Yakamoz Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yakamoz Kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2019 Çarşamba

Mai ve Siyah//Halid Ziya Uşaklıgil Kitap Yorumu^^


Merhabalar^^
Burada(Instagram) yorum yapmıyorum normalde ama Okuyarak Yaşa etkinliğinin kitabı olduğu için yorumu burada paylaşıyorum. Aylar önce sınav zamanı okumaya başlamış, daha ilk sayfada anlamadığım için bıraktığım kitap olur kendisi. Okuyarak Yaşa denk gelince neden olmasın dedim, yoksa bu kitabı okuyamacağım. Gerçekten de okumazdım, yarım bırakırdım. Halid Ziya Uşaklıgil'in seneler önce, lise yıllarında Aşk-ı Memnun kitabını okumuştum, çok çok ağırdı, okuyup bitirmem mucizeydi bence.  Bu kitap ise sadeleştirilmiş Türkçe ile yayınlanmış, böyle olmasa 3 aya anca bitirirdim. :)




Batılı anlamda Türk romanının başlangıcı sayılan ve Tanpınar'ın "Türkiye'de nesli adına konuşan ilk eser" diye tanımladığı Mai ve Siyah, dönemin basın, edebiyat ve şiir hayatına ilişkin gözlemleriyle de ayrı bir öneme sahiptir.
Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.





Konusu Ahmet Cemil'in hayatını anlatıyor. Şiir ve edebiyat meraklısı Ahmet Cemil güzel ve düzenli hayatına devam ederken babasının ölümünde sonra her şey değişir. Erkenden para kazanmaya başlayan Ahmet Cemil bütün hayallerini bir kenara bırakır, zamanla düzene giren hayatından sonra hayallerini gerçekleştirmek ister ama pekte istediği gibi gitmez.
Daha ne kadar anlatabilirim konusunu bilemiyorum. Aslında tahmin edilebilir bir kitap, sadece edebi değerinden dolayı okunmalı. Halip Ziya Uşaklıgil ünlü edebiyatçılardan, tanımayan yoktur, Aşk-ı Memnu sağ olsun. :) Değerli eserler bırakmış, dersler alacağımız eserler. Bu da onlardan biriydi. Okurken çok fazla üzüldüm, Ahmet Cemil'in yaşadıkları pişmiş tavuğun başına gelmez derler ya aynı onun gibi. O zamanlar yaşanan sıkıntılara şimdi ki gibi müdahale edemiyor insanlar, edilseydi belki bu kadar olmazdı diye düşünüyorum. Ama amaçta bu zaten. Kadının hor görülmesinin üstünde çok durmuş yazar ve şu satırlarla dile getirmiş.
.
Kim bilir şu genç kadın kimin, hangi baba ile hangi ananın nazlı kızıdır?
.
Çok doğru bir alıntı, belki de kitapta en sevdiğim alıntıydı bu. Çok sinirlendiğim yerler oldu, hatta Ahmet Cemil gibi düşündüğüm yerlerde, ama kötü insandan korkmalı. Bazen çok daha fenalıklar yaparlarda susarsın. Bunların yanı sıra Ahmet Cemil'in bazı kişiler için iyi düşünmesi çileden çıkardı, kitap kurgu ama şu olmasaydı olmazdı demeden duramıyor insan. Mesela Raci için. Okuyanlar anlamıştır beni.


Kitapta aşk vardı, Ahmet Cemil'in yaşadığı aşka bayıldım. Çok sık görmese de ona olan duygularını anlatışı, sadece saniyelik bakış için nelerin yapıldığını okuyoruz. O zamanın sevdaları güzelmiş, şimdi ki sevdalar bile ucuz. Uzun süre görmemek belki aşkı daha da güçlendirir, edebi kitaplarda bunu gördüm mesela. Çok masum ve içten aşklar bunlar...
Evet yorumum bu kadar, blogda da yayınlayacağım. Belki bir kaç kelime daha eklerim, bilemiyorum. Okumakta az biraz zorluk yaşasam da korktuğum kadar olmadı, lakin bundan sonra böylesi kalın edebi kitaplar okur muyum o tartışılır.  Yine de verdiği mesaj ve edebi yönünden dolayı tavsiye ederim. Bu tarz okumayı seviyorsanız kaçırmayın.
Ve Okuyarak Yaşa etkinliğine teşekkürler, dediğim gibi belki bu etkinlik olmasaydı okumazdım. Her ay düzenli etkinlikler var, katılmak isteyenlere varsa @okuyarakyasa ile irtibata geçebilir.




Kitaba Puanım 5/4^^




Instagram'da yorumum mevcut, orada kaybolur ben bloga da ekleyeyim dedim. :) 
Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^



28 Eylül 2018 Cuma

Yıldızların Altında//İrem Yöndem Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Yorumlar gelmeye devam ediyordu, yine araya günler girdi. Şu an yorumumu yine telefonda not kısmına yazıyorum. Bilgisayara ne zaman otururum belli değil. ;) Kitabımıza gelecek olursam, Türk yazar okuduktan sonra öyle devam etmek istedim. Uzun zamandır okumuyordum çünkü. Bu kitabı da My Twin ısrarla oku dedi, kalın ama hemen biter ve çok güzel bir kitap diye diye sonunda emeline ulaştı ve okumaya başladım. İyi ki zorlamış dedim. Bu kadar güzel bir kitap olamaz. Evet bir şaheser değil, evet eksikleri var ama son zamanlar da çıkan Wattpad kitaplarının hangisi düzgün? Neyse o konu uzun, detaya gerek yok. :D Velhasıl kelam kitap çooook güzeldi, BAYILDIMMM!

Sen olduğunu hissediyorum. Benim bunca zamandır aradığım ama bir türlü bulamadığım o kişi, senmişsin gibi hissediyorum. “Gecenin en güzel zamanı, yıldızların altında oturmuş, gökyüzüne bakıyoruz. Milyonlarca yıldızdan birini seçip ‘benim’ diyoruz.  Nasıl, neden, niçin seçtiğimiz belirsiz; o kadar yıldızın içinde bir tanesi, bir başka görünüyor. Seni sevmek de böyle bir şey işte. Ben ömrümce bütün yüzlerde seni arayacağım. Bütün içten gülüşlerde, parlayan bütün gözlerde, seni bulmayı isteyeceğim. Sen, benim gökyüzümdeki en parlak, en güzel yıldızımsın.


Kitabın konusunu sadece kitabı okuyunca ya da benim gibi yorum yapanlardan öğrenebilirsiniz. Neden böyle bir yaptıklarına anlam veremiyorum, sürpriz yapmak daha ilgi çekici herhalde. ;) 
Neyse bunlara aklımız sır ermiyor. 
18 yaşında, lise son sınıfa giden Güfte Tiyatro ve ünlü Okan Özdemir hastasıdır. Ailesi, arkadaşları Güfte'nin takıntı haline getirdiği ünlü oyuncudan bıkmış, onuda kendi hayatına döndürmek için başının etini yemişlerdir. Güfte bu konuşmalardan sıkılmış ve kendisini anlamadıkları için kendine çok dert etmiştir. 
Bir gün kardeşiyle oturdukları kafede kavga edince hayatı tamamen değişir. Akıl okuyan bir peri karşısına çıktığı an 18 yaşında olan Güfte bir dilekle 27 yaşında olacaktır ve Okan ile tanışıp, yeni bir oyun sergileyecektir. Aklının alamayacağı bir hayatı devam ettiren Güfte'nin tek sıkıntısı bu olayın 3 ay sürmesidir. Yaşadığı hayattan memnundur ama 3 ayın kalması, yaşadığı sıkıntılar hep ikilemde bırakır Gifte'yi konu da böyle devam ediyor.
Konu çok, çok değişikti. Böyle bir kitap beklemiyordum. Mesela çok yadırgadığım şeyler oldu, (Bunları Spoi kısmında bahsedeceğim.) ama çok sevdiğim, en çokta sonunu sevdiğim bir kitap oldu. Kitap 507 sayfa ama o kadar hızlı okunup bitti ki ben bile şaşırdım.



Konusundan daha ne kadar bahsedebilirim bilmiyorum. O yüzden direk diğer karakterlere geçeceğim.
Okan Özdemir. Güfte'nin sevdiği, uğrunda ailesiyle kavga ettiği tiyatro oyuncusu. Dileğinden sonra Okan'la aynı oyunda rol almaya başladıktan sonra onunla beraber daha çok vakit geçirir ve Okan'ı daha iyi tanır. Tabii biz de kendisini çok iyi tanır ve Güfte gibi hayran oluruz. Hele o son. <3
Karakter olarak gerçekten çok sevdim ama yazarın başta sigara mevzusuna girmeyip, sona doğru her bir karakterin sigaraya başlamasını yadırgadım. Bunlardan biri de Okan'dı.
Okan'dan sonra Güfte'nin arkadaşlarını çok sevdim, hepsinin hayatında değişiklikler oluyor ve Güfte'nin her daim yanında oluyorlar. O kısımları okuyunca bazen çok kızdım bazende sevdim. 
Güfte'nin kız kardeşine ise bir o kadar kızdım. Yok arkadaş böyle bir karakter olamaz. Sinir küpü etti beni. Gerçi Güfte'de onun yanında melek sayılmaz. Sürekli şu 3 aya takmasından sıkıldım yani, bırak bir kendini, sal. Azıcık hayatını yaşa ama hem kendine hem bize yaptı yapacağını. Okuyunca lütfen buralara fazla takılmayın, hatta atlayın gitsin. ;)  
Diğer karakterlerden peri acayip iyiydi. Hele laf sokmaları, düşünceleri okuduğu için laf sokması kaçınılmaz tabii. :D O kısımlarda baya eğlendim. ;)


Sevdiğim ve ana karakterler bu kadardı. Birazda içerikten bahsedecek olursam yazarın kalemini çok sevdim. Ne beni sıktı, ne de amatör olduğunu açık açık bağırdı. Kalemi akıcı, sevilesiydi. Sadece fazla detaya giriyor, onu da yapmasa tamamdır. Biraz daha kendini geliştirmesi lazım.
Son zamanlarda çıkan watpadd kitapları arasından en en en iyisiydi. Bundan önce okuduğum Görücü Usulü'de iyiydi ama bunun konusundan yola çıkarsak daha iyiydi. Bu kadar yeterli bence, fazla abarttın diyen olabilir. :D En iyisi spoi'den sonra tavsiye kısmına geçip yorumumu bitireyim. ;)

SPOİ BAŞLANGICI!!
Evet okuyanların rahatsız olduğu konuyu neyse ki yazar ustalıkla ve ilginç bir şekilde devam ettirmiş. Kızın 18 yaşında olması ve sevdiği oyuncunun 30 yaşında olmasını çok yadırgadım. Ne demek 12 yaş? Hem kız büyükte değil. Okan 30, kızda üniversiteli 20 yaşından biri olsaydı yine neyse -ki bu da fazla ama kızın lise son ve 18 olması olmamıştı. Sorunun kızın dileğiyle 27 yaşına gelmesiyle ortadan kalkması güzeldi. Bunu gerçekten çok sevdim ama 3 ay sonra neler olacak diye merak etmeden de duramadım. Ve o son geldi çattı, işte o kısma BA-YIL-DIMMMM!!
Okan'ın düşüncelerini okumamız, o 3 ayı Güfte'nin değildi Okan'ın hatırlaması, uzun bir bekleyişten sonra tekrardan kavuşmaları MÜKEMMELDİ!!
Okuyanlardan bu konu hakkında yorum almak istiyorum. Sizler ne düşündünüz merak diyorum.^^
SPOİ SONU!!

Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Belki kalın ve Watpadd'den çıkma olduğu için ön yargılı olabilirsiniz, hatta okumaya başladığınız zaman bu ne diyebilirsiniz ama vazgeçmeden devam edin derim. ;) Ve herkese tavsiye etmeye devam edeceğim. My Twin ile favori yazarımız oldu, başka kitap çıkarırsa seve seve alıp okuyacağız ki bu tarz yazmaya devam etsin. ;)
Bu kadar yorumdan sonra tavsiyeyi fazla uzatmaya gerek yok, eğer merak edip benim sayemde okumak isterseniz bunu bilmek isterim. ;)



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntılar^^


Okan ayağı kalkıp nazikçe annemin elini sıktı. "Çok teşekkür ederim ağırladığınız için, her şey çok güzeldi. Özellikle kurabiyeler."
Annem gülümsedi. "Hazır almıştım, teşekkür etmenize hiç gerek yok." ANNE YA! 

Alıntıya not: Bu kısımda kedi olayı harikaydı. :D


******


"Aşkı nasıl betimlersiniz, nasıl anlatırsınız?" Ve onun cevabı,
"Aşk herkese göre değişir, sonuçta soyut bir kavram. Fakat kendime göre, aşkı tanımlamam gerekirse eğer, şöyle tanımlarım: Gecenin en güzel zamanı, yıldızdan birini seçip 'benim' diyorsunuz. Nasıl, neden, niçin seçtiğiniz belirsiz ama işte o kadar yıldızın içinde bir tanesi bir başka oluyor...."

Alıntıya not: Okan'ın ağzından AŞK...


******


O andan sonra artık emindim. Bu adam beni bağırıp çağırmadan, ortalığı yıkmaya lüzum görmeden, kendince, sessiz bir dille seviyordu.


******


Hangisi daha kötü acaba? Bir anda, pat diye hatıraların yerinde koca bir boşluğun kalması mı? Yoksa birinin zihninde zamanla yok olmak, silinmek mi? Hangisi?


******


Gün başlıyor, bitiyordu ama biz gerçek anlamda mutlu değildik. Kafamız çok doluydu. Bedenimiz yorgun, ruhumuz ise parçalı bulutluydu.





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^
Sevgiyle ve aşkla kalın! <3



 Buralarda da varım^^


23 Nisan 2018 Pazartesi

Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç//Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Yine kitaplar ve yine yeni kitap yorumları. Bu sefer ki kitabım Gulyabani kitabının yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç kitabı. Adı da yazarın ismi kadar uzun ama çok tatlı bir ismi var. Türk Edebiyat eserlerinden sık sık okumaya çalıştığımı sürekli dile getiriyorum. Uzun zamandır okumadığımı fark edip My Twin'in okuyup tavsiye ettiği bu kitaba başladım. Kitap yazarın kalemini birebir yansıtıyor ve yine acayip eğlenceli. Yazarın cahil insanlardan ne alıp veremediği var acaba merak ediyorum. :D 




Halley kuyrukluyıldızının Dünya’ya çarpacağı haberi hızla yayılmaya başladığında artık önüne geçilemeyecek olaylar zinciri de başlamış oldu. Dünya’ya çarpacak kuyrukluyıldızdan başka bir şey konuşulmaz olmuş, ortalıkta dolaşan felaket senaryoları yüzünden korku dolu bir bekleyiş başlamıştı.





Konudan da anlaşıldığı üzere uzun yıllardan sonra kuyruklu yıldız dünya yakınından geçecektir ve şimdi ki gibi telefonlar, bilgisayarlar olmadığı için ve insanlık birazcık bilgisiz olduğu için üretilen hurafelere herkes inanır. 1920 yılında gerçekleşen bu olayda kadınlara düşmanca bakan İrfan bey işi fırsata dönüştürür ve kadınları korkutur. Anlatılanlara göre Kuyruklu Yıldızın kuyruğu dünyaya değecek ve bütün dünya yok olacak. Tabii herkesi bir korku salar ve ne yapabiliriz diye düşünüp dururlar. İşte izdivaç mevzusu da bu olaylardan sonra başlar. İzdivaç olayına değinmeyeceğim, okuyup siz öğrenin diyorum. Çok sıra dışı bir izdivaç oluyor çünkü. :D

Yazarın Gulyabani kitabını gerçekten çok sevdim ama bu kitabı nedense elimde çok süründü. İlk diyaloglar fazlaydı ama çok komikti. sonradan İrfan karakterinin bilimsel açıklamalı anlatımları biraz sıktı beni. Bilim ve yıldız, gezegen severlerin ilgisini çekebilecek bir kitap, büyük ihtimalle böylesi bir olay yaşandı(Dünyanın yok olacağına inanılması), inanırım da. :D Yazar her ne kadar işi gırgıra vursa da bunun altında bir şey var diye düşünürüm ben. :D 

Sonunda yaşanan olaylara çok şaşırdım, birazda kafam karıştı, bir kez daha okuyup anlamaya çalışacağım. :D Kitap hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum, yukarıda da dediğim gibi okuyup öğrenin, eğlenin. ;) Yazarın diğer kitaplarını tabi ki de alacağım, mizacı gereği acayip güzel ve ilginç kitaplar yazdığı aşikar. 
Uzun lafın kısası bu tarz konuları seviyorsanız kesinlikle okuyun derim, tabii ki Gulyabani kitabını da. :) Yakın zamanda yeni bir kitabını daha alıp, okumak istiyorum. :)



Alıntılar^^


Bedriye Hanım:
"Adı da var. Dur bakayım ne idi?.. Şey, halamın yıldızı..."
Emeti Hanım:
"Ah çarçabuk kuyruklu ile hısım akraba oluverdiler... Onların halası ise iki gözüm benim de teyzem olsun. Bize dokunmasın..."



*****


Geçen gün Mebrure'yi işittin mi? Ah kuyruklu gelse de kuyruğunu okşasak demiyor muydu? Çatacak yıldızı Van kedisinden beter ettiler..."



*****


Her cinayet işleyen suçluyu cezalandırmak için gökten başına taş düşmesi gerekseydi, hiçbir memlekette cinayet mahkemeleri kurmaya lüzum kalmazdı.
(Syf.71)



*****


Dildeki saflık övgüye layık görülmez,....
(Syf.116)





Bir yorumda böylelikle biter. Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^




 Buralarda da varım^^