31 Ekim 2015 Cumartesi

Kurucunun Kızı//Amy Engel Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Şu zamansızlıkdan çok yakınıyorum blog da o yüzen fazla bir şey demeyip bekleyen yorumlarıma başlayayım^^ İstanbul'a gittiğim de yanım da Psikopat vardı. Ve yedek olarak da Kurucunun Kızı'nı almıştım. Kısmet orada okumak değilmiş geldim burada başladım ve hemencecik bitti. Bir kere kitap akıcı ve ilginç bir konuya sahipti ama o kadar çok övüldüğü kadar da bulamadım. Kitaba başta 4 puan verecektim, sonra 3.5 indi ve O SON! ile 4'e yine çıktı :D Puanlamamı başta yaptım olmadı ama genel olarak kitaba bakış açım bu, devam yorumum da neler olduğundan bahsedeceğim ;)

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer'lar ve Westfall'lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı. 

Bu yıl benim sıram gelmişti. Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan'ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim. Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım… 

Distopya kitapları her zaman severim, hele bir de işin içine Fantastik girsin okumada yanında yat :D Tabii kitabımız da Fantastik namına bir şey yok, yanlış anlaşılma olmasın :D Burada da yıl olmuş bilmem kaç, Nükleer savaş nedeniyle Dünya yerle bir olmuş ve sadece bir grup insan hayatta kalmıştır. Her şey yok olunca liderler çıkıp ilk olarak bu küçük dünyayı kurmuşlar ama liderlik savaşı orada da olunca Kurucu başa geçememiş ve Lattimer'lar başa geçmiştir. Hayat mücadelesi yerine liderlik önemli diyen Westfall ise kızlarını başa geçme ve bu haksızlığı yok etme sözleri vererek planlar yapmaya başlarlar. Kızlardan biri de Ivy'dir. Başkanın oğlu ben bu yaşta(16 yaşında) evlenmeyeceğim deyince ablası sırasını devredip Ivy o şanslı kişi olur. Ivy'nin babası ve ablası onu öyle bir şekilde yetiştirir ki hayata farklı gözle bakar ta ki Başkanın oğlu Bishop ile tanışana kadar. Evlenmeyi ve bunları yapmak zorunda olması Ivy'yi deli eder ve bunlar için savaşmaya kararlıdır. Doğrusu Ivy'ye hak verdim ama bazı gerçekler göz önünde olduğu halde bu durumlara düşmesi beni çok üzdü. Yine salak bir kız karşımız da diyeceğim ne yazık ki :/ 



Bishop, kendi yaşıtlarına nazaran daha yapılı olup, daha başka düşünen bir gençtir. Evlenmeyi Ivy gibi düşünmektedir ama şart olduğundan başka şansı olmaz ve aldığı sıfat doğrultusunda geleceği ve bu küçük topluluk için Ivy ile evlenir. Kitapta en sevdiğim karakterden biri. Gerçi başka karakter de sevmedim yaa neyse, yazar az karakter çok iş demiş, sınırlı karakterlerle kitabı bitirmiş.  Gerek düşüncesi gerekte Ivy'ye olan davranışlarından benden on üzerinden on aldı. Hele o sonlarda oyyyy Bishop <3 <3 


Ivy'nın ablası ve babası -_- Ben bu kadar haysiyetsiz, pislik bir karakter görmedim :( Ivy'nin de görmesini isterdim ama kitap bu :P İkinci kitapta itinayla döveceğim bir karakter gibi duruyor. İnşAllah yazar fazla deli etmez bizi -_-

Kitabımızın detaylı yorumuna gelecek olursam dediğim gibi vasat bir kitaptı, bazı yerler de sanki tekrarlama vardı. Olay bekledim o da sonda oldu. Ama o son neydi öyle yaaaa :O Kitabı N.Ablamla beraber okuduk ve sonuna kadar görüşlerimiz aynıydı. Şu an ikimiz de ikinci kitap ÇIKSIN!!! diye dört gözle bekliyoruz, neyse ki yakında çıkacak, şanslı biz :D Yazarın kalemi akıcıydı buna diyeceğim yok ama dediğim gibi az daha aksiyon olabilirdi. Puanlamamı ilk satırlarda yaptım, kitaba 4 puan vereceğim, bakalım ikinci kitap benden kaç puan alacak :D Ve Ivy ikinci kitapta yine bizi sinir etmez -_- Azıcık kendine çeki düzen ver Ivy :P


Bu kadar yorumdan sonra tavsiye ederim kitabı. Değişik bir kitap ve ilginizi de çekecek gibi^^ Yorumda bazı yerlere değinmek istemedim, bunlar spoi olur diye :) O yüzden siz alıp okuyun derim ;) Hazır ikinci kitapta çıkacak :D  Seri hakkında detaylı bir araştırma yapmadım ama şu ana için sadece iki kitap oluşu ve devamda bir şey olmaması beni heyecanlandırdı. 2 serilik kitaplar beni benden alıyor da :D Gerçi iki taneyle sınırlı kalan seri çok az yaa neyse :P

Kapaklara bakacak olursak, kapak orijinal olarak kullanmış Yabancı Yayınları ve ciltli. Ama şu cilt olayını bir düzeltsin, hiç beğenmedim :( Ciltli kitaplar favorim ama bu baskı hataları nedeniyle pek sevemedim :/


Kapaklarımız^^


Bu da başka bir kapak, bunu da çok sevdim^^


Kitaba Puanım 5/4


Alıntılar^^

"Buna ne dersin?" dedi Bishop. İnce siyah ciltli bir kitap tutuyordu, kapaktaki isim dikildiğim yerden okumam için çok ufaktı. "Romeo ve Juliet." Kitabı bana doğru salladı. "Düşman aileler. Talihsiz genç aşıklar." Yüzü ifadesizdi, ancak gözleri gülüyordu. 
"Çok komik"
"bana deli diyebilirsin,"dedi. "Ama kulağa ilgi çekici geliyor."



*****

Yalan söylemek istemeyen bir çocuk asla doğruyu söylemeyen bir kızla evlendi. "Eğer Tanrı gerçekse hastalıklı bir espri anlayışına sahipti.


*****

O, beni mahvetmek için olası bir milyon yolu olan bir mayın tarlasıydı.




Başka yorumlarda görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^





26 Ekim 2015 Pazartesi

Psikopat//Mihri Mavi Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
İstanbul ziyaretimizi yaptık ve küpçü dükkanımıza geri döndük. Bu süre zarfında bir çok yere gittik, gezdik tabii bu sebeple kitap okuyamadım :P Geceleri okuyordum ama yorgunluk beni benden alıyordu. Uzun lafın kısası yolculukta her daim yanımda olan Psikopat'ı sonunda bitirdim. Sevdiğim bir kitap oldu, ilginç bir konusu vardı. Karakterler öyle umduğumuz gibi kişiler değildi, diğer karakterlerden çok ama çok farklıydı. 

Bir tarafta zenginlik ve lüks içinde yaşayan Buket, bir tarafta herkesin korktuğu, tehlikeli ve insafsız Kağan! Buket'in hayatı babasının iflasıyla değişir ve eski kusursuz günlerini İzmir'de bırakarak zorlu bir yaşam süreceği Ankara'ya taşınmak zorunda kalır. Buket, çevresine ve yeni başladığı liseye uyum sağlamaya çalışırken öyle büyük bir hata yapar ki her tavrıyla belayı temsil eden Kağan'ın tüm dikkatini üzerine çeker.
Hiçbir sınır tanımayan Kağan, Buket'e olan öfkesini göstermekten geri durmaz. İkisi de birbirinden ölesiye nefret ederken, kaçınılmaz sona doğru adım adım yaklaşıp kendilerini imkânsız bir aşkın içinde bulurlar. Tehlike, bir gölge misali Buket'in üzerine çöktüğünde, Kağan'ın ürkütücü karanlığını aşkıyla aydınlatabilecek mi? Yoksa etrafını saran karanlığa yenilerek ruhunu siyaha kaptırıp yok olup gidecek mi? 


Konuyu okuyunca anlamıyorsunuz yine ama kitabı okumaya başladıktan sonra taşlar yerine bir bir oturuyor. Her sayfasını olmasa da çoğu kez diğer sayfada neler olacak diye merak ediyorsunuz. Bazı kısımları klasik gelebilir ama Kağan karakteri o kadar farklı ki nasıl bir yol izleyeceğini tahmin dahi edemiyorsunuz. Kalemini sevdiğim bir yazar daha kazandım diyebilirim kitap ve yazar için. Konusunda nefretle başlayan bir aşk diyor, gerçekten öyle. Buket öyle bir nefretle doluyor ki hak veriyoruz ve Kağan'a çok kızıyoruz.


Buket karakteri lüks hayatından sonra Ankara'ya her şeyi arkasında bırakarak yerleşir. Daha ilk dakikadan Ankara'dan ve yeni hayatından nefret eder ama okula başlayıp Cansu ile tanışınca her şeyin de kötü olacağına inanmaz ta ki Kağan'a karşı gelene kadar. O kadar güzel hayattan sonra bu hayata geçen Buket için her şey zor olsa da dostluk, arkadaşlık, nefret ve Aşk'ı tanıyınca hayatı hiç olmadığı kadar ilginç bir hal alır. Kitabı okuyanlar belki Buket'e bazı sebepler nedeniyle kızabilir ama ben hak veriyorum, sadece o son olmasaydı be :P

Kağan ciddi söylüyorum Psikopat deyimini çok iyi bir şekilde kendine yakıştırıyor. Kaç kere kendi kendime "Ya bu oğlan cidden Psikopat!!" dedim :P O dere sinir oldum ama sonradan bizi ters köşe yaptı hayın oğlan :P Çok sevdiğim bir karakterdi diyebilirim ama kardeşi kadar sevdiği Emre karakterini daha çok sevdiğim doğrudur. Emre'den sonra bahsedeceğim, şimdi Kağan'a bakacak olursak devam kitabın da Kağan neler yapacak çok merak ediyorum. Sırf Kağan'ın yapacaklarını merak ettiğimden ikinci kitabı dört gözle bekliyorum.


Emre ve Cansu. Bu iki çiftin arasında bir şeyler var ama yazar bizi meraktan bırakarak bitiriyor kitabı. Sevdiğim bir çift oldu. Emre'de Kağan gibi ama Emre daha iyi kalpli ve düşünceli biri. İlerleyen kitaplar da Cansu ve Emre aşkından bahsedecek yazar ve o kitabı da dört gözle bekliyorum <3 <3 Cansu'da bir o kadar tatlı bir karakterdi. Buket'e çok yardımcı oluyor, ama hayatı da karmakarışık. Bu sebeple birbirlerine çok destek oluyorlar. Böyle aklı başında dostlar şart ama onların hikayeye geçince onlara da bir şeyler oluyor, devreler yanıyor resmen :P

Kitabımızı, karakterleri ve yazarın kalemini gerçekten sevdim. Olayların nereye varacağını merak ediyor en son sayfalar da ise hem sinir olup hemde ağzı açık şekilde kapağı kapatıyorsunuz. Böyle bir son olduğunu bilseydim daha geç okurdum ama olan oldu bir kere :P İkinci kitabın daha çabuk çıkması için baskı yapıp, günleri saymalıyım artık :D Başta dediğim gibi bazı yerler klişe gelebilir ama gidişat sizi bambaşka bir serüven yaşatıyor. İkinci kitabın daha entrikalı olacağını son sayfaları okuduktan sonra anladım. Heyecan, merak, karanlık büyük bir aşk bizi en iyi şekilde bekliyor olacağı inancıma saklanıp, kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum.  

Kapaktan bahsedecek olursam, hem ciltli oluşu hemde kapakla kullanılan mankenin taş oluşu göz önüne alınacak olursa harika bir seçim olmuş. Bir de yanında büyük boy poster, harika ayraç ve kitabı temsil eden süper bir kartpostal var. Martı Yayınları bu yönde kendini baya aştı ve kendilerine teşekkür ediyorum, böyle devam, Fighting!!
Ayrıca kitap için emeği geçen herkese bol bol teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum :* :*


Kitaba Puanım 5/4


Alıntılar^^


"Bazen üzülerek sürekli tekrarladığımız 'keşke'ler bir yerden sonra bizi mutlu eden şeylerle birlikte bu kez 'iyi ki'lere dönüşür."


*****


Bazen bir dokunuş, bir sarılış bile dağılmakta olan birini güçlü hissettirirdi. Cansı için üzülürken bütün gücümü ona vermek istedim ve içimden hep iyi şeylerle karşılaşması için dua ettim. Çünkü bunu çok fazla hak ediyordu.


*****


Gecenin bu vaktinde karanlık ve ıssız sokakla bütünleşmiş gibiydi; öyle ki karanlığın içinden gelen bir ölüm meleği gibi duruyordu. Benim ölüm meleğim...




Başka Yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^
Facebook
Twitter
Instagram






14 Ekim 2015 Çarşamba

THE ORIGINALS - Yükseliş//Julie Plec Kitap Tanıtımı^^

Herkese merhaba^^
Go kitap hız kesmeden harika kitaplar çıkarmaya devam ediyor ;) Onlar biride bu yeni kitapları^^ Gerek konusu, gerek kapak her şeyiyle güzel ve merakla bekliyoruz ;)



Lafı fazla uzatmadan konumuza bakalım^^



AİLE GÜÇTÜR
Köken Vampir ailesi bin sene evvel birbirlerine bir söz verdi. Her zaman ve sonsuza dek bir arada kalacaklardı. Ama verilen sözleri tutmak ölümsüzken bile kolay değildi.

1722 yılında New Orleans’a ayak basan Köken Vampirler Klaus, Elijah ve Rebekah Mikaelson tehlikeli geçmişlerini arkalarında bıraktıklarını zannederler. Ne var ki bölgelerini kimseyle paylaşmak istemeyen cadılar ve kurt adamlar bu kanunsuz şehirde cirit atmaktadır. Üstelik çok yakında gerçekleşmesi planlanan bir evlilikle birlikte aralarındaki ittifak sonsuza dek mühürlenecektir. Ama düşmanları birbirine düştüğünde kendilerini çok daha güvende hisseden Köken Vampirlerin şehri bu iki klana teslim etmeye hiç niyetleri yoktur. Özellikle de müstakbel gelin Vivianne’e gönlünü kaptıran Klaus’un. Elijah ailesi ile birlikte güvende olabilecekleri bir yuva aramakla, Rebekah da Fransız ordusunu kendi saflarına katmakla uğraşırken aşk sarhoşu Klaus hem kendisini hem de ailesini büyük bir tehlikeye atacak olayların içine sürüklenmektedir. 

Konusu süper değil mi?? :)

Çıkış tarihi henüz belli değil, ama Go Kitap bizi fazla bekletmez ;)


Başka yorumlarda ve tanıtımlar da görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^



13 Ekim 2015 Salı

Sana Söyleyemediğim Her Şey// Celeste NG Kitap Yorumu^^


Herkese Merhaba^^
Bu sefer konusunu az çok tahmin edeceğimiz ama bambaşka bir konuyla karşılaşacağınız sıra dışı bir kitap. Konusun da Lydia öldü diye başlıyor. Zaten başta derin yaraların olduğu belli ama bu ölüm herkesi ve her şeyi değiştiriyor.





Lydia öldü. Ama henüz kimse bilmiyor... Böyle başlıyor bu hikâye. Lydia'nın kahvaltıya inmediği o mayıs sabahında. Lee ailesi; pişmanlıkları ve kırgınlıkları, ihanetleri ve güvensizlikleri, söyledikleri ve söylemedikleriyle mutfak masasında beklerken. Sonrası, adına mutluluk dediğimiz denge oyunu ve bizi bir arada tutan sırlar üzerine başka bir hikâye...






Kapağı ilk gördüğüm de bir çiften bahsediyor sanmıştım ama devam eden kitapta aslında başka bir şey olduğunu ve kapağın da cuk diye oturduğunu anlıyorsunuz. Kitabı sevdim, kitaba yapılan övgüleri hak ediyor ama bazı okuyucular bu kadar övülmesini fazla bulabilir hak veriyorum. Bu tarz konuları sevmeyenler, okumayanlar fazla anlayamaz yani. Her satırında hüzün, keşkeler, hatıralar bir bir ortaya dökülüyor. Her bir satır da vaaay beee diyorsunuz. Dışarıdan normal gözüken bir ailenin bu kadar sırlara gömülmüş bir hayata sahip olması insanı şok ediyor.



Bu kitapta ayrıca Amerika gerçeklerini öğreniyoruz. Lydie'nin babası Çinli ve göçmen olarak Amerika'ya yerleşirler. Tabii onların da hayatı zorluklardan geçmiş. 1970'li yıllar da geçen bu hikâye de Amerika'lıların Çinlilere yaptığı ayrımcılık, yobazlık her anlamda ortaya konmuş. Yazarın da Çinli olduğunu bilerek den neden bu konuya değindiğini anlayabiliyoruz. Doğrusu çok çok geçmiş tarihte olan bir olay olsaydı hiç şaşırmazdım ama 1970'li yıllar ne ki daha dün gibi ve ayrımcılığın en kötüsü bu yıllar da yapılmış. Gerçi bu biraz ailede bitiyor ama işte çok can yakan bir olay.



Karakterlerin hepsin de sır var, hepsinin bakış açısından bakıyoruz olaylara. Buna Lydie'nın geçmişi de dahil. Lydie'ya çok üzüldüm, neden böyle bir şey yaptığı, hayatının gidişatı, sürekli baskı altında hissetmesi çok olumsuz yönlere gitmesine sebep oluyor. Bunların neden olduğunu okuyunca anlayacaksınız. Lydie'dan sonra en çok üzüldüğüm bir diğer karakter ise Hannah oldu. Evin en küçüğü ve neler olup bittiğini hep gözlemleyip, kendince yorumluyor ama ne yorumlama, hayran kaldım. 

Başta sonundan şok olacaksınız gibi olabilirsiniz ama pek heveslenmeyin :D Yani dram ve az polisiye ama sonunu tahmin edemiyorsunuz ;) Kitap güzel, akıcı bazı yerler de kafanız karışabilir ama insanın içine işleyen, her bir karaktere üzüldüğünüz, şaşırdığınız, bir yerden sonra kendinizi onun yerine koyduğunuz bir kitap olmuş. Tavsiye ederim, bu tarz sevenler benim gibi seveceğini düşünüyorum ;)


Kitaba Puanım 5/4


Alıntılar^^

Şilteler, fotoğraflar, boşalan raflar...Nereye gidecekti? Öldükleri zaman insanların, her şeyin gittiği yere. Hayatından dışarı ve uzağa...

******

Yuvadayken moraran bir yerinin acısını nasıl dindireceğini öğrenmişti: Başparmağınla sürekli üzerine bastırman gerekir. İlk başta canın öyle acıyordu ki gözlerin sulanıyordu. İkinci sefer biraz daha az acıyordu. Onuncu sefer de artık acıyı hissetmiyordun bile. O yüzden James de notu üst üste defalarca okudu.


Kitabımıza yorumum bu kadar, başka yorumlar da görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^
Facebook
Twitter
Instagram



12 Ekim 2015 Pazartesi

Sana Rağmen Aşkı Sevdim//Naşide Gökbudak Kitap Yorumu^^

Selam^^
Blogumuzu takip edenler bir yarışmamız olduğunu biliyordur, bu sebeple kitabımızı merak edenler için yorumumu giriyorum. Naşide Gökbudak sevdiğim nadide yazarlardan biridir. Her kitabını olmasa da çoğunu okumuşumdur ve kalemini severim. Yazarın en son çıkan kitabı olan Sana Rağmen Aşkı Sevdim bambaşka ve gerçeğe dayanan hikayesi ile insanı derinden etkiliyor.

Osmanlı padişahı II. Mahmut zamanında bir yeniçeri olan Kasım Ağa görev sebebiyle ülke dışında olması sayesinde Yeniçeri Ocağı kaldırıldığı zaman yaşanan katliamdan sağ kurtulmuştur. Hayallerinde yaşattığı yeşil gözlü, güzelliği dillere destan eş adayı ile karşılaştığında ise içinde bulunduğu durum kâbus olmaktan çıkıp bir rüyaya dönüşür. Feriha, acımasız kocasının işkencelerinden kurtulmak için intihara kalkmış ancak kurtarıcısı Kasım Ağa'nın ilgisi, şefkati ile ümidini kestiği aşkı bulmuştur. Kasım Ağa ve Feriha, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntıları arasında kendi dünyalarını kurmaya çalışırlarken tek dilekleri, doğacak çocuklarının da kendileri gibi aşkı bulmalarıdır.Gerçek bir hayat hikâyesine dayanan bu roman, aşkın engel tanımadığını büyüleyici bir anlatımla gözler önüne sermektedir.

Konunun Osmanlı zamanın da geçmesi kitaba olan ilgiyi daha çok arttırdığını düşünüyorum. Yazarımız bir çok araştırma ile Osmanlı zamanın da geçen olayları filmmiş gibi bizlere sunuyor. Osmanlı zamanın da yaşanan olaylar, padişahlar, Yeniçeriler ve onların hayatları. Her birini ince eleyip sık dokumuş yazarımız. İyiyi, kötüyü, dostluğu ve en önemlisi aşkı mükemmel derece de anlatmış. Her türlü farklı karakter bulunuyor kitapta, bazılarına şok olup bazılarını çok seviyorsunuz. 




Kasım ağa ve Feriha en sevilen karakterlerim arasında ama sonradan bir çift daha geliyor. Onu okuyup öğreneceksiniz ;) Spoi olur falan :D Feriha geçmişinden kaçmak için intihar etmek ister ve tam öleceği sırada Kasım ağa ve arkadaşları kurtarır. Buradan sonra geçen olaylar acayip komik ve bizi şaşkınlığa uğratan yerlerdi. Kasım ağa ise Osmanlı devletinin yeniçerilerinden biridir, görev nedeniyle yurt dışına çıkınca o sırada yeniçeri ocağı yıkılır ve bütün yeniçeriler öldürülür. Kasım ağa şanslı olanlarından yada olmayanlarından mı? Bunları ilerleyen sayfalar da öğrenebiliyoruz. 

Kasım ağa ve Feriha evlendikten sonra çok zor zamanlar geçiriyor ama mutlu zamanları da var, tabii  kötü insanlar her zaman yakında olunca ne kadar mutlu olabilir insan? Bunu ince ayrıntısıyla anlatmış yazarımız. Doğrusu çok doğru noktalara da parmak basmış, mesela kötü insan her zaman kötü ve insanlara her anlamda zarar verecek kadar cahil. O bölümleri okurken o kadar sinir oldum ki hele sona doğru olanlar daha da sinirlenmeme sebep oldu. Kitapta sevdiğim çok karakter oldu onların başında Hamdullah efendi geliyor. Kasım ağa için en önemli kişilerden biri ama çevresi Kasım ağa ve Feriha için tam bir baş belası. Ne kadar gerçek olmayan(Yada olan. Bilemiyorum belki yazar buraları kendi eklemiştir.) karakterler olsa da Allah kimsenin başına vermesin öyle kötü insanları.



Yorumumu yazarken daha fazla detaylı yazmaktan sakındım çünkü her an spoi yazabilirim. Bir yerden sonra karakterler ve olaylar değişiyor ve neler olacağını tahmin bile edemiyorsunuz. Bir de olayın gerçek hikayeden yazılıp devam edilmesi beni gerçekten etkiledi. Hele yazarın son söz olarak yazdıkları daha da etkilenmeme neden oldu. Belki bir gün oralara yolum düşerse yazarın bahsettiği yere gitmek isterim. Bunun neresini olduğunu siz öğrenin :D

Bende son söz olarak yazarın kalemini sevdiğimi başta bahsetmiştim, bu kitabı da sevdim. Konu ve olaylar o kadar merak edilesi ki elinizden bırakamayacaksınız. Tabii ben biraz geç bitirdim, nedeni ise işler. Kitabı tavsiye ederim, Naşide Gökbudak hayranı iseniz seversiniz diye düşünüyorum ;) Hem geçmişimiz hemde aşkın, sevginin ve dostluğun güzel bir kalemle yazılıp bizlere sunması nedeniyle okuyun derim ;) Bir not düşecek olursam yazarın Hümeyra kitabı benim hiç bir zaman unutamadığım kitaplar arasındadır. İki kere okudum ve bir daha okumayı düşünüyorum :) O kitabı da tavsiye ederim ;) 



Dipnot: Kitabımız için yaptığım yarışma halen daha devam etmekte ;) Çekilişe katılmak isteyenler için link TIK TIK!! :)




Kitaba Puanım 5/5


Alıntılar^^

Gönüle sığdırılan herkes, her yere rahatlıkla sığdırılır.


******

Hayal kurmak için ne zamanımız ne de malzememiz vardır. Evde soğan ve kuru ekmek varken baklava açmayı nasıl hayal edebilirsin?  Yahut niye edesin ki? Boşuna zaman kaybı olmaz mı?

******

"İnsanlar var oldukça aşk da yaşayacaktır. Ben bu adama aşık oldum. SANA RAĞMEN AŞKI SEVDİM. Biz de aşk da yaşıyoruz."


Bir kitap yorumu daha sizlerleydi, başka yorumlar da görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^
Facebook
Twitter
Instagram


5 Ekim 2015 Pazartesi

YARIŞMA!! Sana Rağmen Aşkı Sevdim//Naşide Gökbudak^^



Herkese haftanın ilk gününden merhaba^^

Uzun zamandır blog da yarışma yapmıyordum. Son anda karar verip az buraları canlandırayım dedim ve karşınız da yarışma!!

Kitabımızı tanıyıp yarışma şartlarına geçeyim ;)

Osmanlı padişahı II. Mahmut zamanında bir yeniçeri olan Kasım Ağa görev sebebiyle ülke dışında olması sayesinde Yeniçeri Ocağı kaldırıldığı zaman yaşanan katliamdan sağ kurtulmuştur. Hayallerinde yaşattığı yeşil gözlü, güzelliği dillere destan eş adayı ile karşılaştığında ise içinde bulunduğu durum kâbus olmaktan çıkıp bir rüyaya dönüşür. Feriha, acımasız kocasının işkencelerinden kurtulmak için intihara kalkmış ancak kurtarıcısı Kasım Ağa'nın ilgisi, şefkati ile ümidini kestiği aşkı bulmuştur. Kasım Ağa ve Feriha, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntıları arasında kendi dünyalarını kurmaya çalışırlarken tek dilekleri, doğacak çocuklarının da kendileri gibi aşkı bulmalarıdır.Gerçek bir hayat hikâyesine dayanan bu roman, aşkın engel tanımadığını büyüleyici bir anlatımla gözler önüne sermektedir.



Lafı fazla uzatmadan neler yapacağınızı söyleyeyim ;)


*İlk olarak Nemesis Yayınlarının sayfasını Beğenmek!
(Link İçin Tık Tık!!)

*Blogumu Takip etmek! 
(Blogu takip etme hesabınız yoksa Facebook hesabını takibe alabilirsiniz.)

*Son olarak hem Nemesis Yayınlarının hemde blogumun Instagram hesaplarını takibe almak!
Nemesis Yayınları Instagram hesabı için Tık Tık!!
Blog Instagram Hesabı için Tık Tık!!
(Tabii Instagram hesabı olanlar için geçerli!)



Bu yarışmaya katıldığınız belli eden yorumu da atlamayı unutmayın!! Yorumları Bloguma, Facebook hesabıma ve Instagram hesabına bırakabilirsiniz ;)

Yarışma 23.10.2015'de son bulacaktır ;) 
Not: Daha da erken bitebilir ;)


Yarışmayı herkesi bekleriz^^
Katkıları için Nemesis Yayınlarına teşekkürler^^




Yirmiler Kızı//Sophie Kinsella Kitap Yorumu^^

Selam^^
Bayramımı renklerdirmesi amacıyla Sophie'nin kitaplarından bir tane seçip okuyayım dedim. My Twin'nde daha geçen sene okuyup bana şiddetle tavsiye ettiği Yirmiler Kızı'nı elime aldım ama okumak ne mümkün. İş, misafir derken daha geçen gece bitirebildim. Sophiee yazsın biz okuyalım yaaa, o derece özlemişim ve kalemini seviyorum^^


Sıkıcı bir cenaze, kayıp bir kolye, sürtük bir ruh!

Lara hep uçuk bir kızdı.Yani, hayattaki tercihleri ve devasa tepkileri, bir de kötü kaderi bize bunu söylüyor. Hem, yirmili yaşlardaki sıradan kızların muhabbeti bol hayaletleri pek olmaz, di mi! Oysa Lara'nın büyük teyzesi Sadie, mütemadiyen çarliston dansı yapan bir kız formunda ve bitme tükenmek bilme istekler eşliğinde Lara’ya musallat oluyor. Sadie'nin ruhunun huzura kavuşmasının tek yolu, biricik ve kayıp kolyesinin bulunması.
Lara'nınsa kendi derdi zaten başından aşkın.Yeni kurduğu şirketi iki yakasını biraraya zor getiriyor, en yakın arkadaştan iş ortağına terfi eden sevgili Natalie alıp başını Goa'ya kaçmış ve hayatının aşkı Lara'ya tekmeyi basmış. Neyseki Lara, Sadie ile vakit geçirdikçe hayat daha ihtişamlı bir hal almaya başlıyor ve içine düştükleri define avı entrika dolu ve romantik bir maceraya dönüşüyor.
Acaba Sadie'nin hayaleti, Lara'nın dertlerine deva olabilir mi ve farklı çağlardan iki kız süper bir ikili eder mi?


Konumuz böyle^^
Fantastik tarzda yazmış Sophie'ciğim^^ Hem komik hemde duygu yüklü. Gerçi ben öyle ağlayacak kadar duygulanmadım ama Lara'nın teyzesinin geçmişi beni benden aldı. Uçuk kaçık bir bayan olan Sadie 105 yaşında vefat eder ve ruhu huzura ermediği için en büyük yeğeni Lara'ya musallat olur. Burada her şey normal ve korkunç ama Sadie'nin o zaman ki gibi oluşu, sürekli ve çeşit çeşit elbise giyip, Lara'nın kafasında dır dır etmesiyle korkunç bir tarafı kalmıyor. Lara başta sinir olup, ne olursan ol dediyse de bir kere musallat olmuş, bir de inatçı olunca gel de kurtul. En sonunda yardım ediyor ama hele Sadie'nin her şeye karışması ve dilinin pabuç kadar olması Lara'yı tam bir deli konumundan alıkoyamıyor. Lara'da garibim ne yapsın, hiç ama hiç ziyaretine gitmediği Büyük teyzesine vicdan azabı duyduğundan her şeye katlanmak zorunda. Tabii bu o çok değerli kolyeyi bulana kadar sürecektir. O dakikadan sonra gelsin hayaletsiz yaşam! Mı acaba? :P



Lara sevdiğim ama bazı yerler de dövme hissine sahip olmama vesile olan bir karakterdi. İş hayatı berbat, büyük teyzesi başına musallat olmuş ve ailesinin hepsi kendisini deli zannediyor. Bu deli olma mevzusunu okuyup anlayacaksınız ve Lara için üzüleceksiniz :( Her şeyi karışık Lara'nın Multi milyoner bir amca, her şeye tedirgin olan bir anne ve kardeşini tamama tutmayan abla. Bir de ortadan kaybolan yakın arkadaşı ve ortağı Natalie. Aşk hayatını hiç sormayın zaten, işte en sinir olduğum kısım. Burada Sadie'ye sürekli hak verip, onun tarafında oldum :D Kısacası Lara karakterini sevdim, sırf vicdan azabı nedeniyle girmediği kılık kalmadı :D İşte o sahneleri okuyunca gülmekten yarıldım :P


Sadie, kitabımızın ana karakteri, 105 yaşında ölen ama 23 yaşında olarak hayalet olarak Lara'nın peşini bırakmayan çatlak karakter. Lara'ya başının etini yemesinin bir nedeni var, çok değer verdiği, kaç asırlık kolyesini bulması. Bir çok kez Lara'yı zor duruma soksa da Lara'nın çok iyi kankası ve ortağı oldu çıktı. Bir de Amerikalı ve yakışıklı Ed'le karşılaşınca olanlar oluyor. Orası ne komikti yaaa, Aferin sana Sadie!! :D Sadie'nin fazla özel yeteneği yok ama insanların kulağına gidip avazı çıktığı kadar bağırıp, aynı şeyi tekrar edince inanmayarak "İç sesim şunu diyor..."naraları atıyor insanlar. İşte o sahneleri ayakta alkışlarım :D

Son olarak bir de Ed karakterimiz var :D Lara'nın deyimiyle Amerikalı çatık kaş. Neden böyle dediğini anlamışsınızdır adam baya otoriter. Ama Lara ve Hayalet Sadie (tabi haberi yok ama Ed'in iç sesi oluyor kendisi) ile tanışınca hayatı baya değişiyor. Sadie Ed'i ilk gördüğün de onun zamanın da oyuncu olan bir adama benzetiyor.




Rudolph Valentino İşte Ed'in 1920'lik hali :P

Birde Çarliston dansımız var :D Sadie her oynadığında dans aklıma geliyordu ve "İzlemek isterdim yanii" diye içimden geçiriyordum :D


Lara çoğu kez böyle kıyafetlerle dolaştığını düşünün, yada düşünmeyin :P


Kitabımız gerçek anlamda güzeldi, zaten Sophie'nin bir kitabını okuyan ne kadar güzel ve akıcı yazdığını fark etmiştir. Burada hayal gücünü baya geliştirmiş Sophie ve bizi hayaletli bir kitapla buluşturmuş. Olaylar su gibi akıyor ve neler olduğunu tahmin edemiyorsunuz. Kolye öyle bir yerden çıkıyor ve öyle olayları ortaya çıkarıyor ki şaşırıp kalıyorsunuz.

Sophie'nin her bir kitabını itinayla ve şiddetle tavsiye ederim. Şimdi bir iki kitabını almadım ve listemde ama ilk olarak Audrey'i Bulmak'ı almayı düşünüyoruz :D Harika ve akıcı olan bu kitabı kesinlikle okuyun, okutun ;) Sizde benim gibi çok ama çok seveceksiniz ;)


Kitabımızın kapağı değişmiş bu arada, normalde orijinal kullanılmış ama yeni baskı da kapak değişmiş :) İşte eski kapak;


Detayları da geçtiğimize göre kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Hemen yanımızdaki iki masada konuşmalar yarım kaldı ve bizim kendini beğenmiş garsonun da izlemek için durduğunu görüyorum. Etrafımızdaki çatal bıçak sesleri ve sohbetler kesiliyor. Hatta havuzun kenarında pişme sırasında bekleyen ıstakozlar bile gözlerini açmış bana bakıyor sanki.

*****

Çok saçma biliyorum ama başka insanlara da ulaşabilmesini azıcık kıskanıyorum. Sadie benim hayaletimdi.

*****

"Sevgili büyük teyzeciğim," diyorum yavaşça. "Muhteşemsin."

*****

Masamdaki açık dergiyi okumaya başlıyor ve bir kaç saniye sonra emrediyor: "Çevir." Yeni alışkanlığı. Aslında bayağı sinir bozucu. Sayfa çevirici kölesi oldum çıktım.



Buralarda da varım^^
Facebook
Twitter
Instagram