Olimpos Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Olimpos Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2025 Perşembe

Sana Ulaşmaması Dileğiyle//Ann Liang Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Benim bu internetten görüp, hemen tav olup kitap almalarım ne olacak. :S Ama korkamayın bu sefer kitabı sevmemezlik yapmadım, iyi ki okudum diyorum ama benim derdim yazarla.
Kitabın konusu gençlik üzerine ama asıl konu nefreetten aşka.
Nefretten aşka konulu kitapları severim, bunda da nefretin maşallahı vardı. Ama güzeldi, bize böyle nefreti iliklerimize kadar hissettirecek kitaplar lazım.
Lakin yazar sonunu öyle hızlı bitirmiş ki, bakın kitaplara olan saygım olmasa çoktan dışarı dışarı fırlatmıştım. :D


Okul kaptanı, sınıf birincisi, her öğretmenin gözdesiydi. Örnek öğrenci gülümsemesini yüzünden hiç eksik etmemek kolay ol­masa da Sadie’nin gizli bir silahı vardı: Bütün öfkesini e-posta taslaklarına kusuyordu. Tabii ki bu e-postaları asla göndermeye­cekti –birinin kalbini kırmaktansa ölmeyi tercih ederdi– ama güç delisi İngilizce öğretmenine ya da grup ödevinde onun emeğini çalan beleşçi sınıf arkadaşına ağzına geleni saymak, içini boşalt­masını sağlıyordu.
En hararetli e-postalarını ise çocukluklarından beri kendini beğenmişliği ve rekabetçiliğiyle acayip sinirini bozan, okul kap­tanlığını paylaşmak zorunda kaldığı Julius Gong’a yazıyordu. “İlgiden besleniyorsun, kendine tapıyorsun ve inanılmaz ukalasın… Tarağının kırılmasını ve o saçlarını aslında öyle olmadığı hâlde yu­muşacıkmış gibi gösteren hangi pahalı ürünü kullanıyorsan onun bir daha eline geçmemesini tüm kalbimle diliyorum.”
Sadie’nin kafası rahattı çünkü kimse bu e-postaları okumaya­caktı… Derken yanlışlıkla hepsi gönderildi.
Sadie’nin özenle inşa ettiği çatışmasız hayatı bir gecede dar­maduman olmuştu. Artık herkes Sadie’nin onlar hakkında ger­çekte ne düşündüğünü biliyordu ve onlar da Sadie hakkında ne düşündüklerini hiç çekinmeden ona söylüyorlardı. Fakat tüm bu kargaşanın ortasında bir kişi, “gerçek” Sadie’yi sevmeye başla­mıştı: Nefret etmeye ant içtiği Julius.

Sadie okulun son senesinde, her şeyde iyi olup okulu en iyi şekilde bitirip üniversite hayalleri kurup, gitmek ister. Okuldaki rakibiyle ise sürekli bir rekabet halinde olan Sadie ne zaman onunla bir rekabet ortamına girse aklında puanlama sistemi tutar ve her zaman kendisinin birinci olması gerekiyordur.
Bir gün başına hiç gelemeyecek, gelmesi imkansız olana bir şey olur ve yıllardır kendisine yapılan haksızlıkları içine atmayıp, e-posta yazarak taslaklara kaydettiği bütün e-postaların hepsinin herkese gittiğini acı bir şekilde öğrenir.
Hikayemiz burada başlıyor. Ben daha sert bir karakter bekledim ama aslında Sadie içinde başkalarını kırmaktan korkan, kendisinden nefret edilmesinden hoşlanmayan birisiydi.
İşte bu yüzünden okumak daha zevkliydi.
Sadece bu kadar zeki olup, Julius’u fark edememesi garipti.
Ama işte kitap ve arada nefret olunca gerçekler görünmüyor.


Julius çok tatlıydı, Sadie kendisinden çokça nefret etmesine rağmen onun aslında Sadie’den hoşlanması(bu spoiler değil, kitabın en başından belli zaten) ve bunun her şekilde belli etmesi çok güzeldi. Zaten nefretten aşka kitaplarında genelde ilk aşık olan erkek karakter ve kızın gözü rekabetle o kadar kapanmış oluyor ki çevresinde olan bitenden bihaber.
Bence bu çok tatlı, o yüzden nefretten aşka kitaplarını seviyorum.
Son kısımlarda çiftimiz bir de konuşabilse var ya ne güzel olurdu. :D

Kitapta sadece Sadie’nin arkadaşı vardı, onunda bazı mevzuları vardı ve acaba kitabı var mı ya da çıkarmı merake diyorum açıkcası. Okuması güzel olurdu, belki Sadie ve Julius’ı da okuruz.
Kitap kısa olduğu için sadece Sadie’nin ailesi hakkında birkaç şey okuduk. Julius için çok fazla detay yoktu. Olmasını isterdim ama üstünkörü birkaç şey anlatmış olsalarda çok çabuk geçilmiş gibiydi.
Fazladan yirmi sayfa ekle ve bitir yani. Ne gerek var kısa tutmaya.

Yazarın kalemini sevdim, genç bir yazar olmasına rağmen güzel kalemi var ve konu seçimleride güzel. Diğer kitaplarını almak isterim ama hepsinin sonu böyle olcaksa kalsın. Bunu kesinlikle öğrenmem lazım. :)
İşte kitaba tam puan vermeme sebep olan o konuya geliyoruz.
Şimdi kitabın nefret aşkı olduğunu biliyoruz, çokta güzel işlenmiş nefret olayların falan. Hatta son kısma kadar çok beğendim ama arkadaşlar yazar çiftimize iki sayfa romantik kısımlar eklemiş ve kitap bitiyor. KİTAP BİTİYOR!!!
Nasıl yani dedim!!
Hatta son sayfalara yaklaşırken azda olsa bir şeyler olur dedim ama BU NE????
Gerçekten kitaplara saygım olmasaydı yerden yere vurmuştum.
Ben ve Julius bunu hak etmedik biliyor musunuz…
O yüzden çok sevdiğim kitaba bu puanı layık gördüm.


Bundan birkaç kitap önce yine bir gençlik kitabı okumuştum. Ben seviyorum bu tarz gençlik kitaplarını, dizilerini-filmlerini. Ama o kitap kötüydü. Konu olarakta, fazla detayla falan ama bu tam aksine gençlik olmasına rağmen güzeldi.
Bununda eksisi sonuydu işte.
Ama ben bunu çok takmam okurum derseniz öneririm.
Aslında öneriyorum ama nasıl bir kitapla karşılaşacağınızı bilin istedim. :)




Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^

Bu iltifat boğazımdan tatlı bir şurup gibi akıp içimi ısıttı. Ama bu onay kırıntılarına nasıl yapıştığımı, insanlar tarafından  sevilmeyi ne kadar çok istediğimi ve insanları memnun etmek için ne kadar çabaladığımı fark etmek utanç vericiydi. Bazen nazikçe sorarlarsa bu insanlara kolumu bile verebileceğimi düşünüyordum.


*****


"Senin tüm varlığın başlı başına virgülsüz bir cümle gibi."


*****


“Çünkü,” dedi sessizce, yüzünde meraklı bir ifade vardı.
Onu daha önce hiç bu kadar ciddi, bu kadar içten görmemiştim.
“Sen dikkatimi vermeye değer tek kişisin.”
Göğsüm bir kez daha acıyla sızladı ama bu sefer farklıydı. Dışı sıcak, içi kor gibiydi. Gözlerimi kapadım ve yutkundum, konuşamıyordum. Tekrar söylesin istedim. Hiç söylememiş olmasını istedim.


*****


Gözleri, içinde sonsuza dek yürüseniz bile sonuna ulaşamayacağınız dipsiz bir karanlıktı.


*****


“O benim gökyüzümdeki güneşim, tüm mutluluklarımın kaynağı. Sadie, her sabah okula gelmek için heyecanla uyanmamın sebebi. Varlığına, burada oluşuna, koridorlarda karşılaşıp onunla konuşabilmeme ve kahkahasını duyabilmeme şükretmediğim tek bir gün yok.”


*****


“Buraya ekmek almaya mı geldin yoksa müstakbel eşini seçmeye mi? Bu kadar uzun süren ne?”
Gülümsemesi hem sert hem alaycıydı. “İkincisi.”


*****


Hayır. Kesinlikle olmaz. Bir kez daha Julius’ı öpersem ölürdüm,
 onun başkasını öptüğünü görürsem de öyle. 





Not: Daha fazla alıntı vardı ama spoiler olur diye kendime saklıyorum ama yazarın bu tarz şeyler yazdığını bir kez daha anladıktan sonra ufacık romantik sahnelerini bizden hor görmesini kaldıramıyorummm :(




Yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^










21 Ekim 2025 Salı

Daydream//Hannah Grace//Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yazarın ilk çıkan Icebreaker kitabını yıllar önce okumuştum, konu bakımından sevmiştim ama yazar o kadar çok smut yazmıştı ki kitap 400 sayfaysa normal konunun geçtiği sayfa sayısı 150 falandır. Önceki kitaba yaptığım yorumuma buradan ulaşabilirsiniz.
O kitaptan sonra kitapta geçecek diğer Henry karakterinin kitabı olursa okurum, diğerleri çokta ilgimi çekmemişti. Bu karakterin kitabıda çıkarsa sadece onu okurum diyordum. Kitapta o kadar çok kişi vardı ki.
Neyse ben yayınevini takip etmediği için çıktı mı çıkmadı mı bilmiyordum. Takip ettiğim bir hesapta görünce hemen aldım. Aylardır okunmayı bekliyordu ve sonunda okudum. 
Sevdim mi? Evet ve inanılmaz ama yazar beni çok şaşırttı. :O



Her şeyi erteleme huyu yüzünden kendini en sevmediği profesörün dersinde bulan Henry Turner, üniversitenin üçüncü yılından sağ çıkabilmek için canını dişine takması gerektiğinin farkındaydı. Üstelik artık hokey takımının kaptanı oydu ve başarısız olması söz konusu bile değildi. Tam da burada devreye Henry’nin tesadüfen yolunun düştüğü kitap kulübünde tanıştığı Halle Jacobs girecekti. Halle en sevdiği kurgusal kahramanların aşkından ya da yazmaya çalıştığı romanın gerektirdiği tecrübelerden yoksun olsa da akademik başarı ondan sorulurdu ve Henry’nin dersini geçmekte zorlandığını öğrenir öğrenmez ona yardımcı olmayı teklif etmişti. Kendine olan güvensizliğinin üstesinden gelme yolunun yeni deneyimler kazanmaktan geçtiğini biliyordu ve Henry ona istediği her deneyimi yaşatacağına söz vermişti.
Sadece koydukları kurallara sadık kalmaları ve dördüncü sıradaki “Sakın âşık olma” maddesine uymaları gerekiyordu.  

Halle ailesinin bütün sıkıtılarını üstlenmiş bir genç kızdır. Yıllarca arkadaşım dediği oğlanla sevgili olduktan sonra işler daha da karışır ve ondan ayrılır. Ayrıldıktan sonra aslından hiç arkadaşının olmadığını ve kendisi hakkında bir sürü şey söylendiği kulağına gelir ve her anlamda yetersiz olduğunu, insanları hayal kırıklığına düşürdüğünü düşünür. Bu hislerini hayatını çok fazla etkilediği içinde yaşamı çok zor devam eder.
İşte bu zamanda Henry ile tanışır ve hayatı değişir.
Halle’nin sıkıtnılarını okuduğum zaman bazen dedim, sanki o eşittir ben. Tabii onun daha başka dertleri var. Ailede herkesin derdini çekmesi, kimsenin ona nasılsın, bir şeye ihtiyacın var mı gibi sorular sormaması ve ne yaptığı ile ilgilenmemesi gerçekten çok zor.
Yakınlık duymamın sebebi bunlar değil tabii ki, Halle’nin durumu daha da kötü. Benimle eşittir olmasını sebebi daha çok kitapta geçen bir alıntıdan dolayı. O alıntı sanki beni anlatıyordu.
Eski sevgilisinin saçma yapışıklığı ve sanki Halle onun malıymış gibi davranması beni sinir etti.
Henry ile olan ilişkileri bir yere kadar iyiydi, sonradan garip bir hal aldı. Bunun hakkında sonra yazacağım ama çok tatlılardı. İkisine de bayıldım ve birbirlerine iyi gelmeleri çok güzeldi.
Halle tam bir kitap kurdu ama sesli kitap kurdu. Daha çok kitaplar hakkında konuşmasını isterdim ki o yazdığı kitabı Hannah Grace kesinlikle çıkarmalı, konusu harikaaaa. 


Henry en iyi anlaştığı ve takımının kaptanı olan arkadaşı gittikten sonra yeni kaptan kendisi olunca bunların altından nasıl kalkacağını çok düşünür ve bunun yanında iyi notlar alması gereken dersler yüzünden takımın koçundan azar yiyince işler daha da karışır ve Henry’yi bunalıma sokmaya başlar.
Ev arkadaşının sevgilisi geçemediği ders için öneri sununca hemen üstüne atlar ve böylelikle Halle ile tanışır.
Başta sadece kitap kulübü için Halle ile konuşan Henry zamanla dersine yardım edeceğini söylediğinde çok mutlu olur ama arkadaşının tavsiyeleri ile Halle ile daha iyi anlaşıp, yardım etmesi için teklifte bulunur. Böylelikle aslında Halle’nin yazması gereken bir kitap olduğunu ve ne yazık ki çok fazla tecrübesi olmadığını söyleyince onunla bir anlaşma yapar ve arkadaşlıkları devam ederken kitabı için sahte ve öğretici randevulara çıkıp, davranışlarda bulunabileceğini söyler.
Halle başta istemez ama Henry ikna ederek bu sahte randevulara çıkarlar ama ondan kuralları belirlerler ve kurallardan biride aşık olmamaktır.
Ama aşk bu ya, zamanla birbirlerini daha iyi tanıdıkça ve birbirlerine iyi geldikçe aşk kaçınılmaz olur.
Henry tam da beklediğim gibi diyemeyeceğim çünkü ilk kitaptan çoğu şeyi unutmuşum. :D
Ama Halle’ye olan davranışları, içine kapanık, işleri süreklini erteleyen, iyi arkadaş ama gürültü ve parti sevmeyen biri olarak biri olup, bütün kitaplardaki mükemmel erkek kavramını yok eden biriydi ve bayıldım. Kitaplarda her zaman erkek hep en iyi, hep mükemmel olması baymıştı artık. Tamam çoğu karakterinden kendince sıkıntıları oluyor ama Hery’nin daha çok içsel ve duygusal sıkıntılarının olması diğerlerinden farklı ve güzel yapmış. Bu yüzden sevdimm

Diğer arkadaşlardan Nate birinci kitaptandı ama başka bir şehre taşındığı için kitapta çok göremedik. Tabii önemli yerlerde ortaya çıkması ve kitabın ortasından konuşması gerçekten çok güzeldi.
Halle zamanla kendine arkadaşlar ediniyor ama ne yazık ki bunun Henry’den sonran olması sanki o olmasaydı hiç olmayacaktı diye düşündürüyor. Ben düşündüm ve diğer bir karakterde aynı bu şekilde kendine dert etmesi güzeldi ama diyorum ya Halle’nin eğer Henry olmasaydı böyle bir dostluklar olmazdı.
Tabii yazarımız bazı şeyleri eklemese olmazdı, o kadar çok karakter vardı ki isimler hep karıştı ama kitabın sonunda mevzu geçince öğrenebildim.
Bir de Henry’nin ebeveyn saçmalıkları. Burada mevzu şu, babası kim?
Bir ara dayısının biyolojik babası olduğunu söylüyor ama diğer karıdan olduğunu düşünüyorum. Offf siz beni anladınız. Eğer öyleyse 🤮 şu durumdayım resmen.
Yabancı kitapların sıkıntısı bu işte, güzel konu vs derken resmen illa araya b*ktan şeyleri koyacaklar.


Ve gelelim esas konuya. Bu kitap beni nasıl şaşırttı?
Bu kitapta smuttan çok karakterlerin sıkıntılarını yazması, iyileşme ya da anlama süreçlerinde daha çok arkadaşça olması smut olmamasına sebep olmuş. Tabii isteseydi her türlü yapardı ama hayır, ilk kitapta o kadar çok smut yazmış ki diğer kitaplara kalmamış bence sdfghjkl
Kitaba başladığımda bu yüzden çok dertliydim, konuyu güzel yazıyor ama o kadar çok fazla smut var ki kitap okunmuyor resmen. Bu da öyle olur diyene kadar kitapta resmen ilk kitaba kıyasla çok nadirdi. İşte kitap budur denir!
Ama serinin ikinci kitabını okur muyum? Bilemiyorum.
Son kısımdaki arkadaş ortamına bayıldım ama sadece Russ karaktrinin kitabı var ve seri şu an bu kitapla son bulmuş. Devem edecek mi bilmiyorum, etse de alır mıyım onu da bilmiyorum.
Russ’ı çok merak etmedim açıkçası. Tamam yazarın kalemi güzel ama ilgimi çeken bir karakter değildi ve zaten bu kitapta Russ ve sevgilisini okuduk, yeterli. :D

Bir de şu mevzu vardı, bunlar sahte randevulara çıkıyor falan tamam ama sonradan arkadaşlar mı, sevgililer mi belli değildi. Açık bir ilişkiydi yani. Tamam kimse başkasıyla çıkmayacaktı ama oratada bir sevgililik mevzusu yoktu. Ve Henry’nin sürekli Halle’de kalması, aralarında bir şey varmış gibi davranmaları o kadar saçmaydı ki. Tamam arkadaşlıktan aşka olsun ama böyle mı olsun gerçekten?


Kitabı tahmin ettiğimden daha çok sevdim, beklentimi karşıladı. Arkadaşlıktan aşka, sahte randevular, minnoş bir kedi okumak isterseniz buyurun efenim. Akıcı, arka planda karakterlerin içsel sıkıtılarına değinilmesi bu seride en sevdiğim şey. O yüzden bu tarz kitapları okumak istiyorsanız öneririm.
Kalın olmasına rağmen bir oturuştan baya 50-100 sayfa okunuyor, benden hızlı okuyorsanız bir günde bile bitirebilirsiniz. :)




Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


"Görünüşe göre birilerinin başı dertte. Ne yaptın, Kaptan?"
"Bir bilsem."
"Hokey oynadım. Nefes aldım. Var oldum. Her şey olabilir."


*****


"...Düzgün çalışmadığını söylerken ne kastettiğini bilemem ama seni herkesten ayırdığını düşündüğün şeylerin aslında seni hepimizin önemsediği o kişi yaptığını biliyorum."


*****


"Çok güzel," dedim tüm dürüstlüğüm ve savunmasızlığımla.
"Hep kendimi çok güzel hissetmemi sağlıyorsun."
"Güzel olduğun için öyle hissediyorsun, Halle."


*****


"Galeride çektiği fotoğrafım kilit ekranındaydı. Gelmiş geçmiş en klişe şifre olan dört sıfırı tuşladığımda uygulamalarının arkasında Joy'la uyuduğum fotoğrafım belirdi.


*****


"Sana ihtiyacım var, Halle. Seni istiyorum. İstediğin her şeyi sana sumaya razıyım, sadece senin olduğun yerde olmak istiyorum."


*****


"En çok beni önemsemeni istemiyorum. Evet, ikinci olmak istiyorum ama birinci sıraya kendini koymanı istiyorum. Kendini birince önceliğin yapmaya başlamanı istiyorum."






Bir  yorumun daha sonuna geldik^^
Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^














30 Ağustos 2025 Cumartesi

Ebedi Rekabet//Rebecca Ross Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Çok merak ettiğim kitabı sonunda okudum ve sonunda yorumunu yazıyorum. :) Yabancı okurlar arasında popüler olan, sonunda bizde de çıkınca baya bir sevildi. Tabii ben de ikinci ve son kitap çıkınca okumaya başladım. İlk olarak kitabın tasarımı HARİKAAA, bu tarz üzerinde çok düşünülmüş, kitaplıkta olmasını istediğimiz tasarımlara hayranım. İşte bu seride tam olarak öyle, bir de bizde yan boyamalı çıkarmışlar ki BAYILDIMMM
Kitabın içeriği fantastik gibi dursa da değil, daha farklı. Aslında öylede ama değil de. Ne bileyim karışık. Detaylar yorumumum devamında^^



İki rakip gazeteci büyülü bir yolla birbirlerine âşık olduklarında, kaderlerinde korkunç bir savaşa göğüs germek vardı… Birlikte.
Yüzyıllardır uykuda olan tanrılar yeniden savaşmaya başlamıştı…
On sekiz yaşındaki Iris Winnow’un tek amacı ailesini bir arada tutmaktı. Tanrılar uğruna savaşmak zorunda kalan abisi cephede kayıpken ve annesi üzüntüden kendini kaybetmişken Iris’in en büyük hayali Oath Gazette’te köşe yazarlığına terfi etmekti…
Ne var ki Iris’in abisine yazdığı mektuplar gazetedeki rakibi, yakışıklı ama bir o kadar da soğuk Roman Kitt’in eline geçince aralarında beklenmedik, büyülü bir bağ oluşacaktı.
Daktilolarıyla birlikte mistik bir savaşın ortasına sürüklenen ikili, insanlığın kaderi ve daha da önemlisi aşk için verilen mücadeleye dayanabilecek miydi?



Iris abisinin savaşa gidişini halen daha kabullenemez ve verdiği sözü de tutamaz. Annesinin abisinden sonra kendine gelmemesi, eve para getirmemesi sonucu çalışmaya başlayan Iris ünlü bir gazetede yazılar yazmaktadır. Bir kaç ay çalışıyor olsa da çokta bir rakibi vardır ve kazandığı an baş yazar olacaktır. Ama zamanla yaşadıkları ve her şeyin üst üstte gelmesiyle artık bir karar vermesi gerekmektedir.
Bu süreçte büyükannesinden kalan daktilodan yazdıklarını gardıroptan atıp kaybolunca abisine gidiyor umuduyla sürekli yazar ve sonunda karşılık alır ama abisi değildir.
Iris'in cesur halini ama yeri geldi mi içindeki o korkuyu okumak güzeldi ama ne zaman biri elimi bırakma dese başlarına kötü bir şeyin gelmesinden gına geldi. Azıcık akıllı ol kızım, mevzu şimdi o mu bu mu?
Sürekli kafasından uydurup buna inanması ve erkek karakterimizin burnundan getirmesi yine beni dellendirdi ama yine de sonraki olanlarda kendisine çok üzüldüm ya. :(
İnşallah devam kitapta saçmalamaz. :/

Roman çalıştığı gazetede baş yazar olmak için çok çalışmaktadır çünkü dişli bir rakibi vardır. Onu yenmek ister ama gözlemlediği zamanlarda Iris’in bir derdi olduğunu düşünür.
Bir gün gazeteden ayrıldığını duyunca aslında Iris’e karşı bir şeyler hissettiğini fark eder ve kendisine zorla dayatılan şeyleri reddeder.
Fazla detay vermek istemiyorum, spoiler olur çünkü. Sadece kitabın en en en iyisiydi diyebilirim.
O kadar tatlıydı ki ve her şeyden vazgeçmesi, fedakarlığı, aşkı… Daha ne anlatabilirim ki, okuyun tanışın kendisiyle.
Son zamanlarda okuduğum en tatlı karakterlerden biriydi. Iris’in sürekli suçlamalarına rağmen sevgisinden bir gram eksilmemesi ve bu konuda cesaretli oluşu çok tatlıydı ve okurken diğer şeyler değil de bunun gibi bir karakter okuduğum için mutluyum derim. :)


Diğer karakterlerden Iris'in sonradan olan arkadaşına bayıldım, hem hayatı hem de cesaretine hayran kaldım. Umarım ikinci kitapta da görürüz. :)
Bir de başka karakterler vardı, yazarlar bunlar olmadan kitap yazamadığı için onları eklemişler. O yüzden kendileri hakkında pek yazacağım bir şey yok. Asıl olayı öğrenene kadar sevmiştim kendisini ama öğrendikten sonra işler karıştı. Yani çeviri vs hatası değildi.
Iris'in abisine aşırı kızdım, annesine de. Iris'in kendini feda etmesine de üzüldüm açıkçası. Sonradan olanlara zaten sıkıntılıydı, nede diyorsun ama işte hayal ürünü.

Karakter mevzusu bittiğine göre asıl mevzuya gelebilirim.
Kitabın kapağından klasik bir konu olarak anlıyorsunuz ama savaşı başlatan tanrılar ve savaşta da sürekli abuk subuk şeyler ortalıkta dolanıyor.
Şimdi kitapta şuna anlam veremedim. Fantastik bir kitapta eğer savaş varsa ve o savaşta güçleri olanların arasında geçiyorsa eğer sadece gücü olanlar savaşır. Burada tanrıyla halk savaşıyor. Şaka diyeceksiniz ama gerçek. :D Bir sürü yaralı asker geliyor, karşılıklı bir çatışma var tabii ama bir anda ortaya çıkan canavarlar ile korunan yerlerde bir bir dökülüyor. Bu nasıl savaş?
Hadi tanrılar arasında, o zaman diğer tanrıda ortaya çıksın.
Burada bir tutarsızlık var zaten, ben de bundan anlam çıkarana kadar aslından yazarın önceden bookstagram olduğunu öğrendim. Yalan olmasın ama okumuştum bir yerde, işte ondan sonra o hissi hissettim. Acemiliği. Yine de güzeldi, çoook muhteşemdi, harikaydı diyemiyorum ama güzeldi gerçekten.
Neyse, savaş mevzusunda gelecek olursam, bence o kısım çok acemice yazılmış. Resmen askerlere pisi pisine gönderilmiş gibi. Şimdi düşünün, öyle canavarlar var ki bir anda iç organlarınızı mahveden bir bomba gibi bir şey atıyorlar ve o saniyede etkileniyor ve ağzınızdan kan vs geliyor. Bunu askerler değil canavarlar yapıyor. Şimdi bundan sivil bir asker nasıl kaçabilir? O yüzden savaş mevzusu saçmalamış ki zaten belli bir yerlerde savaş oldu ve olduğunda da ortalık karıştı. O yüzden kitap fantastik bir kitap mıydı, yoksa savaşı kapsayan bir kitap mıydı anlamadım gitti.
Umarım ikinci kitapta bunu fark edip daha mantıklı yazar yazarımız. :D


Kitap biter bitmez hemen gidip ikinci kitabın konusuna baktım ve şok. Zaten fena bir son yazılmış, neler olacak diye aşırı merak ediyorum. O yüzden hemen ikinci kitabı aldım, hem de çok uyguna.
Kısa zamanda okumayı düşünüyorum, zaten iki kitaplık bir seri(en sevdiğim, en sevdiğimmm)
O yüzden arayı fazla uzatmaya gerek yok ama inşallah birinciden daha güzeldi(umarım)
Akıcı, kısa bölümlü bir kitaptı. Bir oturuşta elli, yüz sayfa okuyorsunuz. Benden hızlıysanız bir bakmışsınız kitap bitmiş. O derece yani.
Bu tarz seviyorsanız şan verebilirsiniz. :)
Not: Kitabın tasarımına hayran kaldım. Genel görş karton kapak daha güzel ama hayır ciltli daha güzel. Zaten kenar boyama vs. harika, harikaaa :)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Ama ikimizin arasında sihirli bir bağ olduğunu düşünüyorum.
Mesafelerin bile koparamayacağı bir bağ.


*****


"... Gün geçtikçe her şey daha da karanlık bir hal alacak. Bu karanlıkta iyi bir şey bulunca ne yaparsın, biliyor musun? Ona sıkıca tutunursun. Sonunda hiçbir önemi olmayacak şeyler için endişelenerek vakit kaybetmezsin. Aksine, o ışık için risk alırsın. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"


*****


Onu hayal görüyormuş gibi izledi. Ama sonra gerçek içini titretti.
O yakışıklı yüzü nerede görse tanırdı.
Roman Cozutmuş Kitt.


*****


"...İşte o zaman peşinden gelmeye karar verdim. Babamın benim için planladığı hayatı, seninle birlikte olamayacağım o hayatı istemiyordum."




Bir yorum daha biter^^
Başka yorumlarda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^










22 Şubat 2025 Cumartesi

Efsane//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yılın kötü kitabını da okuduğumuza göre okuma savaşları başlasın!!!:D 
Evet çok merak ettiğim, okumak için heyecanlandığım kitaplardan biriydi kendisi. Evet Son Aşkım kitabıda düşük puan aldı ama o hayal kırıklığı oldu, kötü değildi ama bu kötüydü. :D
Yazarın diğer serisini okudum, Dreamland Milyarderleri. O seriyi severim, oradaki konular, işleyiş vs sebebiyle bu kitabı çok merak etmiştim, hatta daha yeni aldım sayılır ve hemen okudum.
Ama işte gelin görün ki beklentim yerlerde, yerlerdeeeee :D
Kitabın konusu Formüla 1 ve bu yüzden beklentim daha da artmıştı. Beklenmedik Koşullar kitabında da çok geçmişti ve yazar öyle bir anlatmıştı ki dedim tamam çok güzel yazmıştır.
Evet o kısımları güzel yazmış ama işte geri kalanlar kötü. Yani başka bir şey daha diyeceğim ama ortada bir emek var değil mi. O yüzden fazla ileri gidemeyeceğim. :/ :D


Maya
Noah Slade çiçeği burnunda bir Fomula 1 efsanesiydi.
Dikkatli. Ulaşılmaz. Pistte ve pist dışında acımasız.
Etrafına aşılmaz duvarlar örmüş bir adamdı.
Ve abimin yeni takım arkadaşıydı.
Hayatımda kötü adam kılığındaki bir prensten çok daha fazlasına ihtiyacım vardı.
Ben mutlu son arzusu duyarken o kendi sonunu getirmek istiyordu.

Noah
Maya Alatorre benim için yasak bir kadındı.
Uzak durmam gereken hırslı bir YouTuber’dı.
Kurdeleye sarılıp kapıma bırakılmış bir kaostu.
Birlikteyken, patlaması tek bir yanlış harekete bakan saatli bir bomba gibiydik.
Düzeneği bozarak tutku ve acı içinde onunla birlikte patlamak istiyordum.
Çünkü şehvette ve savaşta her şey mübahtı.


Maya okulundan mezun olduktan sonra yeni anlaşma yaptığı şirketle tura çıkacak abisiyle dünyayı gezip, vlog çekmek ister. Abiside kendisine şans getirdiği inandığı için yanından bir dakika bile ayırmaz. Bu sırada çektiği vlogların yanında şöhreti çokta iyi olmayan Noah ile sürekli karşılaşır.
Abisi bile ondan uzak durmasını isterken sürekli ona çekilirken bulur.
Maya zeki bir karakterimiz, abisine olan desteğine hayran kaldım ama arkadaşlar bu kadar masum olduktan sonra gidip sektörün en kazanova adamına da çekilmezsin yani. Sürekli görünce ay bana bir şeyler oluyor deyip orada bayılıyor neredeyse sdfghjkl
Son kısımda hak verdim kendine, yani söylese işler karışacak ama işte olayda olmak zorunda.


Noah F1 yarışmacılarının en iyilerinden biridir. Babasının baskılarına rağmen iyi olmaya çalışan Noah sektörde başarısı kadar kadınlarla arasında da adı çok fazla ve sıkça geçer. Skandalları yokturdur ama yine de adı hiçte iyi anılmaz.
Rakip olarak gördüğü kişinin kendi ekibine katılmasını öğrendikten sonra kendince onunla hesaplaşmak ister ama rakibinin kardeşini görünce işler karışır.
Tam bir kazanova bir adamdı.
Yani bu tarz karakterleri yazıp, sonra hemen aşık edip sanki öncesinde hiçbir kızın kalbini kırmamış(onlar kendileri istiyor denir hep) gibi yapılıp el üstünde tutulmasına aşırı kıl oluyorum.
Yani o kızlar eğlenilecek(abartılı şekilde) bu kız hemen evlenilecek kız diye ayrım yapılması çooook kötüydü. Yani bu detay hakkında ne yazsam olmayacak, bence siz anladınız.
O yüzden bu karakter hakkında benden olumlu bir yorum beklemeyin.

Diğer F1 yarışmacıları da aynı halttı mesela. Bir tanesi var(isim vermeyeyim) o da Noah kadar kötü kadınlar hakkında. Ama onun için yazılan kadın karakterimizde aynı şekilde sert ve o da biraz uçarı. Bak onlar bir yerde uyumlu olabilir ama bunlar.
Hazır sırası geldi ben seriye devam etmeyi düşünmüyorum, tek usturuplu biri vardı Maya’nın abisi işte onun kitabı çıkarsa okurum.
Bir tek o adam gibi adamdı. Yani illa ki kaçamakları olacaktır, sonuçta F1 yarışmacıları değil mi? Bir de yabancı yazar. Ama karakter olarak gerçekten beyefendi biriydi.
Onu sevdim. Kızın ailesinide sevdim ama oğlanın ailesi. Yeminle dayaklıktı. Tek üzüldüğüm yer burasıydı Noah’a karşı.
Bir de bir sahne vardı, o kısımda biraz heyecan geldi kitaba derken yine esas çiftimizin mevzularına(sevgililik) geri dönüş yaptık.


Yazarın diğer serisinde de smut vardı ama böyle yok bakışlarımız kesişti yanıyorum, ayy ne kadar kazanovada olsa onu görünce bana bir şeyler oluyor diye karakterler yoktu. Konular daha güzeldi. Yani konu F1 olduğu için mi bu kadar belden aşağı düşünceler ortaya çıktı.
Bakın diğer kitaplarda da smut vardı ama onlarda en azından altı dolacak konular vardı.
Yani karakterimizin acıları, geçmişleri falan baya etkileyiciydi ama bunda.
Abisine olan desteği dolayısıyla çok sevdim ama bel altı düşünceler, Noah'ın sürekli kadınlarla düşüp kalkması cidden iğrençti.
Hele kızla konuşma yapıyorlar, sonrasında yaptığı. Burada kızın gururu olsaydı hemen üstüne atlamazdı.

Ciddi bir hayal kırıklığı oldu. Yukarıda da dediğim gibi seriye devam etmeyi düşünmüyorum, belki abinin kitabını alırım ama diğerleri okumaya değer karakterler değiller açıkçası. Yani karakteri geçtim konuları okudum ilgimi çekseydi belki okurdum ama onların bile albenisi yoktu ne yazık ki.
Bu arada bu kitabı merak etmemin nedeni Beklenmeyen Koşullarda erkek karakterimiz ve kardeşleri sürekli F1 izliyordu, orada bir aşka gelmil F1 için dedim yazarın bu kitabı çoook güzel olur ama fıs çıktı ne yazık ki.
Smutsuz kitap kalmadı neredeyse, zaten bunu bilerek alıyoruz bizde ama sürekli karakterler birbirleri hakkında bel altı düşüncelere girmesinden tiksindim. Eskiden vardı bunlar, hiç sevmezdim. Uzun zaman sonra böyle bir kitap okumak hoşuma gitmedi, inşallah daha denk gelmez. :/



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^^


İnsan kötülerden kurtulmak için uğraştıkça onlardan birine dönüşüyordu.


*****


Midemde çalkantılı bir kıskançlık hissi dönüp duruyordu. Onu abisinden kıskanmak... bu da yeni bir tür eziklikti.


*****


Sevdiğin insana yardım edememek hayatımın en berbat hissiydi.







Bir yorumda böylece biter, başka yorumlarda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^







Buralarda da varım^^





29 Şubat 2024 Perşembe

Son Teklif//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Dreamland Milyarderler serisinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Serinin ilk kitabı Küçük Detaylar, ikinci kitap ise Beklenmeyen Koşullar ve bir de bu kitap. Kısa serilere seviyorum. Uzatmadan üç kitapta bitirmiş sağ olsun yazar.
İlk kitabı sevmiştim, ikinci kitap eh işteydi ama son kitap, yani bunu daha çok sevdim. Hepsinin kendine göre konusu vardı ama bu kitapta Cal'in yaşadıkları, yeni karakterlerimiz falan çok güzeldi. 550 sayfalık kitap olmasına rağmen aktı gitti kitap. :)


Callahan
Ben, herkesin kapalı kapılar ardında dedikodusunu yaptığı Kane’dim.
Zengin. Mesleği bırakmış sporcu. Tam zamanlı alkolik.
Gerçek beni ise çocukluk arkadaşım ve sevdiğim tek kadın Lana Castillo’dan başkası tanımıyordu.
Altı yıl önce kalbini kırdığımda, ona Wisteria Gölü’ne bir daha asla dönmeyeceğime dair söz vermiştim.
Dedemin vasiyeti her şeyi değiştirene dek de sözümü tuttum.
Mirasımı almak için göl evini satmadan önce orada bir yaz geçirmekle görevlendirilmiştim.
Dedemin bu isteği teoride basitti, ta ki tüm planım daha ilk günden berbat olana kadar.
Anlaşılan Lana yalnızca o evde yaşamıyor, aynı zamanda evin sahibi olduğunu da iddia ediyordu.
Alana Callahan Kane’e âşık olmak bir hataydı.
Bunu bana altı yıl önce kalbimi kırıp dostluğumuzu mahvetmeden önce bizzat kendisi söylemişti.
Bir daha buraya dönmeyeceğine söz verdiğinde aptal gibi ona inanmıştım.
Ama Cal, göl evini satmak istediğini söyleyerek tekrar çıkıp gelmişti.
Planını bozan ne miydi?
Benim adımın da o tapuda yazıyor olması.


Cal ona ve kardeşlerine bırakılan mirası alabilmek için dedesinin vasiyetindeki şartlarını yerine getirmek zorundadır.
Şart ise yıllar önce geri dönmemek için söz verdiği kasabaya bir daha gidip oradaki evi satmaktır. Gittiğinde ise çok büyük bir sürprizle karşılaşır.
Yıllar önce bağımlılığı yüzünden sevgilisinden ayrılan Cal eve döndüğünde evde hem sevgilisini hem de kendisine benzeyen kızıyla tanışır.
Bir yaz boyunca orada kalmak zorunda kalacak olan Cal'i büyük imtihanlar ve pişmanlıklar beklemektedir.
Cal'e Beklemedik Koşullarda sinir olmuştum, Iris'i kollayıp Declan'a yaptıklarını okuyunca dedim senin kitapta da seni çektirsin partnerin asdfghjk
Ama arkadaşlar çok üzüldüm Cal'e.
Çünkü yaşadığı şeyler kolay değildir, annesinin kaybı, yaşadığı kaza ve kariyerinin bitmesi. Babasının zorbalıkları ve kardeşleriyle iyi anlaşamaması hepsi üst üstte geldiği için zorlu bir hayat geçirmiştir.
O yüzden bağımlıklarından kurtulması cidden zordu ve tutunacak bir dal olmadığı için çokta umurunda değil ama kasabaya geldiğinde en azından biraz destek gösterebilirlerdi.
Tamam kasaba halkı neyse de Alana'nın davranışlarına kızdım açıkçası. Biliyor yaşadıklarını, tamam bazı şeyleri yapmasına izin verme ama anlayışlı yaklaş, üstüne gideceğine az da olsa yanında dur. Bu kısımlarda Alana'ya aşırı kızdım. Cal sonuna kadar çok tatlıydı, Alana ile geçinmesi, ona yardım etmesi çok güzeldi. Zaten para her kapıyı açar mevzusu var. O yüzden bazı yaptığı jestlerle her türlü herkesin kalbini kazanırdı. :D
Ve Cami aralarında iletişim çok güzeldi, o kadar tatlılardı ki onların kısımları okumak çok eğlenceliydi. <3


Alana yıllar önce sevgilisinden ayrıldıktan sonra zorlu bir süreç yaşasa da arkadaşları, kasabalı ve kızıyla beraber bu süreci bir şekilde atlatır ta ki bir akşam kapısında Cal'i görene kadar.
Ondan sonra geçmişe gitmesi, yaşadıklarını tekrardan hatırlaması ve güven problemini atlatamaması sıkıntılara yol açar.
Bir yaz boyunca Cal ile beraber olmak zorunda kalınca bir şeyler değişecek mi diye umut etmeye başlar.
Alana'ya çok üzüldüm, yaşadıkları, Cal'ın bırakıp gitmesi falan çok yıpratıcı şeyler. Sonradan kızının geleceği, kendi hayalleri falan derken zorlu bir hayat geçiriyor ama Cal'ın gelmesiyle bir şeylerin değişmesi güzeldi ama çoğu tavrını sevemedim cidden.
Çünkü sadece kendisine kadar davranması hoş değildi. Yani kızını düşünmesi güzeldi ama kızı olmasa bile bencilliği de ortadaydı. Bu yazar kesin aşırı feminist asdfghjkl
Tabii feministliği çok yanlış anlamış o ayrı ama neyse :D

Diğer karakterlerde kardeşlerin desteği çok tatlıydı, hele o mesajlaşmalar falan eğlenceliydi. Diğer kardeşleri gibi Cal'de fedakarlık yapıyor ve bence diğerlerine göre Cal'ın daha büyük bir fedakarlık yaptığını düşünüyorum.
Göl detayı, eski anılar ve kitap okuma detayları ayrıca güzeldi. Cal yalnızlıktan kitaplara sarıyor ve okuyor. Çok iyiydi ve kitapçıya gidip şak şak kitap alıyor. İşte zengin olmak bunu gerektirir asdfghjk
Sadece Cal'ın neden iş konusunda geri durduğunu anlamadım. Yani önceden onunda bir şekilde işin ucundan tutmasını çok isterdim. Ailenin hem yaramaz hem de bir işe yaramayan çocuğunu çok iyi temsil etmişti. Tam tersi olabilirdi.


Her şey güzel giderken tabii ki işler karışacaktı, spoiler yazacak bir durum yok ama Alana'nın yine bencilce davranması çok sıkıcıydı. O yüzden okumaya başladığımdaki hissiyatım bu sebeple Cal'e üzülmemle noktalandı. :D
Alana'nın hayalleri çok güzeldi yaaa, kıskandım sdfghjkl
Bence seriye yakışan bir son olmuş, bazı şeyler değişebilirdi ama bir insan yedisinden neyse yetmişinden de o oluyor.
Sadece ben mi kaçırdım, hatırlamıyorum yoksa yazar atlamış mı anlamıyorum ama dedeleriyle olan mevzuya çok değinmemişler. Mesele Cal ve Dedesinin arasında geçenleri okumak isterdim merak ettim çünkü. Tamam dedesi sahip çıkmamış vs. ama neden gitmiş? Gitmeye ne tetiklemiş oralar hep havada kaldı. 550'lik sayfada şunu da yazmadıysa helal olsun yani :D

Seri bana göre ahım şahım bir şey değildi ama her kitabın kendine göre güzelliği olduğundan okunacak bir seri diyebilirim. Yazarın kalemi akıcı, bir oturuşta yüz sayfa falan okuyorsunuz. Benim biraz elimde süründü, çok fazla okuyamadım yoksa bu kadar sayfa olmasına rağmen benim hızıma göre üç gün verebilirdim. :/
Son bölümde bütün ailenin bir arada olması, gelişen olaylar(burası spoiler olur diye geçiyorum :D) vs. derken bence güzel bir sondu.
Tavsiye olarak size kalmış, çünkü alın desem beğenmezseniz üzülürüm. Elinize geçerse ilk kitabı okuyun, severseniz devam edin derim^^



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"Sen her zaman benden daha iyisini hak ettin."
"Hayır. Ben, senin bana iyi davranmanı hak ettim."


*****


Ben onu ne kadar seversem seveyim, en başta o kendini sevmediği sürece benim sevgim asla yeterli olmayacaktı.
Bundan kesinlikle emindim.


*****


Bizi en çok incitenler daima en çok sevdiklerimizdir.


*****


"Şu kelimeyi tekrarlamayı kes."
"Neden?"
"Çünkü kelimelerin anlamları vardır ve eylemlerin onları ucuzlaştırıyor."



Callahan Kane tarafından kalbinin kırılmasının nasıl bir his olduğunu çok iyi biliyordum. Ardında ne kadar uğraşırsan uğraş doldurulamayacak bir boşluk bırakıyordu.


*****

"Senin için her şeyi yaparım."
Alt dudağı titredi.
"Biliyorum."


*****


"Hiçbir şey bizim ilişkimizle kıyaslanamaz ve hiçbir zaman da kıyaslanamayacak."


*****


"İnsanın kendine aşık olması başka birine aşık olmaktan on kat daha zormuş, özellikle de kendinde sevecek pek fazla yön bulamıyorsa."





Yeni yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^