8 Aralık 2025 Pazartesi

Bülbül Kapanı 2//Loresima Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Askeri kurgu sevmeme sebep olan serinin yan serisi olan Bülbül Kapanının ikinci kitabını sonunda okudum. Geçen senelerde seriye başlamıştım, ne yalan seriyi Gökçen evereni gibi bekledim ama tam bir mafya kitabıyla karşı karşıya kaldım. İlk kitabın yorumunu okumak için burayı tıklayınız^^
Bundan sonra spoiler olacağı için sadece birinci kitabı okuyanlar okusun.
İlk olarak birinci kitaba göre daha iyiydi, en azından çiftimizin arasından bir şeyler başlıyor artık ve kitap daha da güzelleşiyor.
Ama bu tarz kitaplar bana göre değil ya cidden. :/


Savaş kaçınılmaz olduğunda tüm beyazlar siyaha dönmeye mahkûmdur. Büyük bir savaşın ortasında kalan Ahuzar ve Timur’un hayatlarındaki tek beyazlık; kalplerine düşen küçük bir kıvılcımken harlanarak büyüyen sevdalarıydı.
Geçmişe gömülen acılar büyüyen sevdalarıyla gün yüzüne çıkarken kalpleri bir gül tomurcuğu gibi açıyor, kurşunların arasında ikisi de onu büyütmeye çalışıyordu. Ama düşman, sessiz ve sinsi; sırlar ise beklenenden daha büyük ve derinken ölüm Timur’un adında, Ahuzar’ın ise hayatında saklıdır.

Ahu en sevdiği, can dostu atı kadifenin başına gelenlerden sonra bir süre kendine gelemez. Gerçekleri bilmesine rağmen Timur'un ortaya çıkmasından korkan Ahu her şeyi içine atar. Bu sürede de kralşan rahat durmaz ve yine, yeniden sürekli yanına çağırır ama bu sefer kız kardeşi ile birlikte, bu da Ahu'yu daha da çıkmaza sokar ama en son yanından kovan Timur artık sadece onun için intikam alacağını söyler ve yapmaya başlar.
Ahu'ya ilk kitapta aşırı kızmıştım ama şimdi gerçekler ortaya çıktığı gibi kadın ne yapsın diyorsunuz. Öyle nalet bir herif var ki karşılarında. Yok böyle kötü bir karakter, zaten bu tarzı sevmiyorum bir de bu kadar kötü karakterin olması sinirlerimi bozuyor.
Neyse efenim, son kısımlarda olaylar olaylar ama arkadaşlar bazen Ahu'nun benciliği beni benden alıyor. O son kısımda herkes hedefken sadece kardeşini düşünmesi kırıcıydı.
Onlar dışında ne yapıp edip Timur'un yanına gitmesi çok tatlıydı, bir de o ayakkabılarla. Kadın tam bir ikon. :D Gökçen ile çok iyi kanka olur bunlar, ahh ben o sahneleri okuyacak mıyız acaba???


Timur geçmişten dolayı yanında kimseyi istemezken usul usul yüreğine işlenen sevdanın sonunda farkına varır.  İşte o fark edişle beraber artık Ahu onun koruması gereken tek insan olur çıkar. Bu saatten sonra her yeri yerle bir edecek, Ahu'yu korumak için elinden geleni yapacaktır.
Timur yine bildiğiniz gibi, hem çok sessiz ama sessizliğin altında neler oluyor neler. Geçmişte yaşadıklarına yine ve yeniden çok kırıldık, arada Murathan'ı da okuduk tabii. Ben Gökçen evrenini cidden seviyorum ya, askeri kurgu daha dram olur dedim ama bu seri daha baydı beni açıkçası. Buna da değineceğim devamından inşallah.


Ekstra yorum yapacağım bir karakter yok, olsa da söylemem spoiler yiyebilirsiniz. O yüzden genel bir yorum yapayım. Ben bu kadar karanlık kitapları cidden sevmiyorum. Kötü insanların bu kadar kötü, karanlık olması beni bayıyor. Zaten kitap 571 sayfa, dikkat edin serideki bütün kitapların sayfa sayısı öyle. Neden acaba, merak ettim. Bilen var mı?
Kitabın en sevdiğim yerleri Rize kısımları oldu ama kısaydı, tabii absürt yerler yok muydu vardı. Mesela halen daha kaçma mevzusu dönüyor, en son kısım haricinde ilk kitapta da dediğim gibi bunlar tim değil mi? Her türlü saklanır Ahu ve kardeşi. Tamam sonra kısımda işler karıştı ama ne bileyim bu kısımları daha mantıklı yapsalardı keşke.
Neyse çokta şey yapmamak lazım, sonuçta hayal ürünü bir kitap.


Tabii çıkan sırlardan sonran öğrendiğim şeylere şok olmadım değil ama azıcıkta olsa hissettim diyebilirim. Onun dışında Ahu-Timur sahneleri çok güzeldi, bol bol romantik sahneler okumak isterdim ama belli devam kitapta daha çok okuyacağız. Rize kısımlarını da çokça okumak isterim mesela ama bakalım ne kadar okuyacağız. Spoiler olmasın diye çok fazla detay veremedim ama ilk kitaba daha farklı, güzel ve akıcıydı. Şok üstüne şok yaşadığımız şeyler vardı.

Ve önermeye gelecek olursam, ben bir süre bu seriden uzak kalacağım. Bana çok iyi gelen bir seri değil, yukarıda da kaç kere dediğim gibi o kadar çok kötülük ve iğrençlikler var ki bana göre pek değil ama bazı konuştuğum kişiler sakın bırakma devam et diyor. Daha biraz önce konuşurken bu kralşan daha neler yapacak, okudukların ne ki dedi. Ahan bir okumamam sebep daha.
Yine de ben severim böyle kitapları diyorsanız okuyabilirsiniz.
Şu an son kitap, yani dördüncü ve final kitap çıktı. Sonu acaba nasıl bitecek merak ediyorum, bu konu hakkında spoiler yemeye razıyım. Mutlu olsun yeter. :D
Not: Kitapta yetişkin içerik demiş ama smut yok, yakınlaşma var evet ama smut yok. 





Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Ateşler üzerinde yürürken Ahuzar, tatlı bir tebessümle bakarken Ahuydu.


*****


Bu kadar etkilendiğim için kendime kızıyor ama engel olamıyordum. Ona güvenmemek için artık hiçbir sebep yoktu. Her yol oydu.


*****


“Geçer belki,” dedi Timur bir umut.
“Kendi yüzünü yıkamaya üşenen adamsın, Tönge. Kadının yüzündeki çilleri saymışsın. Sence geçer mi?”


*****


Belki de bundandı ona dokunduğum da yakmayışım, dikenlerimin batmayışı. Belli etmiyordu belki ama benden daha sert duvarları vardı. Üzerindeki hüznü hissedebiliyordum.


*****


“Bildiğin kadarım. Bir adım var, bir işim, bir görevim, bir de...”
“Bir de ne?”
Bakışlarını kaçırmadı. Bir de sen işte,” dedi en net şekilde.


*****


İlk defa ölmek için değil, yaşatmak için savaşacaktı. Bütün savaş kurallarını yıkıp tek bir prensip uygulayacaktı: Tönge prensibi.


*****


Elim hâlâ yanağındaydı. Kısa bir an için cevap veremedim. Haftalarca beni dinle, bana inan, bana umut ol, diye peşinde koşmuştum. İnatla geri itmişti. Şimdi en dipsiz kuyuda kalan bendim. Ona inanmam için elini uzatıyordu. Hayat garip bir yoldu. Bazen mucizelerle doluydu. Ona sen benim en büyük mucizemsin, derken yanılmadığımı şu an gösteriyordu. Hissettirdiği güven ve yuva hissi mucizeden başka bir şey değildi. Bana verdiğin güvenin hakkını vermeme izin ver, demişti.
Veriyordu.





Bir yorum daha biter^^
Başka, yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^















7 Aralık 2025 Pazar

BCP Enleri//Blogları Canlandırma Projesi Kasım Ayı

 Merhabalar^^
İlk defa BCP için çok daha farklı bir yazı yazacağım. Gerçi bunu ben zaten her yılın sonu yapıyorum ama bu direkt tek en'lerden oluşacak bir yazı olarak geçecek gibi duruyor.
Yani öyle yapmayı düşünüyorum. :)
Bu arada o kadar yazdım temadan bahsetmedim, Kasım ayı temamız En'lerimiz.


İlk olarak tabii ki kitap^^
Bu sene henüz hedefi tamamlamadım ama düşününce harika bir kitap okudum diyemeyeceğim nedense. Bu sene beni derinden etkileyen bir kitap olmaması beni baya bir üzdü ya. :/
Tamam çok güzel kitaplar okudum, farklı konular, beni etkileyen, çok sevdiğim kitaplar oldu ama kesinlikle en diyeceğim anca bir kitap oldu. Onda bile kusur var ama olsun :D




Şimdi sırada dizimiz var^^
Diyorumki tek kdrama olmasın, bu sene yerli dizilerde izledim. O yüzden onu da eklemek istiyorum. :) 
Kdrama yine az izledim, artık eskisi kadar güzel diziler yok ya, neden diyorum NEDEEENNN??? :(



Yani kitap çok okudum onda bulamadım en iyi kitap, dizi az izledim bunda da buladım en iyisini  iyi mi sdfghjk Ama aralarında seçim yapacak olursam bu dizi yılın en iyisi diyebilirim. :)



Sosyal medyada gezinirken ufak bir kesiti düştükten sonra izlediğim o güzel dizi. Aslında aşırı entrikalı bir dizi ama çiftimizin uyumları, komik, anlamlı sahneler derken çok sevdim. Halen daha sevdiğim kısımları izliyorum. :) Ben yaz dizileri kişisiyim ya, ne olur sektör yaz dizilerine dönnnnn :(



En iyi film kategorisine geçiyoruz. :D
Dizi kadar olmasa da yine de az izledim film. Nerede benim her yazıya üç film sığdırdığım filmler. Ama o zaman amigurumi yapıyordum, bir sürü film izliyordum. :) Şimdi amigurumi olmayınca filmde izleyemez oldum. :/



Aslında 27 Dresses filmini seçmek istedim ama filmin içinde beni rahatsız eden detay yüzünden en iyi diyemeyeceğim. O sebeple ilk beş en iyi filme bile girmez bu arada. :D



Ve son olarak müzik diyorum^^
Bu yıl yeni şarkılardan ziyade eskileri başa sara sara dinledim. En çok yine Gökhan Türkmen dinlemişim. :D Sonra Simge geliyor tabii ki. :D Ama bir şarkı var kiiiii, okuduğum kitapta çok güzel bir yerde çaldı, o zamandan beridir hem normal, hem de akustik versiyonunu dinliyorum. :)







Kısacık ama benim enlerin yazısı böyle oldu. Daha detaylısı yıl sonunda gelecek inşallah^^
Beklemede kalın^^
Aralık ayı temamız yine belli değil, inşallah belli olunca güncellerim^^
Sizinde ufak enlerinizi yorumlara bekliyorum^^







Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^








6 Aralık 2025 Cumartesi

Kasım Ayı Raporu^^

 Selamlar^^
Klasik ay raporumuzdan herkese selamlaar ;) Diğerlerine göre Kasım ayı hızlı geçmiş olsa da bana göre normal geçti, çok şükür bir ayda geçti. Güzel kitaplar okudum, diziler izledim diyemem. En son bitirdiğim diziden sonra yeni bir diziye başladım. Noel filmlerini seviyorum ama henüz ondanda sadece bir tane izleyebildik İkizle, o da geçen günlerde izledim. :D



Kasım ayında altı kitap okudum ama ikisi dinlemeli oldu. Bir tane kitap vardı ki hepsine bedeldi, Bülbül Kapanı, ne kitaptı öyle. Bitmedi gitti. :D
Sevdiklerimden biri ise Sana Ulaşmaması Dileğiyle. Aslında sonu sebebiyle düşük puan verdim ama okuduklarım arasında en azından daha çok sevdim bu kitap oldu.



Kasım ayında aldığım kitaplar olur kendileri. Hatta Zehr-i Bal'ı okudum, bitti bile. Güzeldi. :)
Zehr-i Irmak serisini tanesini 40₺'ye aldım desem yeridir. Diğer iki kitabı ikinci el aldım, Dört Çeyrek kitabını sıfır fiyatı çok pahalı geldi, hemen ikinci el baktım bu iki kitaba tek sıfır kitap fiyatına aldım. İyi bir alışveriş oldu^^



Bu kitabı özellikle koydum. İçeriği çok anlamlıydı. İngiltere'ye taşınan göçmen bir aile ve arkadaşlığı anlatan güzel kitaptı. Şu zamanlarda, karpuzun diyarını anlamak için okumanızı öneririm. 



Henüz ikinciyi okudum ama elimde üçüncü kitapta var. Ne zaman devam ederim Allah kerim ama kısa bir zamanda düşünmüyorum. Ağır bir kitap ve ben böyle mafyalı kitapları sevmiyorum. Dark kitaplar olabilir bu seride, o yüzden de sevmiyor olabilirim. :)




Taşacak Bu Deniz bol entrikalarıyla devam ediyor. Daha dün çok fena bir bölüm izledik ama geçen ayda da çok fenaydı. 



Tabii Kore dizimizi de izliyoruz. Bitti kendileri ama halen daha yorum giremedim, en kısa zamanda inşallah^^ Güzel diziydi ama dizileri arkadaşlık ve aşk konusunu o kadar çok karıştırmışlar ki o kısımda çok saçmalamışlardı.
Türk dizilerinde Taşacak Bu Deniz yetiyor ama tekrardan Aşk-ı Memnu'ya başlamamak için kendimi zor tutuyorum. İnadına Aşk bile bitmedi. :D
Güzel diziydi ama dizileri arkadaşlık ve aşk konusunu o kadar çok karıştırmışlar ki o kısımda çok saçmalamışlardı.



Sonunda aldığım Galatasaray formama gerçek beşinci yıldızı ekletebildim. Ama nasıl harika, ama nasıl mükemmel. Gözlerinizi kısarak bakın kamaşır. :D



Ufak bir çarşı, pazar ve kahve yapıldı. İlk defa buradan içtim ve çok beğendim. :) Reklam değil, öneri. :)


Hayday oyunumun yanında tiktokta gördüğüm oyunu hemen indirdim, bu pizza olanı. Bir de kahve var, kahve daha güzel. Pizzada sürekli hata yapıyorsunuz. :D




Şu sonbaharın üç ayında doğru düzgün yağmur yağmadı, bu yazıyı yazarken dışarda yağmur yağıyor. İnşallah kuraklık olmaz, hayırlısıyla kar, yağmur yağar. :)
Aralık ayında inşallah güzel güzel kitaplar okur, diziler ve filmler izlerim, izleriz^^
Hayırlı, afiyetli aylar olsun inşallah^^





Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^








30 Kasım 2025 Pazar

Pumpkin Spice Kafe//Laurie Gilmore Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Sonbahar ayının son günlerinde okunması gereken kitabı şükür okuyabildim. Aslında bu aylarda ne güzel kitaplar okunurdu ama çok farklı kitaplar okuduğumu söylemek isterim. :)
İşte sonbahar ayından böyle kahverengi, soft kitapların okunduğu mevsim. Bu kitapta onlardan biriydi, hatta sorf bu mevsimde okuyayım diye hemen almış olabilirim. :)
Benden önce okuyanlar kitabın çok fazla smut içerdiğini söylemişti. Ben de dedim herhalde baştan sona smut, hiç sevmem ve okuma zevkinin içine ediyor falan ama öyle değildi işte. Bunu diyen arkadaşlar çok masum yaaa :D



Jeanie stresli iş hayatından sonra kendini birden Dream Harbor’ın huzur dolu sokaklarında, teyzesinin ona bıraktığı Pumpkin Spice Kafe’yi işletirken bulur. Kasabanın sıcakkanlı insanları ve tarçın kokulu kurabiyeleri, onu âdeta yeni bir başlangıç yapması için davet etmektedir.
Logan, Dream Harbor’da yaşayan ve kasabanın dedikodularından kaçan bir çiftçidir. Fakat Jeanie’nin gelişiyle birlikte Logan’ın tüm dengesi altüst olur ve sinir bozucu derecede neşeli olan bu kadından uzak durmaya çalışsa da kendini bir şekilde onun cazibesine kapılırken bulur.
Pumpkin Spice Kafe, tutkulu bir romantizm yaşamak isteyenler ve “yeni başlangıçları” sevenler için muhteşem bir hikâye.


Jeanie iş yoğunluğundan sonra artık sakin bir yerde çalışmak, stresli ortamlardan uzak durmak ister. Şansına teyzesi kafesini ona bırakınca çocukluktan beridir gelmediği kasabaya yerleşir.
İlk başlarda zorlansa da zamanla kasabaya alışır ama geceleri uyumak çok zor olur, sebebi de her gece kafenin dışından gelen seslerdir.
Bu korkusundan dolayı tedirgin olan Jeanie kasaba halkına söyleyince ona yardıma gelen çiftçi Logan'dır.
Yeni yeni arkadaşlar edinen Jeanie kasabada temelli kalmak için çok düşünecektir.
Kasabaya yeni yerleşen o top karakteri okumak çok eğlenceli, herkesin gözü bu karakterimizde olunca daha eğlenceli oluyor.
Karakterimizi sevdim ama son kısımlardaki gururunu hiçe sayması hoşuma gitmedi açıkçası. Bunu yorumumun devamında yazacağım. :) Spoiler değil. 


Logan yıllar önce bütün kasabanın önünde yaşadığı hayal kırıklığından sonra kasabadan uzak durur ama yeni gelen kasaba sakininden sonra kendini bir anda sürekli kasaba etkinliklerine giderken bulur.
Logan'ı anlayabiliyorum. Bir kere kalbi kırılmış, yeniden kırılmaması için uğraşıyor ama arkadaşlar konuşmak neden bu kadar zor?
O cüsseli adamdan çıt kırım bir adamın çıkması çok komikti ya.
Yazar herhalde sert gözüken ama duygusal bir erkek olduğunu göstermek istemiş. Güzelde olmuş ama diyorum ya o konuşmama ve kendince bir şeyler uydurup kalp kırmaya gerek yoktu. Bu yüzden çok sinir oldum kendisine.


Kasaba hikayeleri seriyse eğer diğer çiftlerin kitaplarını okumak heyecanlanıyorum. Mesela kitapcımızla olan kitabı merak ediyorum. Konusu baya heyecanlı gibi duruyor. :)
Diğer çiftimizide merak ediyorum ama ondan önce yayınevi yılbaşına özel kitabı çıkarmak istemiş. Ay onuda çok merak ediyorum.
Ya ben bu seriyi cidden sevdim. Zaten kasaba kitaplarına hayranım, yeni gelen birinin adapte olması falan çok çok güzel. Bunun dışından dedikoducu teyzeler, hemen dost gibi olan yaşıtlar ya da komşular falan seviyorum ya. Bizde kasaba yok ama mahalle kitaplarını zaten seviyorum, bu da onlar gibi. :)


Yukarıda Jeanie için sonra yazacağım şey ise şu, seni yanlış anlayan hatta ve hatta seni adam akıllı dinlemeyen birini ne diye hemen dinliyorsun falan. Kız azıcık süründürsene, hak etti çünkü. Lan benim kalbim daha çok kırıldı, sen nasıl hemen tamam dersin?
O yüzden o kısım haricinde sevdim kitabı. Tabii ki smut vardı, yok diyemem ama diyorum ya çok diyenler aşırı masum. Ne kitaplar var, bu ne ki? Hem o kısımları okumazsan kitapta anlam, olay değişmiyor. Atla gitsin.
Onun dışında konu birazcık basit kaçmış, gerçi kitapta ince ama daha dolu dolu olabilirdi. Yine de serinin ilk kitabı, günahı olmaz deyip geçiyoruz. :)

Bu tarz kitapları seviyorsanız öneririm, çerezlik, hemen bitecek, kasaba ve yeni başlangıçları sevenlere öneriyorum. Bir günde okunup bitecek kitaplardan biri.
Seriye de devam edebilirsiniz bunu okursanız. :)
Bu arada kitapta geçen beyaz kediye bayıldımmm
Bunu muhteşem kapaklarında da yer vermeleri ayrıca çok tatlı ki kapaklar gerçekten çok güzel. Keşke ciltli çıksa... :(



Kitaba Puanım 5/4


Alıntılar^^


Yine güldü, Logan bu sesin içine işlemesine izin verdi.
Tanrı aşkına, ne güzel bir kahkahası vardı. O samimi olandan, aniden parlayan küçük bir neşe kıvılcımı gibi.


*****


Kasabaya geldiğinden beri ikinci kez Logan’dan uzak durması gerektiği konusunda uyarılmıştı. Bu
kasabanın gerçekten kendi insanlarını koruma konusunda şakası yoktu.


*****


“Haneye tecavüz değildi. Daha çok bir kır-bırak-ve-kaç olayına benziyordu,” dedi Jeanie gülümsemesiyle onu rahatlatmaya çalışarak ama Logan’ın tek duyduğu Jeanie’nin başına kötü bir şey geldiğiydi ve buna izin veremezdi.


*****


Bir insan yanındaki kadın bu kadar sevimli davranırken bir turta yeme yarışmasının artılarını ve eksilerini nasıl düşünebilirdi ki?


*****


“Peki, ya alpaka?” diye sordu Jeanie sesindeki neşeyi gizleyemeden.
Logan yüzünü buruşturdu. “Harry Styles.”
“Harry Styles?” Jeanie neşeyle çığlık attı. “Harika.”
Logan gülümsemesini saklamaktan vazgeçmişti. Şimdi tamamen gülümsüyordu. “Temayı bozamazdım.”

Alıntıya not: Logan çiftliğinde baktığı hayvanlara ünlü şarkıcıların isimlerini vermiş. :D


*****


"...Seni sen olduğun için sevmekten çekinmesine izin verme.”





Diğer yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^








27 Kasım 2025 Perşembe

Sana Ulaşmaması Dileğiyle//Ann Liang Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Benim bu internetten görüp, hemen tav olup kitap almalarım ne olacak. :S Ama korkamayın bu sefer kitabı sevmemezlik yapmadım, iyi ki okudum diyorum ama benim derdim yazarla.
Kitabın konusu gençlik üzerine ama asıl konu nefreetten aşka.
Nefretten aşka konulu kitapları severim, bunda da nefretin maşallahı vardı. Ama güzeldi, bize böyle nefreti iliklerimize kadar hissettirecek kitaplar lazım.
Lakin yazar sonunu öyle hızlı bitirmiş ki, bakın kitaplara olan saygım olmasa çoktan dışarı dışarı fırlatmıştım. :D


Okul kaptanı, sınıf birincisi, her öğretmenin gözdesiydi. Örnek öğrenci gülümsemesini yüzünden hiç eksik etmemek kolay ol­masa da Sadie’nin gizli bir silahı vardı: Bütün öfkesini e-posta taslaklarına kusuyordu. Tabii ki bu e-postaları asla göndermeye­cekti –birinin kalbini kırmaktansa ölmeyi tercih ederdi– ama güç delisi İngilizce öğretmenine ya da grup ödevinde onun emeğini çalan beleşçi sınıf arkadaşına ağzına geleni saymak, içini boşalt­masını sağlıyordu.
En hararetli e-postalarını ise çocukluklarından beri kendini beğenmişliği ve rekabetçiliğiyle acayip sinirini bozan, okul kap­tanlığını paylaşmak zorunda kaldığı Julius Gong’a yazıyordu. “İlgiden besleniyorsun, kendine tapıyorsun ve inanılmaz ukalasın… Tarağının kırılmasını ve o saçlarını aslında öyle olmadığı hâlde yu­muşacıkmış gibi gösteren hangi pahalı ürünü kullanıyorsan onun bir daha eline geçmemesini tüm kalbimle diliyorum.”
Sadie’nin kafası rahattı çünkü kimse bu e-postaları okumaya­caktı… Derken yanlışlıkla hepsi gönderildi.
Sadie’nin özenle inşa ettiği çatışmasız hayatı bir gecede dar­maduman olmuştu. Artık herkes Sadie’nin onlar hakkında ger­çekte ne düşündüğünü biliyordu ve onlar da Sadie hakkında ne düşündüklerini hiç çekinmeden ona söylüyorlardı. Fakat tüm bu kargaşanın ortasında bir kişi, “gerçek” Sadie’yi sevmeye başla­mıştı: Nefret etmeye ant içtiği Julius.

Sadie okulun son senesinde, her şeyde iyi olup okulu en iyi şekilde bitirip üniversite hayalleri kurup, gitmek ister. Okuldaki rakibiyle ise sürekli bir rekabet halinde olan Sadie ne zaman onunla bir rekabet ortamına girse aklında puanlama sistemi tutar ve her zaman kendisinin birinci olması gerekiyordur.
Bir gün başına hiç gelemeyecek, gelmesi imkansız olana bir şey olur ve yıllardır kendisine yapılan haksızlıkları içine atmayıp, e-posta yazarak taslaklara kaydettiği bütün e-postaların hepsinin herkese gittiğini acı bir şekilde öğrenir.
Hikayemiz burada başlıyor. Ben daha sert bir karakter bekledim ama aslında Sadie içinde başkalarını kırmaktan korkan, kendisinden nefret edilmesinden hoşlanmayan birisiydi.
İşte bu yüzünden okumak daha zevkliydi.
Sadece bu kadar zeki olup, Julius’u fark edememesi garipti.
Ama işte kitap ve arada nefret olunca gerçekler görünmüyor.


Julius çok tatlıydı, Sadie kendisinden çokça nefret etmesine rağmen onun aslında Sadie’den hoşlanması(bu spoiler değil, kitabın en başından belli zaten) ve bunun her şekilde belli etmesi çok güzeldi. Zaten nefretten aşka kitaplarında genelde ilk aşık olan erkek karakter ve kızın gözü rekabetle o kadar kapanmış oluyor ki çevresinde olan bitenden bihaber.
Bence bu çok tatlı, o yüzden nefretten aşka kitaplarını seviyorum.
Son kısımlarda çiftimiz bir de konuşabilse var ya ne güzel olurdu. :D

Kitapta sadece Sadie’nin arkadaşı vardı, onunda bazı mevzuları vardı ve acaba kitabı var mı ya da çıkarmı merake diyorum açıkcası. Okuması güzel olurdu, belki Sadie ve Julius’ı da okuruz.
Kitap kısa olduğu için sadece Sadie’nin ailesi hakkında birkaç şey okuduk. Julius için çok fazla detay yoktu. Olmasını isterdim ama üstünkörü birkaç şey anlatmış olsalarda çok çabuk geçilmiş gibiydi.
Fazladan yirmi sayfa ekle ve bitir yani. Ne gerek var kısa tutmaya.

Yazarın kalemini sevdim, genç bir yazar olmasına rağmen güzel kalemi var ve konu seçimleride güzel. Diğer kitaplarını almak isterim ama hepsinin sonu böyle olcaksa kalsın. Bunu kesinlikle öğrenmem lazım. :)
İşte kitaba tam puan vermeme sebep olan o konuya geliyoruz.
Şimdi kitabın nefret aşkı olduğunu biliyoruz, çokta güzel işlenmiş nefret olayların falan. Hatta son kısma kadar çok beğendim ama arkadaşlar yazar çiftimize iki sayfa romantik kısımlar eklemiş ve kitap bitiyor. KİTAP BİTİYOR!!!
Nasıl yani dedim!!
Hatta son sayfalara yaklaşırken azda olsa bir şeyler olur dedim ama BU NE????
Gerçekten kitaplara saygım olmasaydı yerden yere vurmuştum.
Ben ve Julius bunu hak etmedik biliyor musunuz…
O yüzden çok sevdiğim kitaba bu puanı layık gördüm.


Bundan birkaç kitap önce yine bir gençlik kitabı okumuştum. Ben seviyorum bu tarz gençlik kitaplarını, dizilerini-filmlerini. Ama o kitap kötüydü. Konu olarakta, fazla detayla falan ama bu tam aksine gençlik olmasına rağmen güzeldi.
Bununda eksisi sonuydu işte.
Ama ben bunu çok takmam okurum derseniz öneririm.
Aslında öneriyorum ama nasıl bir kitapla karşılaşacağınızı bilin istedim. :)




Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^

Bu iltifat boğazımdan tatlı bir şurup gibi akıp içimi ısıttı. Ama bu onay kırıntılarına nasıl yapıştığımı, insanlar tarafından  sevilmeyi ne kadar çok istediğimi ve insanları memnun etmek için ne kadar çabaladığımı fark etmek utanç vericiydi. Bazen nazikçe sorarlarsa bu insanlara kolumu bile verebileceğimi düşünüyordum.


*****


"Senin tüm varlığın başlı başına virgülsüz bir cümle gibi."


*****


“Çünkü,” dedi sessizce, yüzünde meraklı bir ifade vardı.
Onu daha önce hiç bu kadar ciddi, bu kadar içten görmemiştim.
“Sen dikkatimi vermeye değer tek kişisin.”
Göğsüm bir kez daha acıyla sızladı ama bu sefer farklıydı. Dışı sıcak, içi kor gibiydi. Gözlerimi kapadım ve yutkundum, konuşamıyordum. Tekrar söylesin istedim. Hiç söylememiş olmasını istedim.


*****


Gözleri, içinde sonsuza dek yürüseniz bile sonuna ulaşamayacağınız dipsiz bir karanlıktı.


*****


“O benim gökyüzümdeki güneşim, tüm mutluluklarımın kaynağı. Sadie, her sabah okula gelmek için heyecanla uyanmamın sebebi. Varlığına, burada oluşuna, koridorlarda karşılaşıp onunla konuşabilmeme ve kahkahasını duyabilmeme şükretmediğim tek bir gün yok.”


*****


“Buraya ekmek almaya mı geldin yoksa müstakbel eşini seçmeye mi? Bu kadar uzun süren ne?”
Gülümsemesi hem sert hem alaycıydı. “İkincisi.”


*****


Hayır. Kesinlikle olmaz. Bir kez daha Julius’ı öpersem ölürdüm,
 onun başkasını öptüğünü görürsem de öyle. 





Not: Daha fazla alıntı vardı ama spoiler olur diye kendime saklıyorum ama yazarın bu tarz şeyler yazdığını bir kez daha anladıktan sonra ufacık romantik sahnelerini bizden hor görmesini kaldıramıyorummm :(




Yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^










26 Kasım 2025 Çarşamba

Ölü Şeyler Bize Aslında Çok Daha Yakın //Robin Wasley Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Uzun zaman sonrasından sonra güzel bir fantastik kitap yorumuyla karşınıza geldim. İlk kapak duyurusu yapıldığında hem konuya hem de kapağa hayran kalmıştım. Sonra yayınevi tiktoktan yazınca neden olmasın dedim. Bakın açık açıkta söylüyorum.
Şimdi sırf yayınevinden geldi siye abartacak değilim. Kitap güzeldi, ilginçti ve merak edilesiydi.
Veee eğer değişmezse en bomba haberi veriyorum, kitap tek kitap.
Ha yazar sevildi diye devam eder mi, eder. Ucu açık bir kitap, konuda öyle ama şu anlık her şey bitmiş gibi duruyor.
Bu arada ben buna yorum yaptım diye biliyordum, fotoğrafları ekler tamamlarım dedim ama yorum yazmamış yaa. :/


Büyülü bir kıyametle uğraşmadan da lise hayatı yeterince zordur. Sid Spencer, tuhaf kasabanın en sıradan kızıdır. Büyünün dünyadan mühürlendiği fay hatlarından birinin üzerine kurulu bu turistik kasabada Sid’in tek derdi saçını mahveden nem, bitmek bilmeyen sakarlıkları, kasabadaki dört Asyalıdan biri olmak ve tarihin en utanç verici reddedilişlerinden birini yaşadıktan hemen sonra en yakın arkadaşı ile hoşlandığı çocuğun sevgili olup onu terk etmesiydi. Derken her şeyi değiştiren o olay meydana gelir: Muhafızlar’dan biri öldürülür, mühür kırılır ve hapsedilen büyü serbest kalır. Yeraltından canavarlar fırlar, kimse kasabaya girip çıkamaz ve bütün bu karmaşanın arkasındaki adam, şiddet yanlısı kanunsuzların çetesiyle birlikte sokaklarda gezinmeye başlar. Sid’in sıradan hayatı bir gecede değişir. Kayıp ağabeyinin de bu olaylarla bağlantılı olduğunu öğrenince onu bulmak ve fay hattını sonsuza dek mühürleyebilmek için diğer Muhafızlar’a katılır. Yaşayan ölüler sürüleriyle, kontrolsüzce büyüyen ormanlarla ve türlü tehlikelerle mücadele eden Sid ve küçük kahraman ekibi, kasabaları ile bildikleri dünyanın sonu arasında duran tek şeydir. Büyünün, katillerin ve filizlenen aşkların arasında Sid, kusursuz derecede normal bir kız olarak kendini mükemmel derecede anormal bir kıyametin ortasında bulur. Peki, böylesine sıradan biri, bu kadar olağanüstü bir dünyada hayatta kalmayı başarabilecek midir?

Sid gizemli ve turistlerin ilgisinin çektiği kasabada sıradan bir şekilde hayatına devam etmektedir. Çocukluk arkadaşından ihanete uğrayıp, onunla daha konuşamamak onu derinden yaralasa da kardeşleri ona yetmektedir.
Bir gün evde sadece kendisi kalınca o gece bütün hayatı değişir. Muhafızların koruması gereken fay hattının biri açılmıştır ve büyük bir deprem olup, büyü serbest kalınca kasabada farklı ve tehlikeli şeyler dolaşmaya başlar. Kardeşinin gelmesini beklerken ona yardım etmeye gelenlerle iş birliği yapmak durumunda kalır ve bir anda kendisini büyük bir mücadelenin içinde bulur.
Sid çok cesur bir karakterdi. Hiçbir şey bilmeden bile muhafızlara yardım etmesi, onlarla savaşması ve mücadele etmesi çok güzeldi.
Ve tabii yazarın aile kavramı, kendi yaşadıklarını kitaba yansıtması baya üzdü.
Kitap yazmasının amacı da buymuş. O yüzden kitap daha anlamlı oldu.

Diğer karakterlerden bir şeyler söylersem ne yazık ki spoiler olur, o yüzden şöyle ufacık bahsedip geçeceğim.
Muhafızlara bayıldım, hem güçlerine hem muhafız olma olaylarına ve sonrasına. Tabii bazı şeylere baya üzüldüm, kızdım ama son kısımlarda olanlar çok güzeldi.
Ve bu büyü işleri çok akıllıca yazılmış, okurken hayran kalmamak elde değildi. Tabii bazı şeyler çok tanıdık geldi. 


Kitabın güzelliğinden bahsettiğimize göre birazda eksi yönlerini yazalım. Şimdi ya yazardan ya da çeviriden bilmiyorum kitap çok karışıktı. Kitaba odaklanmak zordu, karışık olması acaba burada ne okuyorum sorularını getirdi.
Bazı yerleri atladım ya da geri dönüp tekrar tekrar okudum ki anlayayım. Bu sıkıntı olmasaydı kitaba tam puan bile verebilirdim.
Kitaptaki aile bağları bunu hak ediyordu çünkü. Ama bu hatalar beni benden aldı, bir yerden sonra saldım gitti. :D
Sonrasından illa ki abuk subuk çiftler yapacaklar ya, o da eksik kalmamıştı.
Ve kitabın ilk sayfasından, son sayfasına kadar her sayfanın aksiyon, heyecanla geçmesi hem güzeldi hem de bir yerden sonra boğdu.
Yani biraz nefes alsa karakterlerimiz ne olur ki yani dedim. Bir de o kadar sihirli güçleri var ama hep bir şeyler eksik. Tam anlamıyla güçlerini gösteren karakterler azdı ve hepsinin böyle olmaması, kullandıktan sonra hemen yorulmalar vs olması bazen sıkmadı değil. Hayır yani hazır muhteşem güç varken neden sorunlu olsun ki?
Yazarın kalemi güzel olduğu kadar çok farklıydı.


Kitabın eksileri, artılarını yazdım. Okumak isterseniz keyifli bir fantastik kitabı okursunuz. Fantastik severseniz ve bu tarzdan başka okumam diyenlerdenseniz kesinlikle öneriyorum. Farklı bir evren var kitapta ve yukarıda yazdıklarım dışından gerçekten çok güzeldi. :)




Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


İnsandı, kabuk değildi. Ama insanlar da canavarlaşabiliyordu.


*****

Nell'in ruhunun şimdi nerede olduğunu sormak istedim. Ama bazı şeyleri kimse bilmez.


*****


"Senin için ne yapabilirim, Spencer?"
Gözleri kısa bir süreliğine benimkilere kaydı. Masmaviydi ve doğruca bana bakıyordu.
"Senin için ne yapabilirim, Spencer?"


*****


Belki de o ve ben hep öyleydik. Çünkü bizi birbirimize bağlayan şey asla kan bağı olmamıştı. 






Diğer yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^