Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2024 Salı

Miras Oyunları//Jennifer Lynn Barnes Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız? Nasıl gidiyor Ramazan?(Yorumu yazarken Ramazan ayındaydık :D )
 Benim çok şükür kolay gidiyor, okumalarla, iftar-sahur hazırlıklarıyla geçip gidiyor ve on beş gün bitti bile.
Normalde Ramazanlarda kitap okuyamıyorum, aslında daha çok vaktim oluyor ama neden okumadığımı bilemiyorum. Büyük ihtimal yine telefonu elimden bırakamıyordum sdfghjkl
Bundan 7-8 sene önce bir ayda bir kitap okuduğumu biliyorum.
Bu sefer iki kitap, bir webtoon bitirdim. Tabii sıfırdan başladığım kitaplar değildi, hepsini Ramazandan önce başladım, Ramazan içinde bitirdim.
Bu kitaba Ramazandan önce başlamıştım, aslında uzun zamandır aklımdaydı ama biraz akıcı olsun, merak ettiğim mevzular olsun dedim ve okumaya başladım.
Seriyi okuyup sevmeyen görmedim, herkes bayılıyor.
Peki ben beğendim mi?
Cevabı devamında. :)


Hem çalışıp hem okuyan Avery Grambs, kendine iyi bir gelecek kurmak istiyordu ve bunun için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Liseyi bitirecek, üniversitede istediği bölümü okuyacak ve mezun olacağı güne kadar hayatta kalmayı başaracaktı. Ancak ünlü milyarder Tobias Hawthorne, ölümünün ardından ona neredeyse tüm servetini bıraktığında hayatı hiç beklenmedik bir şekilde değişti. Avery bir anda dünyanın en zengin gençlerinden biri ve en şanslı insanı olmuştu. Tüm gözler artık onun üzerindeydi. Peki ama hiç tanımadığı bir adam ona neden böyle bir miras bırakmıştı? Mirası alması için ise tek bir şart vardı: Avery bir yıl boyunca muhteşem Hawthorne Malikânesi’nde yaşamak zorundaydı. Bu dillere destan malikânenin her yeri özel mesajlarla, kodlarla, şifrelerle ve karanlık aile sırlarıyla doluydu. Avery için en büyük sürpriz ise mirasın hiç tanımadıkları biri tarafından ellerinden alınmasına öfkelenen Hawthorne'un torunlarıydı. Onlar sınırsız olanaklarla büyümüş, son derece zeki, çekici ve sıradışı çocuklardı. Bu tehlikelerle dolu görkemli dünyaya adım atan Avery’nin çözmesi gereken gizemler vardı. Tabii hayatta kalmayı başarabilirse!

Avery okulunu başarıyla bitirip, üniversiteye geçmenin derdindedir ama bunlara kavuşması için sakin bir hayat yaşamak zorundadır. Üvey ablasıyla kaldığı evden, onun sevgilisi yüzünden çıkıp arabasında kaldığı gecenin sabahında okuluna gelen tanımadığın bir oğlanın dediklerinden sonra bir anda milyarder olmuştur.
Başta ne nedir, necidir diye araştırana kadar mirası bırakan kişinin hiç tanımadığını ve kendisine neden bıraktığını araştırmaya koyulur.
Tabii bu mirasın Avery'ye geçmesi o kadar kolay değildir. İlk olarak gizli geçitlerle dolu olan malikanede kalmak zorundadır tabii içinde mirası yabancı bir kıza gitti diye afallayan dört erkek torun, adamın kızları ve damadı vardır.
Hem onlarla uğraşıp, hem de Tobias Hawthorne'un bıraktığı ipuçlarıyla mirası neden kendine bıraktığını öğrenmek için uğraşmaya başlar.
Avery normal ergen bir kızımız. Neden mirası bıraktı diye kafa patlatırken etrafından olan saçmalıkları, geçmişte yaşananları da öğrendikçe ben buralara nereden geldim, neden geldim diyor sürekli. Haklı sdfghjkl
Kendisine kızdığım yerler oldu, tam bir ergen gibi davrandığı doğru. Kızım o kadar para kalmış sana, resmen koca koca otellerin, sadece sana çalışan hukuk büron var. O yüzden akışına bırak ve her şeye bir kulp bulma deyip okudum.
Tamam yaşadıkları kolay değil ama en basitinden kılık kıyafetine düzenleme yapacaklar yaa orada sürekli itiraz etmesi falan sinir bozucuydu ve ablasına karşı olan tutumu. Biraz daha sert olabilirdi. :/


Diğer karakterlerin hangisinden bahsetsem spoiler olacak, o yüzden bu yorumda torunlardan, annelerden, düşmanlardan bahsetmeyeceğim.
O yüzden kısa yorum olabilir. :(

Bir kere Avery'ye kalan mirası okurken ağzım açık kaldı, her ne kadar kitapta olsa, hayal ürünü de olsa vay be dedim. Bu zenginliği iyi yaşasa iyi olur Avery, yani sadece kelimelerde kalmasın sdfghjkl
Sonrasında gizemler ve verilen ipuçlarının bu kadar kolay olması garibime gitti. Konuda torunlardan bahsedince ben çok farklı şeyler bekledim ama olmadı, tam tersi oldu. Daha sert şeyler yazabilirdi yazar. Zaten gerilim yazarı kendisi, onun için daha farklı şeyler bekledim.
Bunun dışında ortaya çıkanlar çok kolay olmadı mı ya? Ne bileyim şak diye orada, şak diye burada buldu durdu. Biraz heyecan beklerdim.
Bölümlerin kısa olması çabuk bitmesine olağan sağladı ama ben Ramazan'da okuduğum için azıcık elimde sürünmüş olabilir. O yüzden zamanında okumadım diyorum.
Ve en önemlisi neden kitaptan buram buram bir zenginlik kokusu alamadık yaaa. Ya da kızımızın ruhu o kadar fakir ki normal anlattı geçti sdfghjklş
Devam kitaplarda olsa seviniriz. En sonda bir oyun odası mevzusu geçiyor, çok tatmin olmadım. :/
Diğer okuduğum milyarder kitaplarındaki karakterler çatır çatır para harcıyordu ya sdfghjkl


Kitapta şüphelendiğim çok kişi oldu ama biri vardı ki şu an yanımda olsa gözü kapalı inanırdım.
Kim olduğunu anlamamış olabilirsiniz, o yüzden ipucu veriyorum(kitabımızda öyle ya) torunlar değil. Bunu bilin yeter. :D
Sonlara doğru azıcık heyecan falan oldu, onlar güzeldi. Ortaya çıkan sırlar beni şaşırttı mı? Hayır. O yüzden azıcık hayal kırıklığı yaşadım.
Sonda bir isim çıkıyor, kim olduğuna azıcık şaşırdım ya da şaşırmadım bilemiyorum. Nedeni zaten tahmin ediyordum ama o kişi mi? Belki adını koymamıştım ama o kişide bir şeyler vardı diye düşünüyordum ve oldu da.
Şu an iki şeyi merak ediyorum, esas erkek karakterimiz ve neden miras Avery'ye kaldı?
O yüzden tam olarak beklentimi karşılamamış olsa da devam etmeyi, ikinci kitabı okumayı düşünüyorum.
Bence bu kurgu bu şansı hak ediyor. :)

Yazarın kalemi akıcı, konu seçimi azıcık garip ve azıcık heyecansız olsa da sevgim gibi gibi.
Umarım devam kitaplarında daha çok geliştirmiştir kendisini. :)
Tavsiye etmem için devam kitaplarını okumak istiyorum, o yüzden tavsiye kısmını es geçiyorum.
Bu kitapta da ne kadar çok şeyi es geçtim yaaa :D
Son olarak, bir karakterin sürekli resmi konuşmasına bayıldımmm ama Avery'nin hiç sorgulamamasını garipsedim asdfghjklş
Okuyanlar anladı, bence o olsun. Ayyy yok ya diğeri olsun.
Amaaaan, kafam karıştı. Ben ikisini de tutuyorum asdfghjklş
Hangisi olursa memnun olurum :D




Kitaba Puanım 5/3-5^^



Alıntılar^^


"Bazen dışarıdan çok farklı görünen şeyler aslında içlerinde tamamen aynıdır,"


*****

"Her şey bir oyundur, Avery Grambd. Bu hayatta karar vereceğimiz tek şey, kazanmak için oynayıp oynamayacağımız."


*****

"Sana bir servet bıraktı Avery ve bize bıraktığı tek şey de sensin."


*****

Hayatlarını alaşağı eden ben değildim. Fakat ben buradaydım, Tobias Hawthorne değildi.


*****

"Neden bir hikaye anlatmak zorundayım?" diye sordum.
"Çünkü eğer sen hikayeyi anlatmazsan başka birisi senin yerine anlatır."






Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^



12 Ocak 2023 Perşembe

Bir Kış Rüyası//Debbie Macomber Blogları Canlandırma Projesi Aralık Ayı^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Nasıl gidiyor yeni yıl?
Beni sorarsanız 2022'den şu anlık bir fark göremiyorum. :D Sadece kitap hedeflerimden ikisi tamam. Üçüncü kitabımı okuyorum, geriye 47 kitap kaldı, okuruz inşallah^^
Bu kitabımız ise BCP'nin Aralık ayı kitabıydı. Aralık ayının teması noel'di. Ben biraz geç kaldım, yoksa Ocak ayına girmeden yayımlayabilirdim. :/ Aklımdan çıktı desem yeridir. :D
Kitabımız tam bir noel kitabı. Bu tarz filmleri, kitapları seviyorum. Daha çok filmlerini izliyorum, kitap çok fazla yok, olanlarda çok pahalı. Mesela bu kitaba 24₺ gibi bir fiyata almışız geçen Mayıs ayında, şu an 66₺. Yani o zaman 24₺ bile çok fazla gelmişti bana çünkü kitap sadece 173 sayfa. Az, çok az ama pahalı. :/


Yüksek lisans öğrencisi Ashley Davison, Noel tatilini Seattle’da tek başına yaşayan annesiyle birlikte geçirmeyi iple çeker. Eski ordu istihbarat subayı olan Dashiell Sutherland’in de Seattle’da
bir iş görüşmesi vardır ve 23 Aralık’ta orada olmak zorundadır. San Francisco’dan Seattle’a olan uçak biletleri tükenince ikisi de ne yapacaklarını bilemeden havaalanında sıkışıp kalır. Son çare
bir araba kiralamaktır ve kiralık tek bir araba kalmıştır. Ashley ve Dashiell kalan tek arabayı birlikte kiralamaya karar verir ama ikisi de onları bekleyen zorlu yolculuktan habersizdir.
Bu iki yabancı önce sessizce yola çıksa da saatler ilerledikçe birbirlerine karşı koyamayıp aralarındaki buzları eritirler. Tatlı sert sohbetleri koyulaştıkça sadece ortak yönlerini keşfetmekle
kalmazlar, aynı zamanda birbirlerine karşı koyamadıklarını da fark ederler. Yolculuk sırasında gerçekleşen beklenmedik olaylar, Seattle’a varışlarını geciktirse de gafil avlandıkları bu duygu, aralarındaki bağı daha da güçlendirecektir. Yağan ilk karın bu iki hassas kalbe muhteşem bir hediyesi vardır...

Diğer yorumlarım gibi bir yorum yapmayı düşünmüyorum, kısa kitaba kısa yorum. :D
Karakterleri sevdim ama kitabın kısa olmasından dolayı her şey çok çabuk oluyor, o yüzden karakterlere de odaklanamıyoruz haliyle.
Ashley iş yerinde sorun çıkınca son dakika annesinin yanına gitmek ister ama uçakta yer bulamayınca ve görevli sorun çıkarınca araba kiralamak zorunda kalır. Orada da sorun çıkınca onunla beraber Seattle'ye gitmek isteyen Dashiell'la anlaşır ve yola koyulurlar. Dash ise iş için Seattle'ye gitmek zorundadır yoksa yeni iş mülakatını kaçıracaktır. Arabayı ortaklaşa kullanan Dash ve Ashley beraber seyahat ederken başlarına gelmeyen kalmaz, bir de onları takip edenler vardır.
İki karakteri de sevdim, klasik başta birbirlerinden nefret eden sonrasında aralarında aşk filizlenen konulardan. Ani aşklar çok mantıklı gelmese de burada sırıtmadı, dediğim gibi kısa olduğu için normal yani.
Kitaptan çok bir beklentim yoktu ama şöyle bol karlı bir kitap olabilirdi, çok seviyorum bol kar temalı kitapları. 


 Her zaman derim klişeleri severim güzel yazıldıktan sonra, bunu da çok heyecanlı okumaya başladım ama bir yerden sonra işlerin saçma bir hal alması, böyle devam etmesi beni benden aldı. İnanın okurken aşırı sinirlendim. 
Şimdi olay şöyle, kızı başka biriyle karıştırıyorlar ve kızın peşine düşüyorlar. Sonrası o kadar saçma ki çıldırdım desem yeridir. Yani kitap zaten kısacık, bir de böyle saçma karakterin olduğu olayları okumak aşırı mantıksız geldi. Doğru düzgün bu tarz bir klişe kitap okusaydım buna bin basardı cidden.
Şu an detaya giremiyorum ne yazık ki.
Debbie'den okuduğum son üç kitaptan hiç memnun kalmadım, bu da bunlara dahil. Belki film olsaydı eğlenerek izlerdim ama kitap olunca ve o saçmalıklardan sonra sevemedim.
Sadece çiftin uyumu ve bir köpek mevzusu var o çok güzeldi. Geri kalan kovalamacalar, mantıksızlıklar falan cidden kötüydü. Bakın sevmem ama bir kitaba kolay kolay kötü demem. Bu kitap kötüydü. :D


O kadar parayı bu kitaba vermeyin, okumakta gereksiz bence. Bundan sonra Debbie'nin kitaplarından okumak istersem yorumlara bakıp, çok çok iyi olanları okumayı düşünüyorum. Dediğim gibi kitaplarını hiç sevemedim, konu seçimleri güzel ama ne bileyim gidişat hiç iyi değildi. Bir Yumak Mutluluk serisi çok güzeldi ama.
Kitabı ne yazık ki önermiyorum, İkizim okumak isterse okusun, yoksa satmayı düşünüyorum. Bunlara rağmen kapak cidden çok güzel yaaa. <3


BCP'de bir yılı daha geride bıraktık, yeni yılda da çok güzel temalarımız var. Bir kaç güne yazısını yayımlayacağım inşallah, eğer diğer BCP yazılarımı okumak isterseniz Buraya! tıklayın^^





Kitaba Puanım 5/2^^



Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^





27 Aralık 2022 Salı

Küçük Kadınlar//Louisa May Alcott Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yine ve yeniden kitap yorumumla geldim. Bu sefer ki kitabım klasiklerden. Küçük Kadınlar'ı bilmeyen yokturdur diye tahmine diyorum. Tabii aklınıza seneler önce bizim televizyonlarda gözterilen dizi gelmesin asdfghjk Şahsen o zamanlar ismini kitaptan aldığını falan bilmiyoruz. Neyse :D
İlk başladığımda kalın olmasından korktum, sonuçta klasik ve kim bilir ne zamana bitiririm diyorum ama o kadar akıcı ve güzeldi ki bu zamana kadar neden okumadım diye hayıflandım.


1868’de yayımlanan ölümsüz yapıtı Küçük Kadınlar’ın kuşaklar boyu her yaştan okuru büyülemesinde, aile hayatını idealleştirmesinin ve her çağda geçerliliğini koruyan evrensel temaları kucaklamasının rolü vardır kuşkusuz. Sevgi, dayanışma, ölüm, savaş ve barış, insanın kendi idealleriyle ailesine ve topluma karşı sorumluluğu arasındaki çatışma romanın başlıca temalarını oluşturur.
Erkek çocuğu gibi davranan yazar adayı Jo, güzel kıyafetlerin ve zenginliğin özlemini duyan Meg, narin ve kırılgan Beth, şımarık ve romantik Amy’den oluşan March kardeşler, Amerikan İç Savaşı sırasında New England’da ayakta kalmaya çalışırlar. Babaları savaştayken yoksullukla mücadele eden kızlar, kişilik olarak birbirlerinden farklı olsalar da ortak amaçları dini öğütlerin yol göstericiliğinde iyi birer insan olmaktır. Roman, kadınların dönemin katı toplumsal cinsiyet normlarının kendilerine dayattığı geleneksel rolleri benimsemek yerine hayata dair seçimlerini bizzat yapabileceklerini göstermiştir.


Karakterleri tek tek anlatırsam çok uzun olur yorum, o yüzden büyükten küçüğe doğru kısa kısa bahsedip geçeceğim.
En büyüklerimiz Meg, diğer kardeşleri gibi uçarı biri ama zamanla ailesinin sorumluğu nedeniyle artık büyümek durumunda kalır. Meg çok ağır başlı biriydi ama küçükle küçük oluyordu. Onun dışında annesinin yerine geçmesi, onun gibi davranması çok hoşuma gitti. Bir ailenin çocuklarına mürebbiye olarak çalışıp eve yardım ediyor.

Jo Meg'in bir küçüğü. Babası savaşa katıldığı için çok üzgündür ve onunla gitmek için her şeyini verecektir ama ailesi izin vermez ve kızları askere almazlar.
Jo en sevdiğim karakterlerden biri oldu, o cıvır cıvır halleri iç açıcıydı resmen. Bir evin duygusalı, ağır başlısı olur, bir de neşelisi, çılgını. İşte Jo'da neşeli olandı. Bakalım ikinci kitapta neler olacak. Bu arada ikinci kitapta neler olacak çok merak ediyorum.
Jo ise varlıklı olan büyük halalarının yanına gidip kitap okuyor, ona bakarak eve yardım ediyor.


Beth, sondan ikinci çocuk. Evin duygusalı diyebiliriz ve çok iyi piyano çalıyor. Diğer ablaları gibi çalışmıyor ama eve yardım ediyor. Tam bir ev kuşu diyebiliriz. Bebekleri ve kedileri olan Beth her fırsatta onlara bakar.
Beth'in sessiz sakin oluşu diğer kardeşleri gibi sevdirdi kendini. 

Son olarak Amy, evin en küçüğü ve tek okula giden kişi. Bir de çizimler uğraşan tek kişidir. Küçük yaşına rağmen birazcık bencillik yapsa da yine de ailesi için her şeyi yapmak ister ve kötü olaylardan da ders almakta çok iyi.
Amy'yi sevdim ve o yaşta bu kadar aklı başında olması çok hoşuma gitti. Ablalarına, annesine destek olmasını çok hoşuma gitti.

Annelerinin kızları için yaptıkları çok güzeldi, sırf yaptıkları şeylerden ders alsın diye oyunlar oynaması çok iyiydi. Bunun dışında ne kadar yumuşatarak anlatsa da bir kadının dört kızla tek başına kalması ve hepsini iyi yetiştirme çabası okunulacak türdendi. Yani sırf bu yüzden bile okumanızı isterim, verilen mesaj o kadar güzeldi ki.

Bir de yan komşularımız var çok sert dede ve yalnız torun. Başta çok soğuk dursalar da kızların neşeli ve her sorunda bile olumlu bakmaları dede ve torunu yumuşatır. Zamanla çok iyi komşu olurlar. Bu komşu mevzusuna bayıldım. Jo ve Laurie'nin kanka olmaları, Laurie'nin kızlarla anlaşması kitapta eğlenceli yanlarından biriydi. 


Genel olarak gerçekten çok sevdim, klasik olmasına rağmen akıcı olması beni şaşırttı ve hoşuma gitti. Her bölümde farklı hikayeleri anlattılar, farklı olayları ve hepsi de kardeşler arasında gitti geldi. Eskiden zengin olmaları ama savaş çıktıktan sonra durumlarının kötüye gitmesi karakterler gibi beni de üzdü. Meg hatırlıyor mesela varlıklı zamanlarını ve sürekli hatırlıyor ama yine de çoğu zaman haline şükrediyor.
Kitabın filmi var, aslında ben filmi izlemek için kitabı okumak istemiştim ama kitabın devamı da var. Bu yüzden filmi izlemek başka bahara kaldı, şimdi ikinci kitabı okuyup öyle izlemeyi düşünüyorum. Büyük ihtimal büyük spoiler yiyeceğim. 
Ben kitabı sevdim, gerçekten sevdim. Verdiği mesajı alabilirsek on numara kitap. Son kısımda Jo'nun yaptıklarına çok güldüm, bakalım devam kitabında Jo'yu neler bekliyor. Umarım olmasını istediğim şey olur ve instagramda gördüğüm videodaki gibi saçma sapan şeyler olmaz. Bilirsiniz hiçbir zaman uyarlamalar birebir olmuyor ve saçma sapan şeyler ekliyorlar sürekli. -_-
Okumanızı isterim, ağır diye korkmayın gerçekten çok akıcı. Bir oturuşta yüz sayfa okudum diyebilirim. :)



Klasiklere puan vermiyorum ama bu kitap 5 üstünden 5'i hak ediyor^^


Alıntılar^^

"Mutsuz hissettiğiniz zamanlarda sahip olduklarınızı düşünüp şükredin"


*****

...sevgi korkuyu kovar ve minnettarlık da gururu yenebilir.


*****

Fakat heyhat! Düşüş, her daim kibri peşinden gelir...


*****

'kendi sinendeki düşman'a dikkat et, yaşamını mahvetmese bile seni üzebilir.


*****

...birilerinin size inanması güzel bir şeydir ve bir dostun övgüsü gazetelerdeki düzinelerce övgüden daha değerlidir.


*****

Margaret, paranın satın alabileceği şeylerden çok daha değerli bir zenginliği olduğunu hissetti; sevgi, korunma, huzur ve sağlık yaşamın gerçek lütuflarıydı.





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^

30 Haziran 2022 Perşembe

Normalin Ötesinde//Becky Wallace Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Kapağı ve konusuyla ilgi çekici olan Normalin Ötesi kitabını sonunda okudum, ilk ikiz okuyup sevmişti, ben de ondan heveslenip en kısa zamanda okumak istedim. Çerezlik kitaplar kategorisinde olabilir. İlk başladığım zaman hızlı okuyup bitiririm diye düşünmüştüm ama nedense biraz ağır gitti kitap. Konu olarak güzeldi ama eksik bir kaç şey vardı, o eksikliği hala çözemedim. Yani çift güzeldi tamam, konunun da gideri vardı ama işte bir şey eksikti işte. :D


Biri ayaklı bir facia. Diğeri tam bir gönül hırsızı.
Bu durumda nasıl bir terslik çıkabilir ki?
Maddie McPherson, hem Illinois eyaletinde yaşadığı Normal şehrinden hem de “normal” kardeş olmaktan çok sıkılmıştır.
Bir sportif pazarlama şirketinde staj yapma imkânını bulduğunda, nihayet dahi ağabeyinin gölgesinden kurtulma imkânını yakalar.
Ayrıca bu şirketin kendisi için yazacağı bir referans mektubu da onun hayallerindeki üniversiteye yerleşmesini sağlayacaktır.
Ancak şirket ona, genç ve medyatik futbol yıldızı Gabriel Fortunato’nun imajını düzeltme görevi verdiğinde her şey bir anda değişir. Maddie onu tanıdıkça aslında genç yıldızın düşünceli, çok yönlü ve fazlasıyla sadık bir yapısı olduğunu keşfeder.
Şirketin işi konusunda ona yaptığı baskı, duygularını riske atmasına değecek midir?


Konusunda karakterler hakkında az çok bahsetmiş, ben genel olarak bana ne hissettirdi onu yazacağım. Maddie tatlı bir karakterdi ama konuya baktığınızda ailesiyle sıkıntılı bir genç kız sanırsınız ama öyle değil. Sadece abisi ondan daha zeki ve anne, babası kızlarının normal düzeyde bir insan olarak gördüğü için abisine davrandıkları gibi davranmıyorlar, o da bundan rahatsız olduğu için teyzenin yardımıyla staja başlar. Dediğim gibi konudaki gibi olay o kadar abartılacak gibi değildi, dedim herhalde sürekli bir dışlanma var ama seviyorlar ailesi Maddie'yi. Bu güzeldi, sadece konuya göre tam tersi çıktı.


Gabriel İtalyanlı ünlü bir futbolcudur. Gelin görün ki yaşadığı sıkıntılarla ilgilenende Maddie'nin şirketidir ve gelin görün ki bu arkadaşla da Maddie ilgilenecek. İlk tanışmaları aşırı utanç verici ama aksi olarak çokta tatlıydı. Gabriel'i severdim ama daha fazla okumuş olsaydım. Oğlan başrol karakteriydi ama gelin görün ki çok az okuyabildim. Bence kitaptaki eksikte bu olabilir. Ortaya çıktığı anlarda Maddie ile olan iletişimleri, bakışmaları aşırı tatlıydı. Yaptıklarının sebepleri illa ki vardı ama doğru düzgün bir sonuca bağlanmadı. Yani bu kadar olaylı birinin sadece haklı çıkması şu gece kulübünden çıkma olayı mıydı yani? Eksikler aşırı fazlaydı ama çiftimiz yan yana gelince çok tatlı oluyorlardı, bunları daha çok okumak isterdim.
Bir de piyano sahnesi vardı, orası beni benden aldı... <3



Diğer karakterlerden teyzeyi bir sevdim, bir sevemedim karışıktı yani. Maddie'nin bir arkadaşı oluyor şirkette, hemen samimi olmaları beni kuşkulandırdı okurken ne yalan. Nasıl biri çıktı, okumak isterseniz öyle öğrenebilirsiniz. :)
Genel olarak sevdim ama dediğim gibi kitaptaki eksik şeyler çok fazlaydı. Bitirdiğimde evet güzeldi, beğendim ama bir eksiklik var bu kitapta dedim. Sonu beni tatmin etti, olması gereken gibi bittiğini düşünüyorum. Yazarın kalemi de güzel, akıcı, keyif alıyorsunuz okurken. Tek üzüldüğüm dediğim gibi çiftimizi az okumak oldu, hani dizi-film izleyince çiftin kimyasına hayran kalırsınız ya ben de kitapta bu çiftin kimyasına hayran kaldım. Devamı olur mu, belki. Eğer yazarın öyle bir niyeti varsa çiftimizi daha fazla göstersin lütfen^^




Kitaba Puanım 5/3,5^^





Başka yazılarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^










19 Mayıs 2022 Perşembe

Sonsuz İhtimaller Denizi//Tahereh Mafi Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yarın Ramazan, şu an bu yorumu yazıyorum ama ne zaman yayımlarım Allah bilir. :D Sonsuz İhtimaller Denizi yazarın okuduğum ikinci kitabı, ilki Ötediyar'dı. O distopyaydı, bu hayatın içinden bir kitaptı. Yeni bir kitaptı, okuyanlar çok sevmişti. Yazar Müslüman bir kızın başından geçtiği olayları konu almış. Sevdiğim ve yazması iyi olmuş dediğim çok yer vardı ama onaylamadığım yerlerde oldu. İlk olarak yorumumu onları dahil etmeden yazacağım, en son ki kısımda buna değinirim. :)



İran asıllı Shirin, yıllardır yaşadığı Amerika’ya kendini asla ait hissedememişti. İnsanlar bakışları, fısıldaşmaları ve aşağılamalarıyla buna bir türlü müsaade etmiyordu. Fakat 11 Eylül’den sonra her şey boyut değiştirmiş, fiziksel saldırıların da başlamasıyla tehlikeli bir hâl almıştı.
Her şeye rağmen kimliğine, başörtüsüne ve özgürlüğüne sıkıca tutunan Shirin çözümü, çevresine aşılmaz duvarlar örmekte ve onu kırabilecek kimseyi yanına yaklaştırmamakta bulmuştu. Böyle bir yalnızlık içindeki tek mutluluğu, abisi ve onun arkadaşlarıyla break dans yapmaktı.
Fakat sonra Ocean James’le tanıştı. İlk kez onu gerçekten tanımak isteyen biriyle karşılaşıyordu ve bu onu dehşete düşürmüştü. Nihayetinde farklı dünyaların insanlarıydılar ve gardını indirmek beraberinde incinmeyi getirebilirdi  ya da sonsuz başka olasılığı.

Shirin ve ailesi sürekli eyalet değiştiren bir ailedir. Öncesinde ırkçılıktan sürekli sıkıntılar yaşan Shirin bir de 11 Eylül yaşanıp, olayı üstlenenler kendisini direkt (İslam geçtiği için yazmıyorum, kusursuz olan İslam, Müslümanlar değil!) ilgilendirince daha çok ırkçılığı maruz kalır. O yüzden kendini herkese kapatır ve okulda görünmez olur, buna rağmen çok fazla hakaret yer.
Bir gün biyoloji dersindeki partneri onunla konuşmaya başlayınca şaşırır, günler geçince istemeden de olsa adının Ocean olduğunu öğrendiği kişiyle konuşmaya başlar. Okulda sıkıntılar devam etmesine rağmen abisi ve onun arkadaşıyla break dans eğitimi alır, onlarla gösteriye kadar hazırlanır. Ocean ile işler başka bir şekilde devam edince okulda her şey karışır ve Shirin daha çok göze batmaya başlar.
Shirin karakterini çok iyi anlıyorum, ülkemizde çok şükür ne olursa olsun, istisnalar hariç ırkçılık yok ya da ben görmüyorum, bilmiyorum. Ama yabancı ülkelerde adamlar kendi ırkında olanlara da düzgün davranmıyorken nerede kaldı başka ırktaki insanlara güzel davransınlar. Burada da başı kapalı diye Shirin'e zorbalık yapıyorlar, sonrasında aslında olay baş kapama değil, sonradan onunla ilgilide yazar bazı şeyler de yazmış. 
Shirin'i sevdim, güçlü bir karakterdi ama sürekli anı yaşaması sıkıntılıydı bence. Sürekli bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor, bu sıkıntıydı bence. Biraz kafasını kaldırıp karşılık verseydi işler başka olabilirdi belki. En azından kendini savunsaydı keşke. Onun dışında break dansa önem vermesi, kendini geliştirmesi güzeldi. 


Ocean, hakkında yazacak çok şey var ama yazarsam büyüsü kaçar o yüzden fazla bir şey yazmayacağım, sadece çok sevdim kendisini. En sonda yaptıkları kabul edilir cinsten değildi ne yazık ki ama ufacık hak vermeden de edemiyor insan. :D Ocean'ın neyle uğraştığını öğrendiğimde şok oldum, aynı Shiri gibi. Peki hoş muydu, evet. :D

Abisi, onun arkadaşları çok iyiydi. Abisiyle anlaşması, onun sıkıntılarına yardım etmesini çok sevdim. Arkadaşlarının desteği ise beklenmeyecek bir şeydi. Ailesinin umursuz oluşu biraz değişikti, seviyorlar ama ilgisizlikleri de Shiri ve abisinin de işine geldi haliyle. Bu kadar abartılmalı mıydı bilemiyorum.
Genel bir yorum yazarsam 2001 yılı zamanlarını anlatıyor olsa da o zamandan bu zamana değişen bir şey yok sadece şu an yapılan zorbalıklar videolara alınıyor da gereken ceza ya da linçler yapılıyor. Yine de yabancı ülkede Müslüman olmak, başka bir milletten olmak her zaman zor. Bir gün değişir mi? Sanmam, insan bu her kötülük içinde var, ırkçılık sadece biri. Peki kitap bir şeyleri değiştirir mi, değişmek isteyen herkesi değiştirir bence, yeter ki anlayarak ve isteyerek okusunlar.


Şimdide rahatsız olduğum bir kaç şeyden bahsedip bitireyim. Shiri türbanlı bir genç kız, o yüzden sürekli ona ve türbanına laf ediyorlar. Türbanı neden taktığını, aslında takmasa bunları yaşamaz diye soran çok ama verdiği cevap hem güzeldi hem de bir garip. Zamane baş yapmaları hiçbir şekilde İslama uygun değil, saçın bir teli daha gözükmemesi gerekirken kız kardeşlerimizin, ablalarımızın ucundan göstermesi hoş değil, bana göre türbana bir hakaret. Shiri'de öyle yapıyor tabii. İran veya farklı yörelerde farklı baş kapama söz konusu, buna bir şey demiyorum o yüzden ama bana her türlü ters. Neyse, içimi döktüm burada. :D

Diğer bir konuda İslam hassas bir konu, İslam'ı temsil etmeye çalışansa Müslümanlar. Yazar bu kitabı yazarken buna dikkat etseydi ne güzel olurdu. Onaylamadığım şeyler oldu. Şimdi diyeceksiniz Esra sanki gerçekte yok mu? Var ve rahatsız edici ama bunu okuduğunuzu düşüncenize. Şahsen Müslüman bir insanı tanımayan biri demek ki böyleler demesine çok açık bir kitap. Artıları olduğu kadar eksileri de vardı ne yazık ki, daha farklı bekliyordum açıkçası. Bir daha böyle bir kitap okumak istersem daha az beklentim olsa iyi olur.

Olumsuz düşüncelerimden belki siz etkilenmezsiniz. Sevdim, siz de seversiniz ama okurken rahatsız ettiği kısımlara da gözlerimi kapatamazdım. ;)  Farkındalık için okumanızı öneririm. Yazarın distopyası kadar bu da güzeldi, kalemi akıcıydı. Bir sürü post-it yapıştırdım ve hepsi çok güzel alıntılar. 



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

İnsanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu çünkü insanlar genel olarak kadınlara inanmakta güçlük çekerdi.

******

İnsanlar benim üzerimden konuşuyordu, benim adıma konuşuyordu, benim fikrimi bile sormadan beni tartışıyorlardı. Bir sohbet konusu haline gelmiştim, bir istatistik. Artık sadece bir genç, bir insan, kandan ve kemikten biri olma özgürlüğüm yoktu; hayır, ondan çok daha fazlası olmak zorundaydım.


******

Dünyanın, sorunun ben olduğumu düşünerek bana zorbalık yapmaya çalışıp durmasından nefret ediyordum.


******


Çığlık atmak istiyordum.
O benim saçım, benim yüzüm ve benim bedenim ve onunla ne yapacağım sadece beni ilgilendirir.
Elbette kimsenin umurunda değildi.


******

Başımı kaldırıp baktım. Gözleri kederliydi.
"Hey," diye fısıldadı. "Bunu yapma, tamam mı? Benden vazgeçme. Ben hiçbir yere gitmiyorum."


******

Gün içinde o sesi bastırmayı öğrenmiştim ama geceleri göğsümdeki boşluğun içinden çığlıklar atıyordu.


******

İnsanları tanıdıkça, hepimizin karanlıkta yürümeye çalışan korku içindeki bir avuç aptal olduğumuzu, birbirimize çarpıp durduğumuzu ve boş yere paniklediğimizi daha iyi anlıyordum.





Kitaba düşük puan versem de çok güzel altı çizilesi alıntılar vardı.
Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^

4 Nisan 2022 Pazartesi

İçimdeki Müzik-Sharon M. Draper//Blogları Canlandırma Projesi Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Mart ayının Blogları Canlandırma Projesi yazımı ilk defa çok erkenden yazıyorum. Tıp ve tarzı şeyler çok hoşuma gitmiyor. Ne okumayı ne de izlemeyi seviyorum, böyle sanki onları yaşıyormuşum gibi hissediyorum ve beni rahatsız ediyor. O yüzden az da olsa doğuştan rahatsızlığı olan Melody'nin hikayesini okuyup paylaşmak istedim. 
İçimdeki Müzik çocuk ve gençler için olsa da bence herkesin okuması gereken kitaplardan biri. Çoğumuz empatide sıkıntı yaşıyoruz, bu kitap empati kurmamız için birebir. Belki yüzde yüz hissedemeyiz, hatta yarısını bile ama en azından böyle doğsaydık ne olurduyu düşünmeden edemiyor insan.


Şimdiye kadar tek kelime konuşmadım. Neredeyse on bir yaşındayım.
İngiltere'nin saygın edebiyat ödüllerinden Coratta Scott King ödüllü yazar Sharon M. Draper'dan hüzün ve umut dolu soluksuz okunacak bir roman. Gerçek bir yaşam öyküsünden ilham alınarak kaleme alınmış. 11 yaşındaki Melody'nin hastalığının adı Spastik ikili kuadripleji yani beyin felci. Yürüyemiyor, konuşamıyor, tekerlekli sandalyeye mahkum. Hiçbir uzvuna komut veremeyen bu küçük kızın beyni ise mükemmel işliyor. Hikâye Melody'nin öğretmenlerine, arkadaşlarına, komşularına kısaca dış dünyaya kendini kanıtlama çabasını anlatıyor. İncelikli, naif, akıcı, komik ve ilham verici bir eser. Sesini asla unutamayacağınız bu cesur kızla tanışmaya hazır mısınız?


Melody doğuştan felçli ama sadece vücudu, beyni o kadar hızlı ve çok çalışıyor ki daha bebeklikten izlediği, duyduğu ne varsa beyninde tutuyor ama konuşamıyor ve söyleyemiyor. İlk başlarda doktorlar ve öğretmenler anlamasa da annesinin baskılarıyla Melody'nin aslında çok zeki olduğu ortaya çıkıyor. Melody'nin anne ve babası çalıştığı için yan komşuları Bayan V. ile sürekli yalnız kalır ve ailesinin yapmadığı bütün desteği Bayan V'den görür. Çünkü Bayan V Melody'yi engelli bir çocuk değil de zeki bir çocuk olarak görmektedir. Onun için elinden geleni yapan Bayan V'yi Melody çok sever, onunla büyür, ondan çok şey öğrenir.

Kitabımızın ana karakteri zaten Melody ve onun ağzından okuyoruz kitabı. Okulda, evde, komşusuyla, yeni aldıkları balıkla, evcil köpekleriyle ne yaşıyorsa anlatıyor Melody. Annesinden ve babasından gördüğü destek, Bayan V'nin yaklaşımları çok güzeldir ama okula gidip kendi yaşıtlarını gördükçe sıkıntılar yaşamaya başlar. Değişen öğretmenler yüzünden daha çok üzülüyor Melody ama her zaman kötü şeylerde olmuyor. Bunları yazmak çok isterim ama o kadar kritik yerler ki bence okuyup öyle öğrenin derim. :)

Kitabı okurken birebir hayattan sıkıntıları görüyoruz, insanların boş ve bencil bakışlarını. Kırıcı sözler, eylemler. Buradan çok muhteşem bir hikaye beklemeyin, yazarın gerçek hayatta ne yaşanmışsa anlatmış ki bence birazda yumuşatarak yazmış, bundan daha kötü şeyler olduğunu eminin. Neyse, biz Melody'ye dönelim. Kötü şeyler her zaman kötü.
Melody'nin pes etmemesi, durumuna rağmen hiçbir şeyden vazgeçmemesi ve başarıları çok güzeldi. Okurken bazı yerler vardı ki hop oturup hop kalktım. Çoğu şeyler için aferin kızım Melody, haklarından iyi geldin dedim.


Yazacak çok fazla şey var. Bu klişe gelecek ama yazamıyoruz işte. Zaten kısacık, benden hızlı okuyorsanız bir günde bitirebileceğiniz bir kitap. Kitabı kapatırken vay be dedim. Son on sayfa çok iyiydi.
Ağladın mı diye sorarsan, ehh biraz duygusala bağlamış olabilirim ama sakın haa böyle ağlak diye okumam demeyin, bence elinize fırsat geçtiği an okuyun, okutun.
Empati yönümüzü güçlendirecek, kendimizi sorgulayacağımız güzel kitaplardan. Sizlerde okuyun ama en çok gençlerimize okutun derim. Şu an yeğenime verdim, inşallah anlayarak ve severek okur(Çoktan okudu getirdi ama konuşamadık).
Kitaba puan vermeyi düşünmüyorum, verilmez çünkü...



Alıntılar^^


"Melody seçme şansın olsaydı konuşabilmeyi mi isterdin yoksa yürüyebilmeyi mi?"
Konuşmak. Tahtamda işaret ettim. Kelimenin üzerine tekrar tekrar vurdum. Konuşmak. Konuşmak. Konuşmak.


*****


Babamın ilk kelimelerimi kaydedecek olmasına inanamıyordum. Tıpkı Penny'nin ilk kelimelerini kaydeder gibi, aslında pek de öyle değildi.



Blogları Canlandırma Projesi'deki yazılarımız okumak isterseniz Tık Tık!

Nisan ayı temamız 1900'de Geçen Eserler, Nostalji ya da Siyah Beyaz Filmler.
Katılımlar her ay vardır, bekleriz^^
Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^




29 Nisan 2021 Perşembe

Her Şeye Evet//Blogları Canlandırma Projesi Film yorumu^^

Selam^^
Blogları Canlandırma Projesinin Nisan ayına geldik. Nisan ayında aile, çocuk ve dostluk üzerine yazılarımızı yayımlayacağız. Bu ay biraz tembelim, zaten çok dizi bulamıyorum, bu ay ki filmi bile şu an yazıyorum. Kitapta okumaya başladım, bakalım yetiştirebilecek miyim? 
Gelecek aylarda bizlere katılmak  ve detayları öğrenmek isterseniz Burayı! tıklayınız. :)
Gelelim filme^^
Film Netflix'in yenilerinden biriydi. Aile filmlerini izlemeyi seviyoruz, izlemediğimiz başka kaldı mı bilmiyorum ama sizin sevdiğiniz varsa yorumlarda bekliyorum^^


Çocukları olmadan önce hayatı her anlamda heyecanlı yaşayan çiftimizin çocukları olduktan sonra her şeye hayır deme huyları ortaya çıkar.  Tehlikeli, zararlı, sınırında olmayan her şeye hayır diyen ebeveynlere çocukları baş kaldırınca çok farklı bir çözümle arayı düzeltmek isterler. Yirmi dört saat çocuklar ne derse her şeye evet diyecekler, tam tersi hayır derlerse çocukların istedikleri ne olursa o olacak. Anne ve baba neye bulaştıkları ilk başta anlamasalar da zamanla keyif alırlar ama işler umdukları gibi gitmez.
İzlerken keyif aldığım filmlerden biriydi, yukarıda da dediğim gibi aile filmlerini seviyorum. Anne, babalara, hatta çocuklara bile eğlence adı altında güzel dersler veriliyor. Bu filmde öyleydi.
Jennifer Garner yine çok iyiydi, biraz yaşlanmıştı haliyle ama oynadığı role göre çok iyiydi. O savaş sahnesi beklenmedik bir şeydi, bence çocuklarda beklemiyordu. :D Edgar Ramirez'i ilk defa bu filmde gördüm, performansı hakkında bir şey diyemem ama iyiydi. Çocuklar daha da iyiydi ama, küçükleri favorim mesela. :D
Sonu beklenen bir şeydi ama güzeldi de. Çocuklarınızla güzel vakit geçirmek için ideal filmlerden biri, belki sizde Her Şeye Evet dersiniz, tabii bu filmden sonra çok hoşunuza giderse. :P





Daha 14-15 yaşından olan kızların küçük olmalarına rağmen bu kadar yetişkin gibi göstermeleri her zaman garibime gidiyor. Neden yani, neden? Hiç hoş durmuyor ne yazık ki ama yabancıların gerçekleri, bir şey diyemeyeceğim. :/ 



Burada çocuklar sınırları çok zorladılar asdfghjklşi





 
Kısaca film yorumum böyle, eğlenceli vakitler için birebir.
Şu tam kapamada izlenilecek güzel filmlerde.
BCP için geçen aylardan neler yaptığımıza burada! bakabilirsiniz^^
Okuduğunuz için teşekkürler, başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^