Yabancı Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yabancı Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2023 Salı

Bridget Jones'un Günlüğü//Helen Fielding Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
En son yaptığım yorumdan sonra dedim bir kaç gün bloga zaman ayırayım ama bilin bakalım ne oldu. :/ Hasta olup iki gün yattım ve şu an bile halsiz bir şekilde yatıyorum. :/
Ama bir yerden sonra başlamalı diyerek oturdum yeniden yorum yazmaya.
Aslında bir sürü dizi yorumum var ama ondan önce kitap yorumlarımı halledeyim unutmadan, diziler fotoğrafta falan aklına geliyor ne yazacağın ama kitapları unutuyorum. :D
Gelelim kitabımıza. Bridget Jones'u tanımayan çok azdır. Yıllar önce filmlerini televizyonlarda görüp sevmiş, eğlenmiştik. Kış içerisinde Pegasus Yayınlarının büyük indirimden kapmıştık seriyi, gerçekten çok uyguna geldi üç kitap.
Ondan sonra aşırı merak eder oldum, hatta filmini izlemeden önce okuyayım dedim ama olmadı ilk filmi izledim.
Aslında filmi az buçuk biliyordum ama izleyeli seneler olmuş herhalde sonunda neler oluyor vs. hiç hatırlamıyorum. O yüzden filmi izleyip, kitabı okudum ve büyük hayal kırıklığı yaşadım aaa dostlar. Neden böyle oluyor yaa, büyük beklenti içinde olduğum kitaplarda neden sınıfta kalıyor??? :/



Modern insan ilişkilerine dair kafanızı allak bullak edecek bir eleştiri mi? Çekirdek ailenin ölümüne ironik, trajik bir bakış mı? Yoksa siniri bozuk, otuzlarında bir kadının karman çorman deli saçmaları mı?
Bridget Jones'un Günlüğü, Bridget'ın lanetli kişisel gelişim sürecine ışık tutan korkunç derecede bilinçli, kendi kendini ti'ye alan harikulade bir günlük. Bridget, bu gelişim uğruna bir yıl süreyle kendini her bir kalçasını 4 santim inceltmeye, haftada en az üç kere spor salonuna gitmeye ve sorumluluk sahibi bir yetişkinle ilişki kurmaya adıyor. Teknolojiyle barış ilan ediyor.
Malum yılın sonunda, toplamda 20 kilo kaybediyor ve 25 kilo alıyor! Ama ne yapıyor? İyi niyetinden asla hiçbir şey kaybetmiyor. O başına gelenleri günlüğüne yazdıkça siz de elinizde olmadan gülmekten katılacak ve dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca okur gibi kendinizi, "Bridget Jones benim!" diye haykırırken bulacaksınız!


Bridget 30 yaşına gelmiş bekar bir kadındır. İş hayatı eh işte olmasına rağmen çalışmaktadır ama ilk hedefi bir sevgili bulmaktır. O sıralar patronu ile internetten(msn gibi bir şey) konuşmaya başlar ve işler tam da istediği gibi gider tabii patronunun gerçek yüzünü görene kadar.
Bunun yanında ailesinin yeni kararlar alması ve ilginç bir şekilde uygulaması Bridget'ı sıkıntıya sokar. Bir de annesinin ve onun arkadaşlarının Mark Darcy'ye ayarlama mevzusu vardır ki onu hiç istememektedir.
Bu tarz kitaplarda karakterlerde mantık aramayın üzülürsünüz, hatta karakterleri bırakın kitaplarda mantık aramayın. Bridget'da öyle. Kitap günlük olduğu için o tarz yazılmış ve Bridget'ın sürekli kilo, içtiği sigara, alkolü ve kalorisini yazdı ama o kadar absürt bir mevzu ki bugün 57 kiloyla iki gün sonra 55'e iniyordu asdfghjkl
İnanılır gibi değil yaaa, gerçekte yok bu yaaa. :D İki gündür hastayım, yediklerimin kalorisini hesaplasak üçlü sayılarda kalır ama kilo vermemişim asdfghjk İşte mantığı burada aramıyoruz. :D
Sevgili konusunda Daniel'e nasıl güvendi yaaa, filmde daha iyi bir karakter gibi duruyordu. Kitapta ne istiyor, ne istemiyor belli değil ve Bridget'ın bi telefon etse de buluşsak modundaydı. :P
Karakteri sevip sevme mevzusuna girmeyeceğim burada, sadece çatlak ama sonunda doğru yolu bulan bir karakterdi, Alkışşşş


Diğer karakterlerden Mark ve Daniel hakkında yazacak çok şeyim yok. Mark zaten Bay Darcy'i anlatıyor, yazar orada bir kalbimizi çalıyor tabii. Daniel bildiğimiz erko işte, sevilmez bir tip. İkinci kitapta&filmde neler olacak merak konusu.
Ama Bay Darcy mevzusunu çok sevdim, hatta yazar sonunu resmen Gurur ve Önyargı'ya benzetmiş, en sevdiğim^^
Güzel miydi oralar, evet ama mevzusunun gelişmesi yine mantıksız asdfghjkl
Yani okuyanlar bana hak versin lütfen. :D
Anne ve babası hakkında ne yazsam olmayacak, biraz üşengeç olduğumdan atlıyorum buraları. Bir de spoi veremem şimdi. Sadece Allah düşmanımın başına bile böyle anne vermesin diyorum asdfghjkl
Arkadaşlarına hiç gelmiyorum, çünkü kim kimdi, hangisi daha yakın, hangisi daha uzak bilemediğim için bir zaman sonra isimlere çok dikkat etmedim. Hatta anlatım biçimi öyle değişikti ki 'burada ne diyor şimdi bu' deyip durdum. -_-

Kitaba hevesle başlayıp, hayal kırıklığı olduğunu başta yazmıştım. Evet, ben daha böyle film gibi eğlenceli, akıcı bir kitap bekliyordum ama arkadaşlar kitap akmıyordu resmen. Hani bu tarz kitaplar bir oturuşta akar gider yaa bu yok yani. Yazarın kalemi gerçekten ağır. Beklediğimi bulamadım.
Bir de yarıdan fazlasından sürekli Daniel'i okumak gına getirdi, ne zaman ki mevzuya Mark girdi ortam güzelleşti. Ama buna rağmen sevemedim, olmadı. Günlük olduğu için tabii ki böyle olmalı, neyse ki diyalog falanda vardı ama sürekli içmesi, içmesi ve yine içmesi baydırdı beni.
Olumsuzluklar bu tarz kitaplarda hep vardı ama bunda çok daha fazlaydı.
Filmle aynı olan yemek mevzusu çok güzeldi. İşten ayrılmada ben filmi tutuyorum, çünkü orada Daniel'ın ağzının payını veriyor. Burada bir an geri dönecek diye korktum. :D


Beklentimi karşılamadı, film cidden güzeldi ve onu çok sevdim ama kitap tırttı diyebilirim. İkinci kitaba sadece Mark için beklentiye girebilirim. Şu an bunu yazarken devam kitapların konularına baktım da çokta beklentiye girmeyeyim. Hele o bebek mevzusunda hiç mi hiç. Yani şu an öyle bir hayal kırıklığı yaşıyorum ki belki de kitaplara devam bile etmem. Offfff



Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^


Neden? Neden? Herkes romantizmin zaten bir işe yaramadığını bilirken neden tüm dünya romantizm yaşamayan insanları aptal gibi hissettirmeye çalışıyor?





Aslında anlamlı yerler vardı ama çok uzun olduğu için eklemedim. :)
İşte bu kitaplarında sorunu bu, çok sevemiyorsun ama çok anlamlı yerleri oluyor. :D



Buralarda da varım^^




28 Eylül 2023 Perşembe

Patron//Vi Keeland Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yeni bir kitap yorumuyla geldim, bu sefer ki yılın en hızlı okuduğum kitabı olabilir. Bir akşam pdf indirdiğim sitede bu kitaba denk gelince konusuna bakayım dedim, çünkü yazarın yeni çıkan kitabının kapağı çok farklıydı. Ve son zamanlarda çıkan kitaplara bakınca belki bu da şaşırtır dedim ve cidden beklediğimden çok iyi çıktı.
Kitap 300 sayfa, okumaya başladığımdan aktı gitti, bir bölüm, bir bölüm daha derken baktım kitap bitiyor. :D
Kapağa aldanmayın arkadaşlar, karakterlerin geçmişte yaşadıkları ve şimdi ki hayatları etkilemesi çok güzeldi. Bunun hakkında belki spoiler olarak yazabilirim. :)



Chase Parker’la ilk tanıştığımda verdiğim ilk izlenim pek hoş sayılmazdı. Beraber yemeğe çıktığım adamdan beni kurtarması için restoranın tuvalet sırasında telefonla arkadaşımı arıyordum. Telefonda dediklerimi duyduğunda benim adi biri olduğumu söyleyip istememiş olmama rağmen tavsiyede bulunmuştu. Ona çenesini kapamasını söyledikten sonra beraber çıktığım adamın yanına geri dönmüştüm, o da beraber olduğu kadının yanına. Yanımızdan geçerken bana o muhteşem gülümsemelerinden biriyle baktı. Gece boyunca onun oturduğu tarafa kaçamak bakışlar atmaktan kendimi alamadım. Birkaç kez göz göze geldikten sonra beraber olduğu kadınla birlikte masamıza geldi ve eskiden beri tanışıyormuşuz gibi bir hikâye uydurup beni içinde bulunduğum durumdan kurtardı. O yemekten sonra Chase’i çok düşündüm. Bir ay sonra yeni işime başladığımda kendisinin patronum olacağını bilmiyordum tabii…

 
Reese çıktığı randevudan kurtulmak için arkadaşını ararken Chase ile karşılaşır. Başta tavrından dolayı sinir olsa da Chae sayesinde randevusundan kurtulunca bir oh çeker. Adam o kadar yakışıklıdır ki bir türlü unutamaz, hatta sosyal medyada aratıp fotoğraflarını falan bulur.
Kendine itiraf etmese de Chase'in nerelere gittiğini merak eder ve şans bu ya bir kaç kez görüştüğü adamla aynı spor salonuna gittiğini öğrenir. Onunla beraber salona gittiğinde yine şans bu ya Chase ile karşılaşır.
Orada da ayak üstü yalanlar söylemesine(Burayı detaylı yazacağım) hayran kalan Reese sonunda onunla irtibata geçecek bir şey bulur.
Yeni çıktığı işi yüzünden yeni iş arayan Reese kendini bir anda Chase'in patronu olduğu şirkette işe başlar.
Reese'i çok sevdim ya, Chase olan davranışları çok tatlıydı. Geçmişte yaşadıkları yüzünden tedirgin olması ve Chase'in ona yardım etmesi aşırı aşırı tatlıydı. Okumak isterseniz bunu spoiler olarak yazacağım. :D


Chase daha gördüğü ilk dakikada Reese'e vurulmuştur ama onu kurtardığı geceden sonra daha da karşılaşmazlar.
Bir gün spor salonundan çıkarken onunla karşılaşması şans mıdır, kader midir? Bir de tekrardan yalan söylemesi gerekmektedir ama çok eğlenir.
Chase'i çok sevdim yaaa, o kadar tatlıydı ki. Bir de ayak üstü öyle yalanlar söylüyor ki bayıldımmm
Eskiden yaşadığı olayın getirilerine ayrıca üzüldüm, hele bir yerde kalbim kırıldı resmen. :/


300 sayfalık bir kitaptı ama dolu doluydu resmen. Yan karakterlerden de sevdiğim oldu tabii ki, Chase'in hem çalışanı hem de arkadaşı mesela.
Sonrasında insanların yaralarına, korkularına değinmesine ayrıca bayıldım. Instagram'da paylaşmıştım, kitap çok güzel ama kapağı içerikle alakalı bile değildi. Tamam okurların ilgisini çekmek istemişler ama zaten içerikle sen ilgi çekiyorsun ki. Konusunu okumasam hiç bakmayacağım bir kitap kendisi.
Eğer yayınevi tekrardan basmak isterse lütfen, lütfeeen başka kapak çıkarsın.

Yazarın kalemini sevdim, zaten bundan önce İkizim yazarın yeni çıkan Davetiye kitabına merak salmıştı, o salınca ben de merak ettim tabii ama yazarın kalemiyle ilk defa okuyacağımız için almakta tereddüt ettim. Sonrasında pdf olarak bunu okuyunca hemen Davetiye'yi indirimde bulup aldım. :D
Geçen gün geldi ve şu an İkize Patron kitabını okutuyorum. Kesinlikle biriyle dedikodusunu yapmak istiyorum. :D
Kitapta tabii ki smut var, yok diyemem ama kapağa baktığımız zaman sanki daha ilk dakikadan smut algısı yapılmış. Öyle bir şey yok, aşık olmaları, birbirlerini anlamaları ve ilgi duymaları falan hep yavaş yavaş oldu. Hatta Reese sürekli olmaz dedi, Patron'u sonuçta. O yüzden smut kısımları atladığınız zaman on numara bir kitap okuyacağınızı söyleyebilirim.



-Spoi Başlandıcı-

İlk tanışmalarını, Chase'in sahte olarak okulda tanışmalarını, orada yaşadıklarını sanki gerçekmiş gibi anlatmasına bayıldım. Hele o spor salonunda kuzen mevzusu olaydı. Reese yanlışlıkla bilgisayarın arka planını Chase'in facebook'tan indirdiği fotoğrafını yapıyor ve buna bir kaç kere çıktığı adam görünce kuzenim demesi aşırı komikti. :D
Sonrasında iş mevzusu ve Chase'in iş ayarlaması ama kendi departmanında olmasını istememesi çok güzel değil miydi? Orada kızın gururla istemiyorum lan ben demesini hayranlıkla okudum. Bir kadının gururunu ön plana almasına, sonrada erkeğin durumu düzeltme çabaları>>>>>>>>
Chase'in eski sevgilisinin başına gelenler ve onun yüzünden olduğunu öğrenmesi ve sonradan yaşadıkları. Yazar cidden çok iyi yerden vurmuş haa. Üzdün bizi Chasee :/
En son kısımda Chase'in Reese'i merdivenlerde beklemesi offf arkadaşlar offff
 Orada gerçekten kalbim kırıldı ve üzüldüm.
Sonrasında Chase'in kıskanması falan güzeldi yaaa.
Chase'in Reese'in evine girip her yere dört kere bakması iseeee, bakın bununla güzel reels yapılır yaaa asdfghjkl
Attım kafaya yeni reels planı iyi miii :D


-Spoi Sonu-



Kitap hakkında çok yazmak isterdim ama bana yazmak değil, konuşarak içimi dökmek yarar şu an, İkizzzzz acil oku şu kitabı!!!!
Kitabı hem Reese'den, hem de Chase'den okuyoruz ama Chase'in eski mevzusunu daha çok okuyoruz.
Akıcı, eğlenceli, kalp kırıcı bir kitaptı ama cidden sevdim. Pdf okudum, kapağı uygun olsaydı kesinlikle alırdım ama buraya bile yabancı kapağın fotoğrafını atacağım, o yüzden pdf olarak devam edeceğiz ne yapalım.
Bu arada yazarın diğer kitapları hoşuma giderse favori yazarım olabilir. :)
Şimdi aklımda En Güzel Hatam ve Davetiye var. Bakalım onları da sevecek miyimm :)



Kitaba Puanım 5/4^^





Alıntılar^^


Gözlerini üzerimde hissedip birkaç bakış attım.
Gözleri benimkileri hep bekliyordu.


*****

Reese ne zaman kahkaha atsa güzel gülümsemesini görmekten dolayı mutlu hissettim.
Sonra o gülümsemeyi yüzüne konduran kişi olmadığımı hatırladığımda anlık neşemi yerle bir eden ezici bir his geldi.

*****

Aniden onun ne olduğu gerçeği dank etti.
Kalbimdi.
O zaten kahrolası kalbimin içindeydi.
Fiziksel olarak onu bırakıp gidebilirdim ama zaten içimdeydi. Mesafeler bunu değiştirmezdi. Hayatımda olmasa bile kalbimde olacaktı.


*****

Chase yüzümü ellerinin arasına alırken başparmaklarıyla gözyaşlarımı sildi.
"Senin hatan değil."
Gözlerine baktım. "Senin de hatan değil."


*****

"Benim için korumanı istediğim tek bir şey var."
"Söyle ve olsun."
"Kalbim sana ait. Onu güvende tutacağına söz ver."
"Sen de benimkini asla geri vermeyeceğine söz verirsen."


*****

Elini sıkıp cesaret verdim, titremesi durdu. Birbirimiz için işte bunu yapıyorduk. Ben onun çalkantılarının dengesiydim. O da benim korkularımın cesaretiydi.





Bir yorum daha biter, başka yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^

23 Ağustos 2023 Çarşamba

Eski Sevgili Mevzuları//Rachel Lynn Solomon Kitap Yorumu^^

 Herkese merhaba^^
Nasılsınız? Ağustos'un yarısını da geldik, yaz bitiyor diye üzülüyorum açıkçası. Tamam sıcak, sıcaktan bayılacaz ama yazı seviyorum. O hafif esintiyi, akşamları dışarda oturmayı, çırçır böceklerinin ötüşünü. Siz hangi mevsimleri seviyorsunuz?
Kitabımızda tam yaz kitabı, romantik ve sahte ilişki. Bu mevsimde kolay okunan kitaplar favorim. 
Kitabı sevdiğim, takip ettiğim bir bookstagram'da görüp aldım.
Kitap bana netflix'in noel filmi Magnolia'da Yılbaşı filmini anımsattı. İzleyenler kitabın konusunu okusun anlarlar. ;)


BU YAYINDA AŞK VAR
Shay Goldstein, mezun olur olmaz girdiği yerel radyoda yaklaşık on yıldır yapımcıydı. Kendini başka bir yerde hayal edemese de ukala ve kibirli yeni çalışma arkadaşı Dominic Yun işleri onun için epey zorlaştırıyordu.
İstasyonları maddi sorunlar yaşamaya başlayınca Shay yeni bir program fikriyle çıkageldi. İki eski sevgili canlı yayında ilişkiler hakkında tavsiye verecek ve dinleyicilerin hikayelerini paylaşacaktı. Ancak Shay'in fikrin onaylanmasından daha çok şaşırdığı bir şey varsa, o da programın sunucusu seçilmekti - hem de Dominic'le beraber.
Her ne kadar ikisi de yalan söylemekten hoşlanmasa da kariyerlerinde bir sıçrama için bu teklifi kabul etmekten başka şansları yoktu. Ancak Eski Sevgili Mevzuları gitgide popüler olur ve ikilinin arasında aşk kıvılcımlanırken, bu aldatmacanın bir bedeli olacaktı.

Shay üniversiteden sonra ulusal bir radyoda işe başlar ama arka planda. Aslında hayali program yapmak. Bir gün patronu küçülmeye gitmelerinin gerektiğini söylediğinde hiç yapılmamış ve herkesin dikkatini çekecek bir fikir ortaya atar. Başta kimsenin ilgisini çekmediğini düşünsede patronu onu ve radyoda yeni başlayan Dominic'i yanına çağırır. Hayatının fırsatını yakalayan Shay bir süreliğine de olsa Dominic'e katlanmak sorunda kalacaktır ama tanıdıkça aslında Dominic'in öyle bir insan olmadığını anlar.
Shay klasik hayalleri olan ama bir türlü onlara kavuşamayan karakterimiz, bir de durduk yere yeni gelen adamdan nefret eden. :D Yani oğlan yüksek lisans yaptı diye neden bu kadar kötü oluyor anlamış değilim ama zamanla onu tanıyıp sevmesi hoşuma gitti.
İşinde yapılan haksızlıklara aşırı sinir oldum, o konuya devamında değineceğim. :)


Dominic radyoda yeni başlayan gazetecidir, büyük haberler bulduğu için herkes tarafından sevilir ama onunda sıkıntıları vardır.
Shay kadar çok detaya girmeyeceğim. Kendisi aşırı minnoştu, yani böyle Shay'e karşı olan nazik davranışlarına bayıldım. :D Eskiden hoşlanıyormuş mevzusu yok burada, ondan daha çok sevdim.
Bu arada kitabın sonunda aile mevzusu geçiyor ve ben Dominic'im Kore'li olduğunu çok sonradan öğrendim. :D Yani başlarda yazdı da ben mi gözden kaçırdım bilmiyorum ama sonundan öğrenmem aşırı saçma değil mi? :D


Diğer karakterlerde patrona kıl oldum, resmen cinsiyetçiydi. Shay'e eh işte davranırken Dominic'e canım cicim demesi Shay kadar beni de sinir etti. En çokta yıllarını vermesine rağmen Shay'e yaptıkları. -_-
Shay'in anne detayı güzeldi ama arkadaş olayı biraz garipti. Yani aralarındaki sorunu anlamadım bile, herkes kendi yolunu çizmiş kardeş, bu ne dert?
Arkadaşına hak verdim ama Shay'de kendince haklı. Kimseden yardım istememiş ki. :/


Kitabı sevdim ama wowluk bir şey beklemeyin. Bir kere Shay'in 29, Dominic'in 25 yaşında oluşu beni şok etti. Yani yine 27-28 falan olsaydı neyse de sürekli küçük yaşta oluşunun belirtilmesi hoş değildi. Tam karakterleri uyumlu buluruz hooop küçük bu çocuk yaa mevzusu dönüyor. -_-
Gel de sinirlenme.
Bir de ben bu tarz kitaplarda aşkın, sahte bile olsa ön planda olmasını isterim ama aşk ikinci planda kalmış gibiydi. Çift olarak çok iyilerdi ama geri planda kalmaları kitabı sevmeme engel oldu. Radyo mevzularına daha çok takılmış yazar sanki.
Başka bir hoşuma gitmeyen mevzuda diğer karakterlerin hangi yolun yolcusu olduğunu anlamamam. Zaten yabancı isimleri ayırt edemiyorum, bir de saçma sapan sevgili, eş mevzusu girince kıl oluyorum. Burada da illa ki değinilecekti ama çok şükür uzaktan değinmiş yazar. -_-
Hiç mi karşı çıkan bir yazara denk gelmeyeceğiz kardeşim, usandık -_-


Uzun lafın kısası eğlenceli ve okunulabilir bir kitaptı ama İkiz dese ki okuyayım mı, daha güzelleri var onları oku derim.
Hatta okursa direkt satmayı düşünüyorum.
Bu pahalılıkta çokta paranızı çar çur etmeyin, pdf bulursanız okuyun. Çok uyguna bulursanız da alabilirsiniz ama yine diyorum daha güzellerini okudum. Eğer onlar neler derseniz bana yazın, size söyleyeyim. :D



Kitaba puanım 5/3,5^^





Alıntılar^^


“… Çok güzelsin Shay. Çalışırken, pijamalarınla ya da bir dağın tepesindeyken.”



Diğer yazılarımda görüşmek üzere^^







16 Ağustos 2023 Çarşamba

Bir Kimya Meselesi//Bonnie Garmus Kitap Yorumu^^

 Herkese merhaba^^
Cidden böyle başlamayı özlemişim. :) Eski blog takipçilerimden özlemiştir inşallah. Bana eskiyi hatırlatıyor, tabii o zamanlara geri dönemeyiz ama ufak ufak hatırlatma güzel olabilir. :)
Gelelim şu an yorumu yazacağım kitabımıza. Eğer instagramda geziniyorsanız kitabı illa ki görmüşsünüzdür. Bir sürü ödül almış, okuyanların sevdiği kitapları biri. Ben de okuyanlardan biri oldum. Kitabı sevdim, bu kadar övülmesini anlayabildim, çünkü kitap hep genel soruna değiniyor hem de anlatım olarak farklılığı kitaba hoşluk katmış. :)
Biraz garipseyerek başladım ama merak ederek ve severek okudum.


Kimyager Elizabeth Zott’ı anlatmak için pek çok sıfat kullanılabilir ama “ortalama” bunlardan biri değil. Aslında o, hiçbir kadının ortalama olmadığını söyleme cesareti gösterenlerden biri. Üstelik bunu, 1960’larda bir araştırma enstitüsünde, tamamı erkeklerden oluşan ve eşitlik konusunda pek de bilimsel davranmayan bir ekiple çalışırken söylüyor. Ona itiraz etmeyen tek istisnaysa yalnız, zeki, kindarlığıyla ve Nobel adaylığıyla ünlü Calvin Evans. Calvin, Elizabeth’in her şeyine ama en çok da zekâsına âşık olmak üzere. Yani gerçek kimya sonuçlarını vermeye başlıyor.
Ama bilimde olduğu gibi hayatta da bazen asla tahmin edemeyeceğimiz şeyler olur. Böylece Elizabeth birkaç yıl sonra kendini bekâr bir anne ve televizyonda yayınlanan bir yemek programının isteksiz sunucusu olarak buluyor. Elizabeth’in seyircilerine bir çorba kasığı asetik asit ile bir tutam sodyum klorürü karıştırmalarını önerdiği bu program büyük ses getiriyor. Ancak elbette Elizabeth herkesi mutlu edemiyor.
Çünkü o, kadınlara sadece yemek yapmayı değil, statükoyu değiştirmek için ne yapmaları gerektiğini de öğretiyor. Gülmekten kırıp geçiren mizahı, gözlem gücü ve göz kamaştırıcı karakterleriyle Bir Kimya Meselesi, en az başkahramanı Elizabeth Zott kadar kendine has ve capcanlı.


Bu sefer yorumumda ayrı ayrı karakterlerden bahsetmeyeceğim, zaten spoiler olmasın diye sadece Elizabeth'den bahsedeceğim. Çünkü kilit noktamız Elizabeth ve onun yaptıkları. Zaten onun hayatına girenler var.
Elizabeth kadınların zor kabul gördüğü, hatta görmediği, zorbalığa uğradığı bir alanda çalışmaktadır, kısacası kimyagerdir.
Yüksek Lisansını yapacağı sırada uğradığı haksızlık sonucunda çok fazla adı, sanı bilinmeyen bir araştırma merkezinde çalışmaya başlar. Burada da zorbalığa uğramış olsa da yine de ayakta durmaya kararlıdır. Bu sırada rastlantı sonucu tanıştığı Calvin'le başta sürekli atışsa da zamanla bu sevgiye, aşka dönüşür.
Bununla beraber hayatın getirdiklerinden sonra Elizabeth daha zor zamanlar geçirmeye başlar çünkü Calvin ünlü bir kimyagerdir ve ondan yararlanıyormuş gibi gözükmektedir ama aslında öyle bir şey yoktur ama Elizabeth'i çok zor durumlara bırakır.


İlk sayfada gelecekten bir kesit okuyoruz, sonradan taa geçmişe gidiyor. Ondan sonra Elizabeth'in başına gelenleri, yaşadığı haksızlıkları, iftiraları, zorbalığı okuyoruz.
Okurken o kadar zor oldu ki, düşünsenize sadece kadınsınız diye bütün herkes kendinde saçma sapan haklar buluyor. İftira atıyor, vereceği ifadeyi hiçe sayıyor falan filan. Şu an böyle yazıyorum ama o kadar kötüydü ki anlatamam ve en acısı ne biliyor musunuz, bunların gerçekte de olması.
Tabii bir yerden sonra sırlar, arkadan iş çevirmeler bana yeşilçamı anımsattı bana. :D
Kitaptan mizah konusunda iyi diye bahsediyor ama gülecek pek bir şey göremedim. :/
Bunun dışından bol bol sinirlendim.

Kitabı okumaya devam ettiğimde acaba diğer sayfada ne gibi bir şey olacak, acaba kötü bir şey olacak mı diye korkarak okudum. O yüzden diken üstünde okudum desem yalan olmaz. Bunların dışından bol diyaloglu olması kitabın akıp gitmesini sağladı. Sevdim bu yönünü. Sadece kadınlar hakkında daha farklı şeyler beklerdim, evet bir ayaklanma tarzından bir şeyler oldu, sırlar ortaya çıktı. Ondan sonra değişti bir şeyler ama tatmin etmedi beni.
Böyle büyük bir şeylerin olması daha güzel olabilirdi, sonuçta gerçek hayattan alınma değil, hayal ürünü. 


Genel olarak gerçekten sevdim, şaşırdığım yerler oldu, tahmin ettiğim yerlerde ama başta olanlara çok üzüldüm.
Kitapta sevdiğim karakterler oldu ama en sevdiğim altı buçuk oldu, arada onunda iç sessini okudum ve bayıldım. Çok iyiydi ama okurken ona da bir şey olacak diye ödüm koptu. Peki oldu mu? Onu okuyun öyle öğrenin derim.
Eğer denk gelirse okumanızı öneririm, güzel, eğlenceli değil ama akıcı ve farklı oluşu okumaktan keyif aldırır.



Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^


"Biliminsanı olmak istemiyorum," diye çıkıştı Elizabeth.
"Zaten biliminsanıyım!"


*****


Ama işte burada, kerameti kendinden menkul ahlak bekçileriyle, muhakeme gücünden yoksun, kibirli hakimlerle oturmuştu.


*****


"Aslında düşününce kürek çekmek tıpkı çocuk büyütmek gibi. İkisi de sabır, direnç, kuvvet ve bağlılık istiyor. Ve ikisi de nereye gittiğimizi görmemize izin vermiyor, sadece nerede olduğumuzu görebiliyoruz..."


*****

"... Hayat bir muamma, öyle değil mi? Onu planlamaya çalışan sonunda kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğruyor."


*****

Ancak haksızlığa uğramış birileri benzer şekilde haksızlığa uğramış birileriyle karşılaştığında ve paylaştıkları tek şey bu olsa bile çok şey paylaştıklarını fark ettiklerinde yeşeren bir dostluktu onlarınki.





Başka yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^






14 Aralık 2022 Çarşamba

Kağıttan Kalpler// Claire Contrerans Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Nasılsınız? Sonbahar(kışa girdik bile :D) nasıl gidiyor, okumalar ya da diziler ne alemde? Ben hızlanmaya çalışıyorum ama artık ne kadar oluyorsa. :D
Bu sefer ki kitabım okuyan herkes tarafından sevilen, satış olarak ucuz olan kitaplardan biriydi. Konusu eski aşkların alevlenmesi diyebiliriz ama bu çok farklıydı, tabii okudukça anlıyoruz bunları. Bu konu hakkında da yazacağım bir şeyler.
Genel olarak sevdim ama eksikleri vardı, beni benden alan şeyler olmadı.



Onu kaybettim. Hayır, onu kaybetmedim. Onu bir kenara attım.
O benim en yakın arkadaşımdı. Ona asla âşık olmamalıydım.
Dikkatsizdim. Onun da kalbi kırıktı.
Her şeyi doğru yaptığımı sanıyordum.
Fakat işte o burada, ona yıllar önce neden âşık olduğumu hatırlatırcasına karşımda duruyordu ve şimdi benimle çalışmak zorundaydı.
Ve bu defa onu kaybetmemek için elimden geleni yapacaktım.


Mia hayallerinin gerçekleşmesi için eski sevgilisinin olduğu şirkette çalışmak zorunda kalır. Onunla hiçbir şekilde iletişime geçmek istemeyen Mia zamanla bir araya gelmek zorunda kalacaktır.
Mia karakterini sevdim ama saplantılı bir aşkı vardı. Ha haklı mıydı, evet bazı yerlerde haklıydı çünkü kendisine yapılanlar cidden kötüydü ama sonradan artık yazar düzeltmek mi istedi yoksa zaten öyle miydi bilemedim. Ama bence kadınların duruşunu bildiğinden bir şeyleri düzeltmek istedi.

Jensen Mia'dan ayrıldıktan sonra yaşadığı şehri bırakıp gider ve başka bir şehirde yeni hayatını, işini kurar. Çocuk yazarı olan Jensen uğraşması gereken önemli konuları vardır ve hayatını bir şekilde yoluna koymuştur, ta ki eski sevgilisi, hala unutamadığı sevgilisini karşısında görene kadar.
Mia'yı unutamayan Jensen onunla tekrardan bir araya gelmek istemektedir ama işi çokta kolay değildir.
Jensen güzel sevdi, ayrılmalarının sebebini tam olarak öğrendiğimde hak veriliyor ama öyle bir lanse edilmiş ki en sevmediğim konuyu işlememiştir inşallah dedim.
Cidden sevmesi güzeldi ama Mia gibi o da çok takıntılıydı. İkisi karakterde aşırı takıntılıydı kısacası. Mesela arkadaşlarından sürekli Mia'nın ne yaptığını öğrenmiş, kendi de söylüyor bunu zaten.


Diğer karakterlerde çiftimizin ortak arkadaşlarını sevdim ama yazar illa ki işin içine abuk sabuk şeyler sokacak ya kardeşi sevmedim. Hatta sürekli bundan ima bulunmasında gına geldi, çok seviyordun onlarla ilgili kitap çıkarsaydın.
Bunlar dışında orta kısımda olanlar çok çabuk olmadı mı dedim okurken, daha sakin ya da biraz daha ağırdan alınarak işler devam etseydi güzel olurdu.
Sonradan olanlar güzeldi ama Mia'nın sürekli tereddüt etmesi sırf kitap uzasın diyeydi. 
Yani kısacası kitap güzeldi ama anca üç buçukluk bir kitaptı. Daha mantıklı olaylar olsaydı ya da güzel yazılsaydı güzel bir kitap olabilirdi ama değildi.

-Spoiler başlangıcı-
Şimdi yazacaklarımı yazmam gerekiyordu, yani aldatma vardı ama daha farklı bir şekilde. Yazarın bunu adam gibi yazmaması çok saçmaydı. Jensen ile Mia ayrılıyorlar ve Jensen gidip başka biriyle birlikte olup kızı hamile bırakıyor. Sonra Mia'ya anlatıyor, ayrılıyorlar çünkü Jensen çocuğunun annesiyle evlenmek zorunda kalıyor. Hatta sonradan diyor ki eğer çocuk mevzusu olmasa evlenmem falan diyor. İşte burada aldatma yok diyorum ama yazarın böyle üstünkörü , yarım yamalak yazması çok saçmaydı, tamam beklet ama güzelce de anlat olayları, yani gerçekleri aralara serpiştirmiş resmen ve bizim yapbozu birleştirmemizi istemiş.
Mia'ya hak verdim çünkü birbirlerini çok seviyorlar ve anlıyorlar. Böyle bir darbe yemesi zor olmuştur ki Jensen'i sürekli görmezlikten gelmesi çok haklı bir gerekçe.
-Spoiler  bitişi-


Kitabı çok aman aman bulmasam da Jensen'in köşe yazıları, çocuk kitapları bence en iyileri arasındaydı. Son kısımda güzeldi mesela.
Merak ediyorsanız uygun fiyatlı alabilirsiniz, tabii pdf'te okunabilir.
Bu arada kitapta yetişkin içerikli şeyler var ona göre alabilirsiniz. ;)




Kitaba Puanım 5/3,5^^


Alıntı^^

"Beni onunla birlikte gördüğünde birlikte olduğumuzu düşünerek hissettiğin o acı var ya? O acıyı beş yıldır hissediyorum. Çünkü sen beni görmezden geldiğin zamanlarda bile ben sana bakmaya devam ediyordum. Her zaman oradaydım...."


*****


Belki ruhlarımızın parçalarını gerçekten de sevdiğimiz şeylerde bırakıyoruzdur. Belki de bütünüyle kaybolmuşuzdur fakat bana baktığı o ilk andan itibaren kendimi bulunmuş gibi hissediyorum.




Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^

21 Kasım 2022 Pazartesi

Caraval//Stephanie Garber Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız? Nasıl gidiyor kitap okuma halleri, artık diziden çok kitap yorumları olduğu için onu soruyorum. :D Beni sorarsanız hızlı okumaya gayret ediyorum ama bazen olmuyor ama akıcı kitap buldu mu affetmem. :)
Caraval serisi üç kitaptan oluşuyor, bunu seneler önce alıp kitaplıkta bekletmiştik. Bundan bir kaç ay önce indirimleri görünce seriyi tamamladık, hazır tamamlandı ben de okuyayım dedim. Konusu çok güzel, okumaya başladığım zaman bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim, hatta ilk bölümlerde sıradan bir kitap sandım ama nasıl ki karakterlerimiz Caraval'a doğru yola çıktı o zaman farklılığını görüp merakla ve severek okumaya başladım.



Caraval’a hoş geldiniz! Burada duyduğunuz ya da gördüğünüz hiçbir şey gerçekle karşılaştırılamaz. Bu yalnızca bir oyun ya da gösteriden çok daha fazlası. Caraval, bu dünyada bulabileceğiniz, sihre en yakın şey. Çocukken Scarlett, büyükannesinin anlattığı Caraval’ın sihirli öykülerine inanırdı ama büyüdükçe, o masalları ardında bıraktı. Yine de annesi kendisini ve kız kardeşi Tella’yı terkedip, onları zalim babasıyla bıraktığında, Caraval Ustası Legend’a mektuplar yazarak onu ve sanatkârlarını adalarına çağırdı ama bir türlü cevap alamadı. Ta ki yedi yıl sonra, düğün gününden çok kısa süre önce, Legend’dan bir davetiye alana kadar. Özgürlük. Seçenekler. Mucize. Sihir. Caraval’daki oyuna katılır ve tek dilek hakkını kazanabilirse belki de bunların hepsine sahip olabilirdi. Ama korkuyordu Stella. Caraval hayal mi, gerçek mi?


Scarlett senelerdir ninesinden duyduğu masallardan sonra Caraval'a gitmeyi her zaman hayal etmiş, her sene mektup göndermiştir.
Arada seneler geçip, Scarlett evlenmesine günler kalırken hiç beklemediği mektubu aldıktan sonra işler karmaşık bir hale gelir. Babalarından gördükleri zorbalık yüzünden birbirlerine bağlı olduğu kız kardeşi Tella'ya mektubu söylediğinde  hemen gitmek isteyen Tella'yı durdurmak isteyen Scarlett yaşananlardan sonra kendini kaçırılmış, Caraval'ın olduğu adada bulur.
Yanında ise çokta güvenmediği denizci Julian vardır, kız kardeşi ise ondan önce gitmiştir.
Üç gece boyunca oynanacak oyuna başlayan Scarlett bu sırada hem ipuçlarını bulmaya çalışır, hem de kardeşini aramaya başlar.
Scarlett'ı sevdim sayılır ama kendi başına kararlar vermesine bazı noktalarda sinir oldum ama sonuçları tatlıya bağlandığından çok üstünde durmadım. :D
Kardeşi için kendini feda edecek hale gelmesi, bunu gerçekten yapacak olması yüreğime dokundu.

Julian'ın başta sadece sıradan bir karakter sandım ama devamında sürekli ortaya çıkması var bu oğlanda bir şeyler dedim. Zaten sırları, bildiklerini düşünürsek sonunu öyle bekliyor muydum? Hem evet, hem hayır. Buna da değineceğim.
Julian'i de Scarlett kadar sevdim, beni çok şaşırttı ama bu şaşırtmaya hayran kaldım.


Tella hakkında çok yanıldım çooook. Neden yanıldım, iyi mi, kötü mü onu da okuyun öğrenin. Çünkü okumanızı çok istiyorum.
Kızların zorba babası ve bir tane kont var ki dayaklıktı. Bu kadar iğrenç bir karakter görmedim, kesin diğer kitaplarda yine çıkacak ama nasıl çıkacak göreceğiz.

Kitabın dünyasına hayran kaldım, uzun zamandır böyle sihirli kitap okumamıştım. Sihirli elbiseler çok güzeldi, sırlarını, korkularını öğrenip onların karşılığında bir şeyler vermeleri kitabı ilginçleştiren şeylerdi.
Yani o sihirli dünyayı hayal etmek zor değil ve filmi olsa ne hoş olurdu, düşüncesine bile o kadar çok heyecandım ki. Şimdi yazdığımı yanlış anlamayın, filmi falan yok ama olursa var yaaa on numara beş yıldız olur. Fanartlarına bakınca baya popüler bir kitap olarak gördüm, bence olur yaa, olmalı, istek değil ihtiyaç. <3


Yazarın kalemi çok akıcıydı, bir akşamda iki yüz sayfa okudum diyebilirim. O kadar heyecanlı şeyler oldu ki bir baktım bırakamıyorum kitabı.
Sihir konusunu seviyorsanız, farklı dünyaları okumak istiyorsanız okuyun ama bence bunları sevmeseniz de okuyun yani. Ben çok sevdim, bu yılın en en en güzel fantastik kitaplardan biriydi.
Sonunu az çok tahmin ettim, tahmin etmeden beni şaşırtmasını çok isterdim ama olsun böyle bile çok güzeldi. Kitapta eksik şey çeviriydi, bazı cümleleri anlamadığım için geçmiş olabilirim.
Devam kitaplarında farklı şeyler olacakmış, konularını okuyup anladım. İnşallah aynı bunun gibi güzel olur, gerçi bu sihirli dünyayla devam ederse her türlü okunur.
Belki onları bu kitaptan daha çok severim, belli mi olur. Bu arada kapakların güzelliği der yorumumu bitiririm.



Kitaba Puanım 5/5^^




Alıntılar^^

Julian'a dair ilk izlenimleri hatırladı Scarlett: uzun, genel hatlarıyla yakışıklı ve tehlikeli; tıpkı göz alıcı bir şişedeki zehir gibi.


*****

Aldığı eğitimler sırasında Scarlett'in babası onun bir düzine farklı dilde uygun şekilde teşekkür etmeyi öğrenmesini istemişti ama o sırada, öğrendiği o sözlerin hiçbiri yeterli gelmiyordu Scarlett'e.





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^


4 Ağustos 2022 Perşembe

Sahte Balayı-Christina Lauren//Blogları Canlandırma Projesi Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Yaz aylarında okunan yaz kitaplarını, aşk kitaplarını seviyorum. Bu da onlardan biriydi. Yaz ayları dedim ama ben her mevsim bu tarz kitapları çok seviyorum. Kışın mesela yaz kitapları okuyunca içim kıpır kıpır oluyor. Bu kitapta onlardan biriydi, içimi kıpır kıpır etti.
Yazarların okuduğum ikinci kitabı, ilk kitapları Josh ve Hazel'ın Sevgili Olmama Rehberi kitabıydı. Onu da sevmiştim ama Sahte Balayı bana göre bir tık daha iyiydi.



İki düşman kendilerini romantik bir balayında bulunca her şey olabilir – aşk bile…
Olive Torres ikizlerin şanssız olanıydı. Kardeşi Ami ise daima kazanırdı ve hatta hayallerinin erkeğiyle evleneceği düğününü, gelinliğini, balayını bile bedavaya getirmeyi başarmıştı. Evini ve işini kaybedip dibe vurmuş Olive ise tüm düğünü sağdıç (ve en büyük düşmanı) Ethan Thomas'la geçirmek zorundaydı.
Fakat düğündeki herkes –Olive ve Ethan hariç– korkunç bir gıda zehirlenmesi yüzünden hastanelik olunca Hawaii'de her şey dahil (bedava) balayı tatilini kaçırmamak için ateşkes imzaladılar. On gün boyunca birbirlerini olabildiği kadar az görmeye kararlılardı ama Olive her zamanki şanssızlığıyla müstakbel patronuyla karşılaşınca tüm planları altüst oldu.
Yeni evli numarası yapmak onları fazlasıyla yakınlaştıracak ve düşmanlıklarının ardındaki nedenler birer birer ortaya çıkacaktı.

Olive ikiz kardeşlerinin en bahtsız olanıdır, ikiz kardeşi ne kadar çok şanslıysa kendisi o kadar şansızdır ve başına bin türlü iş gelmektedir.
İkizinin düğününde açık büfeden yiyen herkesin zehirlenip, balıklara alerjisi olduğundan zehirlenmeden yırtar ama onun yanında damadın abisi Ethan'da büfeden yememiştir ve o da zehirlenmeyen bir diğer kişidir.
İkizinin baskıları sonucunda sevmediği, hatta nefret ettiği Ethan'la balayına gitmek zorunda kalan Olive bir de yeni patronuyla otelde karşılaşınca işler daha da karışır. Nefret ettiği Ethan'la evliymiş rolü yapmak zorunda kalır.
Olive klasik bir karakter diyemem, çünkü sürekli kara bahtından bahsediyor ve gerçekten başına gelenlere baktığımızda yok artık diyecek şeyler, çünkü ikizi bütün çekilişleri, kuponları kazanan biri ve Olive işinden olmuştur, evden atılabilir ve patronuyla bedava tatilinde karşılaşmıştır.
Tabii okuduğunuzda ne ki bunlar, insanların başlarına neler neler geliyor diyebilirsiniz ama Olive kafayı şansızlıkla bozduğundan onun için her kötü şey hep kötü.
Neyse efenim, sevdiğim bir karakter oldu. İnanılmaz değildi ama sevdim. 


Şimdi sıra Ethan'da. Olive'e göre daha çok sevdim çünkü, arkadaşlar hem gamzesi var, hem Olive'den önceden hoşlanıyor olabilir(ihtimal, çünkü spoiler olabilir :D) hem de utanınca yanakları kızarıyor. :D
Şöyle ki Olive'in gözünden okuduğumuz için Ethan'ın duygularına fazla adapte olamıyoruz. Daha çok o ne söylerse, yaparsa kendisini tanıdık, buna rağmen yaptıkları falan aşırı tatlıydı. <3
O yüzden Olive'den daha çok sevdim. Olive'e yardım etmesi, onunla dertleşmesi aşırı güzeldi ama kardeşine olan bağlılığı ve onun arkasından durması sıkıntıydı. Tamam onu savunman güzel ama ihtimalleri de göz önüne al, ortada bir yalan var. Bazı kısımlarda Olive'e olan davranışlarında resmen kalbimi bıraktım, ağlamışta olabilirim. :/
Neyse, bunları geçelim spoiler olmasın.
Ethan'ı gerçekten sevdim, zaten böyle sert gözüken ama yanakları kızaran erkekleri seviyorum, çok minnoş olmuyorlar mı?

İkiz kardeşine kıl oldum, zaten düğün zamanında kardeşten ziyada iş yapmak zorunda olan biri gibi davranması, sonrasında söyledikleri falan çok hoşuma gitmedi. Bir de karışık aile mevzusu, aile arasında ki bağı ta baştan anlatsalarmış yazarlar daha güzel olurmuş. Sonradan söylenen aile içi destek çok geçmedi bana.
Bunun dışında patronuyla olan duruma aşırı şaşırdım, okuyanlar benim gibi olmuştur kesin.
Sonrasında birbirlerinden nefret etmiş olsalar da kötü bir durumda kaldıklarında destek olmaları güzeldi. Sadece Olive'in Ethan'a karşı tutumu biraz daha iyi olabilirdi, gerçi olaylar farklı olduğunda da olabilir.


Spoiler yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Yazarların kalemi akıcı, hala nasıl iki yazar birden yazıp tek yazar yazmış gibi okuyoruz aklım almıyor. Kim neyi yazıyor ya da düşünüyor onu bilmek isterim.
Son bölümü Ethan'ın gözünden okuyoruz. Ethan'ı ne kadar sevsem de ilk defa bir erkeğin gözünden okumak çokta sevindirmedi beni. Yani beklediğim bir kaç şey olmaması biraz hayal kırıklığı yaşatmış olabilirim, bilirsiniz ben iki tarafı da okumayı seviyorum beklentim yüksekti.

Kitabın akıcı oluşu, sahte aşk, ufak tefek hayal kırıklıkları kitabı güzel yapan taraflardı. Yaz aylarında okuyacak kitap arıyorsanız bakabilirsiniz. Kitapta ne ararsanız var, sahte aşkın yanında bir de nefretten doğan bir aşk.
Öyle ahım şahım diyemem ama kafa dağıtmalık kitaplardan biriydi. Zaten bu tarz kitaplar çok nadir unutulmaz oluyor, geneli çerezlik kitaplar. Bu da onlardan biriydi, fazla beklentiye girmeden okursanız eğlenirsiniz. :)



BCP'de Temmuz'da bitti, en sevdiğim ay hemen bitti sanki... :'(
Ağustos ay temamız ise Latin Amerika ya da Seçkin Yazarlar ve Yönetmenler^^
Katılmak isterseniz bekleriz^^



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^ 


"Kendini şanssız olarak tanımlayan birine göre, evrenden çok fazla iyilik bekliyorsun."



*****


"Senden hala nefret ediyorum," dedim alnına düşen bir tutam saçı geriye doğru iterken.
Başını salladı. "Biliyorum."



*****


"Bir ikizin olması nasıl bir şey?"
"Bir ikizinin olmaması nasıl bir şey?" diye yanıtladım ve kahkahayı patlattı.
"Şah mat."





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^