3 Mayıs 2016 Salı

The Originals-Düşüş//Julie Plec Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^

Uuzn bir iç dökme yazısı başlayayım dedim ama hangisini anlatayım deyip vazgeçtim :P O yüzden direk kitabımızın yorumuna geleyim :D The Original serisini daha ilk kitapta çok sevdim, ikinci, kitap çıkınca da ne kadar sevindim anlatamam. Ve kitabı okuyunca seriyi daha bir çok sevdim aa dostlar^^
Harika, harikaaaa^^
Devamı birazdan sizlerle :*

Daha buradan söylüyorum!
İLK KİTABI OKUMAYANLAR OKUMASIN :*


Köken Vampir ailesi bin sene evvel birbirlerine bir söz verdi. Her zaman ve sonsuza dek bir arada kalacaklardı. Ama verilen sözleri tutmak ölümsüzken bile kolay değildi.
Yıl 1766. Klaus, Elijah ve Rebekah Mikaelson kasırgada yerle bir olan şehirleri New Orleans'ı aradan geçen kırk dört yıl içinde adeta yeniden inşa edip eskisinden de görkemli bir hale getirmişlerdir. Cadılar bataklığa çekilmiş, kurtadamlarsa arkalarına bakmadan kaçıp gitmiştir. Ama bu kadarı Klaus için yeterli değildir. O kral olmak, şehre kraliçesi ile birlikte hükmetmek ister. Ve nihayet en çok arzuladığı şeyi gerçekleştirecek bir cadı bulur ama cadının niyeti Klaus'u kullanarak ölmüş atalarını diriltmek ve New Orleans'ı geri almak için bir savaş başlatmaktır. Mikaelson kardeşler cadıların bu hamlesini savuşturmak için güç birliği yapsa da kesin olan bir şey vardır: Çok kan dökülecektir. 


Kitabımızı nasıl anlatsam bilemiyor. Ne kadar birbirlerine sinir olup, yaptıkları hatalara tahammül edemeseler de onlar ailedir ve AİLE GÜÇTÜR.
İşte yine bu felsefeyle devam ediyor kitap ama ilk kitapta olanlar olmuştur. Bu olanlardan sonra Elijah New Orlens'ı almış, yönetmekle uğraşmaktadır, Rebekah ise aşkını ve acısını kalbine gömdükten sonra hayatına eğlencelerle devam eder ve yeni vampirler yaratır. Klaus da Rebekah gibi aşk acısı çekmektedir ama onun bir fırsatı vardır ve bu fırsat bir çok olaya ve savaşa gebedir.
Olay ise hazin bir şekilde sevgilisi Vivianne'i kaybeden Klaus Vivianne'in cadı olmasının sebebiyeti ile onu diriltmek ister, olur da ama cadılar bu rahat dururlar mı? Zaten Klaus'da rahat durmuyor ve konuda yazıldığı üzere çok kan dökülüyor.


Bu sefer kitabımız ilk kitap da ki gibi her kardeşin hayatına odaklanmamış, daha çok Klaus'un meydana getirdiği olayların üstünden durmuş yazar. Diğer Mikaelson kardeşleri de okuyoruz ve Klaus hariç hepsine hak veriyoruz. Ama bir yerden sonra ona da hak veriyoruz ee canlar :(
Bir yorum da Klaus'a sinir olduğunu belirtmiş blogger arkadaş, okuduğum da yok yaa ne yapabilir ki bizim asi Klaus'umuz dedim ama gerçekten insanı sinir etti. Dövelim desem adam bizden güçlü, hızlı ve iki saniyesini almaz bizi bitirmesi, o yüzden sustum ve kitabı okudum :D Şaka bir yana gerçekten harika bir kitaptı^^

Kitabımıza yeni karakterler geliyor ama ne yalan şüphelenmedim değil, ama şimdilik iyi bakalım devamın da neler olacak :D İlk kitabı sevdiğimi başta belirttim ama bu kitaba bayıldım^^ Bitirip, kapağı kapattıktan sonra vaay bee dediğim doğrudur ve Klaus'un yine hain planları ^_^
3. ve son kitapta yine bolca kan ve savaş göreceğiz gibi. Bu kitabı daha çok sevmeme sebep ise sanki bu kitapta daha çok aile oldular gibi, ilk kitapta aile değiller miydi diyebilirsiniz, evet ailelerdi ama çok kopukluk vardır, yoksa olaylar olaylar orada da. Ama burada daha çok birbirlerini arkasını kolladılar, işte bu daha çok sevmeme neden oldu. Zaten yazar öyle bir yazmış ki acaba sonun da ne olacak, kim ne gibi karar verecek. hep bir soru, hep bir merak :D



Rebekah'ın yaptığı şakaya çok güldüm, şeytanın aklına gelmez ama zaten bunlar vampir = şeytan :P Hele o Klaus ile tartışmaları yok mu süperdi :D
Dizisini halen daha izlemedim. Neden derseniz, bana yeni versiyonla değil eski versiyonla gelsinler. Ben Elijah'ı, Rebekah'ı ve Klaus'u böyle tanıdım, böyle sevdim. İlk kitap yorumum da diziyi izleyeceğim dedim ama cıks gerçekten olmuyor :D Belki Klaus için izlerim, bilemeyeceğim :D  


Daha ne yazayım canlar, harika bir seri, harika bir fantastik. Köken vampirlerini çok severim, özellikle Klaus diyorsanız tez zaman da okuyun ki Klaus kızmasın :P Şaka bir yana fantastik severlerin seveceği, bir oturuşta bitecek bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim^^ Ve üçüncü kitapta tez zaman da çıksın, heyecan, heyecan :D


Serimiz^^


Kitaba Puanım 5/5


Alıntılar^^


"Sürekli entrika peşindesin ve kimseyle konuşma gereği duymadan her şeyi mahvediyorsun."

Alıntıya Not: Tam Klaus'u anlatmış ama biraz ağır olmuş sanki :D





Elijah güçlüydü, Rebekah güzeldi, Klaus da belalıydı.





Elijah sadık, sevgi dolu bir ağabeydi; ismi lazım olmayan başkaları gibi değildi.






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Sizlere Mikaelson kardeşler ile veda edeyim^^









Buralarda da varım^^


28 Nisan 2016 Perşembe

Tatlı Cazibe/Wendy Higgins Kitap Tanıtımı^^

Herkese merhaba^^
Bugün ki paylaşımım da harika bir haber vereceğim sizlere^Zaten başlıkta anladınız ama olsun benim için mükemmel bir haber <3 Uzun zamandır bekliyordum çünkü :*
Veeee güzel haberimiz, Tatlı Şeytan serimizin son kitabı Tatlı Cazibe yakında bizlerle olacak!!!! 
♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥






Kitabımız son kitap ve ilk üç kitaptan çok farklı, çünkü bu sefer olayları Kaidan'in tarafından okuyacağız^^ Böyle bir kitabı yazdığı için  Wendy'ciğime sevgilerimi iletiyor^^ Bu arada kendisi çok tatlı bir yazar ♥ ♥



Ve gelelim kitabımıza^^



Ve konumuz^^


SÜRPRİZLERE KUCAK AÇ

Kötü çocuk Kaidan Rowe hayatta istediği her şeye sahiptir: şan, şöhret, yetenek… Ve tabii güzel kızlar. Ama kızları baştan çıkarıp günaha teşvik etmek onun görevinin bir parçasıdır. Çünkü o, İblis Düklere hizmet etmekle görevli bir Nefildir ve Düklere karşı gelmek, ölmek demektir. Neyse ki Kaidan işini severek ve çok iyi yapar. Ta ki tatlı, cesur ve de iyi kalpli Anna Whitt ile tanışana dek. İblisleri yeryüzünden temizlemeye kararlı bir Nefil olan Anna, iyi ile kötünün savaşına öncülük ederken Kaidan’ı da hiç tatmadığı duygularla yüzleşeceği bir başka savaşın içine çekecektir.

Tatlı Şeytan  serisinin dördüncü ve son kitabında olaylar bu kez gizemli yakışıklı Kaidan Rowe’un ağzından anlatılırken, okurlar onun o soğuk ve kendinden emin görüntüsünün altındaki kırılgan âşığı tanıma fırsatı yakalayacaklar.



Ayyy daha konuda merak tavan^^ 
Bu seri bambaşka canlar, tekrardan okursam şaşırmayın^^


Seriyi merak edenler için kitap yorumlarım^^

Tatlı Şeytan Yorumu İçin Tık Tık!!
Tatlı Tehlike Yorumu İçin Tık Tık!!
Tatlı Hesaplaşma Yorumu İçin Tık Tık!!


Kitap tanıtımı yapsam da kesinlikle tavsiye edebileceğim bir seri^^ Okuyun, okutun :D


Bir yazının daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^


23 Nisan 2016 Cumartesi

İyi Kız//Mary Kubica Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Uzun zamandır polisiye-gerilim okumadığımı fark ettikten sonra aklıma ilk gelen İyi Kız kitabını okumaya başladım^^ Gerçekten de gerilim dolu bir kitaptı. Kitap hakkında spoi yemeden okuduğum yorumlarda sonunda büyük bir şok geçireceğimizden bahsediyorlardı. İşte bu yorumlardan sonra daha bir merak eder oldum kitabı. Peki şaşırdım mı, ya da kitabı sevdim mi? Bunların cevapları yorumumun devamında^^
Şimdi konumuza bir göz atalım ;)

İyi bir insan olup olmadığıma karar verecek olanlar kim? Ailem mi? Arkadaşlarım mı? Yoksa ne yaşadığıma dair en ufak bir fikri bile olmayan etrafımdaki insan kalabalığı mı? Tabii ki hiçbiri… İyi ya da kötü biri olduğumu benden başka kimse bilemez.
Nüfuzlu bir ailenin kızı olan resim öğretmeni Mia, esrarengiz bir yabancıyla barda tanıştığı gece ortadan kaybolur. Genç kız aylar sonra ıssız bir kulübede bulunur, ancak o eski Mia değildir artık. Tamamen değişmiştir ve yaşadıklarına dair bölük pörçük parçalar hatırlamaktadır. En tuhaf olansa, kendini artık Chloe olarak tanıtmasıdır. Peki kimdir bu Chole denilen kız?
Ve Mia neden kendisine bu isimle hitap edilmesini istemektedir? Bu soruların cevabını hiç kimse bilmemektedir. İşin aslı, Mia'ya dair bilinmeyenlerden yalnızca biridir bu... 17 ülkede yayınlanan, zekice kurgulanmış sıra dışı hikâyesiyle İyi Kız, kusursuz ailelerin bile göründükleri kadar mükemmel olmadıklarını kanıtlar nitelikte çarpıcı bir ilk roman.


Yazarımız kitapta geçen çoğu başrol karakterinin gözünden  ve olayların olduğu zaman ve sonrasını bölüm bölüm anlatmış. Sadece Mia hariç. Onu son sayfalara saklamış ve bombayı patlatmış.
İlk olarak annesinden başlamış kitap, Mia resim öğretmenidir ve ailesinden ayrı yaşamaktadır. O gün annesi Eve'yi meslektaşı ve arkadaşı olan öğretmen haber verip okula gelmediğini söyler ve o tarihten sonra 3 ay Mia ortadan kaybolur. Ünlü bir savcının kızı olan Mia için her türlü ihtimal düşünülür ve işinde iyi bir dedektif olan Gabe tutulur. Kitabımız dedektifin gözünden de anlatılıyor. Ve son olarak Mia'yı kaçıran kişi Colin, her günü, kıza yaptıklarını ve geçmişinde yaşananları bir bir okuyoruz.


Mia'nın annesi kızı kaçırıldıktan sonra çok üzülüp kendini ve hayatını sorguluyor. Çocuklarını olan davranışı, evliliği ve gelecek hakkında. Eve'yi sevdim ama sona doğru yazarın konunun gidişatını başka yöne çevirmesini sevmedim. O olmasaydı iyiydi. Mia'nın babasını ve ablasını boğmak istedim. Hemde öyle böyle değil. Gerçekten böyle insanlar da var ne yazık ki :/
Dedektif Gabe'ye gelecek olursak işinde gerçekten çok iyi ve çok iyi yürekli biri. Nedenini okuyunca anlayacaksınız. O kısımları çok sevdim ve üzüldüm. Neyse, onun da ağzından anlatılanlara şahit oluyoruz ama hayatı hakkında pek bir şey söylemiyor, o kadar ki yaşını bile bilmiyorum :D 
 Ve son olarak suçlu Colin var, yapması gereken aslında çok basit bir iş ama sonradan nedense ki yazar burada vicdanı ön plana çıkarmış işler değişiyor. O sırada Colin'in bunu yapmasına gerek var mıydı açıkçası bilemedim ama sona doğru yazarın aslında nasıl bir konu ele aldığını öğreniyoruz ve taşlar yerine bir bir oturuyor.


Konu ve karakterler hakkında fazla bir şey diyemem, bu tarz konularda yorumu kısa tutmak iyidir :D Az biraz da spoi verip tavsiye ve genel yorum yapıp bitireyim :)


DİKKAT SPOİ!!

Yazar burada son zamanlar da önüme çıkan kaçırdığı kişiye aşık olan rehine, kısacası Stockholm Sendromunu ele almış. Gerçekten ilginç bir konu olmuş çünkü Colin ve Mia'nın arasında geçen olayları, Colin'in Mia'ya karşı tavrını ve onu zamanla sevip korumasını okuyoruz. Mia zaten çocukluktan yaşadığı sıkıntılar yüzünden gün yüzü görmemiş ama Colin'in onu kaçırması ve zaman geçmesiyle her şey değişmesini bir bir yazmış yazar. İşte kitabı ilginç yapanda buydu. Tabii ki de spoi kısmı olacak çünkü okumaya başladığım zaman böyle bir konu okuyacağım aklımın ucundan geçmezdi.

SPOİ SONU!!


Kitap genel anlamda güzeldi, yazarın bu kitaba 2 yılını vermesine bazen şaşırdım bazen de hak ediyor dedim. Ama asıl olay şu ki yazarın kalemi. Pek sevdiğim söylenemez ama konu seçimi dolayısıyla diğer kitapları okunulabilir. Biliyorum ki kesin o kitapları da çok ilginç konuları ele alıyor. Kalemi akıcı ama bazı anlatım bozuklukları yaşamadım desem yalan olur. Zaten kitabı kısa sürede okumamam buna büyük bir davetiye çıkardı ama  yine de  kalem kendini belli ediyor :D

Kitabımız polisiyeden çok gerilim üzerineydi. Gerilim severlere kesinlikle öneriyorum. Arada gerilim okuyanlara da öneririm, güzel bir kaçamak olur. :D Hemen bitecek bir kitap, sonunda gerçekten şok oluyorsunuz ama ben tahmin ettim doğrusu. Belki sizler tahmin edemezsiniz,yazar çok iyi gizlemiş. Yine de okuyup, kitabı elimden bırakınca vaay bee dedim. 


Kitaba puanım 5/4


Alıntılar^^


Benim tek düşünebildiğim Mia'yken yegane derdi siyaset, eğlence, spor ve ekonomi olan bir dünyada nefes almak ve yaşamak ne kadar imkansızlaşıyor...


*****

Tepede ördek ve kazlar uçuyor. Herkse terk ediyor beni.
Acaba Mia da bir yerde gökyüzüne bakıp benimle aynı şeyleri görüyor mudur, merak ediyorum.

*****

Kedi uçakla önce Minneapolis'e, oradan da yine uçakla O'Hare'e geldi. Bacaksız benden çok uçuyordu.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^,








16 Nisan 2016 Cumartesi

Değerini Bil//Nora Roberts Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bir hafta da okuyup bitirdiğim kitaplara ne yazık ki anca bir hafta sonrasın da yorum yazıyorum. Son bir kaç aydır kitap okuma sayımda ciddi bir düşüş var. En fazla 4 gün elimde olan kitaplar şimdi bir haftasını doldurmadan rahat edemiyor :( Üzülüyorum bu konuda ama yapacağım pek bir şey de yok. Öyle ha deyip de hemen elime kitabımı alıp okuyamayacağım bir dönemdeyim de :/
Neyse her yazı başında yazdığım iç dökmeleri burada bırakıp yorumuma geçeyim.
Uzun zamandır Nore Roberts kitabı okumuyordum. Elimde 3 serisi ve tekli kitapları var ama seri bitirme düşüncesiyle Değerini Bil kitabını okumaya başladım. Şimdi diğer serilere göz dikmeden kısa zaman da en son kitap olan Ömrüm Senindir kitabını da okuyayım^^


Laurel McBane ne zaman desteğe ihtiyaç duysa arkadaşlarına güvenmiştir, özellikle de en büyük hayali olan yemek okuluna gitme şansı ailesinin maddi sorunları yüzünden suya düşmek üzereyken. Şimdi Laurel arkadaşlarının cömert yardımını, müşterilerinin düğünlerinde yaptığı birbirinden lezzetli pasta ve şekerlemelerle ödüyor. 
Laurel aşka ve romantizme elbette inanmaktadır - tabii teoride. Ancak diğer kadınların arzuladığı tüm o zevkler konusunda oldukça çekingendir. 
Parker'ın ağabeyi Delaney Brown gibi güçlü ve zeki erkekleri beğenir - hatta çocukluğundan beri Del'e delicesine âşıktır. 
Bazı aşklar diğerlerinden daha uzun sürmekte ve buna inanan Laurel, üst düzey bir avukat olan Del'in hâlâ erişilmez olduğunu düşünmektedir. 
Bir gece Laurel'ın hızla değişen ruh hali, Del ile öfke dolu, ateşli ve baş döndürücü bir biçimde öpüşmesine neden olur. Paylaştıkları bu tutku dolu öpücük hayatlarında bir dönüm noktası olacaktır...


Konumuzdan sonra karakterlerimize bakalım^^ Laurel karakterini ilk iki kitapta az da olsa tanıyoruz. Doğrusu ilk iki kitabı taaa 2014 yılının Mayıs ayında okumuşum :O Ve bir çok şeyi unutmam çok normal. Bunlardan biri de Laurel'in önceki kitaplarda olan davranışını hatırlamıyor olmam. Kitabın konusunu okuyunca aklımda bir şekil belirdi. Az utangaç, kendi halinden bir kız ve küçük yaştan beri arkadaşının erkek kardeşini sevmen biri. Bunları insan okuyunca aklına gelenler belli ama bu kitapta Laurel öyle değildi. Belki seri de en çok sevemediğim karakter Laurel oldu her halde. Del bir tane tabii ama Laurel öyle değildi benim açımdan.
Vows Düğün Organizasyon şirketin de pasta ustası olan  Laurel pastaları ve ikramları ile bütün gelinlerin aklını alır. Geçmişin de yaşanan aile içi düzensizlik hayatını tam etkileyeceği zaman da birisi tarafından yardım alınca hakkını verip emeklerini ziyan etmez ve harika bir aşçı olur.
Kendisini başta dediğim gibi sevemedim. Çok değişik bir karaktere de sahipti ama bazı yönlerini de yabana atmamak lazım. Biraz daha fazla olsaydı bu yönleri benden artı puan alabilirdi.


Del, Parker'ın erkek kardeşi ve kasabanın en ünlü avukatlarından biridir. Aileden gelen varlık sebebiyle çevresi, arkadaşları ve dostları çoktur ve yakınları için elinden gelen her şeyi yapar. Parker kadar Mac, Emma ve Laurel'ide kız kardeşi gibi gören Del'in bir zaman sonra gözleri açılır ve çevresinde büyüyen ve güzelleşen Laurel'i fark eder ama yine bazı şeyleri kendine  yediremez ve yoluna aynı şekilde devam eder. Ta ki bir gün Laurel'in gazabına uğrayıp sonradan olanlar kafasını daha çok karıştıracağı zamana kadar.
Del Carter'dan sonra favori erkek karakterim oldu^^ Kendisini pek bir sevdim. Hele Parker'a olan sevgisi ve yardımları yok mu harikaydı. Kendisi hakkında olumsuz bir yorumum yok :D 


Diğer karakteri zaten diğer kitaplardan tanıyoruz. Pek bir değişiklik yoktu. Yine Mac'in annesi ortalığı karıştırdı, heyecanlı, capcanlı düğünler ve onların kaprisli, sevecen gelinleri oldu. Her kitapta ayrı bir olay oluyor, bundan da bekledim açıkçası ama olmasıyla bitmesi bir oldu :D Bu kitapta karakterlerimiz tatile gidiyor ve yazar öyle bir anlatmış ki insanın tatile gitme isteği tavan yapıyor ne yalan :D O sahneler, diyaloglar ve sonrası harikaydı ama yazar Del ve Laurel'in hikayesini pek güzel yazamamış. Umduğumu pek bulamadım. Laurel'in sürekli aksi hareketleri beni sinir etti, acaba burada nasıl bir atarlılık yapacak falan deyip durdum. İlk iki kitapta da böyle miydi hatırlamıyorum ama bu kadarını beklemiyordum.
Sonrasın da bütün karakterler arasında bir bahis yapıldı. Bu bahis ne söylemem ama o kadar itici bir şeydi ki anlatamam. Komik miydi, evet komikti ama gereksizdi de. Bunlar haricinde başka bir şey yoktu. Yazarın kalemini seviyorum. Kurgusu da iyi ama hep iyi olacak diye bir şeyde yok ;)


Serimizi devam ettirenler kesinlikle okumalılar. Ama tavsiye etmem biraz saçma olur. Zaten kitap serinin ortancı kitabı, her kitapta ayrı kişiler ve olaylar anlatılıyor, seriye eksik kitapla devam edilmesi mantıksız olur yani :D Bu kitap için tavsiye kısmını es geçer direk seriyi öneririm ;) Yarın ve Daima serisini geçemez ama 4 kitaplık bir seri olarak okunulası^^ Ve en kısa zaman da son kitabı okuyup seriye noktayı koyacağım :D



Serimiz hakkında^^



Kitaplar için sadece hangi kitapta hangi çift var onu söyleyebilirim ;)

Beyaz Düşler//Mac&Carter^^ (Yorum İçin Tık Tık!!)
Bu Güller Senin//Emma&Jack^^ (Yorum İçin Tık Tık!!)
Değerini Bil//Laurel&Del^^
Ömrüm Senindir//Parker&Mal^^



Kitaba puanım 5/3



Alıntılar^^


Bu işin sona erdiğini düşünüyor olabilirsin ama yanılıyorsun. Ayakkabıların elimde. Kırk sekiz saat içinde iletişime geçmezsen Prada ayakkabıların ölür.

Alıntıya not: Tehdidin böylesi :D

*****

Sevgili ayakkabı kaçırıcısı: Kaçtık ve FBI'a haber verdik. En iyi adamları yolda.
Prada Ayakkabılar.

Aılıntıya not: Böyle son buldu diyebilirdim ama öyle olmadı :P


*****

Parker her insanın, her kalbin öteki parçasının olduğuna kesinlikle inanıyordu. Bir eşi olduğuna. Buna her zaman inanmıştır ve yaptığı işte bu kadar iyi olmasının sebeplerinden biri de bu sarsılmaz inançtı.



Yorumun sonun agelmiş bulunmaktayız^^ Başka yorumlar da görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^






Müziklerden Seçmeler^^

Merhabalar^^

Eskiden her hafta yaptığım haftanın müziklerini bir zaman sonra bıraktım ama arada aklıma estikçe son zamanlar da dinlediğim şarkıları sizlerle paylaşmaktan vazgeçemiyorum :D Bu yazımda onlardan biri^^ Son zamanlar da müptelası olduğum şarkıları şimdi sizlerle buluşturacağım ;)



İlk olarak T-Pop'umuzdan seçmeler olsun^^

Yaz dönemine damgasına vuran Buray sadece İstersen şarkısı ile gönüllere taht kurmadı, diğer şarkıları Gitmem Gerek, Kimsenin Suçu Yok ve Sen Sevda mısın? İle de çok beğeni kazandı.
Gitmem Gerek şarkısını Baba Candır dizisinden sonra herkes bi sever oldu, onlardan biri de bendim^^ Çok anlamlı sözler var ve Buray'ın sesi insanın içine işliyor. O kadar yetenekli bir sanatçı^^

İşte o şarkılar^^


Kimsenin Suçu Yok

Buraya bir not düşmek istiyorum. Plak şirketi klipleri ve böyle akustik videolar haricinden şarkıları Youtube'da tutmuyor. Hemen siliyor. Evet alan, çalan çok ama bu da biraz fazla değil mi dedirtiyor. Şahsen ben Spotify kullanıyorum onda sıkıntı yok ama Pc'de genel de Youtube'dan dinliyorum. Neyse akustik takılırız artık :D

Normal halini dinlemek isteyenler için Tık Tık!



Gitmem Gerek

Bu da akustik versiyon ve ne yalan olmamış. Böyle olmuyorsa klip çeksinler lütfen :P

Baba Candır dizisinde çalınan halini izlemek için Tık Tık!!




Buray'ı arkada bırakırken gelelim K-Pop'a^^

Beast Suju'dan sonra en sevdiğim grup^^ Her bir şarkısı, klibi olay. Bunları çoğu kez söylediğim için direk şarkıya geleyim^^



Yey^^

Şarkıyı çok seveceksiniz, hele dansları falan harika^^ 



İkinci şarkıları ise We Up^^



Bu şarkıya klip ve özel video yok. O yüzden canlı performanslarıyla dinliyor, izliyoruz^^ Ve diyorum keşke klibi olsaymış :D Bunun da dansı harika^^ Zaten Beast her anlamda harika^^



Son olarak Chen ile devam edelim^^




Descendants Of The Sun dizisi için OST seslendiren Chen Everytime şarkısını mükemmel söylemiş^^
Hastasıyız dede!! :D Sadece Chen'e değil diziye de hastayız^^ Yakın yorum ile sizlerle olurum :*




Bir yazının daha sonuna geldik^^ Son zamanlar da müptelası olduğum müzikler bunlardı. Yakın zaman da yerlerini başka şarkılar alır ama her zaman aklımda olacaklar^^ :D



Başka yazılar da görüşmek üzere^^

Buralarda da varım^^





8 Nisan 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #8 Kore Fenomeni^^

Herkese bir kez daha merhaba^^

Haftanın Blogu yazıma hoş geldiniz^^ Bu hafta yine seçkin bir blog tanıtımı yapacağım. Belki çoğunuz tanıyor belki tanımıyor. Ama tanımayanların bir göz atması gereken bir blog olacak bu hafta ki tanıttığım blog^^

İlk olarak geçen hafta ki blog linklerini verip yazıma devam edeyim^^

HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!
Altıncı Hafta İçin Tık Tık!!
Yedinci Hafta için Tık Tık^^



Başlıkta da gördüğünüz üzere bu hafta ki şanslı blog Kore Fenomeni^^ Kendisini tanıyalı daha bir kaç ay oldu ama yıllardır tanıyormuşum gibi. Çünkü o bir kitap seveeeeer, Kore seveeeeer!!! Daha ne olsun aa dostlar^^




Boş zamanlarımda ve direk önüme düştüğün de hemen yazılarını okuyorum. Ne yazık ki telimi elime alayım da  bloggerlar ne yazmış, bir okuyayım gibi bir huyum yok :( Zaten bunu yapacak zamanım da yok ama eğer ilgimi çekiyorsa hemen okuyup yorumumu bırakıyorum^^
Gerçi çok yorum da bırakan biri de değilim :( Bu konu da kendimi çok soyutluyorum, ama sıklıkla yapsam iyi olacak :/
Neyse blogumuza gelecek olursak, her türlü bilgi bulabilirsiniz bu blog da. Yeri geldi mi Kitap tavsiyesi yeri geldi mi pasta, kurabiye tavsiyesi^^ Her telden çalan bloglara hastayım ama ben yapamıyorum :/ Kitap yorumu zor giriyor gerisini siz düşünün :D


En son yazdığı yazısı evlilik yıl dönümü hazırlığı yazısıydı. Ve evet bu yazısı ile kendisinin evli olduğu öğrendim :D Doğrusu kendisinin benim yaşlar da ve bekar diye biliyordum ama çeşitli yazılarını okuyunca benden büyük ve daha 3 yıllık evli olduğunu öğrendim^^ Bu sebeple evlilik yıl dönümlerini kutlar, yeni yaşının ise mutluluk, huzur ve sağlık getirmesini dilerim^^^






Evlilik Yıl dönümü hazırlığını gibi güzel püf noktalar yazan Kore Fenomeni kendi elleriyle yaptığı kurabiye, yemek tarifleri ile bizi bilgilendiriyor^^


Evet başta dediğim gibi kendisi Kore sever^^ Zaten isimden anlaşıldığı üzere Kore fanı^^ Kore dizi, filmleri hakkında bilgi alabilirsiniz^^ Ayrıca yabancı filmler de izlemekte, o konuda da bilgi edinebilirsiniz^^




Son olarak kitap yorumu da yapıyor dedim ama bunu Kore Fenomeni blogun da yapmıyor. Buna özel Wordpress'de bir blogu var^^ Eğer yorumlarını merak ediyorsanız birazdan linkini vereceğim^^ Bu Wordpress biraz sıkıntılı diye ilk açtığı zaman üye olamadım ama şimdi üye oldum ama yanlış şifre girmekten 18 dakika verdi :P Onu bekliyorum şimdilik :D


Blogunu tanıdığımıza göre blogger hakkında da az biraz bilgi vereyim^^ Başta dediğim gibi kendisini daha bir kaç ay oldu tanıyalım ama takip ettiğim ve sevdiğim bir blog ve blogger oldu^^ Kişiliği hakkında daha yeni yeni kendisini tanıyorum ama yazılarına hayranım. Çok güzel yazıyor^^

Uzun lafın kısası bu blogu da takibe alın canlar,size harika bloglar tanıttığımı canı gönülden söylemek isterim. Tabii zevk meselesi belki yazılanların hiç biri ilginizi çekmiyor, onun hakkın da bir şey diyemem ama size hitap edenler varsa bir kere şans verin derim başka bir şey demem^^


Sosyal Medya hesaplarına gelecek olursam^^

Blog İçin; Kore Fenomeni
Kitap Yorumları için; Ehli Dünya
Instagram Hesabı da var ama ne kadar gizli, açık bilemediğim için linkini veremeyeceğim, siz takip edince öğrenip isteğe bağlı takip edersiniz^^


Bir Haftanın Blogu yazısının daha sonuna geldik^^
Başka yazılar da görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^





Ada//Lynne Matson Kitap Yorumu^^

Herkse merhaba^^

Yine Cuma ve ben yine yazı yazıyorum :D Neden yazmadığımın mazeretini diğer yazılarım da söylediğim için şu an kafanızı şişirmek istemiyorum :D Ve hemen Ada kitabımızın yorumuna başlıyorum ;)
Yağmur Yağarken kitabı bitirdikten sonra kitaplıkta uzun bir kitap araması yaptım. En sonun da My Twin'in bazı nedenlerden dolayı yarım bıraktığı Ada'yı aldım ve iyi ki de almışım dedim. Biraz daha uzatmam pişman olmama neden olabilirdi. Hazır ikinci kitap da çıkmışken uzatmaya gerek yok dedim ve Ada serüvenine kendimi bıraktım.



Gizemli Nil Adası'nda kurallar belliydi. Bir yılınız vardı. Kaçmak ya da hayatta kalmak için tam 365 gün.
On yedi yaşındaki Charley kuralları bilmiyordu. Hatta nerede olduğundan bile haberi yoktu. Hatırladığı son şey sıcak hava ve kendinden geçtiğiydi. Uyandığındaysa kayalık bir arazide çırılçıplaktı. Kaybolmuş ve yalnız hisseden Charley, adada uzun süre hiçbir insana rastlamamıştı, ta ki gençlerin lideri Thad ile karşılaşana kadar. Artık, adadan kaçmanın ne kadar zor olduğunu öğrenmişti… ve tabii bir de âşık olmanın. Thad'in zamanı doluyordu ve Charley, geleceklerini kurtarabilmek için önce Thad'i kurtarması gerektiğini fark etmişti. Ancak tehlikelerle dolu bu adada en büyük tehdit zamandı!




Karakter analizine başlamadan önce hiç bir karaktere kızmadığımı belirtmek isterim^^ Charley sıcak bir Ağustos günün de alışveriş merkezi önünde işlerini halletmek için giderken bir ısı dalgasına kapılır ve kendini ıssız bir bir adada çırılçıplak bulur. İlk olarak rüya, hayal ve bayıldığını düşünür ama Nil adası gerçektir ve hemen kalkıp ortamı analiz etmek zorundadır. Burada Charley'in cesaretine hayran kaldım. Hem cinsim olarak korkar, ne yapacağını bilemez hale gelir diyordum ama Charley gerçekten cesaretli çıktı. On iki gün boyunca korkmasına rağmen hayatta kalan Charley'i Nil adasının Köy'ünün lideri olan Thad bulur. Bundan sonra Nil Adası hakkında detaylıca her şeyi öğrenir ama en önemli olan 365 gün sonra buradan gitmezse öleceğini öğrenmesi ondan soğuk duş etkisi yaratır. Zaman sonra Thad'in ise sadece sadece 87 gününün kalmasını öğrendiğin de ise diğerlerinin bir hiç olduğunu acı şekilde anlar.
Başta dediğim gibi Charley çok cesaretli ve herkese de yardım eden bir karakterdi. Sevdim kendisini^^


Aynı hazin sonla adaya düşen Thad ise çok uzun süredir kalmasının sebebiyeti ile Köy'ün ve gençlerin lideridir. Nil'i anlayan ve sürekli kendisiyle dalga geçtiğini düşünen Thad Charley'i görene kadar bazı şeyleri umursamaz ama onun tanıdıktan sonra artık bu adadan kurtulmak ister. Bir çok acı, sevinç ve hayal kırıklığı yaşayan Thad verdiği kararla azimle kurtulmaya bakar ama acaba şansı yaver gidecek midir?
Thad karakterini tabii ki de sevdim, sevmeyene şaşarım :D Öyle düzgün, sevecen ve aşık bir karakter ki gel de sevme. Chaley'de ballı hani, neyse bunun nedenini kitabı okuyup öğrenin^^


Diğer karakterlerden Natalie, Rives, Jason'u ve iyi olan diğerlerini çok sevdim. Hele Natalie, Charley gibi hemen kanım kaynadı kendisine. Jason ise daha küçük ama iyi gözlemci. İkinci kitapta ve ya üçüncü kitapta iyi haberlerini bekliyorum^^ Ama yazar bu belli olmaz :/


Kitabımıza az biraz bahsetmek istiyorum. Şimdi adaya düşenler 365 gün sonra bir tane hava dalgasından geçemezlerse ölüyorlar. Kitap da dayanışma, yardımlaşma süper tabii arada kötüler de çıkıyor ama Nil Adası zalim. Nil adası nasıl bir yer, Açlık Oyunları'ndaki gibi birileri tarafından yönetiliyor mu? Yoksa doğanın bir olayı mı bunu bilmiyorlar. Tabii bizde bilmiyoruz. Bunu da diğer kitaplar da öğrenmek dileğiyle. Çünkü acayip merak ediyorum. Daha fazla detaya girmek çok isterdim ama bazı şeyleri de siz kitap da okuyup öğrenin derim. Çünkü her sayfa da o kadar büyük sürprizler bizi bekliyor ki anlatamam. Ben ki kitap sonralarına arada bakıp acaba neler olacak diye merak eden kişi, zerre arkaya bakmadım ki bana yazardan bir sürpriz olsun. Sonun da neler mi oluyor. Okuyup öğrenin. 


Yazarın kalemini, hayal gücünü sevdim. Doğrusu yabancı bir ülke de çok satılmamış bir kitap olsaydı acaba Türk bir yazar mı yazdı derdim. Çünkü bazı diyaloglar, konuşmalar hatta ve hatta küfürler o kadar yakındı ki bizim yazarların kalemlerine ne yalan bu sorular aklıma gelmedi değil. Ama çevirmende olabilir. Yine de eğer çevirmense bence yapmasın böyle şeyler, direk çevirsin kitabı derim :) Kitabımızı hem Charley hemde Thad tarafından okuduk. Bu yönlü kitapları seviyorum. Kitabı okuyanlar ya Lost'a ya da Survivor'a ve en son olarak da Labirent serisinden benzetmiş gibi söylentiler duydum. İlk olarak Lost'u çok ama çok az izledim ve yorumsuzum bu konu da ama Survivor olabilir de olmayabilir de çünkü Charley arada ben Suvivor'da mıyım deyip durdu. Yazar buradan esinlenmiş olabilir. En son olarak Labirent serisi deniyor ama ben o seriyi ne okudum ne de filmini izledim o yüzden bu konu hakkın da yine yorumsuzum ;) 


Her bir satırına hayran kaldığım, vay be ne kitaptı, devamı olsa da hemen okusam dediğim bu kitabı tabii ki de öneriyorum. Distopya severler hayran kalacak. Serinin devamını alıp, yeni kitabın çıkmasını bekleyecekler aynı benim gibi. Gerçi ben daha yeni kitabı almadım ama en kısa zaman da alacağım inşAllah. Konusunu okuyunca çok merak ettim çünkü^^ Gerçi sonundan dolayı da merak etmedim değil. Bakalım yazar bizi yine ve yeniden şaşırtacak mı ki kesinlikle ağzımız açık kalacak :D İkinci kitapta bazı ümitlerim var, bakalım olacak mı^^


Serimiz hakkında^^


Şimdilik seri böyle, yazar devam eder mi son kitaptan belli olur. Nil On Fire yurt dışında yeni çıktı. Ve bizde de ikinci kitap daha yeni çıktığı için bir kaç aya üçüncü kitabı elimiz de görebiliriz^^
Kitap konusu ve kurgusu kadar kapaklarını da konuşturuyor^^
Ama favorim tabii ki de mavi olan ilk kapak^^


Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Gerçek şuydu ki zalimdi bu ada. Kalpsizdi. Siz arkanızı dönünce en yakın arkadaşınızla yatan türden bir kızdı. Maskesi düştüğü anda, ışıltısını da yitiriyordu. Nil Adası bir ceviz kabuğuyla kalplı halde buydu işte. Aklınızı başınızdan alacak kadar alımlı, ta ki dış yüzeyini soyup altındakini görene kadar.


*****

Nil'in piyonlarıydık, onun elinde oyuncaktık. Burası onun kum havuzuydu ve biz oynamayı kessek de önemi yoktu.


*****

İki kaşımı da kaldırdım, keşke tekini kaldırabilseydim diye düşündüm.

Alıntıya Not: Bu karakterlerin tek kaşı kaldırma ile ilgi hayalleri ne olacak acaba :P





Bir yorumun daha sonuna geldik^^ Başka yazılarda görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^



Buralarda da varım^^