6 Şubat 2018 Salı

Kül ve Diken// Sarah Prineas Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
 Yeni ve güzel bir kitap hakkında yorumda bulunacağım bugün. Kitap Yabancı Yayınlarının yeni Fantastik-Distopya türüne sahip kitabı, ilk olarak kapağı ile insanın kalbini fethediyor ama ondan önce konusu geliyor. Son zamanlarda yazarların masallardan ilham alıp, masallara uygun ama çok farklı bir şekilde yazması moda, Sarah Prineas'da masallardan ilham alarak bu kitabı yazmış. Şahsen ben çok beğendim. Ne bir eksiği ne bir fazlası vardı.

Karanlık Bir Hisar. Kayıp Bir Hafıza. Hizmet Etmekle Geçecek Bir Ömür…
Pin, sadece bir terzi olduğunu ve peri masallarına layık elbiseler yapmak için gece gündüz demeden çalıştığını biliyordu. Kaçmak isteyince kunduracı da onunla geldi. Ancak bir diken yüzünden, özgürlüğü fazla sürmedi. Analık tarafından yakalandı ve anılarını tekrar kaybetti.
Analık onu yeni bir masalın içine bırakmıştı. Yakışıklı prensin ve mutlu sonun da olduğu bir masala… Ancak kunduracı hâlâ onu aramaktaydı ve onun kendisini masalın içinde kaybetmemek için elinden geleni yapmaya hazırdı.
Zaten Pin de cam ayakkabılar yerine bir kılıcı ve kendi mutlu sonunu bulmayı tercih ediyordu. Herkesi Analık’ın zalim hükümdarlığından kurtarmaya kararlıydı. Kunduracı’yla beraber kendi kaderlerini çizmek için zorlu bir mücadeleye atılacaktı. Fakat Masal’ın onlar için başka planları vardı…


Konumuz böyle.
Her masalda olan cadı, üvey anne ve Kötü kraliçe bu kitapta yerini Analık'a bırakmış. İsim gerçekten ilginç ama kitabı okuyunca ismin konuya tam olarak uyduğunu görüyor okur. Kitabımızın kahramanları Pin ve Shoe. Her ikisi de Analık'ın gazamına uğramıştır ama Pin'in elinde çok önemli olduğunu anladığı yüksüğü ve içindeki bu hükmetmeye karşı isyan çıkarma istediği kaleden kaçmalarına olanak sağlayacaktır. Kendini diğer kölelerden farklı gören Pin bir kaç köleden ve en önemlisi Shoe'dan desten aldıktan sonra hazırlık yapmaya başlar, konuda da olduğu gibi çiftimiz bir şekilde kaçıyor -ki burası acayip heyecanlıydı- ama olaylar bu zamandan sonra başlıyor. Kısacası Masal konusuna uyumlu olmayan çiftimiz Analık'a karşı gelmeyi ve köleleri özgür bırakmaya çalışacaktır. Pin ve Shoe karakterini gerçekten sevdim. Pin'in azmi, Shoe'nun vazgeçmemesi olayları çok farklı bir boyuta getirmiş. 
Masal konusu ise bildiğimiz külkedisi masalını içeriyor. Masal hakkında detay vermeye gerek yok, hepimiz biliyoruz ama kitapta geçen masalımsı olay inanılmaz sürekleyici.
Diğer karakterlerden Prens Corn ve Shoe'a yardım eden kunduracı ve karısını çok sevdim. İkinci kitapta olur mu bilmem ama onlarında değişen hayatlarına göz atmak isterim. 


Kitabın başlangıcı çok değişikti ama daha ilk sayfada insanı kendine çekiyor. Başlangıç sanki bu devam kitapmış edasıyla başlasa da devamında yavaş yavaş olanları öğreniyoruz. Belki okumaya başlayanlar başlarda bocalama yaşayabilir ama bırakmadan devam edin derim.
En çok ilgimi çeken Avcı, izci vb. oldu. Çünkü yazar avcıyı, izcileri ve fare avcısını hem insan hem hayvan niteliğinden yazmış. Yani Analık fareyi alıyor ve fare izi sürebilecek, konuşan bir insana çeviriyor. Aynı Külkedisinde olan Balkabağı, fareler vs. vs. gibi. Şunu anlıyoruz ki yazar masalın her bir detayından yararlanmış. Kitabımızı hem Pin hem de Shoe tarafından okuyoruz aman Pin'i tekil şahıstan okurken Shoe'yu üçüncü tekil şahısta okuduk. Böyle olması bazen kafamı karıştırdı. Yeni bölüme geçerken bir sayfa bittikten sonra anca Shoe'ya geçtiğinm anlıyordum. :P


Yazarın kalemini sevdim, içeriği gerçekten çok güzel yazmış. Genel anlamda da gerçekten güzel ve ikinci kitabı çok merak ediyorum. Kitabın, başta da dediğim gibi ne bir eksiği ne bir fazlasını var. Elimde uzun süreli durmasından kaynaklı bir duraksama oldu ama yine de güzeldi. Sadece yazarın Pin'in ikinci hayatında, yani külkedisi olduğu zaman bu kadar inat yazması gözüme battı. Ve bazı yerlerde, bazı olaylar çok çabuk oldu bittiye geldi. Bunları daha heyecanlı yazabilirmiş. Yine de, bu kadar kusur olabilir deyip konuyu kapatıyorum.

Masal, fantastik ve distopya karışımı bir şey okumak isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Akıcı, sizi daha ilk sayfada içine çeken(Kişiye göre değişir. ;) ) ve merak ettiren bu kitabı okuyun derim. Bu tarza yeni başlayacak olanlar için öncelik olmayabilir ama sevenler gönül rahatlığıyla başlayabilir. :)


Seri bilgisi^^



Serimiz şimdilik iki kitaptan oluşuyor. İkinci kitap 2016'da çıkmış. Belki 2 kitaptan oluşur, bunu bilemiyoruz. Yine de belli olmaz devam gelebilir de. :)
Kapaklar ise harika, bizimki de güzel ama ben orijinal kapağı tercih ederim. ^_^





Kitaba puanım 5/4^^


Alıntılar^^

Yeşil. Gözleri yeşildi. Nasıl oldu da daha önce fark edememiştim bunu? Gözleri, Analık'ın hisarının çirkin, gri duvarlarının dışında gerçekten bir şey olduğunu vaat ediyordu: Bir ormanın yeşilliğini, kurtuluşu.



*****


Halat, ipek balo elbiselerinden kalan artık parçalardan yapılmıştı ve örümcek ipeği kadar sağlam bir iple dikilmişti. Benim arzumsa bu halattan da güçlüydü.



*****

Güzel bir ayakkabıydı bu. İyi yapılmıştı ve ayağıma tam uyuyordu.
Ne var ki bir ayakkabı teki beni kurtaramazdı.



*****


sadece bir kunduracıydı ama aynı zamanda bundan çok daha fazlasıydı. Her şeydi o.



*****


... çok iyi biliyorum ki kendi seçimlerini yaptığın gerçek bir hayatın içinde yaşamak, bazı açılardan masalın içinde yaşamaktan daha zordu.





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^








4 Şubat 2018 Pazar

İzlediğim Filmler #6 // Aile Arasında, Aşk Tasması, Sevgililer Günü, Sürpriz Aşk^^

Merhabalar^^
Şu zamanlarda dizileri boş verip sürekli film izleyesim geldiği için bir sürü film yorumum birikti. Hemen başlamaz ise yığınla yorumla karşılaşabilirim. :D
Bu aralar biraz yerli, bolca da aşk temalı filmler izledim. Filmleri görünce "Iyy çok aşk dolu film yorumları olmuş!" diyeceksiniz ama bir türlü başka filmlere elim gitmedi. :D
Blu Tv üyeliği yenilendiği için boşa gitmesin diye bir kaç film, istisnalar hariç diğerlerini hep Blu TV'den izledim. :) Blu TV gerçekten güzel bir uygulama, kalitesi iyi ve şu özelliği var ki hem dublajlı hem de orijinal, alt yazılı izleyebiliyorsunuz. Ben karakterlerin seslerini merak ettiğimden bazen alt yazılı olarak izledim. Cüzi bir miktarla güzel filmler izleniyor ama daha fazla güzel ve yerli filmler eklerlerse sevinirim. :)

Gelelim filmlere^^



Aile Arasında^^



Bu yıl yerli film sektöründe baya güzel ataklar vardı. Bel altı vurmadan da harika filmler çekebilmişler ve şunu öğrendik ki bu filmler daha güzel ve bol seyircisi oluyor. Aile Arasında onlardan biriydi. İzleyen herkesi kendine hayran bırakan bir yapımdı. Uzun süre sinemalarda kaldı ve biz, My Twin ile kalkmasına son bir hafta kala gittik, anca zaman oldu diyebiliriz. :D
İlk fragmanlar dönerken izlemek istemedim, sevmediğim bir kaç oyuncu olduğundan. Ama sonra izleyenler çok güzel, kesinlikle tavsiye ediyorum deyince bir anda izlemek istedim. :P Biraz geç olsa da gidip izledik, güzeldi, gerçekten güzeldi ama beni olumsuz etkileyen bir taraf vardı. Adını tam olarak koyamıyorum ama Engin Günaydın'ın canlandırdığı karakterden dolayı bir sıkıntı vardı sanki. Bunun da adını koyamadım gitti. Doğrusu güldük, eğlendik ama o olumsuz bir taraf tam olarak filme mükemmel dememi engelliyor. 


Konusu;
21 yıllık ilişkileri aynı gün noktalanan nevrotik Fikret ile müzikhol vokalisti Solmaz komik bir tesadüfle tanışır. Solmaz’ın kızı Zeynep, Adanalı sevgilisiyle evlenmeye karar verince her şeyden korkan Fikret, kendini bir anda hayatının rolünü oynarken bulur. Aile arasında olması planlanan nikah, damadın ailesinin ısrarıyla büyüdükçe büyür. Bu ekip düğün hazırlıkları boyunca silahlı, geleneksel, kebapçı zinciri sahibi Adanalı aileyle anlaşabilecek ve bu düğün bir terslik çıkmadan yapılabilecek midir?


Oyuncular;
Engin Günaydın
Demet Evgar
Erdal Özyağcılar
Devrim Yakut
Fatih Artman
Su Kutlu
Gürse Birsel
Sevket Çoruh
Ayta Sözeri
Devin Özgür Çınar
Derya Karataş





Düğünde Demet Evgar'ın elbisesi de bayıldım.^^


En sağdaki oyuncu Ayta Sözeri filmdeki en aklı başından karakterdi. :D








Aşk Tasması^^



Blu TV'de gezerken öylesine rast geldiğim film kendisi. Köpek yarışmalarından yola çıkarak işi Aşk ve Gurur'a benzetilmesi sonradan dikkatimi çekti. Çok ilginç değil mi? Aşk ve Gurur her türlü şekilde filmlere konu olabiliyor. Yine de filmi çok beğendim. Tekrardan izlerim şahsen. Oyuncuların uyumu, tam Darcy ve Elizabeth gibi davranılması süperdi.
My Twin'e izlettim o benim kadar sevmesede Aşk ve Gurur severlere öneriyorum. Aşk ve Gurur'un yeni tarz versiyonunu birde böyle izleyin derim. :)


Konusu;
Elizabeth Scott’ın sıradan hayatı, çok sevdiği köpeğini götürdüğü New York köpek şovunda Donovan Darcy adındaki genç bir adamla tanışınca değişmeye başlayacaktır.

Oyuncular;
Cindy Busby
Ryan Paevey
Frances Fisher
Ryan Kennedy





Kadının baloda giydiği elbise çok güzeldi.^^














Sevgililer Günü^^



Yine bir Blu Tv ve rast gelme vakası. Zaten izlediğim bir kaç film dışından özellikle listeye aldığım filmler değil bunlar. Bu filmimize gelecek olursak, çiftimizin ikisi de sevgililer gününü sevmez ama kader bu yaa çok ama çok değişik bir şekilde yan yana getirir ikisini. Konu cidden ilginç, zıt kutup değiller ama karşılaşmaları, bunlara sebep olan olaylar ilginçti. Bu filmi de sevdim ve kesinlikle öneriyorum. :) 


Konusu;
Genç bir yazar olan Avery'nin, sevgililer gününden yana hiç yüzü gülmemiştir. Ne zaman sevgililer günü yaklaşsa sevgilileriyle hep problem yaşamış ve o güne yalnız girmek zorunda kalmıştır. Yeni sevgilisi veteriner Brendan ile bu şansızlığını yenmek niyetindedir...

Oyuncular;
Sam Page
Sarah Rafferty
Jeremy Guilbaut









Sürpriz Aşk^^



Romantik filmlerden devam ettiğimi söylemiştim. :) Yine şöyle romantik ve komedi bir film ararken öneme gelen filmlerden biriydi Sürpriz Aşk. Diğer filmlere göre bu filmde çok ama çok güldüm. Film lise çağında aşk yaşayan ama kadının ailesi tarafından kabul edilmedikleri nedeniyle yollarını ayıran bir cifti anlatıyor. Sonrada karşılaşmaları ve yaşanan olayalar farklıydı ama gerçekten eğlenceli bir filmdi. En çok kadının dedesini ve adamın sempatikliğini sevdim. :)
Ve tabii ki öneriyorum. Pek gideri yok, hatta klişe ama güzel zaman geçirilecek bir film. :)


Konusu;
 Josie Mayfield, yeni sevgilisini ailesine kabul ettirmek için büyük çaba harcamaktadır ancak ailesi bir türlü bu ilişkiyi onaylamayınca Josie'nin de kafası karışır. Tamda bu dönemde lisede ki aşkı ortaya çıkınca işler iyice sarpa sarar...

Oyuncular;
Hilarie Burton
Paul Campbell
 Aaron Craven



Hediye verme yeri süperdi. :D




Ve pasta yapmaları. :D



Diğer toplu film yorumlarımı merak edenler için;












Film yorumlarım böyle. Hepsi sevdiğim ve önerdiğim filmlerdi. Canınız sıkıldığından açıp izlemenizi tavsiye ediyorum. :) Blu TV'yi Smart Tv'nize yükleyip izleyebiliyorsunuz. :)


Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle. :)



 Buralarda da varım^^




30 Ocak 2018 Salı

Gulyabani//Hüseyin Rahmi Gürpınar Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Türk Klasiklerini daha çok okumaya dikkat edeceğimden bahsetmiştim. O yüzden yavaş, yavaş stok yapmaya başladık ve okumaya da devam ediyorum. Gulyabani kitabı da bu kategoriye giriyor. Aldığım zamandan beri çok merak etmiş, bir türlü okuyamamıştım. Ve sonunda okuyup çok sevdim. Yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar o zamanın fantastik yazarlarından. Şu zamanda yazılan fantastiklerle kıyaslamayın çünkü kitapta geçen doğa üstü varlıkları az çok biliyor ve bunları okuyup hem korkup hem çok gülüyorsunuz. :)

Toplumun peşin yargılardan, geleneksel düşünce kalıplarından ve akla aykırı her türlü hurafeden kurtulması gerektiğine inanan Gürpınar'ın toplum içerisinde din kisvesine bürünmüş batıl inanış ve hurafeleri yerdiği Gulyabani romanı aynı zamanda edebiyatımızın fantastik öğeler barındıran ilk korku romanıdır. Gulyabani'de Musine Hanım adında kimsesiz bir kadının hizmetkârlık yaptığı çiftlikte gerçekleşen doğaüstü olaylar ve sahtekârlıklar etrafında yaşadığı maceralar anlatılır.

Kitabı Süt kardeşler filmiyle bağdaştırabiliriz. Normalde böyle olması çünkü Süt kardeşler filmi bu kitaptan esinlenmiş. Ama şöyle ki Süt Kardeşlere bir kaç ekleme yapılmış. Yine de her ikisi de çok güzeldi.
Olaylar Munise hanım karakterinin etrafında gelişiyor ve o zamanın hurafe denilecek şeylerden etkilenen insanları anlatıyor. Musine uzak akrabası Ayşe hanım tarafından İstanbul'dan uzak bir konağa hizmetçi olarak işe götürülür. Munise anlatılanlardan ve şüpheli hal ve hareketlerden korksada akrabasına güvenip konağa gider ama gittiği zaman konakta tuhaf şeylerin olduğuna şahit olup gitmek ister lakin ne mümkün, artık o konağa ayak basmıştır ve gitmesi zordur.
Zorlu zamanlar ve geceler geçiren Munise karakterinin aklını kaybetmemesine şaşırdım. Yazar öyle bir anlatım sergiliyor ki bir an okuyucular korkuyor. :D Yaşanan olayları, Munise'nin cesaretli oluşunu, evin hanımı, yaşlı hizmetçilerin olaylara bakış açısını ve en önemlisi yaşanan trajikomik olayları okudukça gerçekten çok eğlendim. 


Klasik oluşundan çekinmenize gerek yok, evet biraz ağır ama yine de akıcı ve bir gününüzü alacak güzel klasiklerden. Kitaba başlangıç kısmı ve devamı çok güzeldi. İlk olarak okuyucu Hanımninelerden yazara yeni yazacak kitapları hakkında bilgi ve fikir vermesi ve yazarın bunu dikkate alıp böylesi bir kitap çıkarması gerçekten takdire şayan. Devamında olayları yaşayan kişiden, hikaye tarzında dinliyormuş gibi anlatılması eski yazarlarımızın ne kadar güzel yazdıklarını ortaya koyuyor. bunlara artı olarak okurken hem eğlenip hem de yaşananlardan dolayı dersler alıyoruz.

Sonu tahmin edilebilir değil, kafamda çok şey kurdum ama bir tanesi bile olmadı. :D Çok zekice yazılan, eğlenceli, kolay okunan klasiklerden olduğu için kesinlikle tavsiye ediyorum. Şu an My Twin yazarın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabı okuyor ve bayılmış. Bununla beraber alışveriş listesine yazarın bir kaç kitabını daha ekledik. Kesinlikle okunulması gereken yazarlardan biri. :) Ve son olarak ekliyorum ki ne varsa klasiklerde var. Ben okudukça acayip mutlu oluyorum ve sizlere de tavsiye ederim. :)
Not: Kitap bir çok yayınevinden çıkmış, ben İnkılap Yayınevini tercih ediyorum. Bir kaç kitap istisna ama varsa eğer İnkılap'dan alın. Yine de sırf fikir olsun diye bir kaç yayınevinden alıp sadeleştirmeleri nasıl yapmışlar incelemeyi düşünüyorum. :)




Alıntılar^^

"Ben bunların ellerinden ölmezsem bile meraktan öleceğim. Bu kadar garipliğin içinden bir şey merak etmeksizin nasıl yaşanır? Merak etmemeye uğraşıyorum ama mümkün olmuyor."


*****

İnsanlardan kapalı olan bahtım perilerden açıldı. Hayırdır inşallah. Başıma neler gelecek? Hep birden beni neden beğenmişler? Hay beğenemez olaydılar!


*****


"İnsanların dişlerini ağzından söküp başka bir yerine yerleştirmek lazım gelse neresine koymalıdır?
"Gözlerine efendim."
"Neden?"
Çünkü bazı kötü niyetliler, soydaşlarını gözleriyle de yerler."




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^




 Buralarda da varım^^





27 Ocak 2018 Cumartesi

Anna Ve Fransız Öpücüğü//Stephanie Perkins Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yine yeniden kitap yorumu ile karşınızdayım. Bu sefer ki kitabı çok sevdim. Gerek kapak, gerek içeriği kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitaptı. Yazarın Lola ve Komşu Çocuk kitabını pek sevememiştim, bu kitaba da şüpheli yaklaştım ama tam tersi çıktı. U kitap'tan bu kitabı ve Isla Ve Mutlu Son'un 20 TL'ye aldık. İyi alışveriş oldu yani. :D Kitabı gerçekten çok sevdim, Lola ve Komşu Çocuk'ta yaşadığım hayal kırıklığını yaşarım diye korktum ama yazar beni ters köşe yaptı. :D

Anna’nın Atlanta’da iyi bir işi, en yakın arkadaşı ve sevgili olup olmadıklarından emin olmadığı hoşlandığı bir çocuk vardı. Lisenin son senesi için de sabırsızlanıyordu. Bu yüzden babası onu beklenmedik bir şekilde, Paris’teki bir yatılı okula yollamaya karar verdiğinde pek de mutlu olmamıştı, ta ki Étienne St. Clair ile tanışana kadar. Tek sorun… çocuğun bir kız arkadaşı vardı ve tabii Anna’nın da neredeyse bir erkek arkadaşı… Kıl payı kaçırılan romantik anlarla dolu bir sene, bir Fransız öpücüğü ile sonuçlanacak mıydı?

Kitabın konusu klişe gelebilir, hatta klişe de ama çok farklı bir duygusu vardı kitabın. Gençlere yönelik olsa da Paris ve onun verdiği duyguyu her yaştan kişi okuyabilir. O yüzden 'Gençler için bu kitap, ben okumam!' demeyin. :) Karakterlerimizin hepsini sevdim. Anna'nın yaşadıkları, zorla uzak bir ülkeye okumaya gönderilmesinin verdiği sıkıntılar çok iyi anlatılmıştı. Tabii gelen yardımlarda bir o kadar tatlıydı. Tabii Anna karakterinden gözüme batan bir kaç şey oldu, düzenli oluşunun ima edilmesi saçmaydı bence, her insan düzenli olabilir ki Anna'da sıradan insanların düzenine sahipti. Acaba yazara göre bu sıradanlık onun için dünyanın en büyük şeyimi. Artık bu konuda nasıl bir düşünceyle yazmış yazar bilemiyorum am değişikti. :/ Yine de bunlara rağmen sevdim, sinema sever olup, sinema hakkında söyledikleri harikaydı. Fransızların sinemaya bu kadar değer verdiklerini bilmiyordum ve bu konu nedeniyle orada yaşayabilirim. Tabii Fransızca bilmem şart. :P
Birde St. Clair'ımız var. <3 Yaa yazar bu kadar mı iyi anlatır bir karakteri. Haa öyle ahım şahım bir  şeyi yok, hatta karakterini fazla mükemmel yapmamak için boyunu çok ama çok az kısa olarak yazmış. Yine de Anna gibi sevdik kendisini, sevgilisi olsa da olmasa da. :D Burada yazarı gerçekten tebrik ediyorum, St.Clair'ın sevgilisi oluşunu sürekli gözümüze sokup, Anna'yı kötü duruma düşürmek istememiş. Belli kitaplarda bu göze sokulunca ana karakter kötü insan konumuna düşüyor. Yazar gerçekten düşünüp yazmış her satırı ve karakteri.
Bunların yanı sıra St.Clari için o kadar güzel tanımlar eklemiş ki yazar cidden bayıldım. Tam bir ergen gibi davranıyorum diyemem, okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Böyle aşklar kalmamış be Sebastian, bizde okuyup hayran kalıyoruz işte. :D 



Diğer karakterlerden Meredith, Josh ve Rashmi'yi sevdim. Josh Isla ve Mutlu Son'da yer alacak ve inanılmaz merak ediyorum. Bu kitapta çok içine kapanık ve gizemli bir karakterdi ki Isla'da az da olsa gözüküyor ve nasıl biri olduğunu hemen anlıyoruz. Gerçekten inanılmaz derecede merak ediyorum bu karakterleri, umarım hayal kırıklığı olmaz.
Şimdi bundan sonra Lola ve Komşu Çocuğu tekrardan okuyacağım. Doğrusu pek sevmemiştim o kitabı, hatta aldığım için üzüldüm ama bu kitaptan sonra Anna ve St.Clair çiftimizin de Lola'da yer alması tekrardan okuma neden oluyor. Tabii bunların yanı sıra serinin saçma bir şekilde çıkması da en büyük nedenlerden biri olabilir. :/ O yüzden en kısa zamanda Lola sonra ise serinin son kitabı Isla.^^


Kitap sıkmadan devam ediyor.Arada Paris hakkında bilgi vermesi yazarın konu hakkında iyi bilgiler edindiğini gösteriyor. Hem kültür hem aşk ve arkadaşlığı barındıran kitapları hep sevmişimdir. Bunlarla beraber okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir kitap. Belki bazı yerlerine kızıp, bu ne yaa diyebilirsiniz ama bunlara rağmen okumaya devam edin derim. :) 




Yazara gelecek olursak, beni Lola'da hayal kırıklığı içinden bıraktı ama bunda çıtayı baya yükseltti. Yukarıda da dediğim gibi umarım son kitap, Isla ve Mutlu Son Anna ve Fransız öpücüğü gibidir. Kitap hakkında daha fazla şey söylemek isterdim ama iyice ergen konumuna düşmeye gerek yok. :D Ergen dedim ama yine de küçük, büyük fark etmez herkes okusun derim. Çok tatlı ve çabuk biten bu seriyi tavsiye ediyorum. Eğer beğenmezseniz sırf kapakları içinde kitaplığınızda durabilir. :)
Ve en önemli konu ise seriye başlayacak olanlar çıkış tarihlerine göre alıp, okumasınlar. İlk Anna ve Fransız Öpücüğü, sonra Lola ve Komşu Çocuk en sonda Isla ve Mutlu Son^^
Yayınevi neden böyle çıkarmış halen daha bilmiyorum ama hazır seri tamamlanmış böyle okumaya devam edin. :)


Seri sıralaması ve kapakları böyle. Yabancı Yayınları orijinal kapakları kullanmayı tercih etmiş, iyi de yapmış. :)



Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^

"Annem Amerikalı," dedi sakince. "Babam Fransız. San Francisco'da doğdum ve Londra'da büyüdüm."


*****


St. Clair kendi kendine gülümsedi. "Sarı perçemini sevdim," dedi sonunda. Öne uzandı ve hafifçe saçıma dokundu. "Saçın mükemmel."


*****

Paris'i özlüyordum ama ev değildi. Daha ziyade...bunu özlüyordum. Telefonun öbür ucundan gelen sıcaklığı. Evin bir yer değil de insan olması mümkün müydü? Eskiden Bridgette evimdi. Belki de St.Clair yeni evimdir.


*****

Onu inceledim. Serçeparmağının tırnağını kemiriyordu. Okuduğu kitap güzel olmalıydı. Serçeparmağı heyecanlı ya da mutlu demekti, başparmak ise düşünceli ya da endişeli. Bu hareketlerin anlamlarını biliyor olmama şaşırdım. Onu ne kadar yakından incelemiştim ki?





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^










23 Ocak 2018 Salı

İzlediğim Filmler #5 // Gece Bitmeden, Açlıktan Ölme Oyunları, Noel Prensi, Karanlık Gölgeler^^

Merhabalar^^
Uzun zaman sonra yine film yorumlarımla karşınızdayım. Bu sefer izlediğim filmleri çok sevdim ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Şimdi hazır Netflix ve Blu Tv'ye üye olmuşken biraz daha film izleyeyim, böylesini daha bulamam. :P



İlk filmimiz Gece Bitmeden^^



Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, taa fragmanları dönmesinden beri düşünün artık. Erkek oyuncuyu pek bir severim(Fazla filmini izlemesem de. :P) o yüzden izlemek istedim. Zaten fragmanı izlediğiniz zaman farklı bir tarz olduğunu anlayacaksınız. 
Film beklediğim gibi başladı ve çok güzel devam etti ama o sondan pek bir şey anlamadım desem yalan olmaz. Yine de, bunlara rağmen kesinlikle tavsiye edeceğim ve tekrardan izleyebileceğim bir film.


Konusu;
Eşiyle birlikte yaşadığı Boston'a dönmek üzere gece 1:30 trenine bileti olan Brooke Dalton (Alice Eve) New York garına giderken soyguna uğrar ve cüzdanını çaldırır. Bu sırada treni kaçırır, ancak eşi eve dönmeden eve dönmesi gerekmektedir. Durum oldukça kötü görünürken garda trompet çalan sokak müzisyeni Nick ile (Chris Evans) tanışır. İlk başta Nick'in ona kötü niyetli düşüncelerle yaklaştığını sanan Brooke, saatler geçtikçe Nick'i daha fazla tanır ve onun hakkındaki düşünceleri değişmeye başlar.

Oyuncular;
Chris Evans
Alice Eve
Emma Fitzpatrick


Filmin yönetmenliğini Chris Evans yapmış. Yani hem oynamış hem çekmiş. Bence çok iyi bir film olmuş. :)















İkinci filmimiz Açlıktan Ölme Oyunları^^




Film ararken öylesine rast geldiğimiz bir parodi filmiydi. Açlık Oyunları filmini ve serisini bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Parodi filmleri acayip komik oluyor. Bir Isırık Daha filmini kimse geçemez ama bu filmde güzeldi. Sırf eğlence içerikli film olsun diyorsanız izleyin derim. :)
Oyuncuların uyumları çok iyiydi ama Peeta'nin dış kapının dış mandalı gibi kalması parodide olsa olmamış. Artı Açlıktan Ölme Oyunları diyorlar ama açlıktan ölen kimse yoktu. :P Daha çok, orijinal film gibi kanlı şekilde ölenler vardı. Bunların yanı sıra ödül olarak verdikleri ve ilk kısımda Çakma Katniss'in davranışları süperdi.


Konuyu bildiğiniz için yazmıyorum, artı bulamadım zaten konuyu. :D

Oyuncular;
Maiara Walsh
Brant Daugherty
Cody Christian
Alexandria DeBerry




Anneye dikkat. :D


Oyunların sunucularıydı. Pembe saçlı adamın gülmemesi süperdi. :D


Adam Lambert'a benzemiyor mu? Ama o değil. :D Bu resimden anlayamazsınız ama filmi izlediğiniz zaman ne dediğimi anlayacaksınız. :)





Adam sürekli reklam yaptı sakalları ile. :D










Üçüncü filmimiz Netflix'in orijinal filmi Noel Prensi^^




Netflix'in güzel filmleri var. Buda onlardan biriydi. Tam yılbaşı zamanında izlenecek bir film. Ya da dışarıda kar, elinde sıcak çay, üstünden battaniye alıp izleyeceksiniz bu romantik komedi filmini. Klişe bir konuya sahip olsa da oyuncuların enerjisi ve tatlılıkları filmi bir kaç kez daha izlenebilir yapmış. Mesela benim tekrardan izlenilecekler arasında yer alıyor.^^
Kesinlikle tavsiye ediyorum.^^


Konu;
Gelecek vadeden bir genç gazeteci için yeni yıl erken gelir.
Kral olmaya hazır havalı bir prensle ilgili haber yapmak için yurtdışına gönderilir.


Oyuncular;
Rose McIver
Ben Lamb
Alice Krige





















Son filmimiz Karanlık Gölgeler^^



My Twin izleyip beğendiği için izledim bende. Daha doğrusu tekrardan My Twin ile beraber izledik. Filmin komedi türünden olacağını sanıp o beklentide başladım, meğer öyle değilmiş. Daha çok aile meselesi, azıcık ucundan cadılar vampirler vardı. Komik olsaydı benden 5 üstünden 5 puan alırdı ama pek öyle değildi. Yine de güzeldi, önereceğim bir film. Zaten Johnny Depp olsun yeter. :D Adamın gerçek yaşantısını bilmem ama oyunculukta harika. :D


Konusu;
1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpool'dan Amerika'ya taşınırlar.
Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirirler ama köklü playboy Angelique Bouchard'un kalbini kırmışlardır.
Angelique Bouchard Barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr. Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.


Oyuncular;
Johnny Depp
 Eva Green
Michelle Pfeiffer
Chloë Grace Moretz
Bella Heathcote



Gözlükler fena. :D


Adam süper yaa. :D










Bu sahneler komediydi. :D


Diğer toplu film yorumlarımı merak edenler için;













Listemdeki filmler çok güzel, hepsini beğendim. Zamanımı boşa harcayan filmler olmadı hatta tekrardan izleyeceğim filmler kendileri. Bu yıl saha çok film izleme dileğiyle.^^
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^