Julia Quinn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Julia Quinn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2023 Cumartesi

Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü//Julia Quenn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
İki gün önce bitirdiğim kitabın yorumunu hemen yapmaya başladım, çünkü unutuyorum arkadaşlaaaar!! :D Bir de çok sevmediğim, hissiyatı olmayan kitapları daha çabuk unutuyorum ne yazık ki. Mesela şimdi bile ne yazsam diye düşünüyorum.
Kitabın yazarından ve okuyan herkesin sevmesi sebebiyle uzun zamandır almak istiyordum. Tek kitaplık bir seri gibi, yani erkek karakterimizin kardeşleri var belki onların kitapları vardır, bilemeyiz. Araştırmam lazım sdfghjklş
Kitabımızın konusu çok açıklayıcı değil, tamam gerekli şeyler yazıyor ama benim aklıma vs bir şey gelmedi açıkçası. O yüzden de konu olarak bir beklentim yoktu ama yazar ve genel olarak konuya bakınca illa ki bir şeyler akla geliyordu. O yüzden dedim güzel olur belki ama inanın hayal kırıklığı yaşadım, beklediğimi bulamadım ne yazık ki. :/

Bayan Miranda Cheever, henüz on yaşındayken, muhteşem güzelliği dair hiçbir iz taşımıyordu. Taaki, yakışıklı ve gösterişli Vikont Turner, onun bir gün büyüyüp çok güzel bir kadın olacağını söyleyene dek..İşte o zaman Miranda, bu adamı sonsuza dek seveceğini biliyordu..Oysa ilerleyen yıllar Miranda için ne kadar kolay olduysa, Turner için de o kadar acımasız olmuş, önemli bir kaybın altında ezilmiş, yalnız ve acı çeken bir adama dönüşmüştü.Fakat Miranda yıllar önce günlüğünün ilk sayfasına geçirdiği bu gerçeği asla unutmadı..Kaderi olan bu aşkın, parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin vermeyecekti...


Miranda arkadaşı Olivia ile çok iyi arkadaştır, onunla yediği içtiği ayrı gitmez. Olivia’nın doğum gününde ilk defa Turner’ı gördüğünde ve o gün yaşananları anlattığında Turner’ın söyledikleri ona çok iyi gelmiştir ve tavsiye ettiği günlük yazma işine girişmiştir. Daha o ilk karşılaşmadan Turner’a aşık olan Miranda yıllar sonra tekrardan karşılaştıklarında Turner’ın hayatı çok değişmiştir.
Miranda’yı aşkı konusunda çok sevdim, aşkına çok güzel sahip çıktı ve sonrasında da yaptıklarına çok kızdım. Çok çabuk kendini teslim etti, tamam evlenmeyi düşünmüyorsun ama bu kadar da olmaz beee.
En son kısımdaki tavrını beğendim, hak etti çünkü Turner bey -_-

Turner genç yaşta aşık olup evlendikten sonra hayatı tepe taklak olur, eşini kaybettikten sonra iyice kabuğuna çekilen Turner gelecek hayatında ne aşık olmak istemektedir ne de evlenmek. Miranda ile sık sık zaman geçirdikçe aslında çok farklı bir kişi olduğunu düşünen Turner zamanla onu başka türlü istemeye başlar ama aşık değildir.
En sonunda işler karışır ve yaptıklarından sonra aklı başına gelsin diye yine saçmalar.
Turner geçmişte yaşadıklarından sonra yaralı bir karakterdi, yani hemen güvenmesi vs. cidden kolay değildi ama Miranda’ya yaptıklarından sonra adam gibi adam olabilirdi ama olmadı. O yüzden gözümden düştü, sonradan aklı başına gelse de hayır kabul etmiyorum.
İşte bu kısımda yazar çok farklı şeyler yazabilirdi. Ne bileyim arada kıvılcımlar olsaydı ama işler başka bir boyuta gitmeseydi.
Hani zaten ben yaralı bir adamım, başka kadınında bu yaraya ortak edemem deyip biraz daha arada zaman geçmeliydi. Miranda’yı fark edip sonrasında yaşadıklarından sonra olmaz deyip yıllarca ayrı kalabilirlerdi. Böylece konu güzel olabilirdi. İşte yazar hooop bütün her şeyi oldu bittiye getirdiği için ortada bir aşk yoktu, yani başta yoktu. Sonradan olsa ne olacak ki baştan o aşkı hissedemedikten sonra.
Miranda’ya davranışı, düşünceliyim deyip ortada bırakması cidden çekilir bir karakter değildi. İki karakterimizde de olumlu bir enerji alamadım. Yine de Miranda’yı Turner’dan daha çok sevdim.


Ufak bir Olivia karakterine parmak basıp geçeceğim. Yani bu karakter Miranda’nın arkadaşı, dostu muydu, yoksa sırf yalnız kalmamak için yanında taşıdığı bir arkadaşı mıydı anlamadım gitti.
Yani davranışları çok değişikti, nasıl o aşkı hissedemediysek Olivia ve Miranda’nın arasındaki aşkı da anlamadık gitti. Miranda’da kendi çapında varlıklı ama bazen Olivia’nın tepeden baktığını düşündüm. Mesela Bridgerton serisinde Penelope ve Eloise’in arkadaşlığı çok güzeldi, yani davranışları bile arkadaştan çok kardeş gibiydi ama burada yoktu o his.

Genel olarak toplarsak cidden hayal kırıklığı yaşatan bir kitaptı, yazarın kalemini sevsemde bu tarz hatalar yapması üzüyor beni. Sanki Rüyalar Gerçek Olsa ve Yüreğe Söz Geçmiyor kitaplarını başka biri yazmış. Tamam Son Söz Aşkın ve En Çok Beni Sev’de iyi değildi, bakın eh işteydi demiyorum, iyi değildi diyorum ama iki tane çok güzel kitap yazmasına rağmen böyle duygudan yoksun karakterler yazmasına şaşırdım açıkçası.
Sonrasında olaylar geliştiğinde Turner’ın ailesinin bazı şeyleri öğrenmemesi ya da nasıl tepki vereceklerini merak etmemize rağmen üstünkörü yazması hoş değildi. Kitap yarıya kadar aile evinde geçiyor ama bir anda çiftimiz onların yanından ayrılıyor, sanki hiç var olmamış gibi hayat yaşıyorlar. Şaka gibi asdfghjkl
Ve Miranda’nın babası :D Cidden değişik. :P
Bir konuda için ilk defa yazar bunu yapmış olsun dedim ve oldu ama sonradan yazar hemen araya bir şeyler sıkıştırayım da çiftimiz anlasın birbirine delicesine aşık olduğunu dedi. Hiç beğenmediğim o kısmı, ondan önce bazı şeyler anlaşılmalı ve söylemek için çekinmeliydiler.
Bir de Miranda’nın sürekli güzellik mevzusu ortaya atıldı, tamam kız güzel değil ama zekasıyla etkilesin. Ama o da olmadı, işte Turner şuyu güzel, buyu güzel dedi aşık oldu. Eeee zekası? Ondan bile bahsedilmedi ya da ne bileyim yüzü güzel değil ama vücudu güzel falan densin sdfghjkl Yani güzel değilim dedi, herkes de ayıp olmasın diye hayır, çok güzelsin dedi asdfghjklş
(-Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, demiş ki bu güzellik algısından bıktım- modundayım awsedrftghjklş)
Karakter güzel değil anladık, yeter -_-


Kısacası sevemedim, başta diyorum ya ne okuduğumu bile çok az hatırlıyorum. Yani neden böyle güzel konuyu böyle yazarsın ki? Tamam çok orijinal bir konu değil, tam bir klişe ama klişeyi bile güzel yazmak var arkadaşlar. Yazar onu becerememiş. :D
Ben de şu an düşündüğümde ne yazabilir diye aklımdan geçirdim, benimde aklıma bir şey gelmedi ama illa ki daha güzel bir şey çıkardı.
Ne bileyim kıskançlık mevzusu daha çok olsaydı, Turner Miranda’yı yavaş yavaş fark edip bu kız başkasıyla evlenirse üzülürüm ben moduna girseydi güzel olmaz mıydı? Sap gibi ortada bıraktı gitti akıllı. -_-
Ben büyük ihtimal akıllanmam yine yazarı çok övülen bir kitabını alırım şaşmaz ama böyle hayal kırıklığı yaşadıkça üzülüyorum yaa. :/




Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^


"Oldukça tuhaf bir espri anlayışın var biliyor musun," diye mırıldandı.
"Öyle mi?"
"Evet, ama en çok sevdiğim özelliğin de bu, bu yüzden sakın değişme."


*****

Winston'la evlenmeyi düşünmek için ortada birçok mükemmel sebep olmasına rağmen evlenmemek için de bir tane itici sebep vardı, o da tam önünde duruyordu işte.
Eğer Miranda aşık olmadığı birisiyle evlenecekse, bu onun aşık olduğu adamın erkek kardeşi olmayacaktı.


*****

Ona doğru kaçamak bir bakış attı. O kendisine bakmıyordu. Bakmıyordu ama şüphesiz bakmaktan kaçındığı için değil. Sadece bakmıyordu işte.




Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^


22 Temmuz 2023 Cumartesi

En Çok Beni Sev//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Herkese Merhaba^^
Bridgerton serisini okumaya devam ediyorum. Ben biraz sıralamayı karıştırdım, mesela ilk Pen ve Colin’in kitapları Rüyalar Gerçek Olsa’yı okudum. Sonra Benedict’in Son Söz Aşkın kitabını, ondan sonra Daphne ve Simon’ın kitabı Yüreğe Söz Geçmiyor'u, şimdi de bu. Numaralanmaya göre şöyle okumuşum. 4-3-1-2 asdfghjkl Neyse ki bağlantılı değil, istediğiniz kitaptan okumaya başlayabilirsiniz. :)
Gelelim kitaba, ilk İkiz okudu ve sevdiğini söyledi. Diziyle alakası olmadığını, diziden daha güzel olduğunu da dipnot olarak ekledi.
Peki ben sevdim mi?
İşte onun cevabı yorumumum devamında. :)


Yazarınız 1814’ün olaylarla dolu bir sezon olaca
ğına inanıyor, özellikle de bugüne kadar evlenmeyi düşündüğüne dair hiçbir işarette bulunmayan, Londra’nın en gözde bekârı Anthony Bridgerton için. Aslında neden evlensin ki? Söz konusu eksiksiz bir zampara gibi davranmak olduğunda, ondan daha iyisi bulunamaz... 
LEYDİ WHISTLEDOWN’UN CEMİYET GAZETESİ, Nisan 1814 
 
Ne var ki dedikoducu yazarımız bu defa yanılıyordu. Anthony Bridgerton sadece evlilik kararı kalmamış, bir eş adayı da seçmişti! Önündeki tek engel ise seçtiği kişinin ablası Kate Sheffield’dı - kendisi Londra balolarının o güne dek gördüğü en baş belası kişiydi. Nüktedan ve entrikacı Kate, bir yandan bu izdivacı engellemek konusundaki kararlılığıyla Anthony’yi deli ederken, diğer yandan çapkın vikontun erotik rüyalarının başmisafiri oluyordu. Genel inancın aksine Kate, zampara beylerin zamanla ıslah olup iyi birer koca olabileceklerine inanmıyordu ve Anthony Bridgerton da bu zamparaların arasında en ahlaksız olanıydı. Kate kız kardeşini korumaya kesin kararlıydı fakat kendi kalbinin korunmasızlığı yüzünden de endişe içerisindeydi. Ve Anthony’nin dudakları kendi dudaklarına değdiği anda, Kate ona karşı koyamayacağını anlayıp korkuya kapılmıştı...


Kate kendisinin takdim etme zamanı geçtiği için kardeşinin bu sezonda takdim edilip, aşık olacağı bir adamla evlenmesini ister.
Bir kaç adayın olmasına rağmen kız kardeşi gözde ve çapkın bekar Anthony ilgisini çeker ama Kate bu durumu istemez. Kate ne kadar istemese de Anthony sürekli etraflarında olunca istenmeyen şeyler olur.
Ben dizideki Kate’ide sevmiştim buradakini aynı şekilde sevdim. Kardeşini kendinden fazla düşünen bir ablaydı ama dizide bu huyu aşırıya kaçmıştı bence. Yani dizi de azıcık bencil olsaydı o son olmazdı çünkü.
Olmasaydı güzel olurdu gerçi -_-

Anthony artık hovardalığı bırakıp düzenli bir hayata başlamak ister, bu da evlenmekten geçiyordur. Annesinin yardımıyla bir sürü genç bayanla tanışan Anthony en sonunda yeni sezonda takdim edilen Edwina’yı tanır ve onunla evlenmek ister ama önünde çok büyük bir engel vardır, Edwina’nın ablası Kate.
Şimdi diziye baktığımız zaman kitapta ki Anthony daha aklı başında, ne istediğini bilen biriydi ama dizide offf yani, illet etmişti bizi. Seviyor mu, sevmiyor mu belli değil. Ne istediğinden emin değil. Neyse işte dizide bizi sinir krizlerine soktu.
Burada da sevdim ama beklediğim kadar oldu mu? Düşündürücü.


Ve Edwina. Bence kitapta çok iyiydi, o kadar tatlıydı ki işte dedim işte karakter dediğin bu. Ablasına destek olması, onun iyiliğini düşünmesi o kadar tatlıydı ki. :)
Bu kitapta diğer karakterleri çok fazla göremedim. Mesela Yüreğe Söz Geçmiyor'da Colin, Benedict resmen kitabı eğlenceli hale getirmişti ama burada başta gözüktüler sonra az çok.
Bizimkilerin annesi de çok gözükmedi ya. O yüzden çok sakindi kitap.

Genel olarak başlarda çok güzeldi, son bölümler aşırı sakindi. Hatta beklentimin altında kaldı kitap ne yazık ki, sevdim mi onu bile bilmiyorum. 
Dizide her ne kadar sevmediğim şeyler olsa da inanın dizi kitaptan daha güzel geldi bana. Yüreğe Söz Geçmiyor kitabındaki o aşkı bu kitapta göremedim. Tamam aralarındaki aşk güzeldi ama bunlara rağmen dizideki yakınlaşmalar, aşkları daha güzeldi.
Şimdi dizi yorumumu halen daha yayımlamadığım için bilmiyorsunuz ama kitaptan sonra dizi bir tık daha iyi geldi. Sadece karakterlerin bir türlü doğru karar vermemeleri, kardeşlerin aralarındaki sıkıntılar diziyi de iyi yapmamıştı işte. Ayyy ne bileyim canlar, kitabında sevmediğim yerleri oldu, dizininde asdfghjkl


Tavsiye olarak diyeceğim pek bir şey yok, seri olarak seviyorum ama işte bazen beklediğimizi bulamıyoruz. Bundan sonra bir tek Eloise'in kitabı kaldı. Ondan çok heyecanlanmıyorum, dizisi yok, konusu da çok ilgimi çekmiyor yalan yok ama belki güzel çıkar. Seriyi almaya devam eder miyim onu da bilmiyorum ama tekrardan Rüyalar Gerçek Olsa'yı okumak istiyorum. 😍😍



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


"... O halde çıkmışken çiçek bahçelerine de bir uğra. En nadide türler açmaya başlamıştır. Londra'da asla göremeyeceğin kadar güzeller."


*****


"Bu şu demek; aşk korkulacak ve uzakta tutulacak bir şey değil. Aşk, yüreğini tamamlayacak kişiyi bulabilmektir. Aşk seni hayal bile edemeyeceğim kadar iyi bir insan haline getirebilecek kişiyi bulabilmektir. Aşk, eşinin gözlerinin içine bakıp şimdiye kadar tanıdığın en mükemmel kişinin o olduğunu iliklerine kadar hissetmektir.


*****

"Bence insan kalbi, bizim tahmin bile edemeyeceğimiz kadar kuvvetli."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^








16 Kasım 2022 Çarşamba

Yüreğe Söz Geçmiyor//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Uzun bir aradan sonra yorumlara geri döndüm. Bu süre zarfında ballarımızı süzdük, evimizin güz temizliğini yaptık. Daha dün bitti(27 Ekim), bugünde dinlenme günümüz, hemen başladım yorumlara. Umarım istediğim güzellikte olur.
Bridgerton'ın sezonlarını izledim, dördüncü kitaptan başlayarak geri geri giderek okumaya başladım. İlk Rüyalar Gerçek Olsa, sonrasında Son Söz Aşkın, şimdi de bu kitabı okudum. Şu ana kadar hayal kırıklığına uğradığım tek kitap Son Söz Aşkın'dı. Rüyalar Gerçek Olsa'dan sonra en sevdiğim bu oldu. Dizisinde o kadar eksik vardı ki, bunları dizi yorumumda yazdım. Buradan okuyabilirsiniz. ;)
Neden kitabı sevdiğimi yorumumun devamında yazacağım^^


Kadere inanır mısınız? Peki ya kader bir gün yolunuzu aşkla keserse...
Tutkuyu ilişkilerinizde hissederken aşktan korkup her şeyden vazgeçmek zorunda kalırsınız... Bazen imkansızlıklar geçicidir, bazen ise imkansızlıklar hayallerle kesişir...
 Quinn'in etkileyici üslubu karşısında duygulanacak, gerçek aşkın varlığına inanmaya başlayacaksınız. Bir yandan da gülümsemenizi sağlayacak bu içli aşk romanının her sayfasında kendinizden bir parça bulacaksınız...

Daphne sosyeteye çıktıktan sonra evlilik tekliflerinin azalmasından sonra ne yapacağını bilemez, abisinin kardeşine yanlış şekilde destek çıkması kendisini zorladığı için yavaş yavaş hayallerinden vazgeçemeye başlar. Ama bir gün şehre dük gelir ve ilk katıldığı baloda çok farklı bir şekilde karşılaşırlar ve tanıştıklarında yaşadıkları sorunları konuşunca ikisinin de işine yarayacak bir plan yaparlar ama bilmedikleri bir şey vardır, o da aşk...
Daphne aynı dizideki gibiydi, tek farkı kitaptaki Daphne kumral, ela gözlü. Dizide sarışın.
Ve bir de kittapta duygularını çok güzel ifade etti.
Kitapta çok sevdim, son kısımda yaşanan sıkıntılarda verdiği tepkiler o kadar gerçekçiydi ki ben de onunla üzüldüm.
Ama duygusal açıdan gerçekten çok güzeldi.


Simon ise çocukluktan yaşadığı sıkıntılar yüzünden sürekli yurt dışlarında gezmiştir. Kendini eğitip babasının karşısına geçtiğinde ise gurur duyulacak bir evlattır ama Simon'ın hiç etkilenmez. Yaşadıklarından sonra düklüğü istemese de hayatının sonuna kadar bununla yaşamak zorundadır.
Simon'ın Daphne'ye olan aşkına hayran kaldım, ne kadar yeminlerini yerine getirmek için saçma şekilde uğraşsa da Daphne'nin hayalleri için kendini feda etmesi beni etkiledi. Dizideki Simon'a çok kızmıştım, inadı saçma şekilde uzadı ve o sondaki ikna olması hiç gerçekçi değildi ama kitapta Simon çok iyiydi. Tabii Daphne'yi üzdüğünde çok kızdık ama gerçekleri öğrendikten sonra ikisini de alıp bağrıma basasım geldi. :D
O sondaki gelişi kalp ben asdfghjk
Ve Simon'ın kitapta sarışın olması. :D


Bu konu hakkında da yazıp diğer yorumlara geçeyim.
Dizide ırkçılık yapmamaları gerçekten güzel ama ne yaparlarsa yapsınlar atalarının siyahi insanlara yaptıklarını unutturamazlar, hala devam edilen ırkçılığı da düşünürsek bu çok abes kaçmış.
Kitabı okurken gözümün önüne dizideki oyunculardan çok kitaptaki tarife göre düşünüp, okudum. 
Belki olumlu bulan var, başta benimde hoşuma gitti böyle yer vermeleri ama kitapları okudukça gerçekten gereksiz bir savunma olmuş. Atalarının yaptıklarını örtbas edeceklerine bas bas bağırsalardı ya. -_-

Neyse şu an kitap yorumu yazdığım için bununla devam edeyim.
Yazarın kalemi akıcı, belli ki duygu konusunda da çok iyi, Son Söz Aşkın'ı da severdik ama yazar bir şeyler yapmaya çalışmış, yapamamış burada ise konu almış başını gitmiş, en sevdiğim.
Daphne'nin annesini yine ve yeniden sevdim, dizide de çok severim. Mesela dizide kadın dayanışmasıyla ilgili bir olay vardı ki her zaman izleyince aşırı keyif alıyorum, dayanışmaları o kadar güzeldi ki buna kraliçenin dahil olması daha da güzeldi.
Kitapta kraliçe ve onun yılın elması vs. bu tarz şeyler yoktu. Dizide de sırf bölümler çok olsun diye eklemeleri bir yandan güzel olmuşken, bir yandan diğer gereksiz konular aşırı saçma olmuş. Birinci sezonda Colin'in yaşadıklarını düşünürsek kraliçe yanında melek, melek.


Hazır Colin dedik, ya bu çocuğu seviyorum yaa. Daphne'ye olan düşkünlüğünü çok sevdim, zaten kardeşlerin kız kardeşlerine sahip çıkmaları çok tatlıydı, bazı yerlerde abartmış olsalar da. :D
Bunların yanı sıra Penelope'yi arada görmemiz, onun hakkında güzel düşünceleri okumamız da çok güzeldi.
Sonunu sevdim, diziye göre cidden çok güzeldi. Diziyi sevmiştim aslında, danslar, kostümler falan ve okuduktan sonra aslında kitapla aynı şekilde gitmeleri de güzeldi ama yok yani, duygu yok. Dizinin sonu tam bir fiyasko kimse kusura bakmasın, duygu yok cidden. Adam ne oldu da bir anda değişti belli değil. O yüzden ki kitabı daha çok sevdim.

Bu tarz historicaller okumak istemenize rağmen, çok fazla müstehcen olduğundan çekiniyorsanız bunda o yok işte. Paso duygulardan devam ediyor ki öyle sahnelerde yeterince var, abartmamış yazar. O kısımları da atlayıp okuyabilirsiniz. ;)
Eskiden bende bu yüzden sevmezdim ama artık yazarlarda okurları daha çok düşünüyor ve bu tarz şeylerden çok duyguları ön plana çıkarıyor.
Tabii aksini yapanlarda var, onları da biz okumuyoruz. :D 



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntı^^


"Son derece rahatsız edici bir genç kadınsınız, Bayan Bridgerton, bunu biliyor muydunuz?"


*****

"Daphne'yi kurtarmalıyız," dedi Anthony.
"Kesinlikle kurtarmalıyız," diye onayladı Benedict.
"Ve Macclesfield'i de," diye ekledi Anthony.
"Ah, mutlaka kurtarmalıyız," dedi Benedict.
Fakat hiçbiri yerinden dahi kıpırdamıyordu.
Gülmemek için kendini zor tutan Colin, "Sadece laf üretiyorsunuz, harekete geçen yok," dedi.


*****

Ölmüş bir adamın tüm dilekleri yerine getirmemeye çalışarak, nasıl mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürülebilirdi ki?





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle, aşkla ve sağlıkla kalın^^



Buralarda da varım^^



28 Ağustos 2022 Pazar

Son Söz Aşkın//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Havalar aşırı sıcak geçiyor dikkat edin, bu sebeple kitap bile okuyamıyoruz. Gerçi birazda yoğunluktan ama olsun başka dert olmasın dayanırız bunlara. :)
Son Söz Aşkın Julia Quinn'ın Bridgerton serisinin üçüncü kitabı, ben tersten gidiyorum okumak için. İlk olarak dördüncü kitap Rüyalar Gerçek Olsa'yı okudum, şimdi üçüncü. Bundan sonra da büyük ihtimal Eloise'nin kitabını okurum, çünkü aldım, elimde şu an. :P
Bu seriye tutulmamın sebebi seriyi izlemem, okuyanlar diziyle seri bir değil deyince o kafayla okumadım ama bakalım yeni sezonlar ne kadar kötü olacak bu da bir gerçekte. :D Bir kaç duyuma göre istemediğim çok şey olacakmış gibi, inşallah olmaz. Bu duyum birazda bu kitapta ki çiftimizi ilgilendiriyor. Bir şey söylemeyeceğim, öğrenmek isteyen bana mesaj atsın. :D 
Kitap için diyeceğim şu ki bence şimdilik hala Rüyalar Gerçek Olsa favorim. :)

 Beckett, aslında bir kontun kızı olmasına rağmen ne Leydi Bridgerton’un meşhur maskeli balosuna gideceğinin ne de Beyaz Atlı Prensi’nin onu orada beklediğinin hayalini kurmaya cesaret edebilir çünkü kibirli üvey annesi tarafından köşkün hizmetçisi olarak kullanılmaktadır. Ama daha sonra, gizlice içeri girmeyi başardığı baloda çekici ve yakışıklı Benedict Bridgerton’un güçlü kollarının arasında dans ederken kendini kraliyet ailesinden birisi gibi hisseder. Yalnız ortada bir sorun vardır, saat geceyarısını gösterdiğinde bu sihrin sona ermesi gerekmektedir.
Kimdi bu olağanüstü kadın? O büyülü geceden sonra, gümüş elbiseli kadının güzelliğiyle adeta kör olmuş Benedict’in gözü başkasını görmez, ta ki kendini, ona garip bir şekilde tanıdık gelen hizmetçi kıyafeti giymiş o alımlı kadını içine girdiği tatsız durumdan kurtarmak zorunda hissedene kadar... Gizemli aşkını bulup onunla evlenmeye yemin etmiş olan Benedict, hayatına giren bu hizmetçinin nefes kesici güzelliğine yenik düşer ve onunla birlikte olmak için, içinde inanılmaz bir istek duyar. Peki kalbini bu hizmetçi kadına sunmayı düşünen Benedict, bir peri masalını andıran ilk aşkını feda etmeyi göze alabilecek midir?

Benedict'ti dizide çok sevdim, aşırı komik, eğlenceli bir karakter ama kitapta o kadar değildi. Sakin bir karakterdi anlayacağız. Tabii ki Brigerton ailesinin saygınlığı, iyi eğitimden gelen beyefendilik hepsinde olduğu gibi Benedict'te de vardı. Zaten Sophie ile tanışmaları böyle oluyor. 
Benedict'i dizide çok seviyorum, oyuncu zaten cuk diye oturmuş ama kitabını okumadan önceydi o. Meğer kitaptaki Benedict dizidekine göre aşırı sakin, kendi halinde biri. O yüzden ben dizideki Benedict'ti daha çok sevdim. Bir de kitapta ısrarla bir şey istiyor Sophie'den. Yapma etme kardeşim dedim durdum. -_-



Sophie bildiğimiz Kül kedisi masalındaki sindirella. Üvey anne ve kardeşler, hizmetçilik yapan biri ve sonunda yardımlar sayesinde maskeli baloya giden genç kız.
Buraya kadar her şey normal, orada zaten Benedict'i görüyor ve klasik saat on ikiye kadar olan zamana kadar onunla beraber.
Balodan kaçışı masal gibi oldu ama devamı öyle olmadı. Eğer yazar o tarz bir uyarlama yaparak devam etseydi de bence güzel olurdu. Böyle devam etmesi de güzeldi yalan değil ama Benedict ve Sophie arasındaki mevzu daha farklı olabilirdi.
Sophie'yi sevdim, çok istediği şeyler olmasına rağmen geçmişte yaşananlardan ders alıp kurallarını bozmamasını gerçekten sevdim, yoğun baskılara rağmen hatta.

Biraz önce yazdığım gibi masalsı devam eden kitabın devamı da öyle olmasını isterdim, tabii o döneme uyarlama yapması zordur anlıyorum ama illa ki bir şeyler yapılabilirdi. Aradan o kadar zaman geçmesi gerekir miydi? Zaten bu kısımdan sonra değişti ne değiştiyse.
İşte spoilerda veremiyorum, yoksa yazacak çok şeyim var.
Benedict'in çizimle, boyamayla uğraşmasını dizide daha çok gördük, kitapta sadece bir yerde Sophie görüyor, bir de Rüyalar Gerçek Olsa'da tablolarının önemli yerlerde sergilendiğinden bahsediyor bu kadar, başka da okumadım bununla ilgili. 



Beklentimi yüksek tuttuğum için istediğim gibi bulamadım ne yazık ki. Belki de Colin ve Penelope'nin kitabı şu anlık seride en sevdiğim olduğundan onunla kıyaslama yapıyorum ama kıyaslamayı kenara koysak bile yok yani beklentimi gerçekten karşılamadı.
Güzeldi, okurken eğlendim sayılır ama Benedict ve Sophie'nin hikayesi böyle olmamalıydı. Sophie'nin durumuna göre Benedict'in tekliflerde bulunması hoş değildi, hadi bir kere bulundun kız istemiyor ısrar ediyor, niye kız hizmetçi diye.
Şimdi okuyanlar ve sevenler beni linçleyecek ama bir düşünün lütfen, istemiyorsa bir bildiği var. Ve Sophie'nin hatırlama mevzusuna o kadar hak veriyorum ki, ben üzüldüm resmen.
Ve o son. Cidden Benedict'e yakışmamış bir sondu. Evet güzeldi, nasıl bitecek bu son diye düşünürken güzel bağladı ama böyle güzel başlayan kitabın devamını ve sonunu böyle yapmasını ne yazık ki beni hayal kırıklığına uğrattı.
Kitap hakkında görüşüm böyle, Benedict'i ya da serisi merak ediyorsanız okuyabilirsiniz. Zaten o kadar hızlı okunuyor ki yazarın kalemini bu yüzden seviyorum.
Bu arada kitabı bitirdikten sonra Rüyalar Gerçek Olsa'nın sevdiğim sahneleri tekrardan okudum, seviyorum merkezzz <3



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntı^^


İnsanlar görmeyi beklediklerini görürlerdi.


*****


Sonra dönmüş ve onu görmüştü. O gece orada bulunmasının, İngiltere'de doğmasının sebebinin bu kadın olduğunu anlamıştı.


*****


"Benden nefret ettiğini bilerek yaşayabilirim," dedi kapalı kapıya bakarak. "Ama sensiz yaşayamam."




Sadece varlığıyla bile onu mutlu edebilen bir kadın bulması tuhaftı. Onu görmek veya sesini duymak ve hatta onu koklamak zorunda bile değildi. Orada olduğunu bilmek yeterliydi. 




Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^









16 Haziran 2022 Perşembe

Rüyalar Gerçek Olsa//Julia Quinn Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Şu an bu yorumu yazarken bu kitabın siparişini daha yeni verdim. :D Bu nasıl oluyor diye soruyorsunuzdur kesin, ilk olarak ben Bridgerton dizisine başladım, sonra İkiz kitapların pdf'ini isteyince zar zor bulduk ve dizide de gözüne kestirdiği Penelope ve Colin'in kitabını merak etmiş. Yirmi dört saat dolmadan okuyup bitirmesin mi. :O Ama nasıl övüyor, sen de oku, izle deyince başladım. Birinci sezon bitince ikinciye geçmeden baktım kitabı okuyorum. :D Normalde historical kitapları sevmem, eski okuduklarım da rahatsız edici derecede smut(ingilizce daha iyi :P) vardı ama bu kitapta varsa da diğerlerine göre aşırı, aşırıııı azdı ve rahatsız etmedi. Biri kitaplar için günümüz aşk gibi ama tarihi demişti. O kadar haklıymış ki, o yüzden şu an serinin ilk üç kitabı ikinci elden alındı ve bu kitabı da sıfır aldım. Kitap fiyatları malum, bazı yayınevleri de işin cılkını çıkardıkları için alamıyorduk, uzun lafın kısası Hepsi Burada'dan kupon, indirim derken kitabı 54₺'den 26₺'ye aldık. Şu an sevincimden ağlıyorum bu fiyata aldım diye. Bundan da yola çıkarak benimde Pdf okuduğumu anlamışsınızdır, bazen pdf çok iyi oluyor ya. :'(



Herkes Colin Bridgerton'un Londra'daki en çekici erkek olduğunu biliyordu... Penelope Featherington en yakın arkadaşının ağabeyine aşık olmuştur. Ömrünün yarısı onu uzaktan izleyerek geçiren Penelope, onun hakkındaki her şeyi bildiğini düşünmektedir, ta ki en gizli sırrını öğrenip aslında genç adamı hiç tanımadığının farkına varana dek. Colin Bridgerton tutkuları ve unvanları yüzünden içten içe ağabeylerini kıskanan, Leydi Whistledown'ın Cemiyet Gazetesi'nden ne kadar yakışıklı olduğuna dair yaptığı yorumlar dışında dünya üzerinde kalıcı hiçbir şey bırakamadığından şikayet eden gözde bir bekardır. Hayatın sıradanlığından yorgun düşmemek ve annesinin evlilik konusundaki ısrarlarından kurtulmak adına sık sık ülke dışına seyahatler yapmaktadır. Fakat bu kez Londra'ya geri döndüğünde hayatında bir şeylerin değişmiş olduğunu keşfeder - özellikle de Penelope Featherington'un! Penelope'nin de kendine sakladığı bir sırrı vardır. Colin bu sırrı öğrendiğinde bunu bir tehdit olarak mı görecektir, yoksa bu sır ne olursa olsun mutlu sonu etkileyemeyecek midir?


Şimdi yoruma başlamadan önce dizinin kitapla aynı gitmediğini söyleyeyim, kitapları okumadığım içinde rahatsız etmedi ama okuyanlar hiç sevmedi.
Dizi de Leydi Whistledown daha ilk sezonda kim olduğu ortaya çıkıyor, kitaplarda ise bu okuduğum kitapta öğreniyor okurlar. Kim olduğunu biliyorum ama okumayan ve izlemeyenler için sır olarak ben de kalacak, sadece spoiler kısmında azıcık bahsederim, belki azıcık. :D
Bu kitaba beni çeken şey Penelope'nin imkansız aşkıydı. Yıllarca balolarda sürekli geri planda kalan, evlilik yaşını geçmiş evde kalmış olarak bilinmektedir. Bu da işine gelmiştir, çünkü Colin'den başka kimseyle evlenmek söz konusu bile değildir, Colin Penelope'yle evlenmeyi düşünmese bile.
Bir gün hiç beklemediği yerde Colin'i karşısından bulan Pen artık Colin'le aralarında sadece duygusal bağ değil sırlarda olacaktır.
Pen'e bayıldım ve aşkından vazgeçmemesine hayran kaldım. Ve bu aşk imkansız olmasına rağmen, gerçi en azından duygusal bir bağ olmayacağını düşünse de sürekli yan yana gelmeleri bile güzel.
Dizideki Pen'i de çok sevdim, şu an bol bol edit izliyorum bu çift için. Üçüncü sezon Benedict diyorlar ama yapımcı belki sıralamayı değiştirip Pen ve Colin yapabilir, yapsın da NE OLUUUUUR!!! :'(
(Yorum yayımlanana kadar belli oldu, üçüncü sezon Pen&Colin'in olacak<3)


Colin uçarı, düşünceli, beyefendi, yakışıklı ve özgür ruhlu biridir. Çıktığı yurtdışı seyahatlerinden ailesinden çok Pen'le konuşması ona kendini daha yakın hisseder. Bir gün Pen'in ondan istediği şeyle şaşırmış olsa da istediği şeyi gerçekleştirdikten sonra hayatı değişecektir. 
Colin'e Pen kadar bayıldım. Pen'i baştan beri kardeşlerinden ayırmaması, ona destek olması, kimse dans etmemesine rağmen onunla sürekli dans etmesi çok güzeldi. Bu dizide oluyor, Colin Pen'i yalnız bırakmıyor, onunla dertleşiyor, mektuplaşıyor falan. Yani nasıl sevilmesin şimdi böylesi? Pen'de haklı hani. :D

Şöyle üstünkörü nasıl yorum yapabilirim bilmiyorum, yazacak o kadar çok şey var ki yazsam olmayacak, o yüzden bütün şevkimi spoiler kısmına saklıyorum. :D
Dizi için karakter konusunda Pen biraz yapılı kalmış olabilir, kitaba göre de öyle ama kitabında değişime uğruyor çünkü seneler geçmiştir ve Pen 28 yaşındadır artık.
Uzun zaman sonra historical'e böyle giriş yapmam güzel oldu, o zaman bir kaç yazar okudum ama Julia Quinn'in hiç kitabını okumamıştım, hata yapmışım. :D Belki bu yazarı deneseymişim belki de soğumazmışım historicalden, geç olmasın güç olsun, yoksa dizileri izlerken çıldırırdım. :D
Bilmeden çok sevemedim, bilsem neler olurdu. :D


Diğer kardeşlerden çok az bahsediyor, hatta onların yaşadıkları şeylere değinmiyor bile, sadece isimleri ve kaldıkları yer geçiyor. Bu da demek oluyor ki her kitabı ayrı ayrı okuyabiliriz. :)
Kardeşler arasında Eloise'ye dizide de burada da bayıldım, o sonda yaptıkları çok güzeldi. Zaten dizide kardeşlerin sürekli atışması ama sürekli birbirlerine destek olması çok güzeldi, kitapta da Colin'e çok destek oluyorlar mesela.
Lady Danbury ve Pen'in arasındaki arkadaşlıkta çok hoşuma gitti, zaten dizide kendisini sevmeye başlamıştım, burada daha çok sevdim.
Colin ve onun yemek yeme aşkı, yani çok önemli meseleler konuşuluyor ama o sürekli nerede yemek, yemek getirin derdinde. Bu kısımları okurken çok eğlendim. Sonrasında Pen'in yapması gerekenleri yapmasına çok sevindim, eğer peşini bırakmasaydı çok üzülürdüm. Ve Colin'in ne yapmak istemesi, bunla mücadelesi ve sonunda olanlar. Yani kısacası her şeyiyle on numara kitaptı. Colin'le Pen'in arasındaki çekim, Colin'in Pen için düşündükleri kitabı sevmeme en büyük nedendi. Böyle sevilmeyi en çok Pen hak etti bence. :)


Yazarın kalemi akıcıydı, iki günde bitirdim. Şimdi yeni kitapları gelsin sırasına göre ya da merak ettiğim karakterlere göre okumayı düşünüyorum, bakalım artık. :)
Kitapta tek sevmediğim yer son kısımdı, çünkü çok fazla kısa tutulmuştu, acaba sonra ki kitap Eloise'in, onda mı daha detaylı anlatılmış okuyup göreceğiz artık. 
Ve gelelim en önemli yere, Spoilera sdfghjkl

Çiftimiz 💓💓



-Spoiler başlangıcı-

Colin'in Pen'e karşı olan duyguları kime göre şak diye ortaya çıkmış gibi olabilir ama bence zaten bastırılmış duygular vardı sadece zamanını bekliyordu. İçten içe seviyordu ama her şey öpüşmeden sonra değişti ve buna da Pen'in olanak sağlaması çok güzeldi. Yoksa Colin gezer, Pen evde kalmış bir şekilde yaşarlardı.
Ve Pen'in öğrenilen sırrı, dizide öğrenmeseydim büyük ihtimal Colin gibi şaşırıp kalırdım ama yazar öyle yazmış ki büyük ihtimalle ilk okuyanlar öğrendiklerinde kitabı ellerinden bırakıp, yüzlerinden bu neydi şimdi şokuyla kalmışlardır. Bu yüzden çokta zevkli olmadı açıkçası.
Sonrasında Colin'in Pen'le evlenmesi, Colin'in Pen'i neredeyse pamuklara sarıp bakacak kıvama gelmesi, sürekli ben nasıl Pen'i görmedim ya da diğer herkes nasıl Pen'in güzelliğini görmedi diye kafasını taşlara vurması çok iyiydi :P Sürün Colin :P
Ve Colin'in de kendi için bir şeyler bulması, yazması çok hoş değil miydi?
En sonda ailecek Pen'e sahip çıkmaları, Zamk gibi yapışma mevzusu ve onunla dönen espriler aşırı iyiydi. Ve en sonda Colin'in yaptığı gösteri, of of offff yani asdfghjk
Yok arkadaş bu kadarı bize fazla, kitaplardaki aşk bu kadar güzel olmamalı, resmen boşluktayız şu an :D
Bu arada şu şantaj kısmında Pen'e o kadar hak verdim ki, şahsen ben de olsam benim o kadar emeğim hiç sevmediğim, bana sürekli zorbalık yapan birine kalsın. Oldu canım başka? Tabii Colin'i de anlıyorum ama dediğim gibi Pen en iyisini yaptı.
Kısacası aşklarına hayran kaldım, şanslı Pen azminle sonunda kaptın sevdiceğini sdfghjk


-Spoiler Bitiş-




İçimi döktüğüme göre yorumu bitirebilirim. Bir kaç ufak detay olarak, Zamk gibi yapışma mevzusu aşırı iyiydi. Colin'in en sondaki gösterisi evlere şenlikti resmen. Kitapta her şey olup bitse de şu an diziyi bekliyoruz, inanın oyuncular arasından öyle bir kimya var ki birinci sezonda Colin'in başına gelenlerden sonra bile aralarından etkileşim bütün sosyal medyayı sarmış resmen. Tiktok'a Penelope ve Colin yazın bakın neler çıkıyor neler. :D
Dizi yorumum en kısa zamanda gelecek inşallah, orada daha çok şeyden bahsedeceğim ama en çok bahsedeceğim çift Colin ve Penelope olacak gibi. :)
Bu yorumuma göre okuyup okumamak size kalmış, ben inşallah kitap gelirse bir kez daha şöyle göz gezdirmek istiyorum. :)
Not: Dizideki Pen&Colin çiftinden sonra kitabı sevmem çok normal, sizi de hayal kırıklığına uğratmamak adına beklentinizi fazla yüksekte tutmayın derim, belki siz sevemeyebilirsiniz. ;)



Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


 Aşk buydu işte. Bu aşk, aşk, aşk, aşk, aşk, aşktı. Evet, bu belki de sözcüklerin saçma şekilde tekrarlanmasıydı ama Penelope çok pahalı yazı kağıdına aynen bunu yapıyordu.


*****

Karşılıksız aşk kolay değildi ama Penelope Featherington buna alışmıştı.


*****

İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler.


Penelope iç geçirdi. Bu adama işte bu yüzden aşıktı. Annesine bu kadar iyi davranan biri mutlaka mükemmel bir koca olurdu.


*****

"Yapmam gereken işler var," dedi Colin. "Ve eğer seni düşünürsem, ağlamana üzülürüm, üzülüp üzülmediğini merak ederim, konsantre olamam.





Bir yorum daha bitti, yeni yorumlarda görüşmek dileğiyle.
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^