31 Aralık 2016 Cumartesi

2016 yılının En'leri, Kitaplar^^


Herkese yılın son gününden merhaba^^
Uzun zamandır blog da paylaşım yapamıyorum, net sıkıntısı olduğunu bir kaç yazımda bahsetmiştim, halen daha devam ediyor ve edecek gibi. Yine de elimde ki telefon internetleri ile bir kaç şey paylaşmayı düşünüyorum. Bunlardan biri de yılın en'leri^^ En'leri yapmazsam ayıp, çünkü kendileri gelenekselleşmiş bir olaydır. :D Bu sene geçen seneler ki gibi yine verimsiz geçti. 48 kitap okumuşum ve şu an okuduğum kitabım Cress ise 49.kitabım oluyor. 50'ye tamamlamayı aklıma koymuştum ama yine olmadı :P Neyse sağlık olsun, 2017 yılından umutluyum^^



Geçen yılların En'lerini merak edenler için yıllar ve linkler aşağıda^^


2012 yılının En'leri, Kitaplar^^ Tık Tık!!
2012 yılının En'leri, Kore, Film, Dizi^^ Tık Tık!!

2013 yılının En'leri, Kitaplar^^ Tık Tık!!
2013 yılının En'leri, Kore, Film, Dizi^^ Tık Tık!!

2014 yılının En'leri, Kitaplar^^ Tık Tık!!
2014 yılının En'leri, Kore, Film, Dizi^^ Tık Tık!!

2015 yılının En'leri, Kitaplar^^ Tık Tık!!
2015 yılının En'leri, Kore, Film, Dizi^^ Tık Tık!!




Ve Kitap En'lerine başlayalım!! :)


Yılın EN Beğendiğim İlginç ve Duygusal Kitapları^^



Eleanor&Park//Rainbow Rowell^^





Yeşil Deniz Kabuğu//Sarah Jio^^





Akşam Güneşi//Reşat Nuri Güntekin^^





Gözlerini Harmadan Sakın//Merve Özcan^^







 Yılın EN Beğendiğim Fantastik, Distopya Kitapları^^


Ada//Lynne Matson^^





Tatlı Cazibe//Wendy Higgins^^





Silber//Kerstin Gier^^





Cinder,Scarlet, Cress&Ay Günlüğü Serisi//Marissa Meyer^^






Parçalanmış Dünyam//Amia Kaufman&Meagan Spooner^^





Meleklerin Kanı//Nalini Singh^^





The Originals&Diriliş//Julie Plec^^





Aşk ve Gurur ve Zombiler//Jane Austen&Seth Grahame-Smith^^








Yılın EN Duygusal Kitapları^^


Eleanor&Park//Rainbow Rowell^^





Kor Adası//Kimberley Freeman^^







Yılın EN Beğendiğim Komik, Eğlenceli Kitapları^^


Cinder//Marissa Meyer^^





Scarlet//Marissa Meyer^^





Bir Alışverişkoliğin İtirafları//Sophie Kinsalla^^





Muzlu Pastam//Betül Güçlü^^







Yılın EN Beğendiğim Kitap Kapakları^^


Ay Günlüğü Serisi//Marissa Meyer^^





Gözlerini Haramda Sakın Serisi//Merve Özcan^^





P.S. Zaten Boyun da Küçüktü//Gülay Hüseynova^^





Kızıl Kraliçe//Victoria Aveyard^^





Ada//Lynne Matson^^





Parçalanmış Dünyam//Amia Kaufman&Meagan Spooner^^







Yılın EN İyi Çıkış Yapan Kitapları^^


Eskort//Sierra Winter^^








Yılın EN Hayal Kırıklığına Uğrattığı Kitaplar^^


Audrey'yi Bulmak//Sophie Kinsella^^





Yağmur Yağarken//Lisa De Jong^^





Olmadı Baştan Alalım//Jemma Forte^^





Devrimin Kızı//Amy Engel^^






Bir kitap En'lerinin daha sonuna geldik^^ 49 kitaptan yine de iyi seçimler yapmışım. Çok sevdiğim, tekrar okumak istediğim kitaplarda oldu, bu ne be dediklerim de. Başta da dediğim gibi 2017 yılından umutluyum. Zaten internetim yok, bu zaman zarfında daha çok kitap okuduğumun farkına vardım. Net gelse bile sürekli nette olmamaya çalışacağım. Fark ettim ki net baya bir zamanımı çalıyor :P 
Evet bu yazımı burada bitirir, Yılın En'leri Kore, Film, Dizi yazıma başlarım^^


2017 yılı herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı ve hayırlı yıllar olur inşAllah^^
2017 yılında çocukların hep gülmesi ve ülkemizin rahata kavuşması dileğiyle^^


MUTLU YILAR^^







Buralarda da varım^^




30 Aralık 2016 Cuma

Apollyon//Jennifer L.Armentrout Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
İnternetsizliğim halen daha devam ettiği için Apollyon kitap yorumunu şu an word olarak kaydediyorum. İnternetsizlik zor iş arkadaş, 23 gündür bloguma bir şey girmiyorum. Şu an 23 dedim ama kim bilir bu yorumu kaçında yayınlayacağım : ( (Aralık 30 oldu, Kasım 23'de kaydedilmiş. Not:Halen daha internet yok!)
Gelelim kitabımıza. Melez sözleşmeleri serisini bilmeyen yoktur, zaten bu yorumu okuyorsanız serinin 3 kitabını okumuşsunuz demektir. Tanrı’dan sonra araya birkaç kitap alırım dedim ama kitap yerine ay soktum araya. Tanrı’yı yani 3.kitabı okuyalı aylar oldu. Daha fazla unutmadan ve uzatmadan okuyayım dedim.

Alex bugüne dek iki şeyden çok korktu: Uyanış'ta kendini kaybetmek ve İksir'e maruz kalmak. Ancak bazen aşk kaderden daha güçlüdür ve Aiden St. Delphi de tanrılara, Alex'i geri getirebilmek için savaş açtı.
Tanrılar, Seth'in Alex'in güçlerini ele geçirip Tanrı Katili olmasına engel olabilmek için yüzlerce şehri yerle bir edip binlerce insanı öldürdüler.
Ancak iş, Alex'le Seth'in bağını koparmakla bitmiyor. "Bir Apollyon öldürülemez" teorisinde pek çok açık nokta var ve bu yıkımı durdurmanın yolunu bilen tek kişi de yüzyıllar önce öldü.
Yeraltı'nı koruyan duvarları aşmak, milyonlarca ruhun içerisinde tek bir taneyi aramak ve sonra da geri dönmek çok zor. Ancak Alex Tanrı Katili olmadan önce Seth'i durdurmak zorunda yoksa… kendisi Tanrı Katili olabilir.


Apollyon kitabına şu gözle baktım, 3 kitaplık bir seride ilk kitapta kitabı, konuyu, karakterleri tanırız. 2.kitapta olaylar daha gelişir, bu sefer 3.kitapta olacak olaylara zemin hazırlanır ve son kitap bum. Savaş çıkar, kötüler pataklanır ve mutlu son olur. Apollyon’da ise serinin 2.kitabı hissi verdi bana. Oysa ki bundan önce Safkan ve Tanrı vardı. Bundan yola çıkarak, seriyi uzatmaya gerek yokmuş. Anladık Alex’e güçler falan gelecek ama ne bileyim fazla uzatma geldi bana. Haa sevmedim mi sevdim ama seri 5 kitap olacağına 4’de bitirseydi keşke. 
Apollyon için bu kadar şey söylemiş olmama rağmen seride Melez’den sona sevdiğim ikinci kitap oldu, sonradan ise Safkan ve Tanrı geliyor. Burada Alex beni çileden çıkarmadı mesela. Diğer ilk 3’de tam dayaklık bir karakterdi.


Apollyon sürprizlerle dolu bir kitap olmuş. Kimler vardı kimler. Tabii kimlerin olduğu bende sır olsun ama halen daha bir karakter için Jennifer’a sinirliyim. Okuyanlar anlamıştır. -_- Onun sonu böyle olmamalıydı.
Kitabın ilk 90 sayfası yan kitap olan İksir’i kapsıyordu. Bu kitapta gereksizdi. Zaten 90 sayfa, yurt dışında neden ayrı çıkartılmış anlamış değilim. Ama bizim yayınevimiz Dex bizi düşünüp, ne gerek var ayrı çıkarmaya demiş İksir’i Apollyon’un başına ekletmiş. Parası biraz tuzlu olsa da -ki pek hak etmiyor- yine de iyi olmuş.

Alex, Seth’i geçtim ne çok üzüldüğüm kişi Aiden oldu. Oğlan ne çekti yaa, Alex’in yeni haliyle mi uğraşsın, yoksa eskiden yol arkadaşı olan ama sonradan Güneş tanrısı diye ortaya çıkan Apollyo ile mi uğraşsın bilemedi. Gerçi sonun da yine bir şeylerle uğraşıyordu. Üzüldüm haline. Jennifer pek acımıyor erkek karakterlerine :D Alex’in diğerlerine olan davranışlarını takdir ettim ama. Hele dayısı ile arasındaki diyaloglar falan çok tatlıydı. 
Kitapta en çok güldüğüm kişi ise Apollyo oldu. Uygunsuz yerlerde Tanrı güçlerini kullanıp birden ortaya çıkması beni benden aldı. Tekrar okuduğum yerler oldu bu kısmlar. Bir adet Güneş tanrısı Apollyo alabilir miyiz, yanına ek olarak Aiden’de olabilir mesele :P


Bu kitapta en çok sevdiğim yerler ise Alex’in bencil hallerinden bütün yandaş karakterlerin bir olup utandırması. Alex diyor ki “Lütfen benim için bir şey yapmayın, canınızı tehlikeye atmayın…” diğer karakterle ise (Dayısı, Olivia, Lahan vs. vs.) “Biz senin için değil, Dünya’yı kurtarmak için canımızı tehlikeye atıyoruz…” Orada gidip hepsinin alnından öpmek istedim :D

Başta dediğim gibi diğer kitaplara göre Apollyon’u sevdim. Seth’in fazla ortada olmamasına ve olsa da maşa gibi kullanılmasına üzüldüm. Sonradan bazı olaylarda verilen kayıplara üzüldüm. Yani bu tür kitapları anlamam zaten, hayal ürünü birini öldürmeyi neden bu kadar çok istiyor ve yazıyorlar anlamış değilim. Jennifer bu yönünle eksiyi aldın, bakalım Avcı'da kaç kayıp vereceğiz.
Uzun lafın kısası seri gereksiz uzatılmış olsa da sevdiğim bir seri kendisi, en kısa zamanda Avcı’yı okuyup seriye noktayı koymayı düşünüyorum. Yazarın kaleminde ve olaylara bakış açısından bahsetmeye gerek yok, illa ki bir kitabını okuyup yazar ile tanışmışsınızdır :D Tavsiye etmeme gerek yok kanımca, zaten bu kitaba kadar gelmişseniz devam edip bitirin derim. : )




Kitaba puanım 5/4


ALINTILAR^^


Apollo genzini temizledi. “Görüyorum ki bazı şeyler asla değişmiyor.”
Kaşlarımı çattım. “Ne demek bu şimdi?”
“Anlarsın ya, aşık aşık göz süzmeler falan. Hem de karşınızda –öhö-benim gibi bir tanrı dururken bile.”
Gözlerimi devirdim, bu yorumu duymazlıktan gelecektim…


*****


“Sonra bayıldı…”
“Bayılmadım,”diye homurdandım yanaklarımın kızardığını hissederek.

Alıntıya not: Bayılınca da mı rezil oluyorduk acaba? Ben sadece düştüğümüz de rezil olduğumuzu biliyordum da -_- Bayıldı diye utanıp, yüzün kızarması ne ya. -_-


*****



Kimi sırlar insanı özgür bırakırdı, bazılarıysa yok ederdi.




Başka yorumlarda görüşmek üzere^^




Buralarda da varım^^


22 Aralık 2016 Perşembe

Kitap Hırsızı//Markus Zusak Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Bir aydan sonra tekrar sahalardayım desem yalan olur. Yeni eve taşınmanın sıkıntılarını yaşıyoruz, artı Türk Telekom'un azizliğine halen daha uğruyoruz. Adamlar kaç haftadır interneti bağlayamıyor. Haliyle benim yorumlarda dağ gibi oldu. Baktım olacak gibi değil en azından yazıp, resmini çekip taslakta bekleteyim, ya da yayınlayayım. 
Kitap Hırsızı'da yeni ev mağduru oldu. İlk olarak taşınma telaşından okuyamadım, sonrasında işler vs. derken yorgunluktan bitap düştüğüm için hiç bakamadım. Bu böyle devam etti, ama sonunda bitirdim. Bu yüzden bu kitap için yanlış zamanda okunan güzel bir kitap diyorum. 

Kitap Hırsızı, Avustralyalı yazar Markus Zusak tarafından kaleme alınmış romandır. Kitap Nazi Almanyası'nda geçmekte ve son derece yoğun bir şekilde bu tarihte alınan notlar ile birlikte ölüm anlatılmaktadır. II. Dünya Savaşı'nın dorukta olduğu bu günlerde, bir üvey anne ve baba ile birlikte yaşayan genç kızın, evlerine sakladıkları genç ile aralarındaki ilişki anlatılır. 



İlk defa Nazi Almayasını konu alan bir kitap okudum. Kendilerinin nasıl cani birer insan olduğunu biliyorum. Yaptıkları işkenceler bütün Dünya'yı şoka sokan ama o zamanlar bir şey yapamadıkları bir trajedi. Kitabımız da annesi ve kardeşiyle tren yolculuğu yapıp, kardeşinin ölümünden sonra annesi tarafından üvey anne-babasına bırakılan Liesel'in hikayesini anlatıyor. Anlatan kişi çok ilginç biri. Başta anlamamıştım ama zamanla kimin anlattığı anlayınca hadi canım dediğimi bilirim. Evet kitabımızı anlatan kişi Azrail. Savaşlara gidip ceset toplayan, Hitlerin eziyetinde ölen insanları toplayan Azrail. Liesel ile tanışmasını başta anlamıyoruz. Son kısımlarda ise Azrail'in Liesel'i nereden tanıyıp, bu kadar şeyi bildiğini öğreniyoruz. O kısıma bittiğimi söyleyebilirim. Düşünsem bu kadarı aklıma gelmezdi ne yalan.


Kitabımız çok ilginç bir kalemle yazılmıştı. Başta anlamamakta zorluk çekip, yaa hep böyle giderse diye çok korktum ama sayfaları çevirdikçe kalem anlaşılır bir hal aldı. Kitabı okudukça acaba yazar bu konuyu neden yazdı, hatta neden böyle yazdı. Hatta yaşanmış bir hikayeden mi almış diye çok düşündüm. Olabilir aslında, şaşırmam. Tek bir şeye ihtiyacı vardı o da oldu bence ama tam tersi de olabilir. Sadece hayal gücüne dayalı bir kitap da olabilir. Bunu araştırmak lazım. 
Neyse, bununla ilgili bir şey bulamadığım için yoruma devam ediyorum.
Her anlamada güzel bir kitaptı. Ummadığım şeyler oldu kitapta. Kitabımızın ismine bakınca olayın sadece kitap hırsızlığını konu alıyor sanıyorsunuz ama başlığın altında o kadar konu barındırıyor ki, okusanız şaşırırsınız. Kardeşinin ölümünde yere düşen kitabı alan Liesel zamanla meydan da yapılan törenlerde ve uzun zaman gittiği bir yerde kitap çalmaya başlar. Bu sırada Hitler'in diğer ülkelere başlattığı savaşları, Almanya'daki savaşı ve canice öldürülen yahudilerden bahsediliyor.
Kitabın iç seslerini, karakterlerin bazen iyi bazen kötü olan ruh hallerine bayıldım. Nedenini okuyunca anlayacaksınız.


Bunların yanı sıra Azrail'in anlattığı bir kitap ise bambaşka bir şeydi. İşte bu kısımda işler daha ilginç hale geliyor. Bölüm başlarında devamında bu olacak gibi belirtmeler yapılması ise beni bazen olumsuz yönde etkiledi. Yine de okudum beğendim. Kitapta ki bir çok karakteri sevdim. Liesel'in üvey babasının şefkatli yaklaşımını, üvey annesinin kızsa ve sürekli konuşsa da Liesel'e olan düşkünlüğünü, sürekli kaçmak ve gizlenmek zorunda kalan Max'i ve yan komşu olan, Liesel'in en yakın arkadaşı ve bütün sırlarını bilen Rudy'yi çok sevdim. Bir karakterde vardı ki, onu ayrı bir sevdim. Ama bu ismi vermeyeceğim, o bende saklı kalsın. Gerçi okuyanlar belki anlamıştır ama okumayanlar için sır^^

Kitabı okumamdaki sebep ise filmini görüp merak etmem oldu. Fragmanı izleseniz sizde okumak isteyeceksiniz. Gerçi sadece film olmasa da aldığı ödülleri hak eden ama insanın kafasında soru işareti bırakan bir kitaptı. Kafamdaki soru işaretler ise biraz kişisel bir şey. Şimdi kitabımız Hitler'in yahudilere yaptığı zulmü, işkenceyi ve haksızlığı konu almış. işte burada ikileme düştüm. Dinimize göre yahudilerin Müslümanlar için iyi olmadığı bilinmektedir. Hitler'in yaptığını elbette onaylamıyorum ama bu kitap öyle bir yansıtılmış ki yahudiye acıyor hale geliyor insan. Saçma bir teori dense de bence öyle. Bir yahudiye sempati duymam. Bu kurgu olsa bile. Ama insanlık için kara bir leke olan Hitler olayını da onaylamam. İşte burada ikilemde kaldım. Ve halen daha da orta yol bulmuş değilim, bulacağımı da düşünmüyorum. Üniversiteden öğretmenime anlattığım zaman iyi reklam yapılmış, kafa gitmiş bu kitapta dedi. Bu doğrultu da haklı. Her ne kadar kitap ve kurgu olsa da insanın kafasında soru işaretleri oluyor ve hep kalıyor.
Kitapta ki tek olumsuz tarafım bu oldu. Bu ikileme düşmeseydim daha çok seveceğim bir kitap olabilirdi. Yine de ben bunlara fazla takmam diyorsanız önerebileceğim bir kitap, yazarın kalemini sevdim. Filmini de en kısa zamanda izleyip(İnternet eve gelir gelmez) yorumlayacağım^^


Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^



Liesel kelimeleri okuyamayan kitap hırsızıydı.


*****



On bir yaşında bir çocuğun paranoyası çok güçlüydü. Rahatlamasıysa inanılmazdı.



*****

Hayır, diye düşündü Liesel yürürken. Yorgun olan asıl benim kalbim.On üç yaşındaki bir kalp böyle hissetmemeliydi.




Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiler^^


Buralarda da varım^^





10 Aralık 2016 Cumartesi

OKK 49.Blog Tur Deliliğin Kıyısında//Megan Shepherd Kitap Yorumu^^




Herkese merhaba^^
Bir turumuzun daha sonuna geldik. Heyecanlı ve merak uyandırıcı bir tur oldu. İlk kitabı okuyalı yıllar olmuştu. Yayınevinden uzun zamandır kitabın çıkmasını bekliyorduk, sonunda beklentimiz karşılandı ve kitabımızla kavuştuk.
Bu kitabımız da ilk kitap kadar heyecanlı ve olaylar, olaylar^^ Hatta bu sefer olaylar adada değil tam Londra'nın göbeğinde gerçekleşiyor. Yeni karakterler, yeni ihanetler ve yeni bir serüven.


İçindeki karanlıkla yüzleşme vakti
Robert Louis Stevenson'ın klasikleşmiş romanı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'dan esinlenmiş Deliliğin Kıyısında, Kaçığın Kızı serisinin ikinci romanı.
Juliet Moreau, babasının adasını ve ardında bıraktığı sırları terk edip Londra'ya geri döneli aylar olmuştur. Aşina olduğu hayatı yeniden kurarken Dr. Moreau'nun dehşet verici mirasını unutmaya çalışır; fakat birisi ya da bir şey belli ki onu unutmamıştır. Kendisine yakın insanlar birer birer, ardında korkunç pençe izleri bırakan bir katile kurban düşmeye başlayınca, Juliet babasının yaratıklarından birinin de adadan kaçmış olabileceğinden korkar. Bir yandan giderek kötüleşen hastalığını iyileştirecek serumu araştırıp bir yandan da var gücüyle bu katili durdurmaya çabalarken, kendini bir kez daha skandallar ve tehlikeyle dolu bir dünyanın içinde bulur. İki parçaya bölünmüş gönlü, su yüzüne çıkan geçmişi ve peşindeki takıntılı katille, Juliet bu işten canlı çıkabilecek midir?



Konumuz böyle. Doğrusu başta okuyunca anlamadım. Acaba cinayetler nasıl vs. vs. ama kitabı okudukça yazar bizi fazla bekletmeden gerçekleri ortaya bir bir döküyor. Şaşırdım mı evet, doğrusunu bu kadarını beklemiyordum. Güzel oldu mu işte onda tereddütlerim var. İlk kitap yorumuma bakınca kızı sevdiğim ama saçma sapan davranışları beni çileden çıkardığını görürsünüz. Burada da düzeldiğini söyleyemem. Hatta bir olay oldu ki kitabı orada bırakmak istedim. Yazar böyle bir olayı yazınca eline ne geçti çok merak ediyorum. Son kitabı sırf bu yüzden daha çok merak eder oldum. Bunun sonu ilki gibi pek şokta bırakmadı bizi ama gelişen olayların son kitapta nasıl olacağı tabii ki de merak konusu.


Kitabı okuyunca yeni gelen karakterin hepsinden bir şüphe sezdim. Kızımız Juliet ne kadar güvense de bende hep bir kuşku vardı. Acabalar ile devam ettim kitaba. Peki güvendiğim, ya da az güvendiğim dağlara kar yağdı mı, biraz olabilir. :D Spoi değil, buna dikkat edelim :P 
Kitabımızı Juliet haricinde çok sevdim. Yazarın kalemi ve kurgusu harika. Her ne kadar 3 kitabın da klasikleşmiş 3 kitaptan alsa da konuları çok iyi işlemiş. Okudukça merak uyandıran elimden düşmeyen  bir kitap haline geldi Deliliğin Kıyısında. 
Juliet'in sürekli iş hesaplaşması falan çok iyiydi ama yukarıda sinir olmamdaki sebeplerden biride iç sesiydi. Keşke yazar 3.tekil şahıs olarak yazsaydı kitabı. Bazen gerçekten çekilmez haldeydi Juliet'in düşünceleri. Yazar çok zeki bir karakter yaratmış, ona saygım sonsuz ama mallığını azaltabilirdi.
Belki okuyanlar arasında neden öyle düşünüyorsun, bence kız haklı diyen olabilir. Belki, hatta sona doğru biraz toparlanma oldu ama bu tarz kitaplarda karakterlerin sürekli bir ikilemde olması beni çileden çıkarıyor. Bu sadece bu kitap için geçerli değil. Bence bu kadar ikilemde olması, sürekli düşünmesi karakteri pek inandırıcı yapmıyor benim gözümde.Gerçek hayattan benzetme yapacak olursam her insan ikilemde kalabilir ama bazı konularda tek bir şey olmalı. İkilemde olmak karşısındaki insanı kandırmaktan başka bir şey değil.
İşte bu yüzden yazarın karakterlerini bu tarza yazması bende hep hayal kırıklığı oluyor, her ne kadar konu harika, mükemmel olsa da.


Yukarıda yazdıklarım kitabın tamamına bir eleştiri değildi. Ben genel anlamda bir kaç şey karaladım. :) Onun yanı sıra gerçekten türünün son örneği olan bir kitap ve seri. Zaten ilk kitabı okuyanlar ki sonunla alakalı değil içeriği yüzünden devam edip, seriyi bitirmek isteyecek. Ne mutlu yabancı okurlara.
Bu tarz kitap var tabii ki, yazarın esinlendiğini kitaplar(Dr. Moraeu'nun Adası, Dr. Jekyll ve Mr.Hyde, Frankestein) ama bu tarz konudan esinlenen kimseyi de görmedim, duymadım, okumadım. :D  Artı kitapta geçen bu kadar bilimsel olayları bu kadar titizlikle yazılmasına hayran kaldım.
Bu kadar yorumdan sonra ve seri sadece 3 kitaptan oluşrtuğu için gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. Gerçekten ilginç ve merak uyandırıcı bir kitap. Tur kitabımız olduğu için inanmayabilirsiniz ama kitap yorumlarımı takip edip, güvenen herkes bilir. Eğer sevmediysem sevmedim derim :)
O yüzden kesinlikle tavsiye eder, yorumuma noktayı koyarım.



Kitaba puanım 5/4
(1 puan düşürmemdeki sebep, tabii ki de Juliet ve derin düşünceleri.)




Alıntılar^^

Alıntıları okumak için Kitap Tutkusu Blogunu ziyaret ediniz^^



Bir turun daha sonuna geldik, emeği geçer herkese teşekkürler^^

Son olarak, halen daha devam eden çekilişimize katılmayı unutmayın^^
Yarışma için Tık Tık^^



Katkılarından dolayı DEX'e teşekkür ederiz.




9 Aralık 2016 Cuma

OKK 49.Blog Tur Deliliğin Kıyısında//Megan Shepherd Deliliğin Kıyısındaki Shakespeare Karakterleri.^^


Herkese merhaba^^
Turumuzun 3.gününe de gelmiş bulunduk. :) 2.gün özel yazım olan ön okumayı okudunuz diye umuyorum :D O zaman her iki kitapta da geçen Shaskespeare karakterlerine bir göz atalım.
Böyle bir konu seçmem spoi olabilir ama zaten bu serinin ikinci kitabı, birinci kitabı okuyanlar kimlerden bahsettiğim anlayacaklardır^^
Yine de kitapla bağdaştırmadan karakterlerden bahsetmeye çalışacağım^^


İlk olarak Juliet,
William Shakespeare'ın en çok okunan, oyunları olan ve sevilen Romeo Ve Juliet kitabından alınmıştır. İki talihsiz aşıkları anlatan Romeo Ve Juliet dünyaca sevilen bir eserdir. Lord Capulet'in kızı olan Juliet Lord Montague''nin oğlu Romeo'ya aşık olur. Ondan sonra olaylar başlar. Romeo Ve Juliet kitabını bilmeyenler için daha fazla bir şey anlatmayacağım :) 







 Balthasar,
Kitapta sevdiğim ve tatlı bulduğum bir karakter. Shakespeare'ın yarattığı karakterlerde kendisi uşaktır. İlk olarak Romeo Ve Juliet kitabında, Romeo'nun uşağı olan Balthasar sonrasında Shakespear'ın bir çok kitabından da uşak olarak geçmektedir. Bilinen kitap Venedik Taciri kitabından ise Portia'nın uşağıdır.






III.Edward( Kara Prens)
Galler prensinin oğludur. Araştırmalarıma göre ülkemizde kitap çıkmamış ve fazla bilgi bulunmuyor. Ama kitapta geçen karakter için önemli bir yere sahip. 




Puck,
Bir Yaz Gecesi Rüyası kitabından şakacı peri olarak geçmektedir. Kendisi yaptığı iksir ile ortalığı karıştıran kişidir. Kitabımız da Puck ismine alan kişi üzerinde pulları ile anılmaktadır.






Cymbeline,
Shakespeare karakterinde Britanya Kralı'dır. Fazla bir bilgi bulunmamaktadır. 







Bir özel yazının daha sonuna daha geldik. Bu yazı bana çok faydalı oldu. Bir tane Shakespeare kitabı okuduğum halde bundan sonra Bir Yaz Gecesi Rüyası'nı okumayı düşünüyorum. Sonradan bir kaç kitaba daha bakmayı düşünüyorum.



09.12.2016
Kitap Tutkusu-Alıntılar.
Fighting!!-Deliliğin Kıyısındaki Shakespeare Karakterleri.

10.12.2016
Yorum


ÇEKİLİŞ!!

1 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;)