvarlar örmekte ve onu kırabilecek kimseyi yanına yaklaştırmamakta bulmuştu. Böyle bir yalnızlık içindeki tek mutluluğu, abisi ve onun arkadaşlarıyla break dans yapmaktı.
Fakat sonra Ocean James’le tanıştı. İlk kez onu gerçekten tanımak isteyen biriyle karşılaşıyordu ve bu onu dehşete düşürmüştü. Nihayetinde farklı dünyaların insanlarıydılar ve gardını indirmek beraberinde incinmeyi getirebilirdi  ya da sonsuz başka olasılığı.

Shirin ve ailesi sürekli eyalet değiştiren bir ailedir. Öncesinde ırkçılıktan sürekli sıkıntılar yaşan Shirin bir de 11 Eylül yaşanıp, olayı üstlenenler kendisini direkt (İslam geçtiği için yazmıyorum, kusursuz olan İslam, Müslümanlar değil!) ilgilendirince daha çok ırkçılığı maruz kalır. O yüzden kendini herkese kapatır ve okulda görünmez olur, buna rağmen çok fazla hakaret yer.
Bir gün biyoloji dersindeki partneri onunla konuşmaya başlayınca şaşırır, günler geçince istemeden de olsa adının Ocean olduğunu öğrendiği kişiyle konuşmaya başlar. Okulda sıkıntılar devam etmesine rağmen abisi ve onun arkadaşıyla break dans eğitimi alır, onlarla gösteriye kadar hazırlanır. Ocean ile işler başka bir şekilde devam edince okulda her şey karışır ve Shirin daha çok göze batmaya başlar.
Shirin karakterini çok iyi anlıyorum, ülkemizde çok şükür ne olursa olsun, istisnalar hariç ırkçılık yok ya da ben görmüyorum, bilmiyorum. Ama yabancı ülkelerde adamlar kendi ırkında olanlara da düzgün davranmıyorken nerede kaldı başka ırktaki insanlara güzel davransınlar. Burada da başı kapalı diye Shirin'e zorbalık yapıyorlar, sonrasında aslında olay baş kapama değil, sonradan onunla ilgilide yazar bazı şeyler de yazmış. 
Shirin'i sevdim, güçlü bir karakterdi ama sürekli anı yaşaması sıkıntılıydı bence. Sürekli bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor, bu sıkıntıydı bence. Biraz kafasını kaldırıp karşılık verseydi işler başka olabilirdi belki. En azından kendini savunsaydı keşke. Onun dışında break dansa önem vermesi, kendini geliştirmesi güzeldi. 


Ocean, hakkında yazacak çok şey var ama yazarsam büyüsü kaçar o yüzden fazla bir şey yazmayacağım, sadece çok sevdim kendisini. En sonda yaptıkları kabul edilir cinsten değildi ne yazık ki ama ufacık hak vermeden de edemiyor insan. :D Ocean'ın neyle uğraştığını öğrendiğimde şok oldum, aynı Shiri gibi. Peki hoş muydu, evet. :D

Abisi, onun arkadaşları çok iyiydi. Abisiyle anlaşması, onun sıkıntılarına yardım etmesini çok sevdim. Arkadaşlarının desteği ise beklenmeyecek bir şeydi. Ailesinin umursuz oluşu biraz değişikti, seviyorlar ama ilgisizlikleri de Shiri ve abisinin de işine geldi haliyle. Bu kadar abartılmalı mıydı bilemiyorum.
Genel bir yorum yazarsam 2001 yılı zamanlarını anlatıyor olsa da o zamandan bu zamana değişen bir şey yok sadece şu an yapılan zorbalıklar videolara alınıyor da gereken ceza ya da linçler yapılıyor. Yine de yabancı ülkede Müslüman olmak, başka bir milletten olmak her zaman zor. Bir gün değişir mi? Sanmam, insan bu her kötülük içinde var, ırkçılık sadece biri. Peki kitap bir şeyleri değiştirir mi, değişmek isteyen herkesi değiştirir bence, yeter ki anlayarak ve isteyerek okusunlar.


Şimdide rahatsız olduğum bir kaç şeyden bahsedip bitireyim. Shiri türbanlı bir genç kız, o yüzden sürekli ona ve türbanına laf ediyorlar. Türbanı neden taktığını, aslında takmasa bunları yaşamaz diye soran çok ama verdiği cevap hem güzeldi hem de bir garip. Zamane baş yapmaları hiçbir şekilde İslama uygun değil, saçın bir teli daha gözükmemesi gerekirken kız kardeşlerimizin, ablalarımızın ucundan göstermesi hoş değil, bana göre türbana bir hakaret. Shiri'de öyle yapıyor tabii. İran veya farklı yörelerde farklı baş kapama söz konusu, buna bir şey demiyorum o yüzden ama bana her türlü ters. Neyse, içimi döktüm burada. :D

Diğer bir konuda İslam hassas bir konu, İslam'ı temsil etmeye çalışansa Müslümanlar. Yazar bu kitabı yazarken buna dikkat etseydi ne güzel olurdu. Onaylamadığım şeyler oldu. Şimdi diyeceksiniz Esra sanki gerçekte yok mu? Var ve rahatsız edici ama bunu okuduğunuzu düşüncenize. Şahsen Müslüman bir insanı tanımayan biri demek ki böyleler demesine çok açık bir kitap. Artıları olduğu kadar eksileri de vardı ne yazık ki, daha farklı bekliyordum açıkçası. Bir daha böyle bir kitap okumak istersem daha az beklentim olsa iyi olur.

Olumsuz düşüncelerimden belki siz etkilenmezsiniz. Sevdim, siz de seversiniz ama okurken rahatsız ettiği kısımlara da gözlerimi kapatamazdım. ;)  Farkındalık için okumanızı öneririm. Yazarın distopyası kadar bu da güzeldi, kalemi akıcıydı. Bir sürü post-it yapıştırdım ve hepsi çok güzel alıntılar. 



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

İnsanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu çünkü insanlar genel olarak kadınlara inanmakta güçlük çekerdi.

******

İnsanlar benim üzerimden konuşuyordu, benim adıma konuşuyordu, benim fikrimi bile sormadan beni tartışıyorlardı. Bir sohbet konusu haline gelmiştim, bir istatistik. Artık sadece bir genç, bir insan, kandan ve kemikten biri olma özgürlüğüm yoktu; hayır, ondan çok daha fazlası olmak zorundaydım.


******

Dünyanın, sorunun ben olduğumu düşünerek bana zorbalık yapmaya çalışıp durmasından nefret ediyordum.


******


Çığlık atmak istiyordum.
O benim saçım, benim yüzüm ve benim bedenim ve onunla ne yapacağım sadece beni ilgilendirir.
Elbette kimsenin umurunda değildi.


******

Başımı kaldırıp baktım. Gözleri kederliydi.
"Hey," diye fısıldadı. "Bunu yapma, tamam mı? Benden vazgeçme. Ben hiçbir yere gitmiyorum."


******

Gün içinde o sesi bastırmayı öğrenmiştim ama geceleri göğsümdeki boşluğun içinden çığlıklar atıyordu.


******

İnsanları tanıdıkça, hepimizin karanlıkta yürümeye çalışan korku içindeki bir avuç aptal olduğumuzu, birbirimize çarpıp durduğumuzu ve boş yere paniklediğimizi daha iyi anlıyordum.





Kitaba düşük puan versem de çok güzel altı çizilesi alıntılar vardı.
Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^

17 Aralık 2021 Cuma

Ötediyar//Tahereh Mafi Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Çok fazla işlerle uğraştığım için buraya vaktimi çok az harcıyorum, her elime aldığımda haftanın iki gümünü bloga ayıracağım diyorum ama olmuyor olmuyooooor :D Sizlerde durumlar nasıl?
Bu yazımız da yine kitap yorumu var, artık yeni içerikler yayımlasam iyi olur, kısırdöngü gibi hep aynı yazılar oluyor. Yapcaz bir şeyler artık. <3
Yazarın kalemiyle ilk defa tanıştım, Bana Dokunma serisiyle mi tanışsaydım dedim çünkü çok çok farklı bir kitaptı. Fantastik değildi, distopya diyebilir miyiz bilemiyorum. Okuyanlar ne düşünüyor acaba?
Bunların yanı sıra çok güzeldi, az biraz genç-çocuk kitabı da diyebiliriz. Tabii yaş sınırlaması olmalı. Bunlara takılmadan konumuza gelelim, sonra detaylara bakarız.


Renk ve sihirle dolup taşan bir dünyada Alice’in soluk teni ve süt beyazı saçları dışlanmasına sebep oluyordu çünkü Ferenorman’ın sakinleri için renk ve sihir aynı şeydi. Alice için ise önemli “olan” üç şey vardı: kızı ortadan kaybolsa umursamayacak olan annesi, sahip olmadığı renk ve sihir, bir de kızını daima sevmiş olan babası. Fakat babası yanına bir cetvel dışında hiçbir şey almadan ortadan kaybolalı üç sene olmuştu ve Alice onu bulmakta ve sihirli güçlerinin varlığını kanıtlamakta kararlıydı. Ne yazık ki bu hiç de kolay olmayacaktı. Bunları başarmak için efsanevi ve tehlikeli Ötediyar’a gitmesi gerekiyordu. Ancak orada hiçbir şey göründüğü gibi değildi ve Alice eve dönüş yolunu bir daha hiç bulamayabilirdi...

Kitabımızın dünyası renk ve sihirden ibaret. Kitaptaki insanların hepsi hem sihire hem de renk konusunda farklılar ama Alice öyle değil, Ferenorman'da herkes ona bakmaktadır çünkü rengi soluktur ve hayatını çok zorlaştırır. Bunların yanı sıra babası da yıllar önce kaybolur ve geri gelmesini beklemektedir. Annesi ve küçük ikiz kardeşleriyle de bir aile olamayan Alice on iki yaşına geldiği için yeteneğini gösterip görevini almak ister ama işler sandığı gibi gitmez.
    Bu sırada okul hayatını karartan Oliver sürekli peşindedir ve ondan imkansız bir şey ister ama Alice Oliver'a güvenemez ta kii başına gelenlerden sonra.


Karakter olarak yarıya kadar pek bir şey anlayamıyoruz, sonradan kimin ne olduğunu, neler yaptığını anlıyoruz. Bu tarz sır küpü kitaplar heyecanlı oluyor evet ama okuyucu olarak yarıdan sonra bazı şeyleri anlamamız aşırı sıkıcı. Ve yazarda sağ olsun böyle kendi için mi yazmış anlamadım ki, gerçekten okurken bazı yerlerde çok zorlandım.
Alice kafasına buyruk, annesinden korksa da kafası estiği işi yapan biri. Oliver ise hayatın amacına göre yaşayan biri ve zorluk falan bilmez. Alice'in yaşadıklarını gördükten sonra kendi hayatı içinde çok düşünecektir.

Kitapta farklı bir dünya varsa bence az da olsa başında o dünyadan bahsetmeli. Zamanla yazar anlatıyor zaten ama başka anlatması daha mı iyi olur diye düşünmüyor değilim. Burada yazar bize hikaye anlatıyormuş gibi yazmış, o yüzden genç veya çocuklar için güzel olabilir diye düşünüyordum. 
Bunun yanı sıra anlatılan dünya gözümüzde canlandığı zaman bence çok güzeldi, tabii bu sadece Ferenorman için geçerli, Ötediyar bizden uzak dursun. Ama var ya bu kitabın filmi olsa çok izlenir diyeyim size. O renkli ve maceralı dünya herkesin ilgisini çeker. Kitap olarakta gerçekten güzeldi ama o renkleri perdeler de, televizyonda görmek güzel olabilirdi.
Sonu hakkında bir kaç diyeceğim var, biraz hızlı oldu gibime geldi. Okuyanlar ne düşünüyor?
Tabii Alice hakkında çıkan gerçeklere çok şaşırdım, bunu beklemiyordum am büyüleyiciydi. İkinci kitabı var ama bu kitaptan bağımsız diyorlar, konusunu okuyunca Alice ve Oliver var ama konu çok farlı. Alır mıyım bilmiyorum, bu seriyi devam ettireceğime Bana Dokunma serisini tamamlarım diye düşünüyorum. Kötü müydü hayır ama yazarın o serisinin daha çok merak etmeye başladım.



Genel olarak sevdim lakin uzun süre elimde kalması beni üzdü. Şu an hedefime az kaldı ve o sırada bir iki kitap daha okuyabilirdim. Bölümler kısa, bir günde oturup bitirebilirsiniz ama artık o bir günde kitap bitirmeler hayal oldu, anca 20-30 sayfalı kitapları bitirebiliyorum bir günde.
İkizde okusun bakalım ne yapacağız. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Keder, Alice'in küçük vücudunda taşımayı yavaş yavaş öğrendiği ağır bir şeydi.


*****
 

Hangisinin daha çok ağladığından emin değildi: Kendisi mi, gökyüzü mü?


*****

"Sevgili Alice," dedi babası, ona uzanarak. "Neden bize benzemen gereksin ki? Neden değişmesi gereken sen olasın? Bizim görüşümüzü değiştir; olduğun kişiyi değil."


*****


"Ancak bilebilecek zihinlerimiz olduğu sürece, bilmemek sadece geçicidir..."





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle Kalın^^