30 Nisan 2022 Cumartesi

Kazanırsak Kaybederiz//Zeynep Sey Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Nasılsınız? Ramazan nasıl gidiyor? Benimkisi yine yoğun. :D Şu yorumu bile bayrama bir hafta kala yazıyorum, inşallah tez zamanda yayımlarım. :) (Bayrama iki gün kala yayınlandı.)
Bu Ramazan çok hevesliydim, bir sürü kitap okurum diye ama bu kitapla beraber bir de dün gece Fareler ve İnsanları bitirdim. Kısacası pek iyi değildim dizi ve kitap konusunda. Son haftalarda bayram yoğunluğu derken sanmam :D Bayram sonraya inşallah^^
Bu kitabı da Ramazan'ın başında başladım işte, on günde falan bitirdim. Uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı ve yazarın kalemiyle ilk defa tanıştım. Peki beklentimi karşıladı mı? İşte onun cevabı yorumun devamında. :)


Fame Evi, sosyal medya fenomenlerinin büyük ödülü kazanmak için katıldığı bir yarışma programıdır. Frame adlı sosyal medya platformunda popüler olan yarışmacılara her hafta bir görev verilir ve kameralar kayda geçer. Her yarışmacı her an izleniyor olabilir! Katılımcıların kulaklarına nasıl davranmaları gerektiğini fısıldayan yapımcıların asıl istediği ise en çok etkileşimin toplanmasıdır.
Hayallerine bu yarışmaya katılarak ulaşacağını düşünen Eva Durusoy, eve girdiği andan itibaren hiçbir şeyin düşlediği gibi olmayacağını anlar. Fame Evi, sandığından çok daha akıl almaz bir yerdir. Kamera önünde ve arkasında başka kimliklere bürünen yarışmacılar, kazanmak için her şeyi yapmaya hazırdır. Üstelik yıllardır hayranlıkla takip ettiği fenomen de bu yarışmacılardan biridir.
Peki ya Eva, girdiği bu popülerlik yarışını kazanmak için savaşırken hem kendini hem de aşkını koruyabilecek midir?

Eva, Frame'de ünlü olan bir fenomendir.(Frame Instagram gibi düşünün.) Fame Evi diye bir yarışma duyduğunda katılıp yarışmada birinci olmak ister. En yakın arkadaşıyla başvuruda bulunup kabul edilince büyük heyecanla eve giderler, ilk gün imzalattıkları sözleşmeden sonra az biraz pişman olsalar da Eva yine de sonuna kadar gitmek isteyecektir. Otuz kişinin olduğu evde her türlü fenomen vardı, makyaj, kitap, oyun vb. Bunlardan en çoğu video çekip hayatından kesitler sunanlar daha çoktur, Eva'da onlardan biridir. 
Şimdi Eva'yı az buçuk tanımaya çalışıyoruz, zor şartlar altında videolarını çekse de takipçileri sayesinde Frame'ye tutunmuş. Eva'yı okurken pek anlayamadım, yani böyle kendi halinde bir karakter beklerken birden çok değişik bir karakter oluyordu. Mesela ben burada ki hırslı insanlara benzemem deyip hırssa hırs demesi garibime gitti ne yalan. Baştan güçlü ya da hırslı bir karakter görseydik bu kadar göze batmazdı bana göre. Sonrasında evdeki üç erkeğinde ona ilgi duyması falan biraz abartı değil mi? Ve kitapta kimseye güvenme derken önüne gelen herkese her şeyi anlatması peki? Ben kitabın içinde değilim ama güven konusunda ben daha çok korktum.
Kendine yapılan haksızlıklara susması ve sürekli yönetmenlerin dediğini yapması çok saçmaydı. Ben biraz daha dişli bir karakter beklerdim, yani en azından sözleşmeye uyacak ama yine de diş geçirecek bir karakter olması kitabı daha heyecanlı yapabilirdi.


Kitapta bir sürü karakter vardı ama zamanla kimin ne olduğunu anlıyordunuz, tanıyordunuz. İsimlerinden bahsetmek istemiyorum, kimin nasıl biri olduğunu okurken öğrenin.
Sadece bir kişi vardı ki o sonda onu neden yaptı yaaaa? Büyük ihtimal kitabın devamında neler olacağını öğreneceğiz.
Okuyanlar o nasıl son vs. demişti ama gerçekten şok edici bir sondu. İkinci kitap henüz çıkmadı, yazar daha yeni yazdı bitirdi. Ne zamana okuruz bilinmez, hatta ben okur muyum bilmiyorum. Belki okuyan birinden genel hatlarını sorar öğrenirim. 
Yazarın sosyal medyanın ne kadar kötü bir yer olduğunu güzel anlatmış ama ben böyle beklemiyordum ne yalan, ne beklediğim hakkında da bir şey yazamam ama böyle de beklemiyordum yani.
Değindi konu şu zamanda cidden önemli, kötülüğü dışarda aramaya gerek yok, artık cebimizde, bilgisayarımızda vs. Yazar yine nazikçe değinmiş bu konuya ama gerçekte daha kötü. Yüzüne söylenmeyecek şeyleri internette çok güzel yazabiliyor herkes, hem de hiç acımadan. Buna karşıyım, eleştirebilirsiniz ama hakaret, kötü yorumun hiçbir yerde yeri yok. Bu da sosyal medyanın şiddeti bana göre. Bu konu çok iyi ama diğer konularda bu kadar sevilen bir kitabın böyle çıkması aşırı bir hayal kırıklığı yaşattı.


Kalemi akıcıydı ama bir sürü kitaba sahip bir insanın kaleminin bu kadar düz olmasına şaşırdım. Merak ettiğim bir kaç kitabı daha var, onları okuyup kesin kararı öyle vermek istiyorum ama.
Kitapta geçen kitaplarla ilgili mevzular çok hoşuma gitti ama, gerçekten kitabı okumadan yorum yapan var mıdır çok merak ediyorum şu an. Ve yazarlarla ilgili olan, o konuda neler olacak merak ettiklerim arasında. 
Genel olarak aradığımı bulmadığım bir kitaptı, ilk çıktığında konusu gerçekten ilgimi çekmişti ama hayal kırıklığı oldu. 
Kitabın sonunu öyle bir bitirmiş ki iki kat şaşırdım. Devamında her şeyin ortaya çıkmasını beklemiyorum çünkü üçüncü kitapta varmış. :D Zaten birinci kitapta sadece 6-8 kişi falan elendi, ikinci kitapta da bu kadar kişi elense son kitapta anca öğreniriz kazananı. 

Yorumu toplarsak değindiği konu aşırı güzel, aşırı duyarlı ama ben işleyişi pek beğenemedim. Konu tam olarak oturmamıştı bana göre, böyle olaylar havada kalmış sanki. Okuyanınız varsa siz neler düşünüyorsunuz yazın bakalım. :D Yoksa benim beklentim çok yüksek olduğu için ondan dolayı mı böyle hissettim. :/
Son olarak kapak, kapakta kitapta geçen kişilerin resimleri vardı. Ben bir tek Eva'yı benzettim. Diğerleri hayalimdeki gibi değildi ama sevdim, çok güzeldi bence. ;)



Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


İkisi de kitap okuyor, yalnızca birinin ruhu besleniyordu.


*****

"Sen geldikten sonra iki yıldız kaydı," dedi.
"Ya," diyerek yanına oturdum. "Ne diledin?"
Gökyüzüne bakmaya devam ederken, "Ben dilek tutma," diye cevap verdi. Nedenini sorduğumda arkaya yasladığı başını hareketsiz bırakıp, gözlerini gökyüzünden ayırarak bana çevirdi.
"Yıldızlar ölürken dilek tutulmaz," diye cevap verdi.


*****

Üzerinde bir kez daha düşünmeden yazıyorlar o yazıları. Daha sonra pişman oluyor ya da olmuyorlar, fark etmez ama benim gibiler unutmuyor, unutamıyor. 





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, şimdiden hayırlı bayramlar^^


Buralarda da varım^^






20 Nisan 2022 Çarşamba

Bin Bela Bir Karanfil//Kübra Nur Kitap Yorumu^^

 Merhabalaaar^^
Şu an dün gece bitirdiğim kitabın yorumunu yazıyorum ve nasıl üzgün olduğumu anlatamam. Çünkü, NEDEN BİTTİ Kİİİİ??? Yazarın bundan önce Üç Yapraklı Ahududu ve Bir İstanbul Gecesi kitaplarını okumuştum. Bir İstanbul Gecesi'nde dört kuzeni, arkadaşları anlatan seri gibi bir şey. İşte ilk kitabın sonunda yazar bizi merakta bırakıp geri kalan üç karakterimizin hikayelerinden bahsetmişti. İşte orada Nehar ve Ateş'ten az biraz bahsedip alın bu bilgiyle ne kadar bekliyorsanız bekleyin demiş, bekledik hem de NE heyecanla! Konusu, kapağı ve karakterleri ile beklediğimize değen bir kitaptı. Bitirirken vaaay be dedim.


İnadım, merakım ve birtakım tasvip edilmeyen huylarım yüzünden şu fani dünyada başıma gelmeyen yalnızca birkaç şey kaldığını size kıvançla bildirmek isterim sevgili pencere önü çiçeklerim. Başıma ne işler açtığımı size tek tek anlatacağım fakat aramızda kalacağına dair bana söz vermek zorundasınız. Çünkü babam, peşime bir avuç tarihi eser kaçakçısını taktığımı ve onlardan köşe bucak saklanırken Ateş Arıkan’ı da bu işe dâhil ettiğimi öğrenirse beni bir kuleye kapatır. Hem de bir prenses olduğum ve korunmaya ihtiyaç duyduğum için değil, aksine etrafımdaki zavallı insanları benden ve benim belalı başımdan korumak için.
Ben Nehar Erarslan. Tarihe ve Ateş’e ezelden beridir sevdalı, her iki sevdası yüzünden de olmadık işlere bulaşan, insanlara tuhaf isimlerle seslenen ve her nasılsa kendini sürekli akıl almaz olayların ortasında bulan Nehar Erarslan.
Bu da benim tarihi eserlerle, kovalamacalarla ve içimdeki yanardağdan taşan aşkla dolu hikâyem. Eğer sırrımı tutacaksan ve bütün bu karmaşaya hazırsan, başlayalım mı?


Nehar ilk kitapta İzmir'e gideceğini Ateş söylediğinde başına bunların geleceğini bilseydi ağzını dikerdi de söylemezdi. Yüksek Lisans için gittiği İzmir'den kaçarcasına İstanbul'a dönünce bu çıkmazı kazasız belasız atlatmak zorundadır ama nasıl? İstemeden de Ateş,'i, en yakın arkadaşları Azra ve Feza'yı bu işe bulaştırır. İlk olarak araştırma yaptıktan sonra gittikleri İzmir'de bir sürü maceraya atlarlar. Hem korku hem de heyecanla geçen bu sürede ise Nehar'ı kendinden geçiren Ateş'te hep yanındadır. Ateş'i her gördüğünde eli ayağına dolanmasına rağmen çoğu olayları tereyağından kıl çeker gibi halletti.
Nehar, ele avuca sığmaz bir karakterdi. Tabii daha fenalarını okudum, onların yanından çok geçmiyor ama diğer sakin arkadaşları ve kuzenlerinin yanında sürekli başını belaya sokan sadece kendisi olunca göze batıyor.
Ateş'e olan sevdasına BA YIL DIMMMM!!
O kadar güzel yazmış ki yazar kaç para ulan bir Ateş diyesimizi geliyor sayın Fighting dostlarım. Off be yaşar mıyız ki böyle :'(
Neyse, akan göz yaşlarımızla yorumumuza devam edelim..:'(
Ateş'in sürekli beladan onu kurtarması huy olduğundan bu macerada da yan yana olurlar ama gelin bunu bir de Nehar'a sorun. Bir gün gülüyorsa ikinci gün aşkından ağladı kız, yerlerde süründü(mecazi anlamda :P). Bu kısımları okuyana kadar Ateş'in davranışlarını biz bile anlamıyoruz, tabii güzel jestler var ortada ama Nehar her zaman böyle şeyleri bildiği için çokta üstünden durmuyor. Aslında böylesi daha iyiydi, Nehar'ın sürekli niye öyle yaptı, niye böyle dedi demesi sıkardı. Bir de anlamaz bu jestleri falan toptan beni sinir ederdi. Yaşadım yakın zamanda, biliyorum, hiç hoş değil -_-


Ateş, ismi gibi ele avuca sığmayan, her yeri ateşe veren biridir diye düşünebilirsiniz ama isminin aksine, sessiz sedasız, kendi işine bakan, etliye sütlüye karışmayan bir kimsedir. Sadece söz konusu Nehar olunca onun yaptıklarına, yapacaklarına karışmada özgürdür çünkü her zaman birbirlerini anlayan ikili olmuşlardır. Nehar'ın bulaştığı olaydan hemen kurtulması için elinden geleni yapan Ateş bu olaydan sonra neler olacağını merak etmektedir.
Ateş hakkında yazacak O KADAR ÇOK ŞEY var ki ama spoiler olur arkadaşlar, çok söversiniz bana asdfghjkl o yüzden fazla uzatmıyorum burayı. :'(

Feza ve Azra, muhteşem ikizler. İkisi de aşırı çatlak, Feza'nın asilzade davranışları, Azra'nın başına Nehar'la sürekli iş birliği yapması bunlar eğlenceliydi.
Kitabımız il dışında olduğu için kuzenlerle bir araya gelemiyor bizimkiler. O yüzden fazla bir karakter yok kitapta.


Kitabı aşırı, aşırı, aşırııııı sevdim. Beklediğime değdi, hatta onun on katı kadar beni beni memnun etti. Nehar'ın platonik aşkı, Ateş'in Nehar'a kırılacak cam vazoymuş gibi dikkatli, incitmeden davranması, onu koruyup, kollaması kitaptaki en güzel yerlerdi. Macera dolu Amerikaaa şarkısını, macera dolu İzmiiiiir diye değiştirebiliriz. :) Yaptıkları planlar, olaylar eğlenceliydi ama daha çok aksiyon beklerdim ne yalan. :D Böyle Nehar neredeyse bela orada iddiasının altının daha çok dolmasını isterdim. Tabii cani değiliz, karakterimiz az soluklansın ama macera adlı romana göre biraz sakin geçmiş olabilir. Bunun dışında biz razıyız bu kitaptan arkadaşlar. :D

Hele yazarın bize kıyak geçtiği, Ateş'in ağzından anlattı yerler... Düşüyoruuuuuuz, tutan yok muuuuu??????
Kitapta belki de en sevdiğim yer oldu, zirvedeydi, resmen arşa çıkardı desem yeridir. Ve, üzümlü kekim Ateş, kuzum sen neler çektin? Ahh bee, yazarcığım kalbimizden vurdun bizi. Okurken aşırı duygusala bağladım, işte budur dedim. Yani, şu an o kısımlar hakkında HİÇBİR ŞEY yazamıyorum ama bana göre kitabın can damarı oydu. 
Off be yazsam neler neler dökerim şuraya ama, ama yapamam, olmazzzzz...


Her sayfasıyla beni tatmin eden, üçüncü kitabı merak ettiren, eğlendiğim, heyecanlandığım, üzüldüm, ne aşklar var bee dediğim, biz de yaşar mıyız diye iç çektiğim nadide eserlerden biriydi. Ben bakar bakar güzelliğine ağlarım be. 
Şimdi şu güzelim yorumdan sonra okuyup sevemedim diyen olursa kırılmam, üzülmem. Sonuçta herkesin bir kitaptan beklentisi farklı. Mesela Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmış şarkısını kendime armağan edebilirim, çünkü öyle. Nerede imkansız aşk var oradayım, acı çekmeyi seviyorsam demek ki. :P Tabii bir kesin ayılıp bayılırken, bir kesim bu mu be diyebiliyor haliyle. Yaşadım yakın zamanda mesela. :D Kısacası tercih meselesi, ben beklediğim ama olmayan bir kaç şey haricinde çok iyi buldum, bulamadıklarım da nazarlık olsun be. :D
O yüzden ilk olarak yazarın bundan önce çıkan kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Seri olduğundan değil, hatta yukarda da dediğim gibi diğer karakterler sadece olması gereken yerlerde vardı, diğer türlü varla yok arası bir şeydi. Birbirinden bağımsız kitaplar ve olaylar mevcut. O yüzden gönül rahatlığıyla okuyun derim ama, yine diyorum eğer beklentim senin gibi olsun diyorsanız ilk kitabı okuyup, buna devam edin derim.


Tahminimce sıradaki kitap Nehar'ın ablası Bahar'ın hikayesi olacak gibi, o olsun, onu istiyoruz be hacılaaaaar asdfghjklşi
Ve kapak. <3 Arkadaşlar şu kapağa bakıp düşmeyen varsa güzellikten anlamıyor derim. Tasarımı Arife Şeyma Gök'e ait, maşallah diyelim de nazarlara gelmesi, yok böyle güzellik çünkü. Kitabı sevmeseydim bile sırf kapak yüzünden kitaplığımda tutabilirdim. :)
Son olarak kitabın en arkasında geçen müzik listesi. Okurken en çok Göksel'den Baksana Talihe ve Levent Yüksel'den Zalim şarkılarını dinledim. Bu kadar mı uyumlu olur yaaaa bu kadar mııı :D



Kitaba Puanım 5/5^^





Alıntılar^^

Ben Ateş'e bakarken sadece bakışımla ona serenatlar yapıyordum. O ise dümdüz bakıyordu işte. Diğer tüm insanlar bana bakıyorsa öyle. 


*****


Hayatta imkansız olan bazı şeyler vardır; insanlar uçamaz, filler zıplayamaz, zürafalar ses çıkaramaz. Ece Nehar Erarslan da Ateş Arıkan'ın ona uzattığı eli geri çeviremezdi.


*****

Ateş için ağlarken Ateş'le beraber midye yemeye gidiyordum.


*****

"... Eğer ben dünyaysam sen ancak güneş olabilirsin. Işığınla bana yaşam veriyorsun."


*****

"Seninkinden ayrı bir hikayem yok benim. Hiç olmadı."






Buraya kadar okuduysanız cansınız beeee, Çoook kalp^^
O zaman başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^






14 Nisan 2022 Perşembe

Josh ve Hazel'ın Sevgili Olmama Rehberi//Christina Lauren Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Blogdan o kadar uzun zaman uzak durdum ki telafi etmeye çalışıyorum ama yetişemiyorum. Yine de unutmadan yorumlarımı yapayım da yayımlamak ne zaman olursa. :D
Bu kitabı ilk yazın sipariş vermiştik ama tükendi diye kalkmıştı, sonrasında yine denedik ve bu sefer sonunda aldık. :D İlk olarak da ikiz okudu, o okuduğu zaman merak etmeme sebep bir kaç ipucu verdi. Mesela yazardan biri tam bir BTS hayranı, sonrasında Josh'ın Korece ismi Jimin. :D Kitapta Hazel'ın Jimin'i söyleyememesini merak ettim, sürekli bununla ilgili yazmış çünkü yazarlar. Ve anlayacağınız üzere kitabı iki kişi yazmış, Christina Lauren yazarların isimleri, okurken inanın bunu hiç hissetmedim. Nasıl böyle yazıyorlar, inanılmaz. 


Sadece arkadaşız. Sadece arkadaşız. Sadece arkadaşız.
Eğer yeteri kadar tekrarlarlarsa belki gerçek olurdu.
Hazel Bradford, kolay bir kadın olmadığını biliyordu ve hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, çoğu erkek de şansını denemeye pek hevesli değildi. Evinde beslediği hayvan ordusundan korkmayanları da patavatsızlıklarıyla kaçırmayı başarıyordu. Eh, eğlenceden anlamıyorlarsa kendileri kaybederdi.
Josh Im, Hazel’la üniversite zamanlarında tanışmış ve onun en ele avuca sığmaz zamanlarına yakından şahit olmuştu. Uçarı ama temiz kalpli bu kadınla yıllar sonra tekrar karşılaştığında, tepetaklak olmuş hayatına onun sayesinde biraz olsun renk gelmişti.
Belki de esas sorun, aşkı çok yanlış yerlerde aramalarıydı.


İlk Hazel'dan başlamak istiyorum, her zaman öyle yapıyorum ama bu sefer belirtmek istedim nedense asdfghjkl Neyse geçelim burayı :P
Hazel Josh ile tanışması hep rezil bir şekilde oluyor. Bunların hepsinden sonra yıllar sonra en yakın arkadaşının partisinden Josh'ı görünce anılar bir bir aklına gelir ve Josh en yakın arkadaşının erkek kardeşidir. Kader denir buna ama Josh ve Hazel aralarındaki çekimi bir yana bırakıp arkadaş kalmaya devam etmek isterler. Zaten Josh o sırada biriyle görüşmektedir, Hazel'ın yapacağı tek şey destek olmak.
Zaman sonra evindeki sorunlar nedeniyle Josh'ın evinde kalan Hazel arkadaşının da kendisi gibi yalnız kalmasını istemez ve çifte randevu mevzusuna başlarlar. Josh Hazel'a bir erkek arkadaş, Hazel ise Josh bir kız arkadaş bulmak zorunda kalırlar. Her randevu saçma bir şekil alır ve hepsi ellerinde patlar. En son ki randevudan sonra maziye giden Hazel ve Josh'ın arasında bir şeyler olur. Bu saatten sonra artık arkadaş olmayacaklarını anlayan karakterlerimizi zorlu sınavlar bekler. ilk olarak Hazel'ın aşırıya kaçan davranışlarını göremedim, sürekli yabani otmuş gibi davranmalarına sinir oldum. Ne bileyim değişik giyinsin, ortamı şaşırtacak hareketler yapsın falan diyeceğim ama yaptığı tek şey fazladan bir kaç kelime söylemesi. Bunu diğer kitaplarda da ya da dizi-filmlerde de gördük, şaşıracak bir şey yok kısacası. Hayvanlara olan düşkünlüğü nedeniyle de garip gösteriliyor Hazel, ne alaka yanii, iki üç hayvanı var ve onlara değişik isim koydu diye farklı biri olamazsın. Değişik olan Hazel değildi, yazarın Hazel'ın normalden azıcık fazla olan davranışlarını uçarı bir şeymiş gibi yazması. 


Josh ise kendi halinde biri, Hazel gibi uçarı kaçarı değil. Sevecen, ailesine bağlı, hatta çok bağlı. Bu hususa birazdan değineceğim. Josh'ın Hazel'a karşı ki davranışı sona doğru tam istediğim gibi oldu ama bu sefer Hazel'ın davranışı sona doğru değişikti. O yüzden duygular konusunda Josh'ı daha çok sevdim, daha çok destekledim.
Hatta arada böyle kıskanç halleri falan aşırı tatlıydı. 
İki karakteri de sevdim, eğlendim ama burada yazarın bir hatasından bahsedeceğim. Josh bir süre evde takılıyor, bunu yazıyorum ki okuyanlar ne demek istediğim anlasın. Oradaki rahat halleri, erkeklerin yaptığı ama bizim iğrenç bulduğumuz şeyleri yazmasıydı. Aşırı rahatsız oldum, hatta şu an yazmadan önce ikizle konuştum ve aynı düşüncelere sahip olduğumuzu fark ettik. O da çok rahatsız olmuş. Tamam gerçekler -_- Ama o kadar para verdiğim ve sevme ihtimalim olan karakterin yaptığı şeyler yüzünden kitaptan soğumak istemem yani. Eğer gerçekleri yazmak istiyorsanız başka kitaplar yazın, biz böyle iyi, temiz, sevecen, düşünceli karakterleri sadece kitaplarda okuyoruz ve bundan memnunuz. Sonuçta bu karakterler gerçek değil, onları okurken mutlu oluyoruz. Öyle bir mutluluğumuz var ve elimizden alınıyor. -_- Bununla yazar alın size gerçekler demiş ama cidden çok rahatsız ediciydi. Okuyup da rahatsız olmayanda ne bileyim asdfghjkl


Bunun dışında bir konuya daha değinmek istiyorum. Son kısımlarda Josh'ın dert ettiği bir konu oluyor, evlenmezse eğer ailesine bakmak görevini kardeşi üstlenir falan. Şimdi senelerdir Kore dizisi izlerim kültürlerinde sağ ve evleri olan anne, babalarını evlendikten sonra yanlarına hiç almıyorlar. Hatta bazı kesim aileleriyle çok az görüşüyor, ayrı hayat kurup öyle devam ediyorlar vs. Böyle yapıyorlar ve anne, babasın evlerine alacaklar. Hatta şu kısmı aileme verelim falan diyorlar. Eğer ikisinden biri olmasa tamam ama yazarlar bunu neye dayanarak yazmışlar aşırı merak ettim.

Bunların dışında rahatsız ya da kafamı takılan bir şey olmadı. Güzel, eğlenceli, akıcı, kafa dağıtıcı kitaplardan biriydi. Diğer karakterlerde kız kardeşi çok sevdim, Hazel'ın annesi için bir şey diyemeyeceğim, hala anlam veremedim o karaktere. :D Sadece Hazel'ın köpeği için masa altında yemek vermesi çok tatlıştı. 
Okuduğum yorumlara göre yazarların diğer kitabını çok seven olmamış, bu daha iyiymiş anladığım kadarıyla. O yüzden yenisi gelene kadar diğerini almayı düşünmüyorum. :) 
Yazarlar çok tatlı bu arada, Instagram'da mesajlara falan cevap veriyorlar falan. <3
Son hakkında yazarlar Türk yazarlara özenmiş olabilirler, sonu için bu kadar yeter. :D
Eğlenceli ve akıcı kitaplar okumak isterseniz listenize ekleyebilirsiniz, sadece kitabın yetişkin içerikli olduğunu bilin ona göre almaya karar verin. :)



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

"...Görünüşü aynıydı ama artık yaptığı her kötülüğü hatırlıyor ve onlar için özür diliyordu."


******

Her bahar annemin bahçesinde açan bir çiçek gibi kokuyordu ve bu koku bana hem geçmişi hem de ne kadar aşık olduğumu hatırlatmıştı.




Sırf şu iki alıntı yok diye aylardır şu kitabın yorumunu yayımlayamıyorum. :D Alkış bana :P
Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın. :)




Buralarda da varım^^



4 Nisan 2022 Pazartesi

İçimdeki Müzik-Sharon M. Draper//Blogları Canlandırma Projesi Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Mart ayının Blogları Canlandırma Projesi yazımı ilk defa çok erkenden yazıyorum. Tıp ve tarzı şeyler çok hoşuma gitmiyor. Ne okumayı ne de izlemeyi seviyorum, böyle sanki onları yaşıyormuşum gibi hissediyorum ve beni rahatsız ediyor. O yüzden az da olsa doğuştan rahatsızlığı olan Melody'nin hikayesini okuyup paylaşmak istedim. 
İçimdeki Müzik çocuk ve gençler için olsa da bence herkesin okuması gereken kitaplardan biri. Çoğumuz empatide sıkıntı yaşıyoruz, bu kitap empati kurmamız için birebir. Belki yüzde yüz hissedemeyiz, hatta yarısını bile ama en azından böyle doğsaydık ne olurduyu düşünmeden edemiyor insan.


Şimdiye kadar tek kelime konuşmadım. Neredeyse on bir yaşındayım.
İngiltere'nin saygın edebiyat ödüllerinden Coratta Scott King ödüllü yazar Sharon M. Draper'dan hüzün ve umut dolu soluksuz okunacak bir roman. Gerçek bir yaşam öyküsünden ilham alınarak kaleme alınmış. 11 yaşındaki Melody'nin hastalığının adı Spastik ikili kuadripleji yani beyin felci. Yürüyemiyor, konuşamıyor, tekerlekli sandalyeye mahkum. Hiçbir uzvuna komut veremeyen bu küçük kızın beyni ise mükemmel işliyor. Hikâye Melody'nin öğretmenlerine, arkadaşlarına, komşularına kısaca dış dünyaya kendini kanıtlama çabasını anlatıyor. İncelikli, naif, akıcı, komik ve ilham verici bir eser. Sesini asla unutamayacağınız bu cesur kızla tanışmaya hazır mısınız?


Melody doğuştan felçli ama sadece vücudu, beyni o kadar hızlı ve çok çalışıyor ki daha bebeklikten izlediği, duyduğu ne varsa beyninde tutuyor ama konuşamıyor ve söyleyemiyor. İlk başlarda doktorlar ve öğretmenler anlamasa da annesinin baskılarıyla Melody'nin aslında çok zeki olduğu ortaya çıkıyor. Melody'nin anne ve babası çalıştığı için yan komşuları Bayan V. ile sürekli yalnız kalır ve ailesinin yapmadığı bütün desteği Bayan V'den görür. Çünkü Bayan V Melody'yi engelli bir çocuk değil de zeki bir çocuk olarak görmektedir. Onun için elinden geleni yapan Bayan V'yi Melody çok sever, onunla büyür, ondan çok şey öğrenir.

Kitabımızın ana karakteri zaten Melody ve onun ağzından okuyoruz kitabı. Okulda, evde, komşusuyla, yeni aldıkları balıkla, evcil köpekleriyle ne yaşıyorsa anlatıyor Melody. Annesinden ve babasından gördüğü destek, Bayan V'nin yaklaşımları çok güzeldir ama okula gidip kendi yaşıtlarını gördükçe sıkıntılar yaşamaya başlar. Değişen öğretmenler yüzünden daha çok üzülüyor Melody ama her zaman kötü şeylerde olmuyor. Bunları yazmak çok isterim ama o kadar kritik yerler ki bence okuyup öyle öğrenin derim. :)

Kitabı okurken birebir hayattan sıkıntıları görüyoruz, insanların boş ve bencil bakışlarını. Kırıcı sözler, eylemler. Buradan çok muhteşem bir hikaye beklemeyin, yazarın gerçek hayatta ne yaşanmışsa anlatmış ki bence birazda yumuşatarak yazmış, bundan daha kötü şeyler olduğunu eminin. Neyse, biz Melody'ye dönelim. Kötü şeyler her zaman kötü.
Melody'nin pes etmemesi, durumuna rağmen hiçbir şeyden vazgeçmemesi ve başarıları çok güzeldi. Okurken bazı yerler vardı ki hop oturup hop kalktım. Çoğu şeyler için aferin kızım Melody, haklarından iyi geldin dedim.


Yazacak çok fazla şey var. Bu klişe gelecek ama yazamıyoruz işte. Zaten kısacık, benden hızlı okuyorsanız bir günde bitirebileceğiniz bir kitap. Kitabı kapatırken vay be dedim. Son on sayfa çok iyiydi.
Ağladın mı diye sorarsan, ehh biraz duygusala bağlamış olabilirim ama sakın haa böyle ağlak diye okumam demeyin, bence elinize fırsat geçtiği an okuyun, okutun.
Empati yönümüzü güçlendirecek, kendimizi sorgulayacağımız güzel kitaplardan. Sizlerde okuyun ama en çok gençlerimize okutun derim. Şu an yeğenime verdim, inşallah anlayarak ve severek okur(Çoktan okudu getirdi ama konuşamadık).
Kitaba puan vermeyi düşünmüyorum, verilmez çünkü...



Alıntılar^^


"Melody seçme şansın olsaydı konuşabilmeyi mi isterdin yoksa yürüyebilmeyi mi?"
Konuşmak. Tahtamda işaret ettim. Kelimenin üzerine tekrar tekrar vurdum. Konuşmak. Konuşmak. Konuşmak.


*****


Babamın ilk kelimelerimi kaydedecek olmasına inanamıyordum. Tıpkı Penny'nin ilk kelimelerini kaydeder gibi, aslında pek de öyle değildi.



Blogları Canlandırma Projesi'deki yazılarımız okumak isterseniz Tık Tık!

Nisan ayı temamız 1900'de Geçen Eserler, Nostalji ya da Siyah Beyaz Filmler.
Katılımlar her ay vardır, bekleriz^^
Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^