En Sevdiğim Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
En Sevdiğim Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2024 Pazar

İçimdeki Güneş//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Ayın, belki de yılın en iyi kitabının yorumunu yazmaya geldim!!!
Son zamanlarda, hatta son yıllarda ilk def böyle bir cümle ile başlamışımdır bilmiyorum ama hak ediyor arkadaşlar!
Yazarının her kitabını okumuş, her kitabından ne kadar geliştiğini kendi gözlerimle okumuş biri olarak bu kitap bütün listeleri yerinden oynattı resmen.
Kasaba, köy, mahalle gibi şeyleri konu alan kitapları cidden çok seviyorum. Konusunda ilk mahalle geçsin, ne bileyim köy falan desin tamam benim kitabım diyorum.
Bu kitabı çok bekledik, Betül Güçlü genelde çıkardığı kitapları aynı zamana denk getirmeye çalışıyordum ama bu sene biraz geç kaldı. Ee baskı vs derken bir miktar yine geç kalındı ama inanın beklediğimize değdi, hem de kat be kat değdi.


Planlar dâhilinde yaşayan biri, atacağı adımları çok önceden hesaplar.
Fakat hayat, bu planların en büyük düşmanıdır.
Ela Mercan, elleriyle çizdiği güvenli bir haritanın içinde yaşarken bir kalp kırıklığı bütün planlarını dağıttığında her şeyin tepetaklak olduğunu düşünür. Sorunlarından kaçmaya çalışırken küçük bir köy okuluna öğretmen olarak atanan Ela için yeni bir şehirde, yabancı insanların ve kısıtlı imkânların içinde tutunabileceği tek şey mesleğidir.
Köy öğretmenliği ona bilmediği yeni bir hayatı deneyimleme fırsatı sunarken çocuklarla kurduğu ilişkiler hayatını değiştirecek, aşka karşı ördüğü duvarlar ise beklenmedik biri tarafından yıkılacaktır.
İçimdeki Güneş soğuk bir kış gecesinde çıtırdayan alevleri, sobanın üzerinde kuruyan portakal kabuklarının kokusunu, özlenen bütün sadelikleri hatırlatan bir hikâye.


Ela yaşadığı zor günlerden sonra ailesini arkada bırakıp bilmediği bir kasabanın köyüne atanır. Gittiği ilk günde farklı ortamlar, farklı insanlarla tanışınca nereye düştüm ben derken geri dönmeyeceğini bildiği için alışmaya çalışmak zorundadır.
Sonrasında okulunu düzenlemesi, öğrencileriyle tanışması falan derken zamanla alışmaya çalışır ama geçmişi peşini bırakmaz ve zamanla mutlu olmaya çalışsa da ister istemez yaşadığı sıkıntılar sürekli önüne çıkar. Zamanla öğrencilerine, köye ve çevresine alıştıkça kalbi iyileşmeye başlar ama tamamen iyileşecek mi onu zamanla öğrenecektir.
Ela'ya baştan ısınamadım açıkçası, ona yardım etmeye çalışanlara karşı tavrı biraz garibime gitti. Tabii yaşadıklarını ve yaşadığı yeri düşününce normal ama ne yapayım öyle bir his aldım ama zamanla onlara alışması, onlar gibi olması çok güzeldi.
Kalbinin iyileştiğini okumak, onlar gibi olmaya başlaması çok güzeldi. Tabii alışamadığı şeylerde vardı, mesela soğuk. :D O kısımları okurken diğer karakterlerin biz alışığız demesi çok tanıdık geldi.
Başlarda öyle düşünsem de alışmaya başladıktan sonra ki düşünceleri ve davranışlarını okuyunca çok sevdiğim bir karakter oldu.
Öğrencilerine davranışı, onları düşünmesi ve en önemlisi Ayşegül'e olan yakınlığı. Çok kalbe dokunan ve içimizi yumuş yumuş yapan bir karakterdi.
Soba yakma sıkıntısı yaşıyor sürekli, Ela kız gel ben sana öğretirim, gerçi öğrencilerin öğretmiştir ama olsun sdfghjkl


Tabii kitabımızda bir de erkek karakterimiz var.
Çınar. <3
Çınar'ın asaleti diğer karakterleri alır duvara çarpar çarpar atar diyorum arkadaşlar.
Çünkü bambaşka biriydi, bir de onun kısımları okuduk ki vay beee dedim vaaaay.
Bence Çınar'ı siz kitapta tanıyın yaa. Bana sürpriz oldu size de olsun. :D
Ama Çınar'ı kısımları gelince, onun yaptıklarını okuyunca hayatta ki bütün erkeklerden umudumuz kaybettik be sdfghjklşi Sorumluluğu alır mısın Betül Güçlü?? :D
Tabii yazarımız bize son kısımda bir sürpriz yapıyor.
O kısım var ya, o kısım... Hatta o paragraf bence kitaptaki en en en iyi yerdi. <3
    Neyse ben yazdıkça bir şeyler klavyemden çıkacak, o yüzden geçiyorum.
Ama spoiler yazacağım inşallah, orada döktürürüm asdfghjk
Çınar için yazacağım tek şey kitaba uygun başka bir karakter olmazmış.
Tamam ben de çok farklı bir karakter düşünmemiştim ama böylesine hem şaşırdım, hem de çooook sevdim <3


Ela'nın zamanla arkadaşlarının olması, ev sahiplerinin sahip çıkması, köydekilerin yardım etmesi ve muhtarla, eşi. Bir de yardım ettikleri insanlar...
Hangisini yazsam bilemedim, sonuçta hepsi yazılmayı hake diyor ama en çok kalbime dokunan Kevser teyze ve kardeşi, Ayşegül, sonradan gittikleri bir aile vardı onlar. Kısacası kime yardım ettilerse onların hepsi kalbime dokundu yaa. Bu kadar ince düşünülmüş, bu kadar yüreklere dokunan bir kitaptı.
O kadar nahif ki okurken her şeyi unutacak kıvama geliyorsun. Hemen okunuyor zaten, bunun dışında 
zaten o köy halkı, arkadaşlık, dostluk, yardımlaşma, çocukların şen kahkahası(gülmeyin, okurken kulağınızla duyuyorsunuz :D) hepsi birbirinden güzel ve özeldi.
Arkadaşlar, arkadaşlaaaaar beni zorlamayın ve HEMEN GİDİN ALIP, OKUYUN!!! :D

Köy halkına özellikle değinmek istiyorum. Bakın ben doğma, büyüme köyde yaşıyorum. kışları şehirde yaşardık ama hayatımın çoğu köyde geçti ama ben böyle köy görmedim, duymadım, bilmiyorum ama okudum. Evet bizdendi kitap, evet hayatın ta içindendi ama böyle tatlış, yardım sever, yabancıları bile ailelerinden gören köy halkıyla tanışmadım. İlla ki vardı, sadece benim köy yanlış yerdedir belki ama sürekli bir araya toplanmaları, yabancılık göstermeden orası onun evi, burasının onu evi demeden hep beraber olup davet etmeleri, yardım etmeleri o kadar güzeldi ki. Tabii bir de baskı mevzusu var sdfghjk O kısımlar en eğlendiğim yerlerdi.
İşte bakın yine bizim köy halkıyla alakası yok, Çınar gibi biri gelse bizimle yakıştıran kimse olmaz. Nerede o çöpçatan teyzeler sdfghjkl


-Spoiler Başlangıcı-

Ela'nın yaşadığı şeyleri az çok tahmin ettim, zaten kız kardeş mevzusunu anlatınca dedim tamam kazık yemiş kardeşinden. Çoğu kitapta okuyoruz aslında eniştesine yanaşan baldız, bu kitapta da vardı ama illa ki böyle radikal bir karar için bu tarz bir şey olması gerekiyordu.
Yaşadıkları kolay değil ama kız kardeşini verselerdi elime.... neyseee.
Sonrasından mahalledeki, köydeki herkesin Çınar'la yakıştırması, bunların gözler önünde değil de genelde gizlice konuşmaları çok tatlıydı.
Ve Çınar... Ben dedim köy halkından biri olurdu ama kendisi doktor, köyün ve merkezdeki sağlık ocağının doktoru.
Çocuklar çok seviyor, insanlar çok seviyor ama Çınar Ela'yı seviyor. <3 Hatta ilk görüşme vurulmasın kaç puan veriyoruz???
Okurken eridim resmen yav <3
Böyle gözlerimden kalpler çıktı, hiç yapmadığım şey yapıp hikayemde paylaştım. Tabii spoiler olarak sdfghjkl
Kevser teyzenin olayının tatlıya bağlanması, Çınar'ın Ela'yı kıskanması, herkesin ortasından babasından yemek için istemesi.. Yaz yaz bitmiyor arkadaşlar sdfghjkl
Son bölümlere geldiğimizde Ela'ya giydirilen elbiselerden hemen dedim inşallah düğün falan yaparlar, valla öyle çıktı yaa sdfghjk
Ama Çınar'ın Ela'ya evlendik ama yine ayrılıcaz demesi.
Ve Çınar'ın başta o kadar sert gözüküp, sonradan minnoş biri çıkması. :D
Kar sahnelerine hayran kaldım, zaten bu sene doğru düzgün kar görmedik kitaptan nasibimizi aldık. :D

-Spoiler Sonu-



İşte bakın arkadaşlar ben hemen, sıcağı sıcağına yorum yazmıyorsam far görmüş tavşan gibi kala kaldım dfghjkl
Çok sevdim kitabı, çoooook ama ne yazsam bilemedim. Tıkandım kaldım iyi mi? :D
Nahif kitapları seviyorum, yavaş yavaş kalplerin iyileşmesini, yardımlaşmayı okumaya bayılıyorum.
Bu kitapta kötü karakter varsa bir ya da ikidir, o mevzuyu o kadar sevdim, o kadar memnun kaldım ki düşündükçe iyi ki yazmamış yazarımız diyorum.
Yaa kitapta pembe şemsiyeyle kızını okuldan alan baba var yaa, siz ne diyorsunuz sdfghjk
İşte öyle bir kitap kendisi, Ela'yı kabuğundan çıkaran, kalbine iyi gelen, küstüğü hayata tekrardan barışan ve dahası.
Son bölümlerden de çoook memnun kaldım ve BAYILDIMMM!!!
Yine neden, ne için söylemeyeceğim, alın OKUYUN, OKUTUN diyeceğim!!!
Her yerine post it yapıştırdığım için yine yazarımız sorumluluğu alabilir mi? :D
Bitti, post it bitti sdfghjklşi
Hem yorumu bitirmek istiyorum hem bitirmek istemiyorum, sizi daha ne kadar ikna edebilirim diye düşünüyorum. :D

Betül Güçlü'nün en sevdiğim kitabı Aşk ve Diğer İhtimaller'di ama şimdi bu kitap oldu.
Devamı olsun yaaa, tamam istediğimiz gibi bitti kitap, sonu açık bitmedi ama aynı karakterlerle, aynı köyde, okulda geçen bir kitap daha okumayalım mı?
Dur ben bunu Betül Güçlü'nün aklına sokayım dfghjklş
Ne kadar zor yazdığını takip ettiğimden biliyorum, hem o yüzden hem de bu kadar güzel yazdığı için bu kitabın yeri ayrı olacak her zaman...
Son olarak kalemine, emeğine, düşüncene sağlık Betül, daha iyisi gelene kadar (ki gelir mi sanmam, zirve bu) EN İYİSİ BU!!!
Bence bir kitabı düşündüğünüz zaman içiniz kıpır kıpır oluyorsa, kalbiniz yumuşuyorsa, okuduğunuz için kendinizi mutlu sayıyorsanız o kitap olmuştur ve unutamazsınız artık...
Bu uzuuuun son satırlardan sonra tavsiye diye başlayan bir cümle beklemeyin benden. :D




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


İnsan, iyiliği için her şeyi yapacağı biri tarafından bu kadar değersizleştirilince nasıl üzülmezdi?


*****


Biraz huzur bulmak için herkesten fersahlarca uzağa kaçmıştım ama kendimden nasıl kaçacaktım ki? Düşünmek istemediğim şeyleri nasıl geride bırakacaktım? İncinmekten nasıl kurtulacaktım?


*****


Tozu silkelerdin giderdi, pisliği yıkayıp temizlerdin ama kırdığın bir kalbin telafisi öyle kolayca mümkün olmuyordu.


*****


Geçmişimi her an cebimde taşırken yeni bir hayatın farklı olmasını nasıl bekleyebilirdim ki?


*****


Fuat beni görünce kollarını iki yana açıp, "Ela hocam!" diye bağırdı. Karşıdan koşarken en ciddi tavrımı takınıp işaret parmağımı kaldırdım. "Hayır."
Kolları anında iyi yana düşerken yüzünde mızmız bir ifade belirdi. "Bir sarılsaydım ya."
"Gel bana sarıl aslanım," dedi Çınar kolunu onun omzuna atarken. "Gel şöyle."


*****

Bunlar tanıdığım hisler değildi, böylesi değildi en azından. Bu hislerin birazına bile mecalim yokken bütün bunlar nasıl gelişti bilmiyordum. Fakat uzun zaman sonra kalbim, üzüntülerine yer bulamayacak kadar dolmuş gibiydi.
Hem de en tatlı hislerle.


*****

Çınar bana bakıyordu ve ben canımı sıkan her şeyden kurtulup tatlı bir neşenin içine gömülüyordum.




"...Sana Türk kahvesi yaparım. Gerçi pek sevmiyorsun sanırım."
"Sen yaparsan severim," deyişinde binlerce itiraf saklıydı sanki.


*****


Bu memlekette baş başa kalmayı başarabilecek gibi görünmüyorduk ama bu tatlı anların içinde de mutlu mesut yaşayabileceğimi düşünüyordum.


*****


Bütün sırça aramızı yapmaya çalışırken aslında tek engelin kendileri olduğunu farkında değillerdi anlaşılan.


*****


Hayatta en çok kıymet verdiğim insanlar sınıfıma girmek üzereyken bana böyle hissettirdikleri için öğrencilerime minnettardım.


*****


"...Hayatta bazı şeylerin haykırılması gerekir Ela Hoca."








Bir yorum daha böylece biter, sevgiyle kalın^^
Hayırlı İftarlar^^



Buralarda da varım^^



15 Şubat 2018 Perşembe

Bülbül//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Selam^^
Uzun zamandır Kristin Hannah kitabı okumamıştım elimizde bir kaç okunmamış Kristin kitabı duruyor ama bizim için hem özel hem de merak edilesi kitap Bülbül olunca ilk sıraya aldım. Kitabın teması ikinci dünya savaşını konu alıyor, o sıra ki ruh halim yok dese de fazla uzatmadan başladım. Doğrusu bu kitap beklentimi karşılamadı. Normal, klasik, klişe savaş zamanını anlatan bir kitaptı, beni merak ettirecek, şaşırtacak hiç ama hiçbir şey bulamadım ne yazık ki. :/

Bir Kadının Ruhunun Manzarası  Savaştaki Bir Dünya Kadar Hızlı Değişebilir.
II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir.
Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…

Kristin'ın her kitabında olduğu gibi bunda da iki kız kardeşi konu alıyor. Viann ve Isabella küçük yaşta annelerinin ölümünden, babasının yaşadığı savaş trajedisinden sonra hayatları altüst olur. İki kız kardeşte uzak akrabalarının yanına gönderilir. Viann bu acıdan uzaklaşmak için aşık olduğu Antoine ile evlenir ve kız kardeşini dışlar. Isabella ise gönderildiği okullardan isyankar ruhu sebebiyle sürekli kaçar. Savaş gelip kapılarına dayanınca iki kardeş arası yine açılmaya başlar. Bu konuda ikisine de hak verdim, biri çocuğunu bir diğeri ise ülkesini korumak istiyor ama kimi tutarsam derseniz ikisini de yarı yarıya ama Isabella kendini yine de iyi dizginledi. İki karakteri de sevdim, yaşadıkları gerçekten yürek parçalayıcı şeyler. Viann hem çocuğunu, hem kendini hem de kız kardeşini ve en yakın arkadaşını korumak ister ama savaş çok çetindir ve Viann ne yapacağını bilemez. 
Diğer karakterlerden kardeşlerin babalarını sevdim, başta sinir oluyorsunuz ama sonra... Geri kalan karakterler hakkında pek bir şey söyleyemem. Onları siz okuyup haklarındaki gizemleri merak edin, sizi gerçekten şaşırtabilirler.


Kitap başta ve konuda da dendiği gibi genel anlamda savaşı ve yaşananları gözler önüne seriyor. İlk okumaya başladığım zaman acayip merak ediyor, nasıl bir kitap diye heyecanla okuyordum ama 500 küsurluk sayfada 300 sayfaya geldiğimde hayal kırıklığı yaşadım, öyle de devam etti. Kristin Hannah'ı okuyan bilir, ilk olarak kişileri, olayları tanıtıp en son 100 sayfada bombayı patlatır. Bunda da öyle oldu ama beni etkilemedi. Daha farklı, sıra dışı bir son 100 sayfa bekliyordum. Klasik savaş, savaşta yaşananlar ve yapılan fedakarlıklar vardı sadece. Bu da artık ilgiden çıktı, eğer savaş konulu kitaplar yazacaksanız hayal gücünüzü daha fazla geliştirip daha etkileyici şeyler yazabilirler. Kristin Hannah gerçekten beni şaşırttı, cidden böyle bir kitap beklemiyordum. Okuyup, çok seveni oldu, öyle mesajlarda aldım hatta ama bende sıkıntı mı bilemiyorum ama düşüncelerim böyle. Ne çok sevdim, ne de beni sıktı. Bana göre Kristin Hannah'ın en vasat kitabıydı.  Kristin Hannah severler lütfen yanlış anlamayın ama benim şahsi düşüncem böyle. Kitap devam ettikçe hep bir atak bekledim, bir heyecan. Savaş bu ya illa bir şey olacak ama o heyecan bile bir sayfa sürdü sürmedi. Ajitasyon seven biri değilim ama Kristin'ın kalemini bildiğim için çok farklı geldi bana, daha çok ağlatan bir kitap bekliyordum. Şu yazıyı okuyunca ne çok şey beklemişim. :D 


Kitap hakkında düşünceler böyle, Kristin'ın son zamanlarda okuduğum kitapları eskisi gibi değil ama yeni çıkanlardan ümidim var, en kısa zamanda alıp okumak istiyorum. Kalemi hakkında diyecek bir şey yok, akıcı, duyguyu harika bir şekilde bizlere sunan bir yazar Kristin. Çoğu seçtiği konularda güzel. Bu kitabı da gerçekten seven çok olmuştur ama bana hitap etmedi deyip tavsiye kısmına geçiyorum. 
Bu kadar yorumdan sonra yine de tavsiye ediyorum. Belki benden daha çok seversiniz kitabı. Ve İkinci dünya savaşına karşı bir ilginiz varsa okuyun, pek bir bilgi yok ama yaşanan olaylar savaşın ne kadar çetin geçtiğini gösteriyor. Son olarak umarım Kristin Hannah yine böyle bir kitap yazmaz. Ne yazık ki sevdiğim yazar için bunu da dedim, yazsa da okumam gibi geliyor.
Ve son olarak kitabı bize alan Binnur ablamıza sonsuz teşekkürler.^^💕 Senin kadar sevmemiş olsam da yine aldığın hediyenin yeri ayrı. ❤



Kitaba Puanım 3,5^^



Alıntılar^^

Antoine yavaşça ayağı kalktı ve karısını kollarının arasına aldı. Viann o anda hissettiği güven duygusunu bir şişeye koymak, yalnızlığa ve korkuya kapıldığı zamanlarda onu içebilmek istiyordu.



*****


Doğruya giden yol, tehlikelerle dolu.


*****


"Hepimiz kırılganız, Isabella. Bu bizim savaş zamanlarında öğrendiğimiz bir şey."



*****


"... Kırık bir kalp,  savaşta da barıştaki kadar can yakar."


*****


Arkadaşına sorunlarını anlatmak, bir süre içini dökmek istiyordu ama bu da savaşta kaybettikleri bir başka lükstü.





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^

23 Ocak 2017 Pazartesi

Cress//Marissa Meyer Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Kitap yorumları gelmeye devam. Bu sefer ki kitabım Ay Günlüğü sersinin 3.kitabı Cress. İkinci kitap Scarlet'ı çok yanlış zamanda okuyunca bu kitabı daha uygun bir zamanda okumayı planlamıştım. P.S. Zaten Boyun da Küçük kitabı bitince aklımdaki kitap belliydi. Kore&Kitap dostları Ay Günlüğü serisini okuyup, hakkında konuşuyorlardı, bende gaza gelip Cress'e başlamayı kafaya koydum^^ Seri okudukça azalıyor ve beni üzüyor ama her kitabın heyecanı ve merakı da hiç bitmiyor^^

Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var...
Cress, Cinder'ı Kraliçe Levana'nın hain planlarından haberdar etmek için her şeyi göze almıştı. Ancak ufak bir sorunu vardı. Çocukluğundan beri, hapsedildiği bir uyduda yaşıyordu ve ona eşlik eden tek şey internet bağlantılı ekranlardı. Elinde yalnızca bu ekranlar olunca, Cress'in de efsanevi bir hackera dönüşmesi kaçınılmazdı. 
Bütün Dünya; Cinder, Kaptan Thorne, Scarlet ve Wolf'un peşindeydi. Onlar ise Levana'nın planlarını altüst etmek için Cress'i esir tutulduğu uydudan kurtarmaya ant içmişti. Ancak bir şeyler ters gitti ve ekip üyeleri uzayın ortasında birbirlerini kaybetti. Kraliçe Levana ise hiçbir şeyin İmparator Kai ile düğününü engellemesine izin vermemeye, dolayısıyla Cinder'ın peşini bırakmamaya kararlıydı. 


Karakterlerimiz saniye durmadan, seri ve yeni kitap demeden maceradan devam ediyorlar. Bu sefer yeni bir karakterimiz daha var, Cress^^ Cadı tabiriyle, Levana'nın yandaşı(ismi bende kalsın),ihirbaz Cress'in engin yeteneklerini görüp dışarı çıkması zor olacak bir uyduya kapatır. Yıllarca teknoloji yeteneğini Levana'nın hain planlarında kullanan Cress yaşanan olayları ve gerçekleri görünce artık Levana'ya yardım ermek istemez ve Cinder'ı bulur. İşte bundan sonra gelsin maceralara, entrikalar^^
Bu kitabı diğer kitaplar gibi sevdim ama burada macera ve olaylar daha fazlaydı. Gerçi Cinder serinin en en ne beğendiğim kitabı ama neyse :D Scarlet biraz talihsiz bir zamana geldi ama olsun her kitap ayrı güzel.
İkinci kitapta dahil olan Kaptan Thorne'u bu kitapta daha fazla okuyoruz. Scarlet'da kendisini çok sevmiştim burada ise bayıldım <3 Yine yersiz esprileri yine maceraya her türlü atılışı vardı ama Cress'e olan davranışı ve Iko için yaptığı her şeyi unutturur. Iko demişken yine ve yeniden beni güldürmekten yerlere yatırdı^^ Iko'yu seviyorum yaaa <3
Cinder ise Dünya'yı kurtarmanın peşindedir ama ilk önce Kai ve Levana'nın düğününü iptal etmelidir. Başarıyor mu okuyun görün derim :)
Kai'yi Scarlet'daki gibi bu kitapta da çok az okudum :( Ama artı yönü de oldu, sürekli Levana'yi okumama gerek kalmadı. Gerçi kendisi inzivaya çekilmiş ama olsun, çok kötü bir karakter kendisi -_- Okumak dahi istenmeyecek kadar kötü -_-

Her kitabın bir masal karakterine uyarlandığını biliyoruz. Cinder Külkedisi, Scarlet Kırmızı Başlıklı Kız, Cress ise Rapunzel oluyor. Diğer masalları hem okumuş hemde izlemiştim ama Rapunzel'e bu zamana kadar hiç denk gelmedim. Kitabı okudukça ne oluyor böyle acaba merakıyla internete sarıldım. Sonradan her  şey yerli yerine oturdu. Bu kadına hastayım, masalları ustalıkla yeni ve distopya tarzına harika bir şekilde getirmeyi başarmış.
Cress son kitabın bir öncesi(Levana hariç) olduğundan bazı sırlar açığa çıkıyor. Mesela Cress hakkında ki gerçekleri öğrenince şok oldum ne yalan. Bu kadar da kötü olunmaz dedim.(Levana için!)
Kitap her şeyiyle iyiydi, gerek konu gerek karakterler gerekse kötülerin yaptıkları. Cress'in çoğu düşüncesine hem hayran kaldım hemde çok güldüm. Ama kız Dünya'yı tam olarak bilmiyor. Dünya ile ilk karşılaşması ve sonradan yaşananlar Cress için zor olsa da güçlü bir karakter yazmış yazar. 
Wolf ve Scarlet'a ise değinmeden geçemeyeceğim. Her iki karaktere de üzüldüm. Nedenini tabii ki söylemeyeceğim ama son kitap için geçerli olduğunu düşünüp üstünde durmadım. Wolf ise onna yapılanlar yüzünden muzdarip ama dayanmak ve Cinder'a yardım etmek zorundadır.

Kitabımızın sondan bir önceki kitap oluşuna gerçekten üzülüyorum. Seri bitiyor yaa :( Daha 3 kitap olsa da(Son kitap Uzak Yıldızlar) insan düşününce hüzünleniyor. O derece sevmişim ben bu seriyi. Ve seri bitince belki bir kere daha okurum diye daha şimdiden de düşünüyorum :D 
Fantastik ve distopya severlere kesinlikle tavsiyemdir. Benim gibi bu tarzı okumayı seviyorsanız ya da daha yeni başlayacaksanız hemen alın derim. 
Not: Okuoku'da halen daha kampanya da bu arada^^


Ay Günlüğü Serisi
Cinder için yorumum Tık Tık!
Scarlet için yorumum Tık Tık!



Kitabı puanım 5/5



Alıntılar^^


Aralarında iki tane ekran ve koskoca bir uzay boşluğu olsa da, Cress onunla sağlam bir bağı olduğunu hissedebiliyordu.


****

"Bilirsiniz, cesaret kendini bambaşka şekillerde gösterir."


*****

"Poz vermekten hoşlanmıyormuş," diye mırıldandı Jaccin dükkandan çıkarlarken. "Püf. Çok Aylısın."


*****

"...Bir kere zekisin. İkincisi cesursun. Düşüncelisin ve iyi kalpli..."
"Çekiciyim."
"Ve..."
"Karizmatik."
"Evet, karizmatik ve..."
"Yakışıklı."
Cress dudaklarını birbirine bastırıp ona öfkeyle baktı. Thorne muzipçe gülümsedi.
"Özür dilerim. Devam et."
"Ve birazda kendini beğenmiş."





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^



8 Ocak 2017 Pazar

Anılar Ağacı//Naşide Gökbudak Kitap Yorumu^^

Selamlar^^ 
Yine ve yeniden kitap yorumlarına devam. Hız kesmeden yazarsam hemen biteceğini düşünüyorum, çünkü halen daha yorumlanacak kitaplar azalmadı. Bu sefer ki kitabım çok sevdiğim bir yazarın kitabı. Naşide Gökbudak'ın bir çok kitabını okumuş, kalemini çok sevmişimdir. Halden daha unutamadığım, tekrar tekrar okumak istediğim kitapları vardır. Ama bu kitap onlardan biri değil ne yazık ki. Bu kitaba ne kadar heyecanla başladıysam o kadar hayal kırıklığı ile bitirdim. 


1945 yılı. Malatya'nın Darende ilçesi. Dönemin en nüfuzlu ve kalabalık ailesi, Köroğlu Ailesi. 
Ailenin reisi Acar Köroğlu, dört çocuk babasıdır. Dördü de erkek olan çocukları büyüyüp evlenirler ancak hiçbirinin oğlu olmaz. Acar Köroğlu, erkek torun hasretiyle yanıp tutuşsa da, kız torunlarına da gözü gibi bakan bir dededir. 


En büyük oğlu İlbars'tan olma torunu Ceren evlilik çağına geldiğinde talipler ailenin kapısını aşındırmaya başlarlar. Torununu evlendirme işi Acar Köroğlu'na kalmıştır, çünkü Ceren'in babası başka bir kadın için ailesini terk etmiştir. Hem babasızlıkla hem de babası gittikten sonra hayata küsen annesinin sıkıntılarıyla boğuşan Ceren, onu istemeye gelecek olan Muallim Turan'a kalpten bağlanır. Onu çok sever.
Turan da geçmişinde yaşadığı onca felaketten sonra ilk kez kendini yeniden mutlu hissetmiş, Ceren'e tüm varlığıyla bağlanmıştır. Ancak bu iki gencin bir araya gelmesini istemeyenler de vardır.
Hem Köroğlu ailesini hem de Muallim Turan'la Ceren'i büyük sınavlar beklemektedir. Umutları bir ağaç gibi köklerini toprağa salarken, hayat onların mutlu günlerini eski birer anı olmaktan kurtaracak mıdır?


Kitabı ilk elime aldığım zaman ilk sayfalarda kitabımızın gerçek bir olaydan esinlendiğini, sadece karakterlerin isimlerinin değiştiğini okudum. Karakterimizin bir kaçı Erzincan'da 1939 yılında gerçekleşen büyük felaketten sonra Malatya Darende ilçesine yerleşen kişilerdir. İşte bunu okuduktan sonra kitabı çok ama çok merak ettim. Hatta ilk 150 sayfaya çok sevmiştim ama sonradan olanlar oldu. Bu konuya spoi olarak değineceğim. Karakterimizi sevdim, hatta çoğu için ne düşünüyordum ne oldu benim için. Şaşırttılar beni kısacası. En çok sevdiğim karakter Acar ağa oldu. Haklıyı gören, eğitime, gelişmeye önem veren bir karakterdi. Muallim Turan'ıda çok sevdim. İnsanlara değer vermesi, eğitim için kendini feda etmesi çok iyiydi ama sonradan kendisi hakkında bir kaç şey nedeniyle çok kızdım. Gerçi bazı şeyleri öğrendikten sonra fikrimi değiştirdim. Ceren ise başta sevdiğim sonradan kızdığım ama en sonda nefret ettiğim bir karakter oldu!!


Burada SPOİ uyarısı veriyorum!

Not: Okumak isteyen olursa bir şey diyemem ama kitabı merak ediyorum okuyacağım diyorsanız spoi kısmını okumayın derim!

Şimdi şöyle ki 150.sayfaya kadar her şey iyiydi hoştu. Eğitim iyi gidiyor, sevenler kavuşuyor vs. Ama kötülük yer yerde. Turan ve Ceren evlendikleri gece çok üzücü bir olay yaşanıyorlar ve suçsuz yere Turan hapse atılıyor. Burası ilk saçma yer. Tamam o zaman adalet yok ama bu adaleti kim sağlayamıyor. Mesela biri rüşvet verir yatmasını sağlar ama Turan'a kötülük yapanda hapiste. Kim rüşvet veriyor da bu adam suçsuz olduğu halde hapiste kalıyor. Suçsuz yere, neden senelerce hapiste yattığını açıklansaydı her şey daha iyi olurdu bence. Tamam gerçek hayattan alınma ama yazarın elindeki bir şeydi. Ekleyebilirdi.
İkinci olay Turan hapisten çıkınca bambaşka biri oluyor ve Ceren çok çekiyor. Peki, Ceren neden Turan bu halde diye bir araştırma yapmıyor. Dedesi sayesinden bir araştırsa her şey ortaya çıkacaktı ama nerdeee! Hep suçlu Turan. Ona da kızdım zaten, açıklaması zor bir şey ama en azından ya azat et Ceren'i ve çocuklarını kendi yoluna bak ya da düzelmeye çalış, doktorlardan yardım al. O da çokça imkanı vardı hani. Tamam anlatması kolay bir şey değil ama imkanda çok. O yüzden kızdım ama sonradan en üzüldüğüm kişi oldu.
En son ve beni nefrete sürükleyecek şey ise Ceren ve yaptıkları. Kendisine çok hak verdim, hatta üzüldüm ama keşke biraz daha gayret etseydi, o zaman belki de hayatı daha güzelleşirdi. Gayret edeceği şey ise Turan'ı anlamak ve nedenleri sorgulamaktı. Sorgulasa Turan'a yardım etmesi daha kolay olurdu ama onun aklı fikri Ömer'di. İşte burada çıldırdım. Tamam Ömer -ki kendisi Acar ağanın konağında bulunan yardımcılarının oğlu ve büyüyünce tıp doktoru oluyor-Ceren ve çocuklara çok yardım etti, hatta fazlaca yardım etti bunu kabul ediyorum ama Ceren ve Ömer'in arasında olan etkileşimi keşke yazar Turan öldükten sonra yazsaydı. Turan hasta, ölüm döşeğinde ama Ceren'nin aklında sadece Ömer ve ona sulanan kızlar var. Bu benim açımdan pek etik olan bir davranış değil. Gerçekte de olsa kabul etmesi zor bir şey. Tamam Turan sana kocalık, çocuklarına babalık yapmamış olabilir ama senin yaptığın daha acımasızcaydı. Turan'ın nedeni var, hapiste çok zorluk çekti, onunda hataları vardı ama Ceren'in kendini haklı çıkaracak hiçbir şeyi yok. Ve Turan'a olan aşkını hepimiz tek tek okurken. 
Tamam gerçekte olan olmuş, Ceren Ömer demiş olabilir ama keşke yazar sonunda Ceren ve Ömer ilişkisini Turan öldükten sonra yazsaydı. Turan'a o kadar üzüldüm ki anlatamam. Hele son variyeti beni bitirdi. Adam halen daha ailesini düşünerek veda etti hayata. 
Not: O kadar sinir oldum ki son sayfaları atlayıp okumuş olabilirim.
Dipnot: Hayal ürünü bir kitap olsaydı -ki bu kadar olmazdı herhalde- yine de bu kadar sinirlenmezdim. 
SPOİ SONU!!

Kitabı bitirdiğim zaman kafama koymuştum içimden geçenleri kesinlikle blog da yazacağım diye. Kitabı okumadan spoi'yi okuyan bir kaç kişi olacağını düşünüyorum. Hatta okuduktan sonra elinin kitaba gitmeyeceğini de düşünüyorum ama sırf meraktan da okuyan olur, işte bunu bilemeyeceğim :)
Kitap hakkında daha fazla şey yazmaya elim varmıyor. Başlarda sevdiğim sonradan tam bir hayal kırıklığı olan kitabı öneremeyeceğimi bilirsiniz ama merak edenlere engel olmak istemem. Belki ben yanlış düşünüyorum, herkesin bakış açısı farklıdır değil mi? :) 
Bir çok kitabını okuyup sevdiğim bir yazardan gerçekten böyle bir kitap beklemiyordum. Bazı konularda da şok olduğumu ifade etmek isterim. Sürekli aynı konunun tekrarlanması gerçekten sıkıcı bir hal almıştı. Tabii bu kadar yorumdan sonra yazarımdan vazgeçecek değilim, yeni çıkan kitaplarını okuyacağım. Kendisi sevdiğim nadir yazarlardan, bir kitap böyle diye hepsini aynı kefeye koyacak değilim ;) Yine benim yazarın, yine kalemini seviyorum ;)



Kitaba puanım 5/2




Alıntılar^^


Yaşlılara sevdiklerini ve istendiklerini söyleyin. Söyleyin ki, size de söyleyenler oldun."


*****

Şartlar ne olursa olsun, okumayı bırakma. Ne bulursan oku. Akıllı bir insan en kötü metinlerden bile iyi şeyler yakalayabilir.


*****

Cahil adamın dostluğundan bir halt çıkmaz ama düşmanlığının sınırı yoktur.





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^




Buralarda da varım^^



31 Mayıs 2016 Salı

Seni Severken//Güneş Demirel Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba
Cinder'ı okuduğum sıra bu kitaba okumaya karar vermiştim. İlk My Twin tehdit edince daha fazla bekletmek istemedim. İyi mi yaptım kötü mü ona da halen daha karar veremiyorum. Çünkü Yazarımın yeni kitabı artık ne zamana çıkar, bekle bekle dur :( Neyse, yazarın benim yazarım olduğunu bilmeyen yoktur her halde. Çıkan bütün kitaplarını okudum ve hepsine bayıldım. Bu kitabımız da onlardan biri oldu^^ Devam yorum konudan sonra^^


Karşılıksız bir aşka ömrünüzü adayabilir misiniz? Deniz, kendini bildiğinden beri âşıktı Ateş'e. Tüm geçmişini dolduran ve geleceğin bile silemeyeceği bir aşka emanet etmişti kalbini. Onun için nefes almak demek, Ateş demekti. Ne yıllar vazgeçirebilmişti onu sevdasından, ne de sevdiği adamın başkasına ait olduğunu bilmek… Her geçen gün umudunu yitirse de, kalbinin pusulası hep Ateş'i gösteriyordu. Peki, vazgeçmemek, çok istemek yeter miydi hayallerin gerçek olmasına?
Ateş, mükemmel bir yaşama sahip olduğunu düşünürken yanılmıştı. Hiç beklemediği bir anda hayatının yönü değişmiş, bir yaprak gibi savrulmuştu. Kendine yeni bir düzen kurmaya çalışırken, içinde yanan ve yandıkça daha da büyüyen nefret duygusuyla baş edebilecek miydi? Kalbinize dokunacak bir aşk hikâyesi okumaya hazır mısınız?

Her bir karakteri sevdiğimi söyleyebilirim. Tabii tek tük kızdığım karakterler oldu ama onlarda nazar boncuğu olsun artık :)
İlk olarak Deniz. Evin tek kızı olan Deniz Abisi ve Abisinin arkadaşı Ateş'e küçükken çok çektirmiştir. Ama bu çektirmeler boşa değildir. Deniz Ateş'e deliler gibi aşıktır ve içinde yaşamaktadır. Ateş kızlarla gezdiği, evlendiği hatta çocukları olduğu zaman bile sevmeye devam eder. Ama hayatının böyle devam edemeyeciğini anlayan Deniz artık bu duruma çözüm bulmalıdır. Lakin kader ağlarını örmeye daha yeni başlar. Yazarımın ilk defa bir karakterini çok sevdim. Normalde çoğu dik başlı olduklarında çok kızdığım oluyordu ama buna  gerçekten hiç kızmadım hatta çoğu yerde hak verip, haline çok üzüldüm :( Sevecen, yardım sever az biraz kızgın ve inatçı(Bu sefer inatçılığı başka) bir karakterdi, sevdim kısacası^^


Ateş, iyi bir okulda okuyup doktor olmuş ve daha ilk görüşte kapıldığı kızla evlenmiştir. Evlilikleri iki oğluyla süslendiği zaman hayatı alt üst olur ve doğup büyüdüğü şehre çocuklarıyla geri döner. Deniz'i kardeşi gibi gören Ateş zamanla bazı şeyleri yanlış anladığının farkına varır. Daha fazla yazmayayım spoi olmasın :D Ateş'ede hiç kızmadım doğrusu^^ Deniz kadar Ateş'de çok tatlı bir karakterdi. Hele ikiz oğullarına karşı davranışları çok tatlıydı^^


Sıradaki karakterlerimiz Gülse ve Erkan. İkisi hakkında bir şey yazmayacağım. Siz okuyunca olayları çözeceksiniz ama ikisini de sevdim. Belki Erkan'a kızmış, Gülsu'ya da hak vermiş olabilirim :D Neyse okuyun bakalım siz hangisine hak, hangisine kızacaksınız ;) Diğer karakterlerimiz Kenan, Gaye, Sedef ve Kaan^^ Hepsi çok tatlıydı, okuyunca kimin kim olduğunu öğreneceğiniz için bu karakterimiz hakkında da yorum yapmayacağım. Sadece Gaaye karakterine sinir olduğumu dile getirmek isterim. Kitabımız seri, devamın da Gaye'nin kitabı olacak gibi. İnşAllah bizi fazla sinir etmez :D

Genel anlamla kitabımız güzeldi, zaten yazarımın kalemini severim. Ne yazsa okurum diyenlerdenim. Akıcı, yüreğe dokunan aşklar, dostluklar, sevdalar daha ne olsun canlar. Tabii bazı eksiklikleri var mıydı vardı ama onunda kitabın gidişatına bağlıyorum ama fazla uzatmasaydı orayı, daha başka kitap olarak da devam edilebilirdi ama burada bitmesi de iyi olmuş :D Ayy bilemedim, olsa da olmuyor, olmasa da :D Neyse okuyan arkadaşlar belki beni anlamışsınızdır ne hakkında yazdığımı. :)


Kitabımızı uzun zamandır bekliyordum ve beklediğime değdi. Deniz'in aşkı, aile olup birbirlerine sımsıkı bağlanmaları, yardım sever olmayı en ince detayına kadar yazmış yazarım. Zaten bu tür kitaplar benden bir artı fazla alıyor. Ailenin dahil olduğu kitaplar beni çok etkiliyor ve çok seviyorum. Zaten yazarımın da kalemi bu şekilde, gel de sevme :)


Kesinlikle tavsiyemdir. Yazarımın kalemiyle ilk Şimdi Benimsin'le başlayın derim ama daha hafif, hemen bitecek, içinize işleyen bir kitap istiyorsanız bu kitabı öneririm ve daha sonradan hemen Şimdi Benimsin^^ O kitap benim için çook, çoook başka^^ Yeni baskısı elimde yok, kısa zaman da alıp, okuyup, kütüphaneme eklemeyi düşünüyorum^^



Kitabı Puanım 5/5


Alıntılar^^

"...Deniz karşılıksız olarak birini sevdiği için çok üzülüyorlarmış. Ve harıl harıl onun kim olduğunu arıyorlar. Annem ve annesi. Yani süper ikili. İçin garibi...Ben hiç akıllarına gelmiyorum. Sıraladıkları isimler arasında yokum. Liste oluşturmuşlar resmen.


*****


Onu sevmek, karanlığı sevmekti. Ayazı, boranı sevmekti.


*****


Nerede, ne halde olduğunun ne önemi vardı? Beni tepeden izleyen bu adamdan nefret ediyordum! Hen de o kadar çok ediyordum ki, uğruna ölebilirdim...


*****

Ne ayrılmaya ne de sarılmaya cesaret edebiliyordum. Ait olduğum yerdeydim...Dikenler üstünde olsam da.



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^




Buralarda da varım^^
Facebook
Twitter
Instagram
Tumblr



26 Şubat 2016 Cuma

Yaz Rüzgarı//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Selam^^
Romantik bir kitaptan sonra ne zamandır ihmal ettiğim yazarım Kristin'ın kitabını okudum. Gerçekten uzun zamandır Kristin Hannah kitabı okumuyordum. Hem kitapları yeni çıkıyordu hemde elimizde bir sürü okunmamış kitabı var, en kısa zaman da elimizdekileri okuyup yenileri almak lazım :) Aile-Dram dendi mi akla ilk gelen yazarlardan biri olan Kristin Hannah daha ilk kitapta beni kendine bağlamıştı ve en sadık olduğum yazarlardan biridir :D Sadık derken çıktığı kitabı fazla uzatmadan aldığımı belirtiyorum :) Bu kitabı ise konusunu beğendiğim için 3 kitap arasından seçip okudum :) Kristin yine ve yeniden beni şaşırtmadı ve harika kalemini konuşturdu^^

Kalbini nerede bıraktıysan evin orasıdır… 
Ünlü talk show sunucusu Nora Bridge'in hayatı, basın ve magazin dünyasını alt üst eden bir skandalla cehenneme döner. Kariyerindeki ani çöküşle birlikte meraklı gözlerden kaçan Nora yıllar önce ailesini terk ettiği Summer Adası'ndaki evine dönmek zorunda kalır. Nora'nın, bir komedyen olarak Hollywood'da tutunmaya çalışan küçük kızı Ruby ise annesini yıllardır affetmemiştir ve yaşanan skandalın ardından Nora'nın gizemli hayat hikâyesini yazması için ünlü bir dergiden servet değerinde bir teklif alır. Fakat bu yazıyı yazmak o kadar kolay bir iş değildir. Annesine yardımcı olma bahanesiyle adadaki eski evlerine gelen ve burada hem acı dolu hem de keyifli hatıraların gün yüzüne çıktığı dopdolu bir hafta geçiren Ruby'nin intikam ve öfke dolu hisleri yavaş yavaş durulmaya başlar. Çünkü bir anne ve kızı birbirine kenetleyen bağlar, ne kadar büyük bir felaketle yıpranmış olursa olsun asla kopmayacak kadar güçlüdür…


Konumuzdan anlaşıldığı üzere anne-kız arasında geçen bir hikayeyi konu alıyor kitabımız. Nora kariyeri için ailesini terk eden ve şimdi ise ünlü bir Talk Show sunucusudur(Radyo Program sunucusu). Her ünlünün sırrı vardır ve Nora'yıda çok acı bir sırrı kariyerini altüst eder. Geçmiş bir bir yüzeye çıktıkça çıkmaza giren Nora yaptığı bir hata nedeniyle kaza yapar ve terk ettiği yazlık evinde dinlenme kararı alır. Tabii tek başına yapamayacağı için sürpriz bir kişiden, sürpriz bir teklif alır. Yıllar önce çok kırdığı ve halen daha ona soğuk davranan küçük kızı Ruby ona bakmayı kabul eder. Başta her şey çok zor olsa da geçmişte yaşanan gerçekler ortaya çıktıkça anne kız gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Nora sevdiğim bir karakter oldu, konudan kaynaklanan bazı sebeplerden ötürü gıcık olacağınızı düşünebilirsiniz ama tam tersi oluyor, geçmişte yaşadığı sıkıntıları okudukça Nora için üzülüyorsunuz.


Holywood'da komedyen olabilmeyi hayal eden Ruby ne kadar zor zamanlar yaşasa da ümidini hiçbir zaman kaybetmez. Bir gün harika bir teklif alır ama yapacağı iş çok zordur. Annesinin yıllar önce onları hiçbir şey söylemeden terk etmesi ise Ruby'yi içine kapanık bir hale getirir ve annesini hiçbir zaman affetmeyeceğine inanır ama geçmişte yaşananlara kulaklarını kapatan Ruby aslında gerçeklerle yüzleşmek istemediğini öğrenince yaşantısını ve yıllar önce kırdığı insanlarla arasını düzeltmenin yollarını arayacaktır. Ruby'yi de sevdim, hatta yaptıklarına da hak verdim, sizlerde okuyunca her iki karaktere de hak vereceksiniz. İkisi de kendine göre haklı yönleri de vardı ama Ruby'ye kızdığım tek sebep Dean'e yaptıklarıydı. Çok üzdü bizim tatlı oğlanı :(

Hazır Dean demişken kendisinden biraz bahsedeyim. Çok ünlü bir şirketin Ceo'su olan Dean yıllar önce abisi Eric ile yazlarını Nora'ların kaldığı Summer Adasında geçirirler. Bu sebeple Nora ve Ruby ile çok iyi anlaşıp, her şeyi beraber yaparlar. Ne yazık ki bu yıllar iki kardeşi de üzmüş, araya ayrılık girmiştir ama hayatın acı gerçekleri iki kardeşi yan yana getirip geçmişi unutmaya zorlar. Bu iki kardeşi de sevdim ve hallerine çok üzüldüm. Hele Eric :( Neyse okuyun öğrenin :(


Kitabın konusu, yazarımın her zaman ki gibi akıcı dili ve bize yaşattığı duygu karmaşası yine ve yeniden harikaydı. Aile-Dram severler için yine tercih edilecek bir kitap, gerçi aile-dram sevmeyenler de bu kitabı okuyabilir. Ateşböceği Yolu ve Gece Yolu gibi değil. Bunu da buraya not edeyim :D Yazarımın en az bir kitabı okuyun derim, zaten sizlere hitap etmiyorsa bırakırsınız ama tek bir şans vermenizi canı gönülden isterim ;) Ama bazı olumsuz yorum da eklemek istiyorum. Ne yalan kalemi harika olsa da son zamanlar da çıkan kitapları beni pek tatmin etmiyordu, ta ki bu kitabına kadar. Evet bu kitabı Ateşböceği Yolu ve Gece Yolu gibi olamaz ama güzeldi. Lakin bundan önce okuduğum son 2 kitabını pek sevemedim, çok eskiden yazılmış kitaplar bunlar ama olsun bu sorun değil bence, yine ve yeniden yazarımın kitapları okunur <3 
Neyse hep iyi, hep iyi olacak değil illa bir, iki tane patlak verir :D


Kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap. Aile-Dram severler için öneriyorum, sizde benim gibi Kristin hayranı yada Aile-Dram severseniz kaçırmayın derim. Oturup bir solukta okuyup, kalemine hayran kalacağınız bu kitabı okuyun, okutun :D


Kristin Hannah hakkında yazdığım yazılara ulaşmak için Tık Tık!!
Kitap yorumları da burada mevcuttur^^



Kitaba Puanım 5/5



Alıntılar^^

"Bir yer ne kadar karanlık olursa olsun, her zaman aydınlık bir an vardır. Ben sana Ve Caroline'a o anları, yani aydınlık anılarımı anlattım."


******

Anılar suluboyadan ibaret ve sağanak bir yağmur hepsini yok edebilir.


******

"Kalbinin etrafına bir duvar örebilirsin ama onu değiştiremezsin..."


******

"Gerçekler her zaman can yakar Ruby. Bu yerçekimi gibi doğanın kanunu."






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^



20 Kasım 2015 Cuma

Elveda Haziran//Sarah Jio Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Uzun zamandır Sarah Jio kitabı okumuyordum. Hazır yeni kitabı çıktı, bizim de yakında ellerimiz de olacağına göre okuyup Sarah koleksiyonuna ekleyeyim istedim. Biliyorsunuz ki Sarah Jio'nun harika bir kalemi var. Hatta kalemi kadar harika kalbi de var, bunu TÜYAP için imzaya geldiğin de gördük. Kısmet artık Kristin Hannah'a^^ Pegasus Yayınlarına duyuru olsun ;) Neyse kitabımıza dönecek olursak bu kitapta diğerleri kadar güzel ve elimizden bırakmayacak kadar sürükleyiciydi.

June Andersen, her akşam yatmadan önce teyzesinin ona ve kız kardeşine okuduğu bu masalla büyümüştür. Ancak zaman acımasızdır ve maalesef hayat, çocukluklarındaki o masumiyeti yok etmiştir. Artık güçlü bir kadın olarak tek başına yol alan June, yıllardır yüzünü görmediği teyzesinin ölüm haberiyle çocukluğunu geçirdiği Mavi Kuş Kitabevi'ne yeniden adımını atacaktır. Hatıralarını süsleyen bu masal diyarı June'un içindeki karanlıklara ışık tutarken, June kendini yeniden keşfedecektir. 


Daha ilk sayfa da karakterin hayatına dahil oluyoruz. İnsanı her türlü duyguya sürükleyen bu tür kitapları çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu kitapta onlardan biriydi, yeri geldi güldürdü yeri geldi ağlattı, duygulandırdı. Sarah'ın tarzını bilenler için tanıdık olaylar ama diğer kitaplara göre geçmişe gitmiyor Sarah, mektuplarla olayları bize aktarıyor ve karakterimiz bizim için birleştiriyor bunları. Bu tarzı farklı olmuş ama ben geçmişe gidilmesini daha çok seviyorum. Kitabımızı nereden ilham aldığını daha ilk satırda bize söylüyor Sarah Jio. İsmini duyduğum İyi Geceler Aydede'den. Doğrusu sevdiğim bir yazarın ilham aldığı bu kitabı çok merak ettim. Ve aldığım bilgilere göre öyle bir kitap daha çevrilmemiş bizim ülkede Ben Şok, Ben iptal :P  Şaka bir yana daha derin araştırmalar yapmam lazım ama önce yorum. 


June Andersen, küçük yaştan hayal kırıklığıyla büyüyüp daha küçük yaşta olan kardeşine bakan June! Anneleri olduğu halde çok zorluklar yaşayan June ve kardeşi Amy'yi teyzeleri Ruby bakmaya çalışır. Zaman akıp gidince June büyür ve okumak için Seattle'den ayrılır ve gidiş o gidiştir. Ünlü bir bankanın müdür yardımcısı olan June sağlık sorunları yaşar ve o sırada eline geçen mektupla uzun süre ayrı kaldığı Seattle'ye geri döner. Başta işlerini halledip tekrardan işine dönmeyi planlayan June'un teyzesinin ona bıraktığı Mavi Kuş Kitapevi ile hayatı farklı yöne çoktan sapmış olacaktır. June çok sevdiğim bir karakter oldu, hep beni şaşırttı. Bir an yok yaa kesin bu beni hayal kırıklığına uğratır dedim ama hayır Sarah harika bir karakter yazmış. June kitapçıyı düzen sokmak için uğraşırken eline teyzesi ve ünlü masal kitapları yazan yazar arasında geçen mektuplar geçer ve bu mektuplarla geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. O mektuplar gerçekten insanı etkileyen mektuplardı. June'da bundan nasibini alıyor tabii.

Kitabımız da bir de Gavin vardı, Başka karakterler tabii vardı ama ön planda June ve Gavin'dı. Kendileri Mavi Kuş Kitapevinin yan komşusu ve harika İtalyan yemekleri yapan aşçı. June sinir olmadım ama Gavin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Ama yine de bizi çok iyi ters köşe yaptı tatlı şey. Hele o sonda June'a bir konuda yardım etmesi, "İşte bu!!" dedirttiriyor. 


Diğer karakterleri pek değinmeyeceğim, sizler okuyup tanıyın derim. Konu ve olaylar o kadar akıcı ve gerçekçiydi ki okudukça göz yaşlarınıza hakim olamıyorsunuz. Olayları belki tahmin edebilirsiniz ama hayır Sarah Jio tam yerin de noktayı koymuş. Zaten o olaydan önce June ve kardeşi Amy ile olan olay beni bende aldı. Oraları okuyunca June'a hak verebilirsiniz ama Sarah, ahh sarah öyle olmasaydı keşke. June'un cesaretine, sevdiği için ellinden geleni yapan haline ve kocaman bir kalbinin oluşunu çok sevdim. Aldığı ilhamla yazdığı bu kitabı çok beğendim. Geçmişin geleceğe nasıl ışık tutacağını çok iyi yazıyor bu yazar. Ve hem ağlatırken hemde güldürmeyi de başarıyor. Kısaca çok ama çok sevdiğim bir kitap oldu.


Kitap hakkında daha neler yazsam diye düşünüyorum ve hep sonu spoi olarak bitiyor, o yüzden hemen tavsiye kısmına geçeyim. Çok ağır dram sevmeyenler için birebir olan Sarah Jio ve kitaplarını kesinlikle öneriyorum. Biraz geç okumuş olsam da olsun yeni kitabına kavuşmuş oldum. Sarah'cığım Agapi kitaplar değil bu tür kitaplar yazsın. Çok sevdiğim bu kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum, alın okuyun, okutun!! ;)


Kapaktan bahsedecek olursam, doğrusu orijinale baktığım da bizim kapağın daha güzel olduğunu kabul ediyoruz. Zaten Arkadya Kitap'ın kapakları harika, onlara söz yok. :) Ve işte orijinal kapak^^




Kitaba Puanım 5/5



Alıntılar^^

Masalsız bir çocukluğa çocukluk mu denir? Peki, kitapevleri olmadan çocuklar masalları nasıl sevebilir? Bir bilgisayar insana bunları veremez.


*****

Gavin'ın rüzgardan dağılmış saçlarını karıştırdım. "Nereden çıktın sen karşıma?"
"Komşu restorandan."
"Neden ben Seattle'dan ayrılmadan önce orada olmadın ki sanki?"
"Çünkü o zaman birbirimiz için hazır olmazdık,"


*****


Nihai hedefimiz de bu değil mi zaten? Tüm kusurlarımıza rağmen birbirimizi sevmek.


*****


"Ne kadar vahim görünürse görünsün, hiçbir durum umutsuz değildir."




Yorumumun sonuna da geldik, başka yorumlar da görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^



Buralarda da varım^^