28 Ekim 2025 Salı

Doksan Artı Dört 2//Gülben Sakar Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Fanatik Galatsaray'lı olarak sonunda geçen sene başladığım serinin sonunda ikincisini okuyup, bitirdim. Geçen aylarda sürekli okumak için elime aldığım zaman sürekli erteledim. Kitabın değişik bir aurası var, akıcı, güzel ama oku oku bitmiyor. Eylül ayının sonunda başlayıp, hemen bitirmeyi düşünüyordum ama ne yazık ki Ekim'in başında baya saldım. Hem ben okuyamadım hem de kitap bir türlü bitmiyordu.
Kötü değildi, okumaktan aşırı sevk aldım tabii.
Sadece yazarı bir garip. Yani ben merak etmişim, almışım senin kitabını. Bu zamana kitabının dahil olduğu bir sürü reels çekmişim ama ne bir yorum, beğenme ya da paylaşım var.
Sonra kitabı okurken hikayede paylaşımlarım oldu ve yazarı da birkaç kez paylaştım. Ama ne oldu biliyor musunuz? Tenezzül edip bir beğeni yine olmadı.
Yabancı yazarlardan beklemiyorum, zaten etiketlemiyordum da ama kendi yazarlarımız olunca insan bir beklenti içine giriyor.
Tabii benim başka bir tahminin var ama onu da artık devamında yazarım.
Bu sebeple Instada kitap hakkında detaylı bir yorumda bulunmadım. Burada da çok fazla detay girmeden yorum yapıp geçeceğim.


Beklemediği bir anda hayatına giren Merdan Efe’yle tüm dengeleri bozulan İzgi’nin, artık en büyük savaşı kapattığını sandığı ancak hâlâ izleri süren geçmişiydi. Merdan Efe’den kaçtıkça ona daha da tutulan İzgi, hissettiği tüm kötü duyguları ve endişeleri erteleyip dursa da ertelenen her şey günü geldiğinde ortaya çıkacaktı. Bazen sevmek yetmezdi; güven, sevgiyi ayakta tutan yegâne duyguydu.
İzgi’yi gördüğü ilk andan itibaren sevgisini içinden tutamayan Merdan Efe, onun duvarlarını aştığını düşünürken aslında o duvarların dışında kaldığını geç de olsa fark edecekti. Aşk dengeleri bozardı, sevgi büyütürdü, güven ise sonu olmayan bir hayatın kapılarını aralardı.
İki beden, tek kalp; İzgi Gökyel ve Merdan Efe Yüceer. Birbirlerinin dönüm noktaları olmuşken tüm engellere karşı sırt sırta mücadele edebilecekler miydi?
Onların doksan dakikalık maçında bir kazanan yoktu. Beraberlik iki kalp için tek bir galibiyetti.
Maç, uzatmaların dördüncü dakikasında sonlanmış, beraberlikle birlikte asıl kazanan belli olmuştu.


Buradan sonrasını birinci kitabı okuduysanız okuyun, spoiler olabilir.
İzle ve Merda Efe kazadan sonra daha çok bağlanırlar ve İzgi artık aşkından emindir.
Ama geçmişin sırları, çaresizliği ortaya çıkınca iki aşıkta sınanacaktır.
Merdan Efe yine bildiğiniz gibiydi. Adama yürüyen Galatasaray resmen. Tabii aile, aşk, evlilikler derken kitabımız akıyor gidiyor ama en sevdiğim kısımlar Merdan Efe'nin maçları izlemeye gitmesiydi.
Sadece birinci kitapta geçen Merdan Efe'nin evindeki müzeyi daha çok ziyaret etmek lazımdı. Yazık oldu o kadar sahne bence. :D
İzgi birinci kitaptan çok farklıydı. Çok şükür şu etik değilden kurtuldu, bu kitapta çok nadir geçti ki onlarda zaten dokundurma diyebiliriz.
Ama karakter olarak aşırı yumuşak huyluydu. Tamam eski sevgilin psikopat ama arkadaş sen avukatsın, iki üç sosyal medya yorumlarında bu kadar düşersen nasıl avukat oluyorsun?
O zaman dava kaybedince işler değişiyor mu?
Garipti bu kısımlar, yani avukat olan karakterin bu kadar cıt kırım olması saçmaydı.
Sonradan bazı şeyler oluyor, bunlar hemen neden olmadı kafasında. Ablasım bir sabır yaaaa.
Ama onun dışında ailesi ile olan gelişmeleri sevindim.



Diğer karakterlerde Medih ve Ebrar hem çok azdı hem de olunca sürekli didişmeleri sıktı. Yani o benim avukatım, o benim abim, kardeşim. Yani bu mu aile sevgisi, saadeti?
Tamam çok iyi anlaşıyorlar, çok iyiler ama hep laf atma. Hele Gökdeniz'e sürekli sataşmaları yetti yani.
Onun olayı da ayrıca garipti. Tabii gerçeklik olması güzel olmuş ama sonradan olan?
Kitap birinci kitaptan daha duygusal, olaylardan çok karakterlere yoğunlaştığı için böyle bir yorum yapıyorum.
İzgi'nin arkadaşı Sevcan bir an patlayıp, kardeşim benimde dertlerim var biliyor musunuz? diyeceke diye bekledim asdfghjklş
İzgi'nin sıkıntıları Sevcan'ın sıkıntılarından çokta önemli değildi mesela.


Onun dışından nadir olan GS maçları cidden çok güzeldi. Bazı maçlarda oynama yapılmış, yani başka bir evrende GS, canım takımım 21-22.sezonda şampiyon oluyor. 13. değil. :D
O sezon normalde Trabzonspor oluyor ve keşke kitapta da olsaydı. Gökdeniz çok sevinirdi. :D
Gökdenizcim, gerçek evrende hayallerin gerçek oluyor. :D
Kitapta en eğlendiğim Merdan Efe geçen aylarda GS'mize nankörlük yapan kişiyi baya övüyor, o kısımlar birinci kitapta çok güzeldi ama nankörlük yapmadan önce. Hatta keşke yaz içinde okusaydım dedim, üzüldüm açıkçası.
Ama Merdan Efe övdükçe ben baya saydım sdfghjkl
Sonra şampiyonluk olayında yapılan şeye bayıldımmm
Gerçekte öyle bir şey olduğunu düşünsenize, bayıldım, bayıldımmmm


Eğer sizde benim gibi fanatik Galatasaray taraftarı iseniz öneririm, yazarını boşverin artık. Hak etmiyor aslında ama olsun, güzel ve sevdiğimiz kitapları öneririm^ ^
Instagramda kalitesi kötü diye paylaştığım kitabı okuyup, sevip ve önerdim. O yüzden bunuda öneririm yani.
Yazarın başka bir kitabı daha var, o da elimde. Okumak için erken ama zaten ikinci kitapta çıkmadı. O yüzden beklemedeyimm.



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

İzgi: Bebeğim... Yarın nikahta görüşeceğiz.
Merdan Efe Yüceer: Gelin ve damat olarak mı?


*****


"Yine bilmediğim adamlar hakkında konuşmaya başladın, Merdan Efe."
"Yavrum Melo'yu da bilirsin ama... Bir ara konuşalım mevzuyu. Bak takım değişecek diye kadro ezberlemeni ağustos ve eylül ayına bıraktım."


*****


"Galatasaray'dan başka takım tutulmasına anlam veremiyorum İzgi, ne yapayım?"
"Ne kadar da her görüşe açık bir bey..."


*****


Varlığı hayatımda çok büyük yer kaplarken değil bir hafta, ondan bir gün bile ayrı kalmam artık mümkün değildi. Hep bir nefes kadar uzağımda olmalı, kalbi kalbii tamamlamalıydıç


*****


Merdan Efe'ye karşı bir merhabam, hayatıma karşı tüm olumsuzluklara hoşça kal dememi sağlamıştı.


*****


Benzetmesine karşı sırıttım. Kırmızısı olmayan sarı, Fatih Terim'i olmayan Galatasaray Muslera'sı olmayan bir kale...


*****


"Nasıl da seni hem körkütük aşık yapıp hem hovardalıktan hem de karakollardan kurtardım ama?"






Böylece bir yorum daaha biter^^
Diğer yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^












21 Ekim 2025 Salı

Daydream//Hannah Grace//Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yazarın ilk çıkan Icebreaker kitabını yıllar önce okumuştum, konu bakımından sevmiştim ama yazar o kadar çok smut yazmıştı ki kitap 400 sayfaysa normal konunun geçtiği sayfa sayısı 150 falandır. Önceki kitaba yaptığım yorumuma buradan ulaşabilirsiniz.
O kitaptan sonra kitapta geçecek diğer Henry karakterinin kitabı olursa okurum, diğerleri çokta ilgimi çekmemişti. Bu karakterin kitabıda çıkarsa sadece onu okurum diyordum. Kitapta o kadar çok kişi vardı ki.
Neyse ben yayınevini takip etmediği için çıktı mı çıkmadı mı bilmiyordum. Takip ettiğim bir hesapta görünce hemen aldım. Aylardır okunmayı bekliyordu ve sonunda okudum. 
Sevdim mi? Evet ve inanılmaz ama yazar beni çok şaşırttı. :O



Her şeyi erteleme huyu yüzünden kendini en sevmediği profesörün dersinde bulan Henry Turner, üniversitenin üçüncü yılından sağ çıkabilmek için canını dişine takması gerektiğinin farkındaydı. Üstelik artık hokey takımının kaptanı oydu ve başarısız olması söz konusu bile değildi. Tam da burada devreye Henry’nin tesadüfen yolunun düştüğü kitap kulübünde tanıştığı Halle Jacobs girecekti. Halle en sevdiği kurgusal kahramanların aşkından ya da yazmaya çalıştığı romanın gerektirdiği tecrübelerden yoksun olsa da akademik başarı ondan sorulurdu ve Henry’nin dersini geçmekte zorlandığını öğrenir öğrenmez ona yardımcı olmayı teklif etmişti. Kendine olan güvensizliğinin üstesinden gelme yolunun yeni deneyimler kazanmaktan geçtiğini biliyordu ve Henry ona istediği her deneyimi yaşatacağına söz vermişti.
Sadece koydukları kurallara sadık kalmaları ve dördüncü sıradaki “Sakın âşık olma” maddesine uymaları gerekiyordu.  

Halle ailesinin bütün sıkıtılarını üstlenmiş bir genç kızdır. Yıllarca arkadaşım dediği oğlanla sevgili olduktan sonra işler daha da karışır ve ondan ayrılır. Ayrıldıktan sonra aslından hiç arkadaşının olmadığını ve kendisi hakkında bir sürü şey söylendiği kulağına gelir ve her anlamda yetersiz olduğunu, insanları hayal kırıklığına düşürdüğünü düşünür. Bu hislerini hayatını çok fazla etkilediği içinde yaşamı çok zor devam eder.
İşte bu zamanda Henry ile tanışır ve hayatı değişir.
Halle’nin sıkıtnılarını okuduğum zaman bazen dedim, sanki o eşittir ben. Tabii onun daha başka dertleri var. Ailede herkesin derdini çekmesi, kimsenin ona nasılsın, bir şeye ihtiyacın var mı gibi sorular sormaması ve ne yaptığı ile ilgilenmemesi gerçekten çok zor.
Yakınlık duymamın sebebi bunlar değil tabii ki, Halle’nin durumu daha da kötü. Benimle eşittir olmasını sebebi daha çok kitapta geçen bir alıntıdan dolayı. O alıntı sanki beni anlatıyordu.
Eski sevgilisinin saçma yapışıklığı ve sanki Halle onun malıymış gibi davranması beni sinir etti.
Henry ile olan ilişkileri bir yere kadar iyiydi, sonradan garip bir hal aldı. Bunun hakkında sonra yazacağım ama çok tatlılardı. İkisine de bayıldım ve birbirlerine iyi gelmeleri çok güzeldi.
Halle tam bir kitap kurdu ama sesli kitap kurdu. Daha çok kitaplar hakkında konuşmasını isterdim ki o yazdığı kitabı Hannah Grace kesinlikle çıkarmalı, konusu harikaaaa. 


Henry en iyi anlaştığı ve takımının kaptanı olan arkadaşı gittikten sonra yeni kaptan kendisi olunca bunların altından nasıl kalkacağını çok düşünür ve bunun yanında iyi notlar alması gereken dersler yüzünden takımın koçundan azar yiyince işler daha da karışır ve Henry’yi bunalıma sokmaya başlar.
Ev arkadaşının sevgilisi geçemediği ders için öneri sununca hemen üstüne atlar ve böylelikle Halle ile tanışır.
Başta sadece kitap kulübü için Halle ile konuşan Henry zamanla dersine yardım edeceğini söylediğinde çok mutlu olur ama arkadaşının tavsiyeleri ile Halle ile daha iyi anlaşıp, yardım etmesi için teklifte bulunur. Böylelikle aslında Halle’nin yazması gereken bir kitap olduğunu ve ne yazık ki çok fazla tecrübesi olmadığını söyleyince onunla bir anlaşma yapar ve arkadaşlıkları devam ederken kitabı için sahte ve öğretici randevulara çıkıp, davranışlarda bulunabileceğini söyler.
Halle başta istemez ama Henry ikna ederek bu sahte randevulara çıkarlar ama ondan kuralları belirlerler ve kurallardan biride aşık olmamaktır.
Ama aşk bu ya, zamanla birbirlerini daha iyi tanıdıkça ve birbirlerine iyi geldikçe aşk kaçınılmaz olur.
Henry tam da beklediğim gibi diyemeyeceğim çünkü ilk kitaptan çoğu şeyi unutmuşum. :D
Ama Halle’ye olan davranışları, içine kapanık, işleri süreklini erteleyen, iyi arkadaş ama gürültü ve parti sevmeyen biri olarak biri olup, bütün kitaplardaki mükemmel erkek kavramını yok eden biriydi ve bayıldım. Kitaplarda her zaman erkek hep en iyi, hep mükemmel olması baymıştı artık. Tamam çoğu karakterinden kendince sıkıntıları oluyor ama Hery’nin daha çok içsel ve duygusal sıkıntılarının olması diğerlerinden farklı ve güzel yapmış. Bu yüzden sevdimm

Diğer arkadaşlardan Nate birinci kitaptandı ama başka bir şehre taşındığı için kitapta çok göremedik. Tabii önemli yerlerde ortaya çıkması ve kitabın ortasından konuşması gerçekten çok güzeldi.
Halle zamanla kendine arkadaşlar ediniyor ama ne yazık ki bunun Henry’den sonran olması sanki o olmasaydı hiç olmayacaktı diye düşündürüyor. Ben düşündüm ve diğer bir karakterde aynı bu şekilde kendine dert etmesi güzeldi ama diyorum ya Halle’nin eğer Henry olmasaydı böyle bir dostluklar olmazdı.
Tabii yazarımız bazı şeyleri eklemese olmazdı, o kadar çok karakter vardı ki isimler hep karıştı ama kitabın sonunda mevzu geçince öğrenebildim.
Bir de Henry’nin ebeveyn saçmalıkları. Burada mevzu şu, babası kim?
Bir ara dayısının biyolojik babası olduğunu söylüyor ama diğer karıdan olduğunu düşünüyorum. Offf siz beni anladınız. Eğer öyleyse 🤮 şu durumdayım resmen.
Yabancı kitapların sıkıntısı bu işte, güzel konu vs derken resmen illa araya b*ktan şeyleri koyacaklar.


Ve gelelim esas konuya. Bu kitap beni nasıl şaşırttı?
Bu kitapta smuttan çok karakterlerin sıkıntılarını yazması, iyileşme ya da anlama süreçlerinde daha çok arkadaşça olması smut olmamasına sebep olmuş. Tabii isteseydi her türlü yapardı ama hayır, ilk kitapta o kadar çok smut yazmış ki diğer kitaplara kalmamış bence sdfghjkl
Kitaba başladığımda bu yüzden çok dertliydim, konuyu güzel yazıyor ama o kadar çok fazla smut var ki kitap okunmuyor resmen. Bu da öyle olur diyene kadar kitapta resmen ilk kitaba kıyasla çok nadirdi. İşte kitap budur denir!
Ama serinin ikinci kitabını okur muyum? Bilemiyorum.
Son kısımdaki arkadaş ortamına bayıldım ama sadece Russ karaktrinin kitabı var ve seri şu an bu kitapla son bulmuş. Devem edecek mi bilmiyorum, etse de alır mıyım onu da bilmiyorum.
Russ’ı çok merak etmedim açıkçası. Tamam yazarın kalemi güzel ama ilgimi çeken bir karakter değildi ve zaten bu kitapta Russ ve sevgilisini okuduk, yeterli. :D

Bir de şu mevzu vardı, bunlar sahte randevulara çıkıyor falan tamam ama sonradan arkadaşlar mı, sevgililer mi belli değildi. Açık bir ilişkiydi yani. Tamam kimse başkasıyla çıkmayacaktı ama oratada bir sevgililik mevzusu yoktu. Ve Henry’nin sürekli Halle’de kalması, aralarında bir şey varmış gibi davranmaları o kadar saçmaydı ki. Tamam arkadaşlıktan aşka olsun ama böyle mı olsun gerçekten?


Kitabı tahmin ettiğimden daha çok sevdim, beklentimi karşıladı. Arkadaşlıktan aşka, sahte randevular, minnoş bir kedi okumak isterseniz buyurun efenim. Akıcı, arka planda karakterlerin içsel sıkıtılarına değinilmesi bu seride en sevdiğim şey. O yüzden bu tarz kitapları okumak istiyorsanız öneririm.
Kalın olmasına rağmen bir oturuştan baya 50-100 sayfa okunuyor, benden hızlı okuyorsanız bir günde bile bitirebilirsiniz. :)




Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


"Görünüşe göre birilerinin başı dertte. Ne yaptın, Kaptan?"
"Bir bilsem."
"Hokey oynadım. Nefes aldım. Var oldum. Her şey olabilir."


*****


"...Düzgün çalışmadığını söylerken ne kastettiğini bilemem ama seni herkesten ayırdığını düşündüğün şeylerin aslında seni hepimizin önemsediği o kişi yaptığını biliyorum."


*****


"Çok güzel," dedim tüm dürüstlüğüm ve savunmasızlığımla.
"Hep kendimi çok güzel hissetmemi sağlıyorsun."
"Güzel olduğun için öyle hissediyorsun, Halle."


*****


"Galeride çektiği fotoğrafım kilit ekranındaydı. Gelmiş geçmiş en klişe şifre olan dört sıfırı tuşladığımda uygulamalarının arkasında Joy'la uyuduğum fotoğrafım belirdi.


*****


"Sana ihtiyacım var, Halle. Seni istiyorum. İstediğin her şeyi sana sumaya razıyım, sadece senin olduğun yerde olmak istiyorum."


*****


"En çok beni önemsemeni istemiyorum. Evet, ikinci olmak istiyorum ama birinci sıraya kendini koymanı istiyorum. Kendini birince önceliğin yapmaya başlamanı istiyorum."






Bir  yorumun daha sonuna geldik^^
Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^














9 Ekim 2025 Perşembe

Eylül Ayı Raporu^^

  Selamlar^^
Eylül ayı göz açıp kapayana kadar geçti, bitti bile. Dedim azda olsa Ağustos sıcağı devam eder falan diye ama hiç öyle olmadı. Anında soğuklar geldi. Akşamları dışarda otururken bir de baktık artık içerde oturuyoruz. Balkonda tamamdı ama artık orası da çok soğuk, sadece teras çok iyi ve sıcak.
Olsun, buna da şükür.
Her mevsim kendine güzel, ben sadece soğuk sevmiyorum. :D

Eylül ayı kitap okumakta, dizi-film izlemekte iyiydi. Hızlı geçtim dedim ama Ağustos ayına göre gerçekten güzel kitaplar okudum. Daha fazla okumak isterdim ama olmadı. Altı kitapla ayı kapatmış oldum. :)


Hem eğlendiğim, hem akıcı olan kitaplardan biriydi. Seriyi zaten seviyorum ama bu diğerlerine göre farklı ve daha güzeldi. :)
Tekrar okuduğum kitaplarda oldu, Senin Adın mangası gibi. Filmi zaten güzeldi, mangası ondan daha da güzel. :)



Ephesus Yayınları ay sonunda karpuzun diyarı için çok güzel bir bağış yapmak istemişler. O gün alınan bütün kitapların ücreti bağışlanacak dendi. Ben de bu kitabı aldım, zaten baya merak ediyordum.
Yine böyle bir şey yaparlarsa instadan duyururum. :)
Diğer yayınevlerine de örnek olunmalı diyeceğim ama onlar boykot yazarlar çıkarsınlar(hepsi değil), ne yapsınlar yardım falan.


Tam ayın son gününde Galarasaray'ın çok önemli maçı vardı.
Galatasaray - Liverpool maçı.
Çoook önemliydi, yüreğimiz ağzımızda izledik ve sonuç olarak yendik ve belki yeni transfer dönemindi güzel oyuncular alırız. Hayırlısı <3



Bu sene yaz dizilerine sardım diyebiliriz. :) Bu dizide ilk yayınlandığı zaman izlemiştim ama birkaç bölüm, hiç devam etmedim. Yine böyle dizi ararken bakayım dedim ve son iki bölümdeyim. Çok eğlenceli, güzel biri diziymiş. Neden  Kiralık Aşk ve Aşk Yeniden gibi ömrü uzun olmamış ki. Cidden çok güzel. :) Bu sebeple yazar olan senaristin kitaplarını da topluyorum, bu eğlencenin aynısından kitaplarda da varsa okunmaz mııı :D




Teras sıcak demiştim, o yüzden akşamları genelde terasta takılıyorduk. :)
Hayday oynayan arkadaşlar kodlarını yazsın ekleyeyim. :D



Bu seferde izlediğim Kore dizisinden bahsedeyim. Böyle kısacık, mini bir dizi. Bir editten görüp izlemek istemiştim. Tabii Bon Appetit Your Majesty dizinden zaman kalınca izliyordum bunu. O yüzden altı bölümlük dizinin bitmesi baya zor oldu.
İnşallah ikisinin de yorumları en kısa zamanda gelecek, takipte kalın^^



Film olarak birkaç film izledim ama aralarında en eğlendiğim ve sevdiğim bu oldu. Gerçi dans, müzik derken Mükemmel Uyum 1-2'de güzeldi^^
Bu filmi de öneririm, gençlik filmlerini seviyorsanız öneririm. :)




Benim böyle bir Eylül ayım geçti, sizin nasıl geçti?
Yorumlarda buluşalım^^







Diğer yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^







6 Ekim 2025 Pazartesi

Sonbahar Kitap Önerileri//Blogları Canlandırma Projesi Eylül Ayı^^

Selamlar^^
BCP Eylül ayında çok fazla tema vardı, seçenekte çoktu ama ben bu sefer öneri yapmak istedim. Sadece kitaplar için ama, genelde bu tarz önerileri sosyal medyadan yapıyorum ama burada da yapsam daha iyi olacak.
Sonbahar gelen soğuklardan, bolca kışlık hazırlığından vs vs derken çok benlik bir mevsim değil. Ama renklerine, yağmura, yağmurlu havalara hayranım. Renkleri sevdiğimden bu tarz kapakları olan, bu hissiyatı veren ya da tam bu mevsimde okunacak kitapları önermek istiyorum.


Her telden kitaplar önerdim, azıcık kitaplar hakkında yorumlara yapacağım, hepsinin yorumları blogumda mevcut, merak edenler oralardan bakabilirsiniz. :)



Hem Türk yazar, hem balkabağı hem de tam bu mevsimlerde okunacak en en en iyi kitap. Geçen sene bu mevsime özel okumuştum, öneririm. :)



Hem romantik olsun, hem erkek arkadaş grubunun kitap okuma kulübüne bataniye&kahve-çay&kitap eşliğinde dahil olmak isterseniz öneririm. :)



Mandalina zamanlarının kitapları, üç kitaplık bir seri ve çok nahif  yazılmış. Kesinlikle öneririm. :)



Elinde sadece üç kitap kalacak, bunlar hangi kitaplar olurdu diye soran olursa işte o üç kitaplardan biri bu olurdu.
Çooook severim, seride güzel ama bu bambaşka^^



Biraz dram olsun, bilinçlenelim ve hem üzülüp hem de farkındalık kazanalım derseniz işte o kitap. Harikaydı. :/



Dark romanları sevmiyorum ama böyle karanlık kitaplar okumak istiyorum derseniz işte o kitap. Ama şöyle ki yazarın son yazma sıkıntıları var, ben seriye devam etmek için son kitabı bekliyorum. :D



Tabii ki de bu mevsimin kitabı o...
Hem dizileri, hem kitabı bambaşka^^



Dünyada daha çok Müslümanlara yapılanları konu alan o muazzam kitap.
Herkese ama herkese öneririm.
Tabii yazarın bu kitabı diğer kitaplarından daha anlamlı olsa da benim daha çok tercihim Şehir, Zehir ve Hamza'dır. Onu da okuyabilirsiniz. :)



Spor romantizm ve Galatasaray severlerin kitapları^^
Şu an okuyorum ve resmen fanatikliğim şahlanıyor. :D Galatasaraydaşlarıma da öneririm^^



Yazarın Caraval serinin yan serisi, ilk onu öneririm ama bence bu daha çok tercih edilebilir. İlk bunu da okusanız olur bence, ilk seriden çok spoiler yok aslında. :)



İlk kitap Yalnızlığın Kara Laneti, çıkmamış fotoğrafta.
Çirkin ve Güzel uyarlaması, ben kış gibi okudum ama bence fantastik severler için önerilebilir. :)



Birazda gerilim.
Diğerleri beni kesmedi, ben gerilim, polisiye seviyorum derseniz o kitap işte.



Ben sırf filmini izlemek için yazın okudum ama tam bu mevsimlerin kitabı. Çok güzeldi ama garipti de. Eğer kitabını okumam derseniz filmini izleyin, çok güzeldir. :)




Pumpkin Spice Kafe'yi aldım ama hemen arkasından ikinci kitap çıktı. Tam bir sonbahar kitabı istiyorsanız işte o kitap^^
Kapaklara bayıldımmmm <3





Umarım önerilerimden memnun kalmışsınızdır^^
Böyle öneri yazıları gelsin mi? :)

Ekim ayı temamız henüz belli değil, olunca burayı güncellerim^^
Diğer BCP için yazılarımı okumak isteseniz Buradan bakabilirsiniz. :)





Başka yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^









  

1 Ekim 2025 Çarşamba

The Potato Lab//Kore Dizi Yorumu^^

 Herkese selamm^^
Şu dizi yorumlarını blogumu açtığımdan beridir bir türlü bir düzene sokamadım. On tane(abartmak bizim işimiz) yeni dizi bitecek ki anca eskisinin yorumunu yazayım. O yüzden de şu an izlediğim dizileri bir türlü bitiremiyorum. Mesela altı bölümlük bir dizi var üç haftadır izliyorum. :D
O yüzden şu an başladım ama ne zaman biter, düzenler yayımlarım Allah bilir. .) İnşallah en kısa zamanda olur. :)
Dizi geçen sene çekildi, ilk tanıtımları görünce çok ilgimi çekti. Oğlanı tanıyorsunuzdur, şu avukatlı, otizmli karakterin dizisinde baya popüler olmuştu. Sonra askere gitti ve gelir gelmez hemen dizi çekti. Çektiği dizide buydu.
Kasaba dizilerine, kitaplarına, filmlerine bayılıyorum. Bana soft bir kasabada geçen aşk, aile, arkadaşlıkla ilgili bir şey önerin ve oturun izleyin.
Gerçekten çok seviyorum ve resmen sürekli olsa da okusam, izlesem diyorum. :)
Bu da onlardan biriydi.
Oyunculuklar, kadro, konu ve kısacık olması en sevdiğim yönü oldu. Baştan bu tarz konuları seviyorsanız öneririm. :) Şimdi detaylara bakalımmm ;)



Konusu;

Dizi, bir dağ vadisindeki patates araştırma merkezinde geçen olayları konu alan romantik bir komedi dizisidir. Patatesler etrafında dönen bir araştırmacı olan Kim Mi Kyeong (Lee Sun Bin), dik kafalı bir şirket müdürü olan So Baek Ho'nun ( Kang Tae Oh ) hayatına girmesi ile kendisini beklenmedik bir romantizmin içinde bulur.

Güney Kore Sineması sitesinden alıntıdır^^




Lee Sun Bin//Kim Min Kyung^^
Uzun yıllar çalıştığı şirketten çıkmak zorunda kalan Min Kyung yeni işini uzak bir kasabada patates araştırma merkezinde çalışmaya başlar. Burada da yıllarını verir ve en sevdiği çalışan olur. Bir gün şirket satılır ve alan şirketten gelen adam bunların başına bela olur ama ne derler bilinir. En büyük aşklar nefretle başlar.
İlk defa kendisini izledim, ya bizim sevdiğimiz Jun Ji Hyun’a benzemiyor mu? İkisininde kendisine göre güzelliği, aurası var ama o kadar benziyorlar ki hal ve hareketleri derseniz ki Jun Ji Hyun.
Seulde büyümesine rağmen kasabaya uyum sağlaması, yaşadığı moobingten bir şekilde çıkması gerçek hayattan izler taşıması diziyi ve karakteri izlettirdi. Çok sevdim, bu rolü başka kimse oynayamazdı bence. Erkek oyuncu ile de çok uyumlulardı. Ben beğendim ve gerçekte kimle çıkıyor biliyor musunuz?????
L….. Merak edin dfghjklş
Şaka şaka, Lee Kwang Soo. ;) İşte bunda şok olursunuz ama bence yakışıyorlar. :)




Kang Tae Oh//So Baek Ho^^
Çalıştığı şirkette başkanlar, ceolar tarafından sevilen ama çalışanlar tarafından kötü ünü olan Baek Ho şirket adına yeni alınan araştırma merkezini incelemek için birkaç haftalığa bilmediği bir kasabaya gider. Baştan sorunlar olacağını düşünür ama bu kadar sorunla uğraşacağını bilmez.
Sert ve otoriter hallerini kasaba halkının ve anlaşamadığı bir kadının çözeceğinide bilemez.
Yıllardır yaptığı işten çıkarmalardan sonra şapkasını önüne alıp, oturup düşünecek midir yoksa çalıştığı şirketin ona direttiği şeyleri mi yapacaktır?
Yıllar önce ilk After School Bokbulbok dizisinde izlemiştim. O diziden sonra ünlenen ünlenene. Aklıma bu dizi geldi de bir kez daha izlesem. Yoruma baksanıza, kaç yıl önce yazmışım. :O
Tabii bu oyuncu şu otizimli avukatlı diziden sonra baya ünlendi ama ondan öncesi de var arkadaşlar. :D



Tam bir hayalperest yazar olan Ong Ju tek derdi içmek, yazmak ve aşktır. Sürekli kafasında kendi kendine bir şeyler kurup, bununla eğlenen Ong Ju arkadaşı tek kalmasın diye onunla kasabaya yerleşir ve kendisine platonik aşık olan arkadaşının kardeşine de o gözle bakmaz. Ama ya işler umduğu gibi gitmezse?
Çoook komikti, dizinin enerjisini yükselten bir karakterdi. Aşk konusunda hayalperestliğine hayran kalmamın yanında bir de yazar olması kendini daha çok sevdirdi.
Kendisini uzun bir dizide izlemedim ama yarım bıraktığım King The Land dizinden vardı. Oradan tanıyorum. Orada da çok eğlenceli bir karakterdi. En son kendisinin bir sevgilisi olmuş, o da oyuncu ve yıllardır çıkıyorlarmış, yeni duyurdular. Sevgilisi de moon Lovers’dan dokuzunca prensti. :D Yakışmışlaaar. :)



Mi Kyung’un kardeşi olan Hwan Kyung aynı zamanda kasabadaki ve evlerinin yanındaki konuk evlerini işletmektedir. Kasabalarına gelen hem zengin hem de konuk evinde kalacak olan adama saygıda kusur etmez. Ama işler başka türlü ilerleyince ablasına sahip çıkmasını da bilir.
İlk So Not Worth It dizisinde izlemiştim, o dizinin yorumu burada yok. Çünkü sevmemiştim, bazı saçmalıkları yüzünden de gerek duymadım.
Sonrada Shooting Stars dizininden izledim, işte şimdide burada. 27 yaşında sanki ama hiç göstermiyor farkında mısınız?
Diziye de farklı bir renk katmıştı. :D Bu çifti de sevdim.




Araştırma merkezinin çalışanları. 
İsimlerini internet sitelerinde olan dizi detaylarından öğrenebilirsiniz.
Aralarında tek izlediğim oyuncu şu mavi gömlekli adam. Diğerlerinin de diziye katkısı çok iyiyi, çok komiklerdi. Hele o araba gözetleme sahnesi yok mu, kahkaha attım izlerken. :D
Son sahnede olanları çok anlayamadım ama yine çok komiklerdi. :D



Yıllar öncede yaşanan olayların baş kahramanı olan Ki Se'nin hayatı çokta istediği gibi gitmiyordur.
Detay veremiyorum spoiler olur diye ama yaptıklarından sonra iyi adammış gibi göstermek sona doğru saçmaydı.
O kısımları hiç sevmedim ve çokta gerek yoktu dedim. İlk defa kendisini bu dizide izledim ama siması yabancı değil. Şimdi başka yeni bir dizide oynamış ama çok benim tarzım değil.



Jung Sin Hye//Yoon Hee Jin^^
Ki Se'nin karısı olan Hee Jin çok kafasına buyruk ve hayatı ciddiye almayan biridir. Bu sebeple evlilik hayatıda sorunludur.
Oynadığı rolde olmasaydı diziye resmen renk katmıştı diyecektim. Rolü de kötü değildi bu arada ama yaşananları düşününce işte olmasa daha iyi olurdu diyoruz.
İlk defa burada izledim, daha çok dizilerde oynayabilir. :)




Resimler^^




Tam taşrayı yansıtmaları yok mu :D
O kadar patates mevzusundan bahsettiler ki(aslında yeterince) vay be o kadar detaylı patatesler var mıymış dedim. Benim bildiğim kızartmalık ve haşlamalı patates var, başka bilmiyorum. :D



Oyyyyy adam resmen baya yakışıklı olduğunu farkından ve göstermekten hiç çekinmiyor. :D


Despot bir yeni gelen çalışanla uğraşmaz cidden zor. :D


Bu sahne cidden olaydı dfghjkl




Şimdi kasabada yaşıyorlardı ama arada Seule eğitim için gidildiğinde de böyle giyiniyordu karakterimiz, çok güzeldi ve stilisti kimse bravo 👏👏






İki fotoğrafın arasından yedi farkı bulun sdfghjk



Nefretten aşka en sevdiğimiz, en sevdiğimizzzz <3



Arkadaşlık ve aile ilişkileri çok güzeldi ama başrol karakterimizin iki karakter için gösterdiği tavır çok tutarsızdı. İkisi de hatalıydı ve diğerine daha yumuşak davranırken diğerine resmen taş olmuştu. Tabii ikisiyle de farklı ilişkileri vardı ama ikisi de aynı derecede hatalıydı.
Fazla yufka yürekli davranılmıştı.




Dizinin basın tanıtımından. Lee Sun Bin burada bile çok şık.




Gifler^^




Ama manzarada manzaraydı şimdi, haklısın bacımmm



Basılmasaydınız iyiydi dfghjkl




Kimyaları, oyunculukları çok iyiydi. O yüzden bile izlenir arkadaşlar. ;)








Off sürekli takım elbiseyle dolaşmasından gına gelmişti yaa dfghjk





Uyum deyince de siz ikiniz^^





Diziden çok fazla gif bulamadım, bulduklarımdan anca bu kadardı. :)





Tövbe yaaaa -_-
Ama nedeni küçük, minnak bir kız.




Son^^

Kdramaların 12 bölüm olmasına bayılıyorum, biz dizilerimizin saatlerini ve bölüm sayılarını arttırırken Korelilerin düşürmesi takdire şayan cidden. Tamam bir saat değil de bazen bir saat on beş dakika falan oluyor ama olsun. Bu dizide tam yerinde bitti, zaten uzatılacak çok fazla konusu, olayı yoktu. Düşünün 14 bölüm bile fazlaydı bence. Sonunu da çok güzel bağlamışlardı, arkadaşının yanlış anlama mevzusu olaydııı sdfghj
Aşk ilişkileri güzeldi, ilk oğlanın açılması, kızımızın işi ve aşkı ayrı tutması ve çalışma arkadaşları çok güzeldi.
Eğlenceli çok fazla sahne vardı, mesela bizim bu iki arkadaş ve kardeşin kaş yaptırma sahnesi çok komikti. Ormanın ortasından yeni konuklarının bulunması, kasabadaki yaşlıların yeni gelen adama uyguladıkları tarife falan. :d Tabii kızımızın dişli olması vs vs diziye resmen renk katmıştı.
Ve 12 bölümle bitmesi de hem kafa dağıtmalık hem de sıkmadan bitmesine sebep olmuş.
Öneriyorum, Kdrama sevenler beklentiyi çok fazla yüksek tutmadan izleyebilir. :)









Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^