28 Aralık 2017 Perşembe

My Princess//Kore Dizi Yorumu^^


Herkese merhaba^^

İki ay önce, OKK turunda kitabını okuyup hemen sonra diziye başladım. Bizim Kore dizilerine başladığımız zaman bu dizi çekileli kısa bir zaman olmuş ama biz izlemedik, sonradan da izlemek istemedim desem yeridir. Yıllar sonra ki geçenlerde hazır kitabını okudum izleyeyim dedim. Kitap acayip iyi ve heyecanlı olduğundan diziye merak ediyor insan haliyle. Bende bu niyetle hemen başladım ve bayıldım. Kadın oyuncuyu hepimiz tanıyoruz, Dünyaca ünlü Bi Rain'in eşi. Erkek oyuncu ise tanınan ünlü aktörlerden. Yıllar önce çekilen bu dizide dev kadro oynamış kısacası.
Dizi 16 bölümlük, her bölümü 1 saat olan klasik Kore dizilerinden biriydi. Her bir bölümü heyecanlı, merak edilesiydi tabii bu demek değil ki sinir etmedi beni, tabii sinir olduğum kısımlarda oldu. Mesela kızların vazgeçilmez saflıkları ve o son. Bunlara rağmen halen daha Kore dizileri izliyorsak demek ki var bir şey. :D
Neyse, lafı fazla uzatmadan oyunculara bakalım.^^




Kim Tae Hee//Lee Seol^^
Zorluklarla okuyan Lee Seol'un birden bire Kore Cumhuriyetinin prensesi olduğu ortaya çıkar. Bu olaydan sonra başına gelmeyen kalmıyor. Çok zorluk çekse de aşkı ve seneler önce talihini belirleyen prensesliği kabul edip hayatını yaşamaya çalışacaktır.
Bi Rain'in eşini ilk defa bir dizide izledim. Kadının oyunculuğu harikaydı, tabi bazı saçma salak yerler vardı ama bunu karaktere bağlıyorum. En kısa zamanda, bebeşini büyütüp bunun gibi tatlı bir dizi çekmesi dileğiyle. :)



Soung Seung Heon//Park Hae Young^^
Dae Hae Grubun varisi olan Seung Heaon bunun yanı sıra bir diplomattır. Dedesinin sıra dışı tavırları, olayları ve kendisine torunu değilde bir çalışan gibi davranması artık canına tak ettirmiştir. Birde bütün mal varlığını elinden alma ihtimali olan saf bir prenseste ortaya çıkınca Seung Heon dedesine daha çok bileylenir ve yapacaklarına kendisi bile şaşırır.
İlk defa bu dizi de izledim. Şimdi fantastik bir dizi çeken Park Hae Young'u yıllar geçmesine rağmen gram değişmemiş. Bu yeni dizisini öven çok, belki izleyebilirim. :D Bu dizi de ne kadar tatlıysa orada da öyle, resimlerde gördüm. :) Bu dizideki karakteri ise yeri geldi dayaklık yeri geldi omzunuzu verecek kadar duygusal ve tatlıydı. O ilk bölümlerde beni sinir etmedi değil. :) Yinede dizide az da olsa! sevdiğim bir karakterdi. :D



Ryu Soo Young//Nam Jung Woo^^
Lee Seol'un üniversiteden hocası olan ve Arkeolog olan Jung Woo Kore İmparatorluğundan kalan bilgiler ile çok ilgilenmektedir. Öğrencisi ise prenses çıkınca işin içine girip Prensesi kötü kişilerden korumak zorunda kalır.
Çok tatlı bir karakterdi. Lee Seol'un başta ilgi göstermesi haklı yere bence. Yakışıklılığını geçtim birde düşünceli bir öğretmen ki gel de sevme. İlk defa bu dizide izledim. Bu sıralar ise, tanıdığım için bir çok programlarda ve dizilerde görüyorum. Meğer tanınan bir oyuncuymuş ama ben denk gelmemişim, ya da geldim dikkat etmedim. Neyse. :D Karakterlerin arasında en sevdiğim kişi kendisi oldu. Umarım güzel, daha güzel diziler de görürüz kendisini.



Park Ye Jin//Oh Yoon Joo^^
Dae Han Grup'un sekreterinin kızıdır. Hırslı olduğu için genç yaşından yeni açılan Hae Young müzesinin başına geçmiştir. Bu uğurda insanların kalbini kıran kötü kalpli biridir. Lee Sul2e yapmadığını bırakmayan Yoon Joo hırsları için bir çok kişinin kalbini kıracaktır.
Dizinin kötü karakteri diyeyim siz anlayın. Kore dizi sektöründe iyi dibine kadar iyi, kötü ise dibine kadar kötü. İlginç değil mi? :D Ama bu kötüler gerçekten işin şeysini çıkarıyor. Bazen yuh diyoruz, bu kadarda olamaz. İşte bu karakter onlardan biriydi. :D İlk defa bu dizide izledim, oyunculuk süper, iyi bir karakterde izlemek dileğiyle.



Lee Gi Kwang//Gun-I^^
Sarayın aşçısından biri olan Gun Lee Sul'e çok yardım edecektir. 
Beast şimdi ki adıyla Highlight grubunun rapçisi olan Gi Kwang'ı başta tanımadım desem beni taşlarlar mısınız? :D Ama gelip izleyin bana hak verin, bir insan bu kadar mı faklı olur? Tamam genç ama bu kadar değişim de fazla bence. :D Gerçi şimdi ki hali daha iyi ama sevdiğim bir grubun üyesini sonradan tanımakta abes kaçıyor. :D Dizide pek fazla ortada dolaşmadı, ilginçti ama olduğu kısımlarda çok komikti. Rapte iyi, oyunculukta da iyi, bence her iki kariyerine de daha çok önem vermeli. :D


Oh Ki Taek//Maeng Sang Hun^^
Başkanın sekreteridir. Şirkete ve başkana kendini adamıştır ve kızının yaptıklarından da bir haberdir. 
Kendisini kitapta pek göremedim ama dizi de büyük olaylara imza atacak kişi kendisi. Son kısımda kendisine yapılan jesti takdir ettim ve çok sevdim. :) Kızı nasıl kötü olabilir dedirten bir karakter bu arada. :D



Park Dong Chae//Lee Soon Jae^^
Dae Han Grup'un başkanı ve Hae Young'un büyükbabasıdır. Yıllar önce yaptığı hatadan dolayı her şeyi unutup onu telafi etmeye ant içmiştir. Torununa gereken sevgi göstermeyen Dong Chae yaptığı hatayı kabul edecek midir?
Çok komik ama bir o kadar asabi bir dede. Hae Young bazen haklı dedim ama büyükbabanın da gerekçeleri vardı. Çok tatlıydı dizi de ama üzüldüm kendisine. :/



Lee Dan
Lee Seol'ün yetim üvey ablasıdır. Yetim üvey abla olasının sebebi ise Lee Seol'ün ailesi onu da Lee Seol'le beraber yetimhaneden almıştır. Lee Seol'a anlamsız bir kıskançlığı vardır. Hukuk öğrencisidir ve sınavlara çalışmaktadır. 
Kore dizilerinden bir tane kötü ile yetinmeyen senaristler bazen ikinci kötüyü de ortaya atar. Lee Dan'da onlardan biri. Oh Yoon Joo'dan sonra saç baş dalacağınız ikici kişi bence. Çok sinir oldum dizide, saçma kıskançlığı saçma şeylere yok açsada sonu iyi oldu. :D


Kendisini tanımayan yoktur diye düşünüyorum. Diziye konuk oyuncun olarak gelen Joo Sang Wook'un sahnesi çok komik ve tatlıydı. :D Ve burada ne kadar genç. :D


Resimler^^



Burada kızın oynadığı oyuna hayran kaldım. :P Ama çok iyi oldu. :D


Çok tatlı bir sahneydi.


Bir insanı ne kadar çirkin yapabiliriz şeydi.


Şu sahneyi izleyince çok güldüm ve bir kaç şeye dikkat ettim ama en çok dikkat ettiğim şey ne zor şartlar altında dizi çektikleri oldu. Oyuncuların elleri kıpkırmızı soğuktan. :O




Bayıldığım bir sahneydi, kız hak etti ama. :P



Ne kadar tatlı değil mi? *_*




Kız burada saç ve giyim konusunda tam olgun bir kıza dönüşmüştü, güzelde olmuştu hani. :D




Deli divane aşık olacağı kızı yerden yere vurma klasiği.



Sizce de tatlı değil mi? <3





Burada yüreğim parçalandı, bu kadar sevilir mi beeee!!!



Shinee :'( 
Şu son zamanlarda yaşanan olaylardan dolayı içim çok buruk. Ve Shinee yazısını görünce içim yeniden paramparça oldu. :'( Koyu bir Shinee fanı olmayabilirdim ama verilen kayıp çok üzücüydü, çok üzüldük, üzüldük. En çok üzen sebep ise bu olaya yol açan yaşananlardı bence. Olmadı böyle, K-Pop severler olarak acımız büyük, Shinee üyeleri ve fanları umarım en kısa zamanda düzelir, hayatlarına devam ederler ama hiçbir zaman JongHyun'un unutmadan...



Gifler^^


Sen nasıl sığdın o bavula yaaaa :D




Şu göz kırpmaya bak sen. :D



Tatlı bir sahneydi.^^








Diplomattı falan ama çocuklar kadar şendi. :P



Yazıda pek gözükmese de Lee Sul'ün giydiği kıyafetler çok güzeldi. En çokta etek kısmı kabartmalı olan elbiseler. Bunun üstüne gifte ki gibi kaban giyince cidden çok güzel oluyordu Lee Seol. :)


Kıskanç hallerini yerler. :D




Çok iyi sarılmıyorlar mı? <3



Ost'lar^^

Kasio//Taru^^

Lee Sang Eun// Falling^^


Highlight(Beast) //Because of You^^
(Gruptan biri dizi de oynuyorsa o Ost yapılmalı. :D)



Ve Son^^
Doğrusu yorumu yeni yazdığım için bazı şeyleri unutmuş olabilirim ama çok sevdiğim, sıkılmadan sonunu getirdiğim bir diziydi. Tabii kötü karakterlere geldiği zaman hızlandırıp ya da atladığım kısımları çıkarırsak gerçekten güzel diziydi. Kızın saf halleri beni sinir etse de dizinin gidişatı için bunlar şart deyip sineye çekebildim. :D
Dizinin kadrosu gerçekten iyiydi. Konu bakımından da klasik olabilir ama bunları kendilerine uydurup(Kore İmparatorluğu gibi.) çekmeleri iyi olmuş. Kitapla aynı ama fazladan olayların olması beni şaşırtsa da yine iyiydi. Bu diziden sonra Temperature Of Love dizisini izleyeceğim için çok heyecanlıydım o yüzden biraz heyecanlanmış,  hemen bitmesini istemiş olabilirim ama yinede son saniyesine kadar sıkmadan güzel bitti. Sonu hakkında daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Kore dizilerinin sonunu bildiğinizi bildiğimden hayal gücünüze bırakıyorum. :D Hazır Temperatura Of Love dizisinden bahsettik onun hakkında da bir kaç şey yazayım. Dizi çok güzeldi, süper başladı ve yarım saat oluşu harikaydı ama izlemeye devam ettikçe yok yaa yarım saat süren diziler pek iyi değilmiş dedim. 20. bölüme geliyorsun ve halen daha 20 bölüm var ve normaline göre 10. bölümdesin. Haa günlük yarım bölüm izleyip bırakınca iyi oluyor ama sonradan artık bıktırıyor dizi. Bende o sıralar Vatanım Sensin dizisine başladım, dizimi Vatanım Sensin'le yürütemeyeceğimi anladığım zaman ise bıraktım. Yoksa süper ilerliyordu. Belki ilerde sırf oyuncular için devam ederim.
Not: Vatanım Sensin dizisine de Fight My Way için az biraz ara verdim. Bizim dizileri bilirsiniz, uzun olduklarından az biraz araya ihtiyaç duyuyor insan. :D
Evet lafı fazla uzattığımı anlayarak burada bırakıyorum. Güzel diziydi, benim gibi henüz! izlemeyenler ilk olarak kitabını okuyup(Yorum için Tık Tık!) sonra dizisini izleyin, öyle daha güzel çünkü. :)
Son olarak diziyi izlemiş olsanız da kitabını yine de okuyun derim. :)





Başka dizi yorumlarından görüşmek dileğiyle, sevgi ve aşkla kalın^^


 Buralarda da varım^^




26 Aralık 2017 Salı

Aşk Tatili//Ekin Atalar Kitap yorumu^^

Merhabalar^^
Geçen Aşk Tatili kitabını bitirdim ve hemen yorumunu yazmaya karar verdim. Normalde son zamanlarda 10 güne anca yorumu giriyorum. :/ Bu zaman zarfında ise kitabı unutuyorum. Aşk Tatili kitabını yazın almıştık ama okumak şimdi kısmet oldu. Kışın ortasında yaz kitabı. İçerik olarak pek yazı hissettiren bir kitap değildi ama yazarın kalemi iyiydi. Tabii bir kaç hatası vardı, kim kusursuz ki zaten.

Hiç mi yüzü gülmeyecek bu kızın? Talihi hiç mi dönmeyecek? Hiç mi umut yok, doktor bey? Olmaz mı?! Tabii ki de var. Çok sevdiği anneannesi ne güne duruyor? Onun sayesinde Azra gemiyle Yunan Adaları’nı gezecek.
Tatil gibi tatil be! Tek sorun, gemideki yolcuların yaş ortalamasının seksen civarında olması. Neyse ki henüz üç dakikadır tanıdığı bir Yunan teyzenin lafına inanıp da gemiden inebilecek şuursuzlukta biri değil Azra. Hayatta yapmaz öyle şeyler. Yoksa yapar mı?
Belki de elinde bir telefon numarasıyla Selanik’te gemiden iner ve hayatının aşkıyla karşılaşır kim bilir? 

Azra isminin anlamından muzdarip bir Türk kızıdır. 29.5 yaşından olmasına rağmen evlenmemiş ve sevgilisi bile yoktur. İsmini değiştirip talihini değiştirmeye kafaya koyan Azra bir gün Anneannesinin ayağını kırmasıyla gemi gezisine gider ve oradan hayatının en büyük heyecanını yaşamak istediği için Selanik'te gemiden iner. Konu buradan sonra başlıyor. İlk başlarda ki anne ve kız kardeşler arasındaki anlaşmazlıklar, konuşmalar çok komikti. Ana karakterimiz Azra zaten olaydı. Sevdim kendisini. Ne çok kızacak ne de alıp bağrıma basacak bir karakterdi ama yine de sevdim kendisini. Kumar mevzusu olaydı, Azra isminden dolayı evlenmemiş olabilir ama kumarda iyi para kazanıyor. O kısmı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. ;)




Diğer karakterlerden Yunan aileyi çok sevdim ama kim kimin ablası, kuzeni kardeşi vs. onları anlamadım gitti. Okuduğum zaman ismi okuyup geçtim, o derece pek dikkat etmedim gerisini siz düşünün. :D Azra'nın anne ve kardeşleri zaten olay. Bu tarz kitaplarda bu kadar absürt olayların olması olağan ama bazıları çok saçma. Mesela kız kardeşinin hamilelik olayı vs. Yani hiç mi mantıklı bir karakter olmaz. Acaba yazar şunu mu demek istiyor; karakterin çatlak olması ailesinden geliyor falan ama zaten karakteri normal aile ile de çatlak yapabilirsiniz. Neyse. İşin sırrı belki de budur, bilemiyoruz. 
Kitap güzeldi, zaten kalemini sevdiğim bir yazar ama böyle güzel bir konuyu bu kadar sadeleştirmesi olmamış. Yazar kalemi konuşturmuş ama konuyu sadeleştirip konuşturamamış. Mantıksız bir cümle oldu ama düşününce iyi uydu bence. Ülkemizin yerli sophie Kinsella'sı diyebilirim ama bu kitabı biraz hayal kırıklığı yaşattı bana. Konuyu biraz daha uzatıp, bizi daha fazla güldürebilirdi. Çok eksiği var ama bence bu kitabın devamı olur, olmalı da zaten. Sonradan neler olacağını çok merak ettim. Düşününce mesela iki ailenin yan yana gelmeleri vs. :D Süper olmaz mı? 
Aşk konusuna gelecek olursak o da çok fazla dışarıda kalmış, aşk tatili değil de Delice Kaçış, Aile Tatili, Büyük Kaçış :P gibi isimler olabilirdi. :D Yunanistan hakkında bir kaç bilgi ediniyoruz, bunları okuyunca yazarın kitap için ne kadar çalıştığını görüyoruz ama, bence konunun bir tık daha fazla üstünde durmalıydı.



Kitap çerezlik olarak çok iyiydi. Konu üzerinde biraz daha uğraşsaydı yılın kitabı da seçilebilirdi ama benim için biraz vasat bir kitaptı. Yine de yazarın kalemine hayranım, son çıkan kitabı haricinde diğer çıkan kitaplarını alır, eskiden çıkanları da listeye alır en kısa zamanda alıp, okurum. Ama Ekin Atalar ile tanışmak istiyorsanız ilk olarak Selindrella kitabı okuyun derim. :) Ama ben Ekin Atalar'ın bir kitabı okudum bunu merak ediyorum derseniz öneririm. Bir günde bitecek, akıcı olarak kesinlikle tavsiyemdir.



Kitaba Puanım 4/5^^



Alıntılar^^

"Azracığım," diyor anneannem asansörü beklerken, "Seninle biraz yalnız kalmak istedim."
Ayla dese daha iyi olurdu ama neyse, şimdi düzeltmeyeyim, ayıp olur. Hastaneden çıkınca kafasına kakarım nasıl olsa.


*****


Ben daha farklı bir şey istiyorum. Enteresan bir tanışma. Taksim Beşiktaş otobüsünde biriyle tanışmak pek de enteresan değil yani şimdi. Adamın biri beni dürtüp "Fazla biletiniz var mı?" diyecek sonra da şahane bir aşk mı yaşayacağız? Ayol adam otobüse biniyor, otobüse! Parası olsa niye binsin?


*****


"Vallahi hakime hanım..." diyor annem içini çekerek.
"Ay rica ederim lütfen Müjde deyin bana..."
"Ay o zaman siz de Nesrin deyin bana..."
"Ay o zaman ikiniz de Ayla deyin bana," diyorum hemen araya girerken.


******


"Dünyada dört şey geri dönmüyor. Yaşadığın zamanlar, yaptığın şeyler, söylediğin sözler ve kaybettiğin şanslar,"




Bir yorumun daha sonuna geldik. Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^








16 Aralık 2017 Cumartesi

İntibah//Namık Kemal Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Hız kesmeden yorumlara gelmeye devam ediyor. Bu yorumum ne zaman yayınlanır bilmem ama ben Kral Katili yorumundan hemen sonra, şu an yorumu yazmaya başladım.
Namık Kemal'i tanımayan kimse yoktur. Tanzimat Dönemi Edebiyatcılardan biridir. Daha çok şiir ve tiyatro yazıları kaleme alan Namık Kemal'ın sadece iki tane romanı vardır. Biri bu İntibah ve ikinci kitabı ise Cezmi'dir. Daha fazla bilgi için sizleri BU sayfaya yönlendiriyorum.
Kitabın ilk önsüzünü okuduğum zaman kitap böyle devam ederse zor bitiririm dedim ama tam konuya başladığım zaman o kadar akıcıydı ki hayret ettim. Bu tarz edebi kitapların ne kadar ağır olduğunu bilenler bilir. Bu kadar akıcı olmasını tabii ki de çeviriye bağlıyorum. 
Sevdiğim bir kitap oldu, verdiği mesaj, konu açısından herkesin okuyabileceği ve ders çıkarabileceği edebi klasikler arasında.

Gerçekçi bir dille yazılmış olan İntibah, aşırı korumacı bir aile tarafından yetiştirilen bir delikanlının yaşamın zorluklarıyla başa çıkamaması ve gerçek dünyaya uyum sağlayamamasını konu alır.
Roman akıcı bir anlatıma sahiptir. Yaşanan olaylar karşısında soğukkanlılığını koruyamayan, pek düşünmeden ani kararlar veren delikanlı, hem kendisinin hem de sevdiklerinin hayatını mahvedecektir. "Son pişmanlık fayda etmez" şeklinde özetlenebilecek olan olaylar dizisi, dönemin yaşam tarzı, alışkanlıkları ve artık günümüzde geçerliliği kalmamış sosyal düzen içerisinde anlatılır. Uyanış anlamına gelen İntibah, gerek yazıldığı dönemle, gerek dönemin edebiyat anlayışıyla ilgili fikirler vermesi bakımından önemlidir.

İntibah konuda da dediği gibi Ali Bey karakterinin yaşadıklarını ve bu konudan ne dersler ve ne pişmanlıklar çıkardığını konu alıyor. Yaşadıkları ve yaşattıkları gerçekten zor ve katlanılamayacak tarzdaydı. Okuduğunuz zaman klasik Yeşilçam filmleri diyebilirsiniz ama dikkat ederseniz ki bu kitap o filmlerden seneler önce yazılmış. Burada bir aydınlanmaya tanık olduktan sonra yoruma devam edebilirim. Karakterlerden ne kadarını tanıtayım, anlatayım bilemiyorum. Sadece sinir olup, sevdiklerimi yazsam yeter bence. Geri kalan karakter analizini kitabı okuyunca sizler yapabilirsiniz. 
Ali Beyi ve Mehpeyker'i sevmedim, konudan anlaşılıyor olabilir. Ama Ali Beyin annesi Fatma hanımı ve Dilaşub'u çok sevdim. Ali Beyin verdiği kararlar ve fevri hareketleri tam dayaklıktı ama zaten kitabın amacıda bu.

Kitabı gerçekten çok sevdim ama ilk ön sözde yaptığım hata nedeniyle biraz hayal kırıklığı yaşadım. Eğer İnkilap Yayıncıdan alınmış bir kitap ise ön sözü belli bir noktaya kadar okuyun, hatta o kısmı bırakın kitap bitince tekrar başa alır okursunuz. Bunu söylememdeki sebep ise ön sözde kitapta baştan sonuna kadar gerçekleşen olayları konu alan kısacık bir yazı var, boş bulunup okuyunca kitabın sonunu okumuş oldum. Kitabı etkiledi mi evet ama beni pek etkilemedi, ben zaten edebi yönüyle okumak istemiştim. Biraz bu yönde de sıkıntı var işte, evet günümüz Türkçesine çevrilmiş ama keşke daha eski kelimeler, sözlükler kullanılsaydı diyorum zaman geçtikçe. Bu tarz kitapları düz yazı olarak okumak biraz üzdü beni. Yukarıda sevdim dedim, doğru. Sıkmadan bitirdim kitabı ama kelime hazineme yeni kelimeler eklemek için biraz daha eski kelimeler kullanılsaydı süper olacaktı.  Belki yolum düşerse başka bir yayınevinin İntibah kitabına bakar, kıyaslama yaparım artık. Namık Kemal'in daha çok şiir ve tiyatro yazıları olduğunu bildiğimden roman tarzı kitabı olduğunu bilmiyordum, şimdi Cezmi kitabını da almayı düşünüyorum. Seri olarak bozulmasın diye yine İnkılap Yayınlarından.


Verdiği mesajlar ve sizi sıkmayan akıcı dili nedeniyle tavsiye edeceğim bir kitaptı. Diğer yayınların  çevirisini bilmediğim için bir şey diyemem ama bunu öneriyorum. Ben bunu da sevdin, sizde seversiniz bence. Ama şunu da baştan söyleyeyim Tanzimat dönemi olsa da fazla ebedi metinler beklemeyin.(Yukarıda da dediğim gibi.) :)




Alıntılar^^


İnsanoğlu tabiatın elinde ne garip bir oyuncaktır.


*****


İnsanoğlu, her adımını mezardan uzaklaşmak için atar, fakat yine de her adımda mezara biraz daha yaklaşır.


*****


Seni sevdim! sözünü ağzından işittiğim zaman sevincimden nasıl çıldırmadığıma hala hayret ediyorum.

Alıntıya not: Tabii bu başka dilde yazıldığı için bu kadar sade gelebilir ama çok anlamlı.


*****

Bir annenin evladına kırgınlığı en çok sürse ıslak tülbent kuruyuncaya kadar sürer.





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın.^^



 Buralarda da varım^^




11 Aralık 2017 Pazartesi

Kitap Alışverişi//BKM Kitap^^

Selam^^
Kitap yorumlarından sonra sıra kitap alışverişi yazısında. Uzun zamandır kitap almıyorduk, almasak da iyiydi ama babamızı ikna edince neden olmasın dedik ve listemizi hazırlayıp siparişimizi verdik.  Liste genel anlamda istediğimiz kitaplardı, bir kaç kitap sürpriz oldu o kadar. Evet gelelim kitaplarımıza.^^


İlk olarak bir sevinen gif ekleyeyim. :P





Sırça Köşk//Sabahattin Ali^^
Kürk Mantolu Madonna'dan sonra Sabahattin Ali kitaplarını toplamaya karar verdik. Her ay bir tane alsak tamam. Şaka bir yana klasikler için başlangıç yapma zamanı geldi, geçiyor bile. :)





Gulyabani//Hüseyin Rahmi Gürpınar^^
İkinci klasiklerden olan Gulyabani'yi TK mağazasından aldım. Bir kaç kitap daha vardı ama bu kitap daha çok ilgimi çekti. En kısa zamanda okuyacağım. :)





Tarihin Sınırlarına Yolculuk//İlber Ortaylı^^
Kendisini sosyal medyada sık gördüğümüz bir tarihçi. Ne demek istediğimi anladığınız için detaya girmeye gerek yok. :D Bir çok tarihçinin kitaplarını okumak lazım ama My Twin İlber Ortaylı kitabı isteyince tamam dedim. :) Kitabın içeriği soru cevap şeklinde, beğenirsek devamını alırız. Bu arada seri oluyor kendileri.





Uyanış//Scott Sigler^^
Go Kitap'ın yeni çıkan kitaplarından biri, ben konusundan doluyu pek oralı olmadım ama My Twin alalım dedi, bir şey diyemedim. Umarım güzel bir kitaptır.



Mirasçılar//Kim Eun Sook^^
Olimpos Yayınları Kore dizilerinin kitaplarını çıkardığını bilmeyen kalmadıysa, bizimde bu kitapları koleksiyon gibi biriktirdiğimizi de artık biliyorsunuzdur. :D Kız Arkadaşım 9 Kuyruklu Bir Tilki'nin ikincisini henüz almadık ama böyle ikili kitaplar neden oluyor yaaa. :( Neyse ki Olimpos insaflı da ucuz çıkarıyor. :)



Bunlarda klasik ayraç ve afiş.
Afişe bayıldım ama ayracın fan yapımı olması olmamış Olimpos! :/






Seksen Günde Dünya Gezisi//Jules Verne^^
Gelelim Modern Klasiklere. Asıl adı Seksen Günden Devri Alem olan kitabın klasik alini görünce almak istedik. Fighting Instagram hesabına bakarsanız benim için ne kadar anlamlı olduğunu öğrenebilirsiniz. :)
Bu kadar kalın ve isminin değişik olmasına anlam veremedim ama en kısa zamanda okuyacağım bir kitap kendisi. :)
Not: Umarım Deniz Altında Yirmi Bin Fersah kitabını da çıkarırlar. :)





Alice Harikalar Diyarında//Lewis Carroll^^
Modern Klasiklerden ikincisi. Uzun zamandır almayı düşünüyordum, İş Bankası Yayınlarından çıkanı görünce de hemen almak istedim. Lakin kitabın üzerinde ki domuz resminden dolayı keşke almasaydım dedim. Bu tarz şeylere çok takılırım ben. Sevmiyorum. İçeriğinden ne olursa olsun -ki onunda bir sınırı var-direk resim olması bana itici geliyor. Çok saçma bir düşünce dediğinizi duyar gibiyim ama herkesin kendi hür, özgür düşüncesi değil mi?
2 tane olmasının nedeni ise yanlışlıkla 2 tane sipariş vermemizden kaynaklı. :P





Toplu kitaplarımız.^^

BKM Kitap'tan yine memnun kaldık. Zamanında, özenle göndermiş kitaplarımızı ama ilk aldığımız sipariş gibi de değildi bu kargo. Derler yaa iyi dedik iyiliği çıktı. Birinci olarak kargoda fatura yoktu, ikinci olarak da ilk kargolarda olan garanti belgesi ve ayraç yoktu. Ya özensiz bir düzenleme oldu ya da daha eskisi gibi ilgilenmiyorlar. Umarım çizgilerinden çıkmaz, Okuoku gibi olmazlar.^^
İlk sipariş verecek arkadaşlara da tavsiye ediyorum bu arada.^^
Kapıda ödeme dahilinden güvenilir bir site BKM Kitap.^^




Bir yazının daha sonuna geldik.
Kitapların daha iyilerinin sizlerle olması dileğiyle, sağlıcakla kalın. :*



 Buralarda da varım^^




5 Aralık 2017 Salı

Kral Katili(Cadı Avcısı #2)//Virginia Boecker Kitap yorumu^^

Herkese merhaba^^
Uzun ama çok uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım. Bu aralar yine yorumlar birikti ama ailevi mevzular nedeniyle hiçbir şey yapamadım. Buna yorum girmek, blogla ilgilenmekte dahil. Zaten belli bir süredir kitaplarla da aram pek iyi değil, okuma sorunum yok, zaman bulup okuyamama sorunum var. Neyse ki şu an elimde olan Aşk Tatili kitabı bu döngüyü kıracak gibi.
Gelelim kitabımıza. Kral Katili Cadı Avcısı serisinin ikinci ve son kitabı oluyor. 16 günden okuduğum bir gerçek, artık kitabın laneti midir nedir yorumu bile geç geliyor. Yine de elimde uzun sürede kamış olsa da kitabı sevdim. Normalde elinizde bir kitap uzun süreli kalıyorsa, çok güzelde olsa o kitaptan bir tık soğuyor insan. Çok yaşadım biliyorum, ama bu kitapta bu olmadı. Cidden sevdim kitabı.

Çember tamamlanacak. Onu kurtaracağını düşünerek verdiğim mühür onun laneti olacak. Uzun süre önce bensiz başlayıp beni içine çeken bu tarihi bitirme görevi bana düşecek.
"Sanırım sen, benim ya en büyük zaferim ya da en büyük hatam olacaksın. Zaman gösterecek."
Eski cadı avcısı Elizabeth Grey, Harrow'un büyülerle korunan köylerinden birinde saklanıyor, Anglia Krallığı'nı zorla ele geçiren Lord Blackwell'in kellesi için biçtiği bedelden kaçmaya çalışıyordu. Karşı karşıya geldikleri son seferde Blackwell büyük bir yara almıştı ama güce olan tutkusu günbegün artıyordu. Kurallarına karşı gelenlerle karşılaşacağı bir savaş için hazırlanıyordu: Elizabeth ve onun yanında yer alan cadılar ile büyücüler.
Ona büyülü bir koruma ve iyileştirme gücü veren mührünü kaybeden Elizabeth'in gücü şimdi hem fiziksel hem de psikolojik olarak sınanıyordu. Savaş her zaman fedakârlık anlamına gelirdi ancak iyi ve kötü arasındaki çizgi gittikçe bulanıklaşırken Elizabeth, sevdiklerini kurtarmak için ne kadar ileri gitmesi gerektiğine karar vermeliydi.

Konumuz böyle. İlk kitabı okuyanlar bilir Elizabeth zor durumlarda kalır ve yaptığı fedakarlık sonucundan hayatı değişir. Yine de Elizabeth krallığı korumak ve yaşadığı köyde kalmak için çok büyük bir bedel ödemek zorundan kalacaktır.
İlk kitapta Elizabeth yaşadığı hayal kırıklığından sonra yeni arkadaşlarına daha çok bağlanır ve onlar için elinden geleni yapmayı istemektedir. Buna John'da dahil. Karakter olarak Elizabeth'i sevdim, normalde bu tarz karakterler bizleri sinir eder ama Elizabeth'in verdiği kararlar, hep doğru sonuçlar vermese de iyiydi. En azından beni çileden çıkmadım.


John karakterini yazar bir zamandan sonra bambaşka bir şey yaptım. Doğrusu başta anlam veremedim ama kitap ilerledikçe neyin ne olduğunu öğreniyoruz. Tabii yazarın buradaki hatasını söylemek isterim. John'a olan şeyi keşke birden değildi yavaş, yavaş yaşananların etkisiyle gerçekleşseydi daha mantıklı olurdu. Birden değişince afalladım açıkçası ve tabi birde sonrası var. Yazar John karakterini yazarken cidden ne düşünmüş merak ettim. :D Bunlara rağmen kendisne kızsam da yine de çok sevdim, birinci kitapta ki gibi tatlı şifacımız. :)

Diğer karakterden Schuter ve Fifer yine favorim oldu. Birinci kitapta az biraz sinir oluyoruz ama burada çok tatlılardı. Eski kralın konuya dahil olması, Elizabeth'le yaşananlar çok etkileyiciydi. Bu yüzden yazarı gerçekten tebrik ediyorum. Yeni gelen karakterine güvensek mi güvenmesek mi bunlar tartışılır ama hayal kırıklığı da yaşamadım. Tabii kime göre neye göre??? Hadi azıcık sizi merakta bırakayım.
Çoğu yerde okumuşsunuzdur kitabın finali hakkından yazılanları. Gerçekten etkileyici ama fazla aksiyon olmadan biten bir kitaptı. Bu spoi değil, her kitap aksiyonlu ve heyecanlı bitecek diye bir kural yok. Normal seyrinde biten bir kitaptı. Yine de bunları yazmama rağmen bu kitaba göre daha fazlasını isterdim.


İki kitaplık seri olması, yazarın kaleminin akıcı ve konunun ilginç olması nedeniyle kitabı herkese öneririm. Uzun serilerden gına gelenlere birebir tavsiyedir. Ben sevdim, umarım sizlerde seversiniz.
Bu arada devamı çıkan bir kaç kitabı var, almayı kesinlikle ama kesinlikle düşünmüyorum. Para tuzağından başka bir şey değil. Zaten seri bitmiş, konu kapanmış, alıp ne yapacağım acaba??(Okuyacağım tabii ama lafın gelişi işte. :P)


Cadı Avcısı Yorumum İçin Tık Tık^^


Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^


Fifer'in beni saygıdeğer ve masum bir gibi gösterme çabası en iyi ihtimalle sahte, en kötü ihtimalle hakaret gibi görünüyordu. Buraya ait değildim ve bunu biliyordum.


*****

İnsanların bazen bazı şeyleri elde etmek için değil, bir şeyleri kaybetmemek için yaptığını söylemek istedim.


*****

Hiçbir efsane, efsanevi bir kılıç olmadan tamamlanmazdı.


*****

Bildiğim ve bilmediğim her şey, sonuçta beni hiçbir şey bilmediğim bir durumda bırakan bir savaş içerisindeydi.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.



 Buralarda da varım^^