Yerli Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yerli Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2024 Cuma

Son Çarem//Kübra Nur Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Kübra Nur'in kalemiyle ilk Üç Yapraklı Ahududu kitabıyla tanışmıştım. Ondan sonra bırakamadım, yeni çıkan bütün kitaplarını okudum ama bunlardan önce çıkan eski kitaplarını hiç okumadım, meğer o kitaplar okuduklarımın başlangıcıymış. Mesela bu okuduğum kitaptaki Arın ve Mayıs çiftimizin çocuklarından Zeynep'in kitabı Bir İstanbul Akşamı mesela. Tabii sonradan kitaplarda çiftlerimiz geçiyor ama bilin bakalım kim tanımıyor. :D
İşte ben tersten başlayıp ilk okuyacağım serileri şimdi okuyorum. :D
Seriyi okuyanlar çok seviyordu ben de tez vakitte okumaya başladım. Serinin ilk kitabına göre biraz acemi yerleri vardı tabii ki yine de çok eğlendiğim doğrudur. :)


Hiç tanımadığım bir adamı bir sapık gibi takip etmeyi kabul etmiştim. Evet, şimdi de bu saçma
ve nasıl yapacağıma dair tek bir fikrimin bile olmadığı iş için hazırlığımı bitirmek üzereyim. Üstümde
beyaz yazlık bir elbise var. Başıma büyük, hasır şapkamı taktım ve açık sarı saçlarımın
omuzlarımdan dökülmesine izin verdim. Gözümde güneş gözlüklerim ve kolumda çantamla
aynadaki görüntüme baktım. Narin ve zarif görünüyordum. Bu halimle bir ajan olamayacak kadar
süslüydüm. Neyse ki işin temelinde zaten gerçek bir ajan olmamam yatıyordu. Çantamdan
fotoğrafları çıkarıp hedefime, akşamdan beri, milyonuncu defa baktım. Biraz özgüven sağlamak
adına genişçe gülümseyip kendimi görevime hazırladım.


Mayıs yıllarca iş aradıktan sonra artık umutları tükenerek oturduğu bankta yanına bir adam oturunca bütün hayatı değişir. Başta adamın teklifini saçma bulsa da hem ailesinin yanına geri dönmek istememektedir hem de işsizlik başka bir şans bırakmamıştır.
Yapması gereken ise bir tane adamı takip edip, onun hakkında bilgi toplamak ama saçma haller içine girince hiç ummadık şeyler yaşamaya başlar.
Mayıs aşırı delidolu bir karakterdi, kardeşiyle sürekli didişmesi, Arın'ı çileden çıkarması falan çok eğlenceliydi. Tabii bazı yerlerde sınırı aşıyordu yalan değil. Kitabın çıktığı zamana, yazılan yıla ve yazarın yaşına bakacak olursak normal böyle olması ama bunlara rağmen kalemi cidden çok iyiydi. Belki de ilk kitaplarından biriydi, o yüzden anlayabiliyorum. :)
Mayıs'ın Arın için sürekli ayılıp, bayılması, çok yakışıklı demesine, bunlara rağmen sinirlendiğinde ağzına geleni sarf etmesine çok güldüm. Çünkü birileri hak ediyordu, her bir kelimeyi sdfghjkl

 

Arın, çevresinde sert, hiçbir hatası olmayan biri gibi gözükmektedir. Arın'ı merak eden biri yüzünden Mayıs peşine düşer ve akıllara gelmeyecek şekilde tanışırlar.
Şimdi fazla bir şey yazmamayayım, spoiler olur. Sadece o sert halleri çok komikti. Zaten Mayıs'ın hallerine ve şapkalarına katlanmak zorunda ama sonradan olanlara üzülmedim desem yalan olur. :/
Ve yazarımız bizi düşünüyor Arın'ın gözünden de okuyoruz. Bence bir kitapta olması gereken bir şey. Bir bölüm dahi olsa erkek karakterimizden okumak şart. :D
Onun dışında Mayıs'ın yakışıklılığını anlata anlata bitiremediği Arın'a bir yerden sonra bizde hayran olduk be :D
Cidden o son kısımlarda yaşananlar ve tepkisi çok güzel değil miydi?


Çok bahsedeceğim bir karakter yok. Masal'ın kız kardeşi bir garipti kendisi gibi. Onun kitabı var mı bilmiyorum, araştırmam lazım. Bir de Arın'ın erkek kardeşi var. Onunda kitabı var ve kiminle, konusu ne hiç bilmiyorum.
En sona Mayıs'ın babaannesi çok değişikti yaa. Tam Trabzon ninesiydi. :D Hiç tanımadım ama davranışlarına falan bakınca öyle hissettim. :D
Zaten ortada başkada karakter yoktu. Tabii konuk oyuncu olarak Rüzgargülün'deki anne ve babamızda vardı. Onlarında kitapları var, Çirkin Ördek Yavrusu diye. Aldım, okunmayı bekliyor. Onu da araya alırım belki. Çünkü ne zaman başlasam okumadığım karakterler sürekli ortaya çıkıyor. :D Fransız kalmak istemiyorum doğrusu. :D


Yazarın kalemi gerçekten çok iyi, en son çıkan kitabıyla, ta 2015'de çıkan kitabının arasından farklar var tabii ki ama bunlara rağmen akıcı, betimlemelerinin güzel olması çok iyi olduğunu gösteriyor bence. Ben okuyunca çok eğleniyorum, zaten Türk yazarları seviyorum, onların eğlenceli hallerini okumak hoşuma gidiyor, o yüzden seriyi tamamladım ve sürekli Türk yazar almaya çalışıyorum. :)
Kitap anlaşmalı sevgililiği, ajanlığı, şirket içi aşkı vs anlatıyor. Bu konuda anlaşmalı sevgililiğe çok güldüm desem yeridir. :D
Kitabın tabii ki aşırı bulduğum yerleri oldu, azıcıkta olsa gözlerimi devirmiş olabilirim ama diyorum ya kitap kaç senelik, yazarın yaşını da düşünürsek bence normaldi. :)


Bundan 7-8 yıl önce okusaydınız hoşunuza giderdi ama araya giren yıllardan sonra, ilk defa okursanız çok hoşunuza gideceğinizi sanmıyorum. Eğer yazarı tanıyor, diğer kitaplarını okumak istiyorum diyorsanız okuyun, ilk okumaya başlarsanız diğer kitaplarını merak etmeyebilirsiniz. Tabii bir de yaş mevzusu var. Bu tarz okumayı bıraktıysanız sizlik değil derim ama bu tarz seviyorum, ben nasıl kaçırdım derseniz şu an indirimde kitaplar. Link vereceğim şimdi, oradan kitaplara uygun bir şekilde ulaşabilirsiniz. :)



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


    Kabalık, Arıkan erkeklerinin en ufak hücrelerine dahi işlemişti. Eğer bir masalda yaşıyor olsaydık asla prens olmazlardı!


*****

Adeta ruh ikiziydik. Ya da ruh öküzüydük. Ruh ayısı bile olabilirdik.


*****

"Yeryüzünün en rezil adamıyım, Mayıs. Bu duyguyla baş edemiyorum. Seni görmek istemiyorum fakat sensizlikle de baş edemiyorum..."


*****

Mayıs'ı neden sevdiğimi ve hayatıma nasıl bu kadar yerleşebildiğini soracak olsalar
 vermem gereken cevap şu olabilirdi; ardı ardına koyulmuş beş ünlem, pembe bir kutu, sarı bir zarf...


*****

"Sevdiğimiz her insan kalbimizi kırar, Mayıs. Ve biz sadece onsuz yapamayacağımız kişileri affetmek isteriz..."





Başka yorumlarda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın, hayırlı Ramazanlar^^



Buralarda da varım^^

20 Ocak 2024 Cumartesi

Kocan Kadar Konuş-Diriliş//Şebnem Burcuoğlu Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Ve yeni yılın ilk kitap yorumu ve ilk bitirdiğim kitabı oluyor kendisi. Yılın sonunda başlamıştım, hatta hemen bitecek bir kitaptı ama olmadı. Dün gece hedef koyup bitirdim çok şükür. :)
İlk kitabı geçen aylarda pdf olarak okumuştum, kitap aslında ben de vardı ama kolide kala kala bir garip olmuş. O yüzden oradan okumadım. Bunu da pdf olarak devam edecektim ama baktım uygun fiyata satılıyor hemen aldım ve kitap film afişi şömizli geldi iyi mi? :D Ama karton kapak olduğu için ilk defa şömizi çıkardım. :/
İlk yapacağım yorum birinci kitabı daha çok sevdim, bu eh işteydi ne yazık ki.

 

Çok sevgili Türk kızı, Bir önceki kitapta mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temelinin bir koca bulmak olmadığını anlatmaya çalışmıştım hatırlarsan. O kitapta bana verilen tavsiyeleri hiç uyguladın mı bilmiyorum ama sonunda başıma neler geldiğini gördün. Şunu hiç unutma: sen belli bir yaşa gelene kadar kimileri evlen diye baskı yaparken kimileri de evlenmeni engellemek için elinden geleni ardına koymayacak! Nikâh masasına oturana kadar atlatman gereken çok badire, dahili ve harici çok bedhahların olacak.


Efsun ile Sinan en son asansörde konuşurken asansörün düşmesiyle gözlerini hastanede açarlar. İlk başta nerede olduğunu anlamayan Efsun Sinan'ın tepkisini merak eder. İşin içine yine aile girince işler karışır ama bu sefer çiftimiz bazı şeyleri halletmiştir.
Efsun artık bu saatten sonra sadece Sinan'la beraber olmak ister ama isteme, söz, nişan, düğün alışverişi, mekan, peçete vs vs. derken kafası allak bullak olur. Bir de Sinan'ın babaannesiyle tanışır ki işte o zaman görür şenliği.
Efsun'a ilk kitapta daha çok kızmıştı, burada çok üzüldüm kendisine. Çünkü tek kendisi bir sürü aile bireyi var ve hepsinden ayrı ses çıkıyor.
Üzüldüm cidden ve filmde de çok kötü olan bir sahne var. Orada Efsun'a çok hak verdim ama sonradan olanlara bakınca haklı bir karar verdiğini düşünüyorum.


Sinan hakkında yazacak çok bir şey yok açıkçası, ilk kitapta kendisini çok farklı okuduğum için burada da aynı performansı bekledim ama doğru düzgün yan yana bile gelmediler. Tamam kitap başlı başına ailelerin baskısını konu alıyor ama biraz aşk olsaydı ya.
Birinci kitapta maç sahnesi vardı, çok güzeldi ama burada o tarz bir şey yoktu. Bu sefer de filmdeki Sinan'ı sevdim iyi mi? :D

Diğer karakterlerden Efsun'un ailesine katlanamıyorum sdfghjkl Bir de Sinan'ın ailesi gelince vay halimize. O babaanne var ya o babaanne çok fenaydı. Allah düşmanımın başına bile vermesin. :D
Efsun'un babasına yapılan muameleye çok kızdım, kitapta çok kötüyken neyse ki filmde daha iyiydi.
Bazı sahnelere bakınca cidden film daha iyiydi, ben bu kitapta bunu hissettim.
Sonrasında kız kardeşlerde kitapta çok garipti, aşırı s*lak göstermişler ama filmde yine iyilerdi. :D
O yüzden diyorum ya film daha iyiydi. :) Normalde birinci filmi daha çok severim ama bu kitabı okuduktan sonra filmi bir tık daha çok sevmeye başladım.
Tabii oyunculara bakınca onlarda çok iyi rollerini oynamışlardı, onlarda filmi daha iyi olmasını sağlamış.


Hazır film demişken illa ki filme eklenen saçmalıklar vardı, olmasaydı iyiydi. O kısımları hiç sevmiyorum. Şu an bu yorumu yazarken filmi izliyorum, arkadaş sahnesinde. İşte bu yorumda şuna değinmek istiyorum, replikler bile aynıydı. Tamam değişenler vardı ama birebir aynı sahnelerdi.
Ve o son kısımda parkta Efsun'un sahnesi bence çok güzeldi. Bir sürü alıntı çıktı  kitaptan bu arada.
Uzun yorumun kısası ben pek beğenemedim, eğlenemedim. O niyetle başlamıştım ama olmadı.
Eğer merak ettiyseniz filmlerini izleyin kafi bence, kitaplarını da pdf bulursanız şans verin. :)



Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


-Kalbi güzelliklerle dolu, birbirini seven iki çocuksunuz... Gerçek sevgide hak etmek diye bir şey yoktur. Gerçek sevgi sadece vardır.


*****

Saçma alışkanlıklarımızdan vazgeçmek gibi bir huyumuz yok.


*****


İnsanlara alışmakla geçiyor ömür. Bir sözleriyle şaşırtıyorlar, diyorsun ki "Tamam, artık kimse beni daha fazla şaşırtamaz" sonra başka bir söz ediveriyorlar, daha da fazla şaşırıyorsun.


*****

Bazen hiçbir suçumuz olmamasına rağmen yükleniveriyoruz bir başkasının hatasını. İyi yönünden bakarsak, aslında bu vicdanlı olduğumuzun göstergesidir. Demek ki hakkaniyetliyizdir, insanlığımızı hala kaybetmemişizdir.


*****


Yetinmiyoruz gerçekten. Her birimiz, dünyanın kendi etrafımızda döndüğünü düşünüyoruz. Hayatımızdaki insanla en ufak bir kan uyuşmazlığında çekip gitmeye, gemileri yakmaya hazırız.




 

Kitap eğlenceli dedik alıntılara bak :D
Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^

24 Kasım 2023 Cuma

Sevgili Gelecekteki Kocam//Zeynep Değirmenci Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Şu an yorumunu yaptığım kitabı aslında okuyalı çok oldu ama Karpuz'un simgelediği ülkesi şu an zor zamanlar yaşıyor, bir inanan olarak onlara sahip çıkmamız gerek. Sadece inanan değil, insan olarakta sahip çıkmalıyız. Neler olduğunu takip edenler biliyordur. Büyük ihtimal burada da yasaklar gelecek o yüzden ne demek istediğimi bildiğinizden çok fazla yazmıyorum, gereken paylaşımlarımı çok özgür(yersen) instagram hesabımdan görebilirsiniz. ;)
Kitabımızın yorumunu da bu yüzden yazamamıştım işte, yoksa okuyalı haftalar oldu.
Kitap çıkalı seneler olmuş, hatta şu an basımı yok o yüzden ikinci el olarak almıştım. Başlarken aşırı heyecanlandım çünkü bu tarz kitapları seviyorum, bir de bu aralar sürekli Türk yazar okuyasım var. :)
Bu kitabı okumaya başlarken böyle bir şey bekliyor muydum? Hayır, yani okurken resmen hayallerimin dışında bir kitap dedim çünkü erkek karakter tamda hayallerimdeki biri. Nasıl biri olduğunu karakter yorumumda bahsedeceğim, ondan önce kitabı sevmiş olmama rağmen ne yazık ki bazı yerlerde sinirlenip, şöyle böyle yapsaydın demiş olabilirim. Tabii bazı yerlere de çok bayıldım diyemem, onların sebebi de devamında inşallah^^


Nesil hanım kızımız; gayet neşeli, biraz geveze, aklındaki dilinde (yok canım elbette boşboğaz değil), yemeyi, gülmeyi seven, iş yapmaktan hoşlanmasa da epey hamarat bir hatun kişi. Uyumak, Furkan Dayı ile didişmek, arkadaşlarıyla pencereden pencereye konuşmak ve jelibon en sevdiği şeyler. Bedir'in mavi gözleriyle karşılaşıncaya kadar öyleydi yani…


Nesil, annesinin baskıları yüzünden evlilik düşünmektedir ama aklına, kalbine uygun bir aday bulamadığı için çokta oralı değildir.
Bir gün arkadaşının düğününe gittiğinde bir çift mavi gözle karşılaşınca ona çekilir ama o mavi gözler hiç oralı değildir ve düğünden sonra hiçbir şekilde görüşemez diye çok üzülür ama kader bu ya bir şekilde sürekli yan yana gelirler ve aileler işin içine girer.
Nesil çok kafadar bir karakterdi, yani diyor ki kardeşim benim eşim namazında, niyazında olsun. İmanlı, güzel kalpli olsun diyor ve tam olarak öyle bir eş denk düşmüyor mu? Nasıl bir dua ettiyse artık. :D Hani deriz ya hayalimizdeki erkek yok bu dünyada ama Bedir gibi olmak imkansız değil ama işte yine de bulunması zor bir hit kumaşı gibi bulunmuyor işte. :/ Okuyanlar ne demek istediğimi anladı.
Nesil buluyor bulmasına ama o kadar çok konuşuyor ki illallah dedim be, her şeye fikrin olamaz Nesil be, tamam eğlencelisin, iyisin hoşsun ama o kafanın içindeki düşünceleri okumak yordu beni açıkçası. Birde bi mevzu vardı, Bedir’in annesinin mevzusundan sonra. O kadar şey yaşamana rağmen şak diye yanına gitmen olmadı be, tamam süründür demedik ama hemen de yanına gitmeseydin iyiydi be Nesil. :/
O yüzdendir karakter olarak yıprattı beni be. :D 


Bedir, biraz önce yazdığım gibi tam olarak hayalimdeki erkekti. Tam bir beyefendi gibiydi, onlar yanında bir de dedim ya namaz kılıyor falan oy oy oyyy^^
O yüzden okurken bu kısımlara bayıldım, yukarı dediğim gibi böyle bir karakter beklemiyordum, beklentimin kat be kat üstünde oldu resmen. :) Tabii Nesil’in aksine daha sakin olan Bedir daha iyiydi. Nesil’e böyle bir karakterin denk gelmesi peki? Resmen zıt kutuplar ama işte kader bu ya. :D


Bunların dışında Nesil’in dayısı çok fenaydı, Nesil’le aynı yaşta olunca ortalık elli altı oluyor tabii. Başka kardeşte olmayınca ikisi birbirinin etini yiyor(mecazen :P)
O kadar fena ki cidden erkek kardeşe falan gerek kalmamış, bir de sürekli Nesil’lerin evinde olunca işler çığırından çıkıyor haliyle. :D
Sonrasında onunda işleri karışıyor tabii, bekliyor muydum böyle bir şey? Yok yani, zaten kitap sürprizli bir şeydi her şeyi okudukça öğrendim. :)

Yazarın kalemi cidden güzeldi, eğlenceliydi. Okurken aktı gitti ama karakterin iç dünyası azıcık sıktığı için ne yazık ki kitaba tam puan veremeyeceğim. :/
Nesil ve Bedir’in arası tabii ki de dinimizin adetlerine göre devam etti, mesela el ele tutuşmaları bile imam nikahından sonra oluyor. Buradan sonra aralarındaki muhabbetin farklılaşması, daha çok konuşmaları, görüşmeleri falan o kısımları okurken çok eğlendim, aşırı beğendim. :)
Ondan sonra açıldı zaten kitap, daha çok sevdim.


Bu tarz kitaplar seviyorsanız bence bakabilirsiniz. :) Ben sevdim, beklediğimden farklı çıkması daha güzeldi. Final tam olması gereken gibi bitmesi, acaba ne olacak ya da oldu gibisinden sorular kafamızda oluşmadan bitti.
Kitabın ismi biraz farklı, evlenme çağına gelmiş kızların ailesinin yanında okuyunca şok olacağı kitaplardan biri. Ben yanlarında okurken ismini kapatıyordum sürekli. :D Çünkü okusalar isminden dolayı hemen bana da bir baskı falan filan olacak. :D Neyse çok şükür kazasız belasız okuyup bitirdik. :D



Kitaba Puanım 5/3,5^^


Alıntılar^^

"Yirmi beş yaşındayım ben Nesil. Senin söylemene ihtiyacım yok."
"Kıldın mı kılmadın mı?"
"Kılmadım."


*****


Ben Bedir'in gözlerine, Bedir'in gözleri güneşe hayrandı.


*****

Sanki hayatımda ilk kez gülüyordum. Bu adamla birlikte gülüşlerim bile farklılaşmıştı. Gülüşün tadını tam kalbimde hissediyordum.


*****


Atalarımız neden, su içene yılan bile dokunmaz, demişlerde kitap okuyan için bir atasözü uydurmamışlardı? Kitap okuyan insana neden bu ülkede hürmet edilmiyor, neden yorulduğu yere han yaptırılmıyor? Neden? Soruyorum size...


*****


İyi ki beklemişim bu zamana dek o güle kavuşmayı. Bazen bir insan için, bir an için çok uzun süre beklemeniz gerekebilir. O gün geldiğinde; iyi ki sabrettim, dersiniz. Beklemeye değdi...


*****

Ben dua etmiştim, Rabbim karşıma Bedir'i çıkarmıştı.





Vay be, bir sürü alıntı varmış <3
Bir yorumda böylece biter, başka yazılarımda görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^





25 Eylül 2023 Pazartesi

Çiçekler ve Yasemin//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Saat 22:30 ve ben yorum yazmaya başladım(01:27, daha yeni bu bitti) o kadar çok yazacak yorumum var ki inşallah bu akşam şöyle bir kaç yorumu yazmış olurum, son hazırlıkları da yapsam güzel olur ama bakacağız artık. :D
Kitap ilk çıktığında çok merak ettim, hatta hemen sepete ekleyip indirimli bulduğum an aldım. Biraz sıkıntılı oldu ama bir şekilde elime ulaştı.
Hemen okumak istemedim, yaza sakladım. Aldım elime, nasıl hevesliyim okumak için, içim kıpır kıpır ve beklentim everest dağından resmen ama büyük hayal kırıklığı oldu ve aşırı üzüldüm. Böyle beklemiyordum. Son yüz sayfayı atlayarak okuduğum doğrudur.



Yasemin Duman, ninesi ve hayatına renk veren dostlarıyla birlikte Muğla’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. Yasemin’in bu tatlı dünyasına bir gün başka bir şehirden, gizemli ve en az onun kadar kendi iç dünyasında yaşamaktan keyif alan bir genç girer. Hiç ummadığı bir anda Yasemin’in hayatına dâhil olan bu genç, günden güne onun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar.
Adımlar atılır, mesafeler çoğalır ama izler baki kalır.
“En güzel çiçek sensin,” dedi gözlerime, yüreğime dokunuyormuş hissiyle bakarken. “Yasemin… Çiçeklerin en güzeli.”
O çizdiğim resimdi ve kendini gözlerindeki sevgiyle boyadı.


Yasemin ninesiyle sessiz, sakin bir kasabada yaşamaktadır. Bahçesinden ve hayvanlarından aldığı ürünleri pazarda satan Yasemin bir anda tezgahına çarpan arkadaş grubu yüzünden ürünlerinden olunca çok kızar ama aralarındaki biri yardım edince olaylar başlar. Zamanla o arkadaşı, yani Melih'i sürekli görünce farklı biri olduğunu anlar ve ondan etkilenmeye başlar.
Yasemin karakterini sevdim, bahçesiyle ilgilenmesi, ailesine olan sevgisi çok güzeldi.
Aşk konusunda da çok iyiydi ama, aması var işte. :/


Melih arkadaşlarıyla kafasını dağıtmak için gittiği kasabada Yasemin'i görünce ilk görüşte aşık olur. Ondan sonra sürekli onunla karşılaşmak için pazara giden Melih sonunda bir şekilde Yasemin ile arkadaş olmayı başarır ve birbirlerini tanıdıkça aşk başlar.
Melih karakteri iyiydi, o da Yasemin gibi güzel sevdi.
Yaşadığı sıkıntılar üzücüydü, gerçi son kısımları atladığım için detayları bilmiyorum. Sadece aile olarak zor zamanlar geçirdiğini okudum.


Şimdiiiii gelelim asıl mevzuya. Ben okumaya başladığım zaman biraz daha böyle köy, kasaba, mahalle aşkı bekledim ama tanışmaları, buluşmaları ve birbirlerine aşık olmaları bir garipti. Tamam yavaş yavaş olacak bazı şeyler ama burada adlandırmadığım bir şey vardı. Ben daha çok böyle değişik, nefretten doğan bir aşk bekledim ama bir anda hooop bir şeyler hissediyoruz modu güzel değildi. Yani hemen aşık olmaları, olayların hızlı gelişmesini sevmedim.
Nasıl desem bilemiyorum, bu yüzden de o derinlemesine aşkı hissedemedim.
Kitap köy, kasaba değil de yabancı bir ülkenin kasabasında geçiyormuş gibi geldi. Melih Yasemin'in evine falan gidiyor, kalıyor. Nine bir şey demiyor. Gerçeklik yoktu ne yalan ki yazarı tanıyoruz, biliyoruz neden böyle oldu?
Sonra kaç senedir gelip gidiyor, o sürede hiç karşılaşmamışlar ama ikinci günde Yasemin'in kaçan koyunları Melih'lerin evine gidiyor, aşırı saçmaydı buralar. Yeni gelselerdi tamam ama kaç yazdır kalıyorlarmış hiç mi rastlamadılar? Neden böyle oldu bu kitap. :D


Daha ne yazsam bilemiyorum, işte böyle kalıyorum sevemediğim, yükselemediğim kitaplarda. 
Son yüz sayfayı atlayarak okurken üzüldüm açıkçası, yani bu kadar istekli başladığım kitabın böyle hayal kırıklığı olması cidden üzdü. Kitaptan çok beni nasıl üzdüğünü bahsediyorum ama ne yapayım.
Melih'in bir anda ortadan kaybolması, çiftimizin aralarından aşkın bir garip olması ne bileyim aklıma gelenler bunlar. Resmen kafamdan resetlemişim kitabı, neden sevmediğimden bile bahsedemiyorum. :D
Güllük, gülüstanlık kitabın içine bir de dramı eklemeleri kalp kırıcıydı. Yani neden yani, NEDEN?
Olmak zorunda değildi, böyle bir olay beklemiyordum. 



Ya işte kitabı çok beğenemedim, uzun zamandan sonra ilk defa bir kitaba üç puan vereceğim, buçuğu bile yok. :D Bilmiyorum çok mu beklentim yüksekti, ondan mı bu kadar sıkıntılı oldu ya da kafamda kurguladığım hikayenin olmaması mı üzdü beni bilmiyorum ama olmadı, olamadı.
Okumak isterseniz eğer yazar wattpad'de kitabı yayımlamış, oradan bakabilirsiniz.
Siz yine de bir şans verin, belki benden daha çok seversiniz. :)
Not: Yazarın kalemini gerçekten seviyorum, Mürekkebe Boyanan Sardunya serisi çok güzel, okumadığım son kitap kaldı. Yorumlarımı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. O yüzden de beklentim yükselmiş olabilir. Diyorum ya kalemi güzel, kurgu olmamış.
Dipnot: Bu arada kitabı çok sevemedim ama bir sürü alıntı çıkmış yaa :D



Kitaba puanım 5/3^^




Alıntı^^

"Seni birkaç gündür göremeyince..."
"Dört gündür," dedi Melih. "Dört gündür ben de seni göremiyorum, Yasemin."


*****

"Sahte heaptan bakacağım herhalde. İyi bir Stalker asla kendi hesabını kullanmaz. Bunu bilmem gerekir ama senin kendi hesabın bile manav Hüseyin amca gibi. Nerede çiçek, böcek, koyun varsa doldurdun profiline..."


*****

"Bir deniz kenarı olur belki..." diye ekledim.
"Bir akşamüzeri olur ya da..."
"Biraz çilek olur, biraz kek..."
"Biraz rüzgar olur, biraz da sen..."


*****

"Peki, çok kız var mı?"
"Var."
"Güzeller mi?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"İlgilenmiyorum, Yasemin," derken içimi sıcacık etti.
"Melih Şahiner'in güzellik anlayış Yasemin Duman'dan ibarettir."


*****

"Gidebilirsin, söz veriyorum, küsmem... Ama diyorum ya, en azından veda et."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^





15 Ağustos 2023 Salı

Rüzgargülü//Kübra Nur Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Bu yazın daha böyle akıcı, tam yaza uygun kitaplar okumak istiyorum. Bu kitapta imdadıma yetişti ve tam yazın okunacak kitaplardan biri oldu.
Kübra Nur'un kalemine bayılıyorum, yeni kitaplarını takip ediyorum. Hatta şu an eski kitaplarına gözümü diktim, onları da almak istiyorum. Zaten burada geçen bir karakterin bir kitabı varmış, onu merak ediyorum mesela. :)
Kitabı çok sevdim, karakter, konu, geçen yerler, olaylar gerçekten çok güzeldi.


Asi kızlar ile ilgili hikâyeleri bilirsiniz. Hani ailelerinin bir türlü zapt edemediği, sürekli sorun çıkaran, bir süre sonra artık uğraşılmayıp sadece bir yerlere postalanan ve kendilerinden hiçbir şey beklenmeyen kızlarla ilgili hikâyeler… Klasiklerdendir bunlar. Mutlaka duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da hoş geldiniz, şimdi o kızlardan biriyle tanışmak üzeresiniz. Yaz mevsimini, denizin rüzgârını ve güneşin parlaklığını iliklerinize kadar hissedeceğiniz, eğlenceli ve kalbe dokunan bir hikâye. Hayat bazen planlarımızı buruşturup bir kenara atar ve karşımıza hiç beklemediğimiz insanlar çıkarır. Bazen birilerinin bizimle birlikte savaşması kadar bize karşı savaşması da değerlidir. Rüzgârgülünün altı yaprağı vardır ve her birinde bambaşka bir hikâye saklıdır. İşte bu da onlardan biri. Bir genç kızın kendine dönmesinin ve aile kelimesinin asıl manasını öğrenmesinin hikâyesi.

Beyza babasının zoruyla hiç istemediği bir ailenin yanında yaz tatilini geçirmek zorunda bırakılır. Bu sürede yine haylazlık yapmak ister, yapar da ama karşısında öyle bir aile vardır ki ne yapsa karşılığını alıyordur. Bunlar yüzünden planları ters tepince uyum sağlamak ister ve işler bu sefer eğlenceli bir hal alır ve bu sayede bu zamana kadar nerede hata yaptığını çözmeye çalışır.
Beyza gibi bir karakteri ilk defa okudum desem yeridir, o kadar haylaz biriydi ki bazen yaptıklarına aşırı şaşırdım ama bu kadar haylaz birinden daha fazlasını da beklerdim yalan değil. :D
Geçmişte yaşananları Beyza'nın yüklenmesi, kendinden başka herkesi düşünmesi kalbimi kırdı. En çokta babasının yaptıkları. Kalbim parçalandı resmen o kısımlara. :/
Sonlara doğru yaptığı inatçılığa biraz kızmış olabilirim, tabii anlıyorum ama kızdım. Nedenini okuyanlar anladı. :D


Ayaz, bir anda evlerine gelen ve bir sürü garip saçmalıkları olan kıza ailecek alışmaya çalışırlar ama Ayaz Beyza'ya daha çok dost olarak yaklaşmak ister. Zamanla daha sık yan yana geldikçe aslında farklı biri olduğunu anlar ve o zamandan sonra onu anlamaya çalışır.
Bu anlama mevzusu uzadıkça yanından ayrılmak istemez ve bir anda aşık olduğunu anlar.
Ayaz'a bayıldım, bayıldımmmm
Kübra Nur'un erkek karakteri bir başka zaten, Ayaz'da onlardan biriydi. Böyle düşünceli hali, Beyza'ya yaklaşımı çok tatlıydı. Aynı babası gibi. :D

Evet hazır baba dedik onlarda da bahsedelim. Meriç ve Damla, Çirkin Ördek Yavrusu kitabındaki karakterlerimiz. Ben okumadım ama konusu çok hoşuma gitti. O yüzden almayı düşünüyorum. Onunda dışından burada çok tatlılardı, hele Meriç. Damla'yı çok okuyamadık ama Beyza'ya yaklaşımı çok tatlıydı. Bulup alabilirsem bundan sonra onu okumayı düşünüyorum inşallah. :)
Eğer satmak isteyen varsa bana ulaşsın. :)

Beyza'nın babası hakkında çok şey yazardım da hem spoiler olur hem de yazarsam duramam diye sadece diyeceğim şu ki iyi ki kitapta azıcık okuduk, yoksa kitabı zehir ederdi. -_-
Kitabı çok sevdim, okurken çok eğlendim. Gidemiyor olsam da tam bir deniz insanıyım ve Beyza'nın denizden çıkmaması, onu sevmesi ve Ayaz'la sürekli gitmeleri çok güzeldi. Diyorum ya tam bir yaz kitabıydı, o yüzden daha çok sevdim.
Bir kaç karakter daha var ama söylersem spoiler olur diye es geçiyorum.
Bu arada kitapta çoğu sahneyi sevdim ama bir bulaşık yıkama sahnesi var ki evlere şenlik. :D


Karakterlerin kendini bulduğu, aşkın nahif halinin anlattığı, akıcı ve tam yaz aylarına laik bir kitap istiyorsanız kesinlikle öneriyorum. Zaten yazarın her yeni kitabında kendisiyle o kadar çok gurur duyuyorum ki anlatamam. Bu yüzden bile öneririm sizlere. Günümüzde çıkan kitapların yanında o kadar masum kalıyorlar ki alıp bağrıma sokasım var yani, o yüzden okuyun okutun. Bu tarz aile bağları güzel olan, arkadaş ve aşkı anlatan kitapları daha çok ihtiyacımız var. :)



Son olarak arkadaşlar, kitabın tasarımı ŞAKA MI???
Arife Şeyma Gök gün geçtikçe değil de her zaman çok iyi ve her çalışması bir diğerinden çok iyi. Sürekli tasarımı incelerken kendimi buluyorum inanın. <3 Sadece bu yüzden bile kitabı alır insan <3




Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntılar^^

Bir yerlerde birileri, çocuklarının mutluluğunu tavana yıldızlar yapıştıracak kadar önemsiyordu. Ne hoş.


*****


Bu zamana kadar bütün kalp kırıklıklarıma yaptığım gibi bunu da yuttum. Üzülüp surat asmanın hiçbir şey kazandırmayacağını biliyordum.


*****


"Birine sarıldığımızda güvende hissederiz ve kötü şeylerin geçeceğine daha kolay inanırız. Sarılmak bize yalnız olmadığımızı hissettirir. Böyle zamanlarda birilerine sarılmaya ihtiyaç duyarız."


*****

Hayatta bazı kırılma anları olduğunu biliyordum. Bunlar bazen büyük acılar ya da büyük sevinçler olurken bazen de beklenmedik küçük korkular ya da bir anlık şaşkınlıklar oluyordu. Bu kırılma anlarından sonra insanın bir daha eskisi gibi olması güçtü.




Aybarsların sayısı yediye çıktığında ortalık düğün yerine dönmüştü. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Herkes birine sataşıyor, birileri sürekli gülüyor ve hepsi daima konuşuyordu. Ürettikleri enerjiyi, elektrik enerjisine dönüştürmek mümkün olsaydı bu küçük kasabayı günlerce aydınlatabileceğimize inanıyordu.


*****


"Sen çok güzelsin  ama en çok denizdeyken güzelsin. Neden, biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü denizdeyken mutlusun ve hiçbir şey sana mutluluk kadar yakışmıyor."


*****


Sizi bir kuyuya indiren iple oradan çıkaracak olan ipin aynı ip olması ilginç değil miydi?


*****

Aras gülümsedi. Öyle geniş bir gülümsemeydi ki bu, kalbimin semalarını aydınlattı.






Bu sadece alıntıların yarısı, diğerleri bana kalsın spoiler olur falan. :D
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^





Buralarda da varım^^



27 Mart 2023 Pazartesi

Mürekkebe Boyanan Sardunya//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Herkese Merhaba^^
Bir sürü yazı birikti ama çok şükür yorumları hazır, sadece son düzenlemeleri yapıp yayımlanması kaldı. İnşallah en kısa zamanda onları da yayımlarım, unutmadan yorumları yazayım da gerisi gelir. :D
Yazarın ve serinin okuduğum ikinci kitabı. İlk kitabın yorumuna buradan bakabilirsiniz.
Eğer ilk kitabı okumadıysanız devam etmemenizi öneririm, ilk kitaptan spoiler yiyebilirsiniz. ;)
Birinci kitapta Mislina'nın Akif Selim'e olan aşkını, hayatına girişini, ufak ufak tanışmalarını okuduk. Burada ise o tanışmalardan sonra daha çok şey oluyor bu kitapta.



Aşk bazen bir kitabın cümlesinde, bir çiçeğin yaprağında, bir damla gözyaşında ya da ilk bakışta gizlidir.
Mislina için de öyleydi.  Akif Selim’in mürekkep mavisi gözlerine bir kez bakınca kendi kalbiyle  tanıştı
ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 
Mislina Farah’ın aşkı o kitabın cümlesi, o çiçeğin yaprağı,  saf bir gözyaşı ve ilk bakışın sonuncusuna
uzandığı bir kalp atışıydı. Penceresinin önündeki sardunyalar arkadaşı, Çakır yoldaşı,  Kumru ise sırdaşı oldu. Tüm bu güzel şeyler Akif Selim’in kalbine giden
zarif ve tehlikesiz bir yoldu. 
Sevginin en masum, en derin, en saf haliydi onların hikâyesi. Kırılan kalpler bile var oldukları bedenleri sevdiler çünkü gün sonunda iyileşeceklerini bildiler. Sevgi bazen acıtsa da ince ruhlar acıttıkları yerleri öper, iyi ederdi. Tıpkı bu iki ruhun sahibi gibi.


Mislina Akif Selim'le daha çok vakit geçirir ve yaşadıkları hayalden de ötedir. Okulda, dışarda, eve gelirken beraber zaman geçiren Mislina'nın hayatında da değişen şeyler olacaktır.
Mislina'nın hayallerinin gerçek olmasına bayıldım, bayıldımmm
Yine çok fazla içsel düşünceleri vardı kendisinin, tabii bu sıkıcı değil, zaten yazarın kalemini bu yüzden seviyorum, kalın ve küçük puntolu olmasına rağmen kitabı akıyor gidiyor.
Mislina'nın bazı yerlerde düşünmeden davranmasına acemice bulsamda o da kitabın gidişatı deyip okumaya devam ettim.

Akif Selim, o kadar narin, kalbi temiz ve koca yürekli bir karakterdi ki çok sevdim. İlk kitapta çok Mislina kadar tanıyorduk, burada aynı onun gibi yavaş yavaş tanıdık. Aynı Mislina gibi, ağzı var dili yok. Tam bir iyilik abidesi ama böyle sessizlerinden.
Şu an ne yazsam olmuyor, bence okuyup öğrenin derim.
Ama cidden böylesi gerçekte var mıdır ya, olsa ne güzel olur. Gerçi bizi bulur mu ki? :D Bütün şanslar Mislina'yı bulmuş. :P :'(


Karakterler hakkında öyle uzun uzun yazmadım, dediğim gibi okuyunca tanımanızı öneririm. Kitapta geçen bir kaç olaya değinmek istiyorum.
İlk olarak şu Mislina'nın isteme mevzusu var, ilk kitabı okuyanlar bilir. O mevzunun uzaması saçmaydı cidden, en son olanlardan sonra okurken çıldırdım resmen. Bir de böylelerinin gerçekte olması beni daha da sinirlendiriyor. 
Sonrasında barışma ve bazı sıkıntıların olması bana garip geldi, yani zaten yeterince kitap uzun, bir bölüm onu yayarak anlatılsaydı daha güzel olurdu.

Kitabı okuduğum sırada büyük felaket oldu, ben de ağır ilerlediği için bırakıp başka kitaplar okudum, sonra biraz kendime gelince buna başladım ve bitirdim.
Bazı şeylerin uzatılması çok saçmaydı, bunu spoiler olarak yazacağım içimde tutamam ama yok yani neden o kadar uzatıldı anlamadım gitti.
Kitap wattpad kitabı olunca işte böyle upuzun oluyor.
Bunları yazdıktan sonra sevmedin mi diyeceksiniz ama yok sevdim ama ilk kitap bir tık daha mı iyiydi ne.
Yorum yazarken neden bu kadar zorlandım anlamıyorum şu an, kafam bomboş, acaba arayı açtım ondan mı, ya da yazacaklarım spoiler olur diye mi bu kadar kısacık yazıyorum anlamadım.
Bir de kitabı okumaya başladığımda çok heyecanlıydım, beklentim çok yüksekti ama istediğimi pek alamadım. İnşallah son kitap bu kitaptan daha güzeldir.


-Spoiler Başlangıcı-

Kitabın yarısına kadar sevgili değillerdi ama sevgili gibi davranıyorlardı, mesela o tren mevzusu, arkadaşı Ezgi'nin yüzünden ders çalıştıkları gece Akif Selim'de kalması, yağmur mevzusu sonrasında birden bire ayrılmaları çok saçmaydı. Yani sürekli şuna bir ad koyun dedim durdum, tamam sürekli okulda, dışarda gezebilirsiniz ama trendi, gece kalması falan bunlar için adı konmuş bir şey şarttı bence.
Yani o ayrılığı biraz daha geç yazabilirdi yazar, pat diye Akif Selim değişti, sonra hop ayrılık dendi ve olaylar bambaşka bir hal aldı.
Tabii sonradan barışmaları çooook güzeldi, Mislina cesaret etmeseydi olaylar bambaşka olurdu ama kitap bu arkadaşlar illa ki barışacaklardı.
Son kısımda Akif Selim'e olanlara üzüldüm, bundan sonra ki kitapta da bunları mı okuyacağız yaa. :'(
Ama o son kısımdaki sahne off yani offf <3
Yazar nasıl bitireceğini iyi biliyor beee <3
Yukarıda diğer karakterlerden bahsetmedim yine spoiler olur diye. Kadir'e hep beraber üzüldük, Ezgi'nin yaşadıkları... O kadar üzücü ki, neyse ki iki türlü de düzeldi. Akif Selim'in abisiyle shipliyorum, hadi bakalım.
Bir de o var, başta kötü gibi olacak derken sonradan minnoş bir abi oldu çıktı. :)

-Spoiler Sonu-


Genel yorumum böyle, spoilerda içimi baya döktüm, nahif, içe dokunan, çok güzel seven karakterlerin olduğu bir seri. Bu tarz seviyorsanız bence çok seversiniz, ben seviyorum mesela ama mantık hataları beni yoruyor, kitaba olan hevesim bitiyor ne yazık ki.
O yüzden bu kitapta beklemediğimi bulamadım, son bölümlerde olanlardan sonra son kitabı bundan daha çok seveceğimi düşünüyorum inşallah, çünkü olaylar daha farklı olacak gibi.
Bir de yazarın çıkan yeni bir kitabı var, onu araya almak istiyorum, sonra son kitabı okur seriyi bitiririz inşallah^^




Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

Utangaçtı, merhametliydi, sakindi ve her şeyden evveli eşsiz bir ruhun sahibiydi.


*****

Akif Selim: Öylece gidip-gelmek... Birkaç kitap, biraz sıcak çikolata, battaniye, biraz müzik ve biraz da sen... Çok güzel olur Mislina.


*****

Yüzündeki o nahif tebessüm bana tüm sabahlarımı vermişti. Tüm sabahlarını hediye etmişti.


*****

"Uzun zamandır seni kulaklıkla müzik dinlerken görmüyorum."
"Çünkü artık dinlemem gereken başka biri var."


*****

Sen, okuduğum kitapta altını çizdiğim o cümlesin.


*****

"Ellerim," dedi...
"Ellerini beklemiş bunca zamandır tutmak için. Çiçeklerin açması için baharı beklediği gibi."






Bir yorumda böylece biter, başka yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^