Polisiye-Gerlim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Polisiye-Gerlim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2023 Pazar

Yanlış Yer Yanlış Zaman//Gillian Mcallister Kitap Yorumu^^

 Selamla^^
Nasılsınız? Ramazan’ın bitmesine son beş günde yazıyorum bu yorumu, bakalım ne zaman yayımlayacağım. :D
Kitap Olimpos yayınlarının yeni çıkan kitaplarından. İlk olarak kapağı ve ismiyle ilgimi çekti ama okurken efsaneydi arkadaşlaaaaaar^^
Normalde bu tarz gerilim kitapları okumuyorum ama bu sefer konusundan dolayı okumak istedim. Normalde İkiz okuyacaktı ilk ama ben bir iki sayfa bakayım derken baktım hikayenin içindeyim. Uzun zamandır böyle güzel gerilim okumamıştım.

 
Ekimin sonları. Saat gece yarısını geçmiş. On yedi yaşındaki oğlunu bekliyorsun. Geç kaldı. Sen pencereden izlerken ortaya çıkıyor, fark ediyorsun ki yalnız değil; bir adama doğru yürüyor, üstelik silahlı. Komik, mutlu, ergen oğlunun bir yabancıyı oracıkta, evinizin önündeki sokakta öldürmesini izlerken gözlerine inanamıyorsun.

Kim, bilmiyorsun. Neden, bilmiyorsun. Tek bildiğin, oğlunun gözaltına alındığı. Geleceğinin darmadağın olduğu. O gece çaresizlik içinde uyuyakalıyorsun. Her şey bitti. Ta ki uyandığın ana kadar: Cinayetten bir gün öncesine.
Sonra tekrar uyanıyorsun... Dünden önceki güne. Her sabah bir önceki güne, cinayetten önceki bir başka güne daha uyanıyorsun. Mâni olmak için bir şansın daha oluyor. Cevap, bu suçu tetikleyen şey, geçmişin bir yerlerinde gizli. Bunu bulmaktan başka seçeneğin yok.


Jen bir gece kapılarının önünde, oğlunun işlediği cinayeti ne yapacağını şaşırmıştır. O kadar karışıklıktan sonra uyandığında tarihin, olayların bir gün öncesine gittiğini fark eder. Günlerce geri giden Jen bunun bir nedeninin olduğunun farkındadır ama bir türlü ne olduğunu bilemez.
Zamanla daha çok gün atlayan Jen oğlunun neden böyle bir suç işlediğini bulmaya çalışır ama ne yaparsa yapsın halen daha geriye gitmektedir.
Jen’in yerine kendimi koyunca korktum şahsen, düşünsenize sürekli geriye gidiyorsunuz. Teknolojide geri, yaşadığınız zorluklara tekrardan gitmeniz falan bence aşırı zor ama ve kitabı okurken gerim gerim geriliyorsunuz. O yüzden Jen’in bir şeyler yapmasına, uğraşmasına hayran kaldım.


Karakter olarak bir kişinin daha yaşadığı olayları okuduk, baştan bu karakter için ne alaka dedim ama sonradan neden böyle bölümler olduğunu anlıyoruz. Çok şaşırdım mı evet, böylesini bekliyor muydum hayır. :D
Yazar ters köşe yapmayı çok iyi bilmiş.


Başka karakterler hakkında yazamayacağım ne yazık ki, onları okuyup siz öğrenin derim. Zaten gerilim kitaplarının yorumları ne kadar uzun olabilir ki. :D
Ben çok sevdim, yazarın kalemini cidden sevdim. İlk başlarda hikaye biraz yavaştı, karakterimiz yaşadıklarını zamanla anlayıp, ne yapacağına karar veriyor çünkü. O yüzden ona aldanıp bırakmayın devam edin.
Şimdilik favori yazarım oldu, inşallah devam kitapları da böyle güzeldir.
Bu tarz seviyorsanız kesinlikle listenize almanızı öneririm^^



Kitaba puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Hepsi yok olmuştu, geçmişe değil geleceğe emanetlerdi.


*****

Yağmurun altından ufacık arabasının içinde bekleyen Jen'in kafasına bir gerçeklik dank etti; mühim olan Andy'nin uzmanlığı değildi. Sadece telefonun ucunda sempatiyle, dikkatle onu dinliyor olmasıydı. Düşüncelerine net bir şekilde bakmasını sağlıyordu. Herkesin ihtiyaç duyduğu da bu değil miydi zaten?


*****

Hayatı tersten yaşamak ne kadar kötüydü. İlk seferinde görmediklerinizi görmek. Çevrenizde yaşandığından bihaber olduğunuz olayların korkunç ehemmiyetinin farkına varmak. 


*****

Geleceği bilmek bilmemekten beterdi değil mi?


*****

 Bir şeyler öğrenmek üzereydi. Bir kez öğrendi mi asla unutmayacağı bir şeyler.



Buralarda da varım^^


Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^





1 Ocak 2020 Çarşamba

Şehir, Zehir ve Hamza//Merve Özcan Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
İnşAllah bundan sonra kitabım biter bitmez hemen yorumunu yapacağım çünkü bilgisayarım var. :D Hangi yazımda yazdım bilmiyorum ama yazılarım geç gelmesinin diğer sebebi de dizüstü bilgisayarımın olmamasıydı. Diğer bilgisayarımız müsait olmadığı için ve masa üstü olduğu için bir zaman sonra yazı yazmaktan sıkılıyorum, boynum, her yerim ağrıyordu ama bununla her yerde yazabileceğim. Bizim oldu, isteyen herkesin de olur inşAllah^^
Gelelim kitabımıza. Merve Özcan'ın, nam-ı diğer Gözlerini Haramdan Sakın'ın biricik yazarının yeni kitabı. Daha Tanyeri serisini okumadan buna başladım, çünkü bu kitap tek, seri değil. <3 Öyle de bitti zaten, yazar sürpriz yapar devam ederse üzülürüm ama hemen de okurum. Çünkü Feza ve Hamza... Kalp, kalp, kalp...

İlk cinayetimi Karakoza’nın sokaklarında işledim, diğer birçok fedai gibi. Ölümü, öldürmeyi, yakmayı, yıkmayı biz bu şehirde öğrendik. Sonra bu şehrin bizi dönüştürdüğü şeyi görünce kaçmak için fırsat kolladık. Fakat şimdi geri döndük. Eskiden, vurmamızı istedikleri hedeflere çevirirdik namluyu, ancak şimdi bize vur emri verenlere nişan alıyoruz.
Ben Feza, bir şeyler biliyorum. Kazançlarımın kayıplarıma bağlandığı ve madalyonun her iki yüzüne de tanıklık yapan bir şehir… Zehri tadanı, en az tattıran kadar zehirleyen bir zehir… Ve bu şehrin güzüne karşı tebessümü sımsıcak bir palto gibi sarmalayan bir adam, Hamza…
Benim tüm hikayem bu.
Ancak bu şehirde daha fazlası var.

 Kitabımız atılan bir mesajla başlıyor ve hemen Feza ile Karakoza'nın karanlık sokaklarına dalıyoruz. Feza dedesi tarafından fedai olarak yetiştirilip, onun için çalışmasını sağlar. Hiçbir şey düşünmeden işini yapan Feza beklenmedik bir anda çok büyük bir suçluluk duygusu ile kendini kaybeder. O sırada yanından geçen yaşlı bir adam tarafından yardım alınca hayatı değişir. Karakoza'yı, yaşadıklarını ve en önemlisi Hamza'sını bırakıp şehri terk eder, ta ki bir mesaja kadar.
Geri geldiği zaman gördüklerine şok olup, şükürler yağdırsa da geçmişi peşini bırakmaz.
İşte konu böylece başlıyor.

Feza'nın hayatındaki değişiklik beni çok etkiledi. Çünkü Gözlerini Haramdan Sakın'daki Betül gibi normal hayatta arayış içinde değildi, Feza daha çok vicdan azabından dolayı bir arayış içindeydi ve tam her şey bitmiş derken önüne gelen vesile çok anlamlıydı. Şükürler olsun ki bu tarz olaylar çok oluyor ama okuyunca insan daha bir etkileniyor. Ve Hamza'nın değişimi ve geldiği nokta Feza'dan daha çok etkiledi beni.
Kaçışlar, kovalamalar, tehditler, korku ve bir sürü duygunun eseri olan Şehir, Zehir ve Hamza'yı çok sevdim. Gerek karakterler, gerek verdiği mesaj ve yazarın kalemi gerçekten senenin en güzel kitaplarındandı dedirtiyor. Heyecan dozunda, insanı yorup, hop oturup hop kaldırmıyor. Her an bir aksiyon beklemedim değil ama olamamasına da üzülmedim, daha sakin geçmesi beni mutlu etti.


Bunların yanı sıra en sevdiğim şey ise Feza ve Hamza'nın aşkı oldu. Ama o nasıl aşk, hele o sondaki öğrenilen gerçekler. Doğruya doğru öyle bir şekilde okudum ki birazcık Hamza'dan da şüphe etmedim değil ki Hamza diyorum, Hamza. Öyle bir paranoyak bir duruma düştüm düşünün. Hamza'nın birden bire ortaya çıkışı, ettiği teklifler, düşünce yapısı, aşkı ve en önemlisi dinine olan bağlılığı beni benden aldı. Hani okuduğumuz diğer kitaplardaki sevdiğimiz erkek karakterler keşke gerçekte olsa diyoruz ya ha işte Hamza'nın gerçek olma olasılığı daha yüksek, eğer gerçekçi bir karakter istiyorsanız bu kitabı okuyun. Tamam bu kadar olamaz, insan oğluyuz yaniii ama ya varsa? Varsa bile İnşAllah karşımıza çıkar. Amin.
Ve şöyle bir şey var ki Feza benim duamı kitapta yaşadı be. :D Duam bana kalsın, inşAllah olur diyorum. Sadece o kısımları okurken çok duygulandım. <3



Kitap o kadar güzeldi ki bir 400 sayfa daha olsaydı okurdum, keşke olsaydı ama ne derler bilirsiniz her şey sınırında. Yine yazarımız yeni kitaplar çıkarsın, Tan yerinden sonran başka kitabım kalmıyor pek sevgili yazarımız. :)

Gelelim yazarımıza. Biraz araştırma sonucunda yazarın nasıl bir tarzda yazdığını öğrenebilirsiniz. Din ve polisiyeyi harmanlayan yazarımızın kalemine sağlık. O kadar güzel yazıyor ki okumayan pişman yani. Din üzerine yazılı diye ben okumam demeyin, sadece bir kere şans verin ve yazarın kalemiyle tanışın derim. Geleceği parlak olan, daha çok tanınmasını istediğim yazarlardan biri. Umarım yorumumdan sonra bir şans verir okursunuz.



Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Sanki yine eskisi gibiydi. Yine ortalık yakılır yıkılırken biz birbirimize bakıp bir bombanın geri sayımında kalan vakitleri umursamazca sohbet ederek çarçur ediyorduk. Onunla Paylaştığımız bu başına buyrukluk geçmişe dair özlediğim ender alışkanlıklardan biriydi. 



******


Hislerim bana görünürde olana inanmanın kolaya kaçmak olduğunu ve baktığım yüzlerin, aslı değil yalnızca birer maske olduğunu anlatıyordu.


******


O beni affetmek için bu kadar istekliyken nasıl beni her şeyimle kabul eden bir yaratıcıya olan teslimiyete arkamı dönebilirdim ki?



******


Sözlerini hayranlıkla dinledim, belki yeteri miktar kafeinle bir ömür bile dinlerdim.


******


"Canını yakanda benim, teselli bulduğunda...."







Daha fazla böylesi güzel kitapların yorumları yazmak dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^


1 Şubat 2017 Çarşamba

Siyah Buz//Becca Fitzpatrick Kitap Yorumu^^

Selam^^
Hush Hush serisinden sonra yazarın çıkan iki kitabını da aldık ama okumak bir türlü kısmet olmadı. Siyah Buz gerilim tarzı olunca, seri de olmayınca ne yalan elim hiç gitmedi. Kış hariç diğer mevsimlerde de okumak istedim. Adına ve konusuna yaraşır bir mevsimde okumak şarttı :D Öylede yaptım hani :P Kitabımız dediğim gibi Gerilim-Polisiye ama burada ki polisiye yerine Aşk koyabiliriz. Gerilim-Aşk^^ Yoruma devam edeceğim ama tek bir şey söyleyeceğim, o da Becca daha çok fantastik yazsın anacım :D 

Âşık olmak hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı…
 Beni ona bakarken yakalayınca hemen gözlerimi kaçırdım. Bakarken yakaladığına inanamıyordum. Ona karşı hissedebileceğim çekim fikrinden nefret ettim.Beni rehin almıştı. Beni isteğim dışında alıkoymuştu. Son iyilikleri bunu değiştiremezdi. Kendime onun gerçekte kim olduğunu hatırlatmalıydım. Ama gerçekte kimdi?


Olaylar hemen başlıyor diyebiliriz. Britt en yakın arkadaşı Korbie ile tatillerini sahilde geçirmek yerine Teton dağlarına yürüyüş yapmaya karar verirler. Korbie buna pek sıcak bakmasa da en yakın arkadaşı için onun yanında bulunur. Tam gidecekleri sırada eski erkek arkadaşının da onlarla geleceğini öğrendikten sonra Britt'in planları alt üst olur ama yine de gerçekleştirmek için elinden geleni yapar. Korbie ile dağa çıktıkları sırada yoğun bir kar fırtınasına tutulunca arabada mahsur kalırlar ve en yakın kulübeye sığınırlar. Kulübeye gittiklerin de karşılarından ev sahiplerini görünce sevinirler ama sevinmeleri erken sürecektir. İşte bu dakikadan sonra olaylar başlıyor. Kitabımızı tekil şahıs anlatıyor, o da Britt. Karakterimiz kendisinin hep birilerine bağlı yaşadığını düşündüğü için kendi başına bir şeyler başarmak istemektedir. Böyle tehlike de ise, başlarına gelenlerin kendi suçu olduğu  düşündüğü için Korbie'ye yardım etmek ister.

Karakterleri çok ama çok sevdiğim söylenemez. İlk defa bir kitapta vaay be ne karakterdi dediğim olmadı. Tamam Britt'in yaptıkları takdire şayandı ama düşünceleri beni tatmin etmedi. En çokta en yakın arkadaşı için dedikleri. Sürekli en yakın arkadaşım o benim dedi, sonra işte öyleydi böyleydi deyip durdu. Yaa çok sev hatalarını sakla ya da düşman ol hiç konuşma. İşte bu sebeple karakterler bana itici geldi.


Geri kalan kısım ise tahmin edilebilir bir gerilim romanıydı. Sevdim mi sevdim ama başta da dediğim gibi Becca sadece fantastik yazsın. Gerçi sadece bir tane gerilim romanını okudum, belki Tehlikeli Yalanlar çok iyi olacak.İşte bunu göz ardı etmiyor, bir şans daha veriyorum kendisine :D
Mason karakteri hakkında ne desem spoi olacak. Ama ilk karşılaşma da nasıl biri olduğunu anlıyorsunuz. Gerçi Britt bazı iyilikleri unuttu ama olsun yazarın azizliğine uğradı deyip geçelim :D 
Olayları bir yerden sonra kendiniz çözebiliyorsunuz. Şahsen tahminlerim de doğru çıktığım doğrudur. Bunu bir tane bile gerilim romanı okumayan kişininde bulabileceğini düşünüyorum. Yazar her şeyi ortaya sermiş, sadece gidişatı ve gerçeklerin ortaya çıkma şeklini okuyun demiş. Kısacası sonunda zerre şok olmadım. :P
Bu arada yazarımızın Gerilim-Polisiyeden çok Gerilim-Aşk tarzı altında yazdığını söylemiştim, böylesi benim için iyi ama dibine kadar gerilim severler için düşündürücü :D

Daha neler yazsa bilemiyorum. Becca ne yazsa okurum ama fantastik yazmaya devam etsin. Şöyle Hush hush serisi gibi, ne iyi olur ama :D Bu tarz severlere öneririm. Çok ahım şahım bir şey değil ama hayal kırıklığına da uğratmadı. Sevdiğim, kızdığım, bu nasıl bir şey dediğim yerler oldu ama genel anlamda gideri var kitabın :D Sadece yazar sonunda bir karakter hakkında bir şey yazmamış, onu çok merak ettim. Yazsaydı ne iyi olurdu. Okuyan arkadaşlar da bu konu hakkında ne düşündü merak ettim doğrusu :) Bir Becca Fitzpatrick kitabı için kısa bir yorum olsa da  aklımda kalanlar bu kadar. Okuduktan sonra hemen yorum yapmadığım için yazacaklarımı unutuyorum. Not alsam iyi olacak ;)



Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^


Korbie kasesini itti. "Pekala, bunu yiyeceğime açlıktan ölürüm daha iyi."
Mason "O kadar kötü olamaz," deyince hepimiz ona baktık. 
"Dedi, yemeğin tadına bile bakmayan adam," dedi Korbie küçümseyici bir tavırla.


*****


"Her zaman benzin istasyonlarındaki arabalarla insanları eşleştirir misin?"
Omuz silkti. "Bilmece gibi. Problem çözmeyi severim."
"İlginç. Sende benim için bir bilmecesin."




Bir yorumun daha sonuna geldik. Başka yazılarda görüşmek üzere^^
Sevgiyle ve bol kitapla kalın^^


Buralarda da varım^^


23 Ocak 2017 Pazartesi

OKK 50.Blog Tur Arıcının Çırağı//Laurie R. King Kitap Tanıtımı^^




Herkese merhaba!
OKK'nın 50. blog turunun konuğu Portakal Kitap'tan çıkan Laurie R. King'in Arıcının Çırağı   romanı!


Kitabımızı Tanıyalım^^


"Arıcının Çırağı; halihazırda Sherlock Holmes hayranı olanları yeterince memnun edeceği gibi, şüphesiz kendine yeni okurlar da kazandıracak."
School Library Jornal
"Orjinal ve eğlenceli muazzam bir üslup - başından sonuna kadar sizi içine çekiyor!"
Booklist
Tanıdığımız Sherlock Holmes; dahiyane fikirleri, zekası ve pek çok olayın perde arkasındaki gizemi çözmekte üstüne olmayan şahsiyetiyle bir ekol... Bir gün emekli olup da bir kasabada arıcılıkla uğraşacağını duysanız inanır mıydınız? Evet, doğru duydunuz!
Yıl 1915... Sussex'te bir çiftlik evinde arılarıyla karşımıza çıkıyor dahi dedektif Sherlock Holmes. Ta ki yakın zamanlarda öksüz kalmış, en az kendisi kadar zeki ve bir o kadar kendini beğenmiş küçük Mary Russell hayatına girip onu etkileyene kadar...
Ondaki ışığı gören Sherlock, bildiği her şeyi öğretiyor Mary Russell'a; bir ipucunun peşine düşüp büyük resmi görmeyi, bulguları birleştirip bir şüphelinin peşinde iz sürmeyi, kılık değiştirip kendini gizlemeyi ve uzun zamandır unuttuğu içindeki o yılların kıpırtısını... Bir usta-çırak ilişkisi olarak başlayan bu ilişki, kısa sürede muhteşem bir ikilinin soluksuz maceralarına dönüşüyor.
Evet, Sherlock'un yeni sağ kolunu takdim etmekten onur duyarız; Mary Russell.
The New York Times Bestseller yazarı Laurie R. King, "20. Yüzyılın En İyi Polisiye Romanı" ödülünü kazanan Arıcının Çırağı ile sizi tamamıyla yeni maceraların peşinde iz sürmeye davet ediyor!
Takipte kalın! Bu ikilinin ismini yeni kitaplarla daha çok duyacaksınız!



Tur Takvimimiz^^


23.01.2017
Duyuru – Takvim – Çekiliş

24.01.2017
Kitap Tutkusu - Sherlock Ürün Dünyası.
Fighting!!- Ön Okuma. 


25.01.2017
Fighting!!-Mary Russell'ı Yazarken!

26.01.2017
Yorum




ÇEKİLİŞ!!

2 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;) 

Katkılarından dolayı Portakal Kitap'a teşekkür ederiz.





Takipte kalın^^


19 Eylül 2016 Pazartesi

Ölüm Adası//John Dixon Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bu sefer ki yorumum Bayram öncesinde okuduğum, bitirmeye niyetlendiğim ama bitmesini Bayramın sonuna yetiştirdiğim Ölüm Adası kitabı^^ Kitap daha çıktığı zaman okuyan kişiler tarafından çok dikkat çekici yorumlar gelmişti bu sebeple hemen başlamak istedim. Başladım da, biraz hasta zamanıma geldiği için okuyamadım ve elimde uzun süre kaldı. Ama hızlı, akıcı ve heyecanlı bir kitap olduğundan son sayfaları bir çırpıda okudum. 

Telefon yok. Mesaj yok. E-posta yok. Televizyon yok. İnternet yok. Kaçış yok.
On altı yaşındaki boks şampiyonu Carl Freeman, güçsüzleri yumruklarıyla savunmayı alışkanlık haline getirdiği için bir türlü beladan uzak duramaz. Kimsesi olmadığı için hayatı koruyucu aileler ile ıslahevleri arasında mekik dokuyarak geçen Carl, girdiği son kavgada rakiplerinin hepsini hastanelik edince çıkarıldığı mahkeme tarafından cezasını çekmek üzere dış dünyayla bağlantısı olmayan bir adaya gönderilir.
Burası bir evi, bir ailesi ve bir geleceği olmayan çocuk suçluların son durağıdır. Ülkenin uzak bir köşesine kurulmuş olan bu kamp kimsesiz çocuklara merhamet göstermeyen sadist eğitim çavuşları tarafından yönetilmektedir. On sekiz yaşına kadar burada kalmaya mahkûm edilen Carl kurallara uyup cezasını çektikten sonra hayatında yeni bir sayfa açmayı planlar, hatta burada yeni arkadaşlar edinip Octavia adındaki gizemli bir kıza âşık olur. Ama acımasız çavuşlar, yorucu eğitimler, ağır cezalar buz dağının yalnızca görünen kısmıdır. Burası aslında gidenin bir daha geri dönmediği, çocukların avlanarak ya da idam edilerek öldürüldüğü, kesimhane denilen gizli bir devlet laboratuvarında denek olarak kullanıldığı bir ölüm kampıdır. Carl diğer çocuklar tarafından avlanmadan ya da kesimhaneye gönderilmeden önce buradan kaçıp dış dünyayı bu adanın varlığından haberdar etmek ve sevdiklerini kurtarmak zorundadır.


Konusunu okuyanlar vaaay be diyordur kesin. Gerçekten öyle bir kitap, her bir sayfası olay ve heyecanlı olan kitap hakkında ne desem, neler yazsam boş. Yazarın hayal gücüne ve zekasına hayran kaldım. Kitabımıza bir çok karakter var, kızdığım, tekme tokat girişmek istediğim ve üzülüp ne olacak bunun hali dediğim karakter. Ama kitabımız daha çok Carl ve Octavie'nin çevresinde gelişti.
Carl'nin hakkında bir şey yazmama gerek yok. Zaten geçmişi konuda yazıyor. Kendini savunamayanlara karşı duyduğu empati ile zorbalık yapanlara karşı çıkması ile bu hale gelen Carl'nin aslında hiç bir suçu yok. Sadece biraz fazla iyi yürekli. İşte bu başına iş açıyor. 
Sevdiğim ve üzüldüğüm bir karakter oldu. Zaten çok iyi bir hikaye, geçmiş beklemeyin ama bunların başlarına gelenler de kimsenin başına gelmez denecek kadar açıklı.



Octavie var bir de. Carl gibi kalbi yumuşak, düşünceli biri ama geçmişi ve halen daha pişman olmadığı şeyler yüzünden kendini bir anda Feniks adasında bulur. Carl kadar kendisine üzüldüm. Sona doğru yapacakları için kendisini takdir ettim ama burası Feniks adası ve bütün zorbalar buraya toplanmış tabii kızın yapacağı başka bir şey kalmıyor. 
Devamında kendisini neler bekliyor ve hali ne olacak merak ediyorum doğrusu.


Bundan sonra yazacağım karakterler çok çok kızdığım kişiler olduğundan kimseden bahsetmeyi düşünmüyorum. Zaten kitapta olan oluyor onlara ama...aması var işte -_-
Doğrusu sevdiğim diğer iki karakter içinde bir şey diyemeyeceğim. İsimde vermeyeyim en iyisi. Sadece... :(



Çok etkileyici, insanı şoka sokan  daha sonra neler olacak diye merak ettiren bir kitaptı. Sevdim mi sevdim. Çok fazla gerilim romanı okumasam da arada böyle istisnaları seviyorum. Kitabı okuyunca acaba yazar bunu nereden esinlendi çok merak ettim. Gerçekte de var mı acaba? Var ise kesinlikle müdahale edilmeli. Gerçi bu kadar cani olunmaz ama belli de olmaz hani. Kitabımız iki kitaptan oluşuyor. Buna çok sevindim çünkü 5-6 kitaplık bir seri olsaydı bu kadar adrenaline yüreğim ve aklım dayanmazdı.  Neler oluyor neler. Sona doğru bir heyecan anlatamam. Carl'den beklenen performansı gördüm, şahane bir karakter olmuş ama yaşı yaptıklarına pek uymadı gibi. 16 değilde daha büyük olsaydı ama yazarın hem bir bildiği vardır hemde Amerika da 16 yaşındaki gençleri görüyoruz, 16 değil de 25 yaşında gibiler :D
Bu tarz kitap bu yaş ile ülkemizde yazılsaydı çok fazla kafayı takardım ama bu kitapta üstünde fazla durmayacağım bir detay oldu^^

Kitap gerçekten kendisine yapılan olumlu yorumları sonuna kadar hak ediyor. Belki bir kaç hata olabilir ama beni rahatsız eden yazım hataları, konu işleyişi falan olmadı. Sadece beni rahatsız eden kitapta geçen olaylar ve davranışlardı. Çok ağır şeylerdi çünkü. :( Okuyanlar anlamıştır. Tabii üzüldüğümüz yerler olduğu kadarıyla şok geçirip, sevindiğimiz yerler de oldu. Kitapta değilde bende ki hata ise hemen bitirememem. Bu kadar heyecanlı ve akıcı bir kitap için gerçekten uzun bir süre elimde kaldı. Neyse geç olsun güç olmasın. Bitti mi bitti, sevdim mi sevdim^^ Devamını 4444 gözle bekliyorum :D


Gerilim romanı severler için kesinlikle tavsiyemdir. Hiç hız düşmüyor ve daha sonradan neler olacak diye Carl ve diğerleri gibi tetikte kalıyorsunuz. Çok ilginç ve alışılagelmişin dışında bir kitap olmuş. Go Kitap nasıl kitap çıkaracağını iyi biliyor. Kesinlikle alıp okuyun^^



Seri bilgisi^^


Yukarıda da dediğim gibi serimiz iki kitaptan oluşuyor. Bu kanıya da ikinci kitabın geçen sene Ağustos ayında çıkmış olması. Sanırsam 3.kitap olsaydı illa ki ismi geçerdi. Ama ikinci okunmadan bilinmez.
Kapak olarak Go Kitap orijinal kapağı kullanmış. Güzel kapak.
İkinci ne zaman çıkar bilinmez ama o son ile çabuk çıksa süper olur diyorum ;)



Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Dünyanın gözünde, anne babalarımız gibi, bizlerde öldük, diye geçirdi içinden. Bu adamlar bize istediklerini yaparlar.


*****

Bazen, diye düşündü Octavie, gerçeği bilmemek daha iyi.


*****


Bana arkadan vurabilir. Yere düştüğümde dövüp bu kafese kapatabilirler ama kim olduğuma onlar karar veremez. Beni aç ve susuz bırakabilirler ama beni değiştiremezler.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^





23 Nisan 2016 Cumartesi

İyi Kız//Mary Kubica Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Uzun zamandır polisiye-gerilim okumadığımı fark ettikten sonra aklıma ilk gelen İyi Kız kitabını okumaya başladım^^ Gerçekten de gerilim dolu bir kitaptı. Kitap hakkında spoi yemeden okuduğum yorumlarda sonunda büyük bir şok geçireceğimizden bahsediyorlardı. İşte bu yorumlardan sonra daha bir merak eder oldum kitabı. Peki şaşırdım mı, ya da kitabı sevdim mi? Bunların cevapları yorumumun devamında^^
Şimdi konumuza bir göz atalım ;)

İyi bir insan olup olmadığıma karar verecek olanlar kim? Ailem mi? Arkadaşlarım mı? Yoksa ne yaşadığıma dair en ufak bir fikri bile olmayan etrafımdaki insan kalabalığı mı? Tabii ki hiçbiri… İyi ya da kötü biri olduğumu benden başka kimse bilemez.
Nüfuzlu bir ailenin kızı olan resim öğretmeni Mia, esrarengiz bir yabancıyla barda tanıştığı gece ortadan kaybolur. Genç kız aylar sonra ıssız bir kulübede bulunur, ancak o eski Mia değildir artık. Tamamen değişmiştir ve yaşadıklarına dair bölük pörçük parçalar hatırlamaktadır. En tuhaf olansa, kendini artık Chloe olarak tanıtmasıdır. Peki kimdir bu Chole denilen kız?
Ve Mia neden kendisine bu isimle hitap edilmesini istemektedir? Bu soruların cevabını hiç kimse bilmemektedir. İşin aslı, Mia'ya dair bilinmeyenlerden yalnızca biridir bu... 17 ülkede yayınlanan, zekice kurgulanmış sıra dışı hikâyesiyle İyi Kız, kusursuz ailelerin bile göründükleri kadar mükemmel olmadıklarını kanıtlar nitelikte çarpıcı bir ilk roman.


Yazarımız kitapta geçen çoğu başrol karakterinin gözünden  ve olayların olduğu zaman ve sonrasını bölüm bölüm anlatmış. Sadece Mia hariç. Onu son sayfalara saklamış ve bombayı patlatmış.
İlk olarak annesinden başlamış kitap, Mia resim öğretmenidir ve ailesinden ayrı yaşamaktadır. O gün annesi Eve'yi meslektaşı ve arkadaşı olan öğretmen haber verip okula gelmediğini söyler ve o tarihten sonra 3 ay Mia ortadan kaybolur. Ünlü bir savcının kızı olan Mia için her türlü ihtimal düşünülür ve işinde iyi bir dedektif olan Gabe tutulur. Kitabımız dedektifin gözünden de anlatılıyor. Ve son olarak Mia'yı kaçıran kişi Colin, her günü, kıza yaptıklarını ve geçmişinde yaşananları bir bir okuyoruz.


Mia'nın annesi kızı kaçırıldıktan sonra çok üzülüp kendini ve hayatını sorguluyor. Çocuklarını olan davranışı, evliliği ve gelecek hakkında. Eve'yi sevdim ama sona doğru yazarın konunun gidişatını başka yöne çevirmesini sevmedim. O olmasaydı iyiydi. Mia'nın babasını ve ablasını boğmak istedim. Hemde öyle böyle değil. Gerçekten böyle insanlar da var ne yazık ki :/
Dedektif Gabe'ye gelecek olursak işinde gerçekten çok iyi ve çok iyi yürekli biri. Nedenini okuyunca anlayacaksınız. O kısımları çok sevdim ve üzüldüm. Neyse, onun da ağzından anlatılanlara şahit oluyoruz ama hayatı hakkında pek bir şey söylemiyor, o kadar ki yaşını bile bilmiyorum :D 
 Ve son olarak suçlu Colin var, yapması gereken aslında çok basit bir iş ama sonradan nedense ki yazar burada vicdanı ön plana çıkarmış işler değişiyor. O sırada Colin'in bunu yapmasına gerek var mıydı açıkçası bilemedim ama sona doğru yazarın aslında nasıl bir konu ele aldığını öğreniyoruz ve taşlar yerine bir bir oturuyor.


Konu ve karakterler hakkında fazla bir şey diyemem, bu tarz konularda yorumu kısa tutmak iyidir :D Az biraz da spoi verip tavsiye ve genel yorum yapıp bitireyim :)


DİKKAT SPOİ!!

Yazar burada son zamanlar da önüme çıkan kaçırdığı kişiye aşık olan rehine, kısacası Stockholm Sendromunu ele almış. Gerçekten ilginç bir konu olmuş çünkü Colin ve Mia'nın arasında geçen olayları, Colin'in Mia'ya karşı tavrını ve onu zamanla sevip korumasını okuyoruz. Mia zaten çocukluktan yaşadığı sıkıntılar yüzünden gün yüzü görmemiş ama Colin'in onu kaçırması ve zaman geçmesiyle her şey değişmesini bir bir yazmış yazar. İşte kitabı ilginç yapanda buydu. Tabii ki de spoi kısmı olacak çünkü okumaya başladığım zaman böyle bir konu okuyacağım aklımın ucundan geçmezdi.

SPOİ SONU!!


Kitap genel anlamda güzeldi, yazarın bu kitaba 2 yılını vermesine bazen şaşırdım bazen de hak ediyor dedim. Ama asıl olay şu ki yazarın kalemi. Pek sevdiğim söylenemez ama konu seçimi dolayısıyla diğer kitapları okunulabilir. Biliyorum ki kesin o kitapları da çok ilginç konuları ele alıyor. Kalemi akıcı ama bazı anlatım bozuklukları yaşamadım desem yalan olur. Zaten kitabı kısa sürede okumamam buna büyük bir davetiye çıkardı ama  yine de  kalem kendini belli ediyor :D

Kitabımız polisiyeden çok gerilim üzerineydi. Gerilim severlere kesinlikle öneriyorum. Arada gerilim okuyanlara da öneririm, güzel bir kaçamak olur. :D Hemen bitecek bir kitap, sonunda gerçekten şok oluyorsunuz ama ben tahmin ettim doğrusu. Belki sizler tahmin edemezsiniz,yazar çok iyi gizlemiş. Yine de okuyup, kitabı elimden bırakınca vaay bee dedim. 


Kitaba puanım 5/4


Alıntılar^^


Benim tek düşünebildiğim Mia'yken yegane derdi siyaset, eğlence, spor ve ekonomi olan bir dünyada nefes almak ve yaşamak ne kadar imkansızlaşıyor...


*****

Tepede ördek ve kazlar uçuyor. Herkse terk ediyor beni.
Acaba Mia da bir yerde gökyüzüne bakıp benimle aynı şeyleri görüyor mudur, merak ediyorum.

*****

Kedi uçakla önce Minneapolis'e, oradan da yine uçakla O'Hare'e geldi. Bacaksız benden çok uçuyordu.




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^,








26 Haziran 2015 Cuma

Diriliş//Tess Gerritsen Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bu kitaptan sonra bir kaç kitap okudum ve yorumunu şimdi yazıyorum, ne güzel değil mi :/ Ahh zaman ahh :( Hele Ramazan'dan sonra daha da az zamanım, kitap dahi okuyamıyorum :( Neyse bunlarla kafanızı şişirmeyeyim ;) Pek Gerilim-Polisiye kitapları okumam binde bir. Hazır Tess'de elimde var deyip başladım. Yazarın dili o kadar akıcı ki hemen bitiyor kitap. Zaten o kadar aksiyon, sorular, şüpheliler falan var ki daha ne olduğunu anlamadan bitti kitap.



Usta avcı olan Leon Gott vahşi bir şekilde evinden ölü bulununca Rizzoli ve Isles iş başına düşer. Bu cinayetten sonra ummadıkları cinayetler ve olaylar yaşayan Dedektif Rizzole ve Doktor Isles cinayetin sonunun Afrika'ya kadar uzandığını keşfederler.
Araştırmalar sonucunda yıllar önce Afrika, Safariden kaybolan gruptan sağ çıkan Millie'ye yönlendirir. Hayatını korku ile geçiren Millie'yi ise ikna edip ifade verdirmeleri ise çok zor olacaktır.




Konumuz böyle. Son zamanlar da arka kapağa bakıp yazmaya özen gösteriyorum, spoiler falan olmasın diye :D Kitabımız Rizzoli&Isles serisinin bilmem kaçıncı kitabı. Böyle ortadan başlayıp okumak iyi değilmiş onu anladım, geçmişte yaşanan olaylardan da bahsedilmiş ve ben oraları okurken hep fransız kaldım :P En kısa zaman da seriye baştan başlamalıyım ;)


Kitabı sevdiğimi söylemek isterim, sona doğru tüylerim diken diken olup, neler olacak diye okuduğum doğrudur. Her bir karakteri okuyoruz, Millie'nin nasıl kaybolduğunu, neler yaşadığı falan. Onun o hayata tutunması falan çok güzeldi, sevdim. Rizzoli yine iş, yine iş :P Hem geçmişte yaşananlar hemde değişik bir vak'ayla karşı karşıya. Cidden vak'a çok değişik. Okuduğunuz da sizde neler hissettiğimi anlayacaksınız.
Isles ise bambaşkaydı. Onun da geçmişi tekrardan su yüzüne çıkıyor ve ne yapacağını bilemiyor. Isles'in geçmişini bilirim, İkiz Bedenleri okuyunca bol bol geçmişti daha doğrusu zaten İkiz Bedenler onun hikayesi :D Neyse o da değişik ve sıra dışı bir hikayeydi O_o 

Tess bu kitapta baya araştırma yapmış belli ki, taa Afrika'lara gitmiş. Bu sebeple alkışlıyorum kendisini, sırf bir kitap için yerinde araştırma yapması takdire şayan ;) Bu nedenle Afrika'nın tehlikeli yerlerini, vahşi doğayı ne iyi şekilde yazmış Tess, çok şey öğrendim çok. Mesela önüme bir Leopar çıksa ne yapacağımı biliyorum, iş ki o Leopar önüme çıksın :P Şaka bir yana öyle belgeselden öğrenebiliriz ama kitapta okuyunca daha bir güzel oluyormuş ;) Sanki o anı yaşıyorsun gibi.


Sona doğru tahminleri çıktı sayılır, bi ihtimal vardı ve ben olamaz diyordum. Ne oldu, benim dediğim çıktı :D Bunu okuyup öğrenin, şahsen benim gibi düşünürseniz Tess iyi açık vermiş derim yok tahmin edemezseniz benim tahminler süper derim :P Sonu şaşırtığı kadar ilginçti de, olaylar olaylar O_o

Tavsiye kısmına gelecek olursam, bu seriye devam edenler hız kesmeden alın okuyun, Tess yine harikalar yatarmış. Haa ben daha Tess okumadım diyenler ise bence en baştan başlayın seriye yada yazarın tek kitapları var onları okuyun ;) Sakın serinin ortadan başlamayın kalırsınız tıpkı benim gibi Fransız, Fransız :P

Serimizin kaç kitap olduğunu, şu an okuduğum Diriliş kaçıncı kitap bilmiyorum ama serimizin dizi olduğunu çok iyi biliyorum :D


İzlemek lazım diziyi ama kitapta ki gibi olmaz :/ Anladığım kadarıyla 6.sezona gelmişler wuuu ne zamandır var acaba.

Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Şaşırtıcı şeylerin ne zaman ortaya çıkacağını bilemezdiniz. Her an bir tanesi karşınıza dikilip bütün soruşturmanın seyrini değiştirebilirdi.


*****

Hayvan Gott'un olay yerinde Maura'ya yanaşmış, onu miyavlayıp bacaklarına sürtünerek baştan çıkarmış, sonunda kapağı evine atmayı başarmıştı. Eve geldikten sonraki tavırları ise genel olarak katıksız bir umarsızlık olarak tarif etmek gerekirdi. Hem de pahalı tobalıklar ve sardalyelerle besleniyor olmasına rağmen. Kalbi kırık bütün kadınların derdi değil miydi bu? Beni önce büyüleyip başımı döndürdü, şimdi de hizmetçisiymişim gibi davranıyor.



Bu sefer ki alıntılarım bu kadar, alıntı yerini tam olarak belirtmediğim için karıştı birbirine :D
Başka yorumlar da görüşmek üzere^^ 






14 Mayıs 2015 Perşembe

Beyaz Yakalı Serseriler//Janet Evanovich Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Başka bir yorum ile yine karşınızdayım, bu sefer okuduğum kitap diğer okuduğum kitaplardan çok faklı bir kitaptı. Gerek karakter gerek karakterin yaptığı meslek ilgi çekiciydi. Kapağı ve konusu da ilgi çekici, hele kapak rengi evlere şenlik. Kitabımız polisiyeyi, aksiyonu içeriyor ama bazı eksiklikleri vardı. Bunları ilerleyen yorumum da bahsedeceğim ;)



Stephanie Plum kuzeninin yanında, kefalet ofisinde çalışmakta. Burada mahkemeye gelmeyen suçluları yakalayıp götürmek görevi ama yaptığı iş öyle kolay değildir. Her türlü insanla karşılaşan Stephanie birde gizemli cinayetlerin arasında kalır ve son olarak tehdit mesajları alır. Zamanla hayatı ne kadar şenlikli olsa da iş çığırından çıkar ve Stephanie ne yapacağını şaşırır. Buna artı olarak karışık ilişkiler ve evlenme baskısı yapan aile çıkınca Stephanie ne yapacağını bilemez.



Konumuz böyle, anlattığım gibi dolu dolu kitap. Her türlü işler var. Cinayetler, tehditler, evlenme baskısı yapan aile, vampirlere inanan bir arkadaş daha ne olsun. Böyle bir ortam da olsam kafa gider yani ama Stephanie iyi dayandı. Hele kapıya sürekli dayanan biri var ki evlere şenlik, ne için geldiği öğrenseniz kahkaha komasına girersiniz. Yine de kitabın eksik yönleri vardı. Başta adapte olamadım kitaba, sonradan olaylar gelişir dedim tık yok. Tamam polisiye falan ama daha çok entrika beklerdim neyse yine de yeterince Stephanie'nin başı belaya girdi :D



Stephanie'nin arkadaşı Lula komedi ötesiydi, gerçek dışı şeylere inanıp sonra onlara dönüştüğüne inanması süperdi. Her bir konuşması, hareketleri okunulasıydı. Acaba ona ait kitap var mı, keşke olsa :D Doğrusu Stephanie'den iyi :D Kitapta geçen iki erkek karakterimiz var, hangisi daha iyi ne Stephanie ne de ben karar veremedik ama ikinci kitapta bulsun birini, döverim :P

İkinci kitap demişken elimde ama hemen okumayacağım, yakın bir zaman da olur belki. Doğrusu kitabı pek sevemedim, belki ikinci kitap daha farklı olacak beklemedeyim ama pek aman aman kitap değil, beklentim yüksek değildi ama bu kadarını da beklemiyordum. Neyse yine de espriler yerindeydi, karakterler komedi ötesiydi. Bakalım ikinci kitapta neler olacak.



Tavsiyeye gelecek olursak konuyu beğendim, okumak istiyorum diyorsanız alıp okuyun ama tam olarak tavsiye edemeyeceğim ;) Bu kitabı okumayı size bırakıyorum :D


Kapaklardan bahsedecek olursam kapakların şeklini, rengini falan çok beğendim :D Renkler süper^^


Orijinal kapaklar değil ama bizimkiler daha güzel :D Serimiz bay çok kaç kitap olduğunu sayamadım ama işte fotoğrafı, siz sayın :D Ve bilgiyi eklemek isterim bu ilk kitap değil, ilk kitap çıkmamış Beyaz Yakalı Serseriler 17.kitabımız. Neden öyle anlamadım ama değişik :D



Kitabımızın daha doğrusu serimizin bir filmi var ;) Çok güzel fragman izlemek lazım ;)



Kitaba puanım 5/3.5^^

Alıntılar^^

"Yemek yapmayı öğrenebilirim," dedim.
"Elbette öğrenirsin," dedi Lula. "B*k püsür pişirirsin. Neden bahsediyorsun sen?"
"Sadece aklıma geliverdi işte."
"O halde bunu hemen aklından çıkar, yaptığın yemeği gördüm ve hiç de hoş değildi."

******

Bazen ne dilediğinize dikkat etmeniz gerekir, zira dilediğiniz şey gerçeğe dönebilir.


******

Kötü şeylerin bazen iyi şeylere dönüşmesi ne tuhaf, değil mi? Her şeyi düşünürseniz, aslında berbat bir gündü ama harika bir makarnayla bitiyordu.

******

"...Hayvanlara kötü davranan insanlara tahammülüm yok. Ayrıca, tavukları severim.
Connie, "Özellikle de, parçalara ayrılıp kızartıldıkları zaman," dedi.
Lula, "Evet ama o başka bir tavuk,"dedi. "Onlar tüysüz, yemeklik tavuklar. Minik Kırmızı Tavuk*değil."
"Yemeklik tavuklar tüysüz değildir,"dedim.
Lula,"Süpermarkette gördüm,"dedi. "Tüyleri yoktu."



Yorumum, alıntılar ve kitap hakkında bilgiler bunlar başka yorumlarda görüşmek üzere^^



10 Nisan 2015 Cuma

Trendeki Kız//Paula Hawkins Kitap Tanıtımı^^

Herkese Merhaba^^
Bugün güzel bir tanıtım ile karşınızdayım ;) Son zamanlar da herkesin dikkatini çeken bir kitap var, Trendeki Kız! Konusuna bakınca pek bir şey anlamıyoruz ama yazarın kitaplarının güzel olduğu söylentisi, kitaba yapılan övgüler kitabın çok faklı ve güzel olduğunu göstermekte. Doğrusu çok övülen kitaplardan uzak dururum ama bu kitap dikkatimi çekti ;) 

Konusuna ve övgülere bakalım^^




Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.

"Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka okuyun!" 
-S.J. Watson-

"Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock'u." -Terry Hayes-

"Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman." 
-Lisa Gardner-

"Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik-gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!" 
-Publishers Weekly-

"Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile, Hawkins olayları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan kaçınılmaz bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar." -Kirkus-

"Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi farklı bir sürprizle karşılıyor." 
-Entertainment Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)


Gerilim dolu! Wuuuu :)
Gerilim severler kaçırmasın derim ;) Bir de kapak özelliği farklı ilk fark ettiğim de şaşırıp kaldım. Ciltli değil ama çok güzel^^



İlk kapağı çıkarınca bu şekil oluyor ;)



Bu resimden de anlarsınız ;)


Güzel bir alıntı ile tanıtımımı bitiriyorum ;)


Sevgiler^^



14 Mart 2014 Cuma

OKK 23.Blog Turu Asla Yapma//Koethi Zan Kitap Yorumu^^



Herkese Merhaba^^
Turumuzun son gününde yorum yapma vakti geldi çattı :) Evet kitabımız diğer kitaplara göre çok değişik ve ilk defa böyle bir kitap okudum diyebilirim. Aslından polisiye okurum ama az, böyle gerilimli roman ilk defa okudum. Ayy ama nasıl bir kitaptır, nasıl bir sondur, nasıl bir zekadır anlamış değilim. 
Kitabı sevdim tabii biraz başlarda değil ama ortalar da sanki her şey aynıymış gibi biraz sıkıldım ama sonradan yazar öyle bir bağladı ki wuuuuu dedim.
Evet şimdi bi konumuza bakalım :)

Sarah ve Jennifer Küçük yaşta başlarına gelen olaydan sonra Asla Yapma listesi yaparlar. Bu listede başlarına bir şey gelmemesini önleyen maddelerdir. Her daim listeye uyan kızlar bir kere bile listeden çıkmamış, birbirlerin arkasından maddeleri ihlal etmemişlerdir. Ama bir gün asla ama asla yapmayacakları bir şey yapacaklardır ve bu onların ömür boyu peşini bırakmayacaktır. Sarah asla yapmayacağı şeyi yaptığı zaman kendini bir mahzende, duvara zincirli iki kızda yanındadır, Jennifer ise yanında değildir. Bundan sonra hayat onlar için daha zor olacaktır ve acaba kurtulabilecekler miydi??

Bunları öğrenmek için kitabı okuyun derim.

Yazarın öyle bir kurgusu vardı ki olaylar olayları kovaladı. Bazen heyecan tavan oldu bazen korku bazen ise umut. Kitapta geçen kötü adamlar ise akıllara durgunluk verecek şekilde zekiler.
Kitabı okurken kitapta geçen her karakterden şüphelendim ne yalan söyleyeyim, Bir heyecan ki "Dur gitme, güvenme, yapma" deyip durdum :D 


Sonlara doğru ki heyecan fazlaydı.
Karakterler gelecek olursak, Sarah olaylardan sonra yaşadığı psikolojiyi anlayamıyoruz ve insan onun yerinden zerre olmak istemez. Hatta kitabı okuduktan sonra bir tereddütlük falan, bende mi Asla Yapma listesi yapsam dedim :D Ama yok o kadar takan bir insan değilim yine de çok çok dikkat etmeliyiz.
Kitabı birinci şahıstan yani Sarah'dan okuyoruz, böyle olmasın Sarah'ın duygularını biraz da olsa anlıyoruz.
Arkadaş sevgisi budur diyoruz.

Neyse efenim son olarak, tavsiye ederim. Polisiye, gerilim romanlarını okuyup, sevenler okumalı bence. Tam sizlik^^ 
Not: Sonunda anladığım kadarıyla seri olabilir, öyle bir şekilde bitmiş. Aslında olsa iyi olur Sarah'ın yeniden başına gelecekleri merak ediyorum. 

Kitaba puanıma gelecek olursak 5/4

Alıntılar^^

Bizim için kader diye bir şey yoktu. Sen hazırlıksızsan, laçkaysan, dikkat kesilmekten vazgeçmişsen işte o zaman kullanılan bir kelimeydi kader. Kader, zayıf insanın koltuk değneğiydi.

*****

Ray'e tekrar baktım, gururla gülümsediğini gördüm. Saplantısından hiç utanmıyordu. Niye utansın ki? Ray için bunlar sadece birer hikayeydi. Kurbanların gerçek insanlar olduğunu hiç düşünmüş müydü? Bu albümlerin içerdiği trajedi, dehşeti anlıyor muydu? İnsanların yaşamları yerle bir olmuştu ve bu da onun hobisiydi. Pul biriktirmek gibi bir şey. 

*****

Burada hangimiz daha şanslıydık? Merak ediyordum. Jennifer artık yalnız kalmak zorunda değildi, oysa ben burada olduğum sürece, kendi sandığım içinde kapalı kalacaktım, kimsenin içeri girmesine izin vermeyen yapayalnız bir insan. Gergefe geçirilmiş bir kumaş kadar gergin, fobiler ve paranoya dışında yol göstereni olmayan biri. Kırık. Tamiri olanaksız. Tuzağa düşmüş. 

*****

Yanında durmuş, mutfağın döşemesindeki küçük bir lekeden gözlerimi ayıramıyordum; silseniz de çıkmayacak, kaybolması için bütün mutfağı değiştirmenizi gerektirecek cinsten bir lekeydi.

Diğer OKK üyelerininde yorumlarını da merak ediyorsanız buyurun :)


Kitabımızı kazanmak istiyorsanız buyurun TIKTIK ;))


Destekleri için Doğan Kitap'a teşekkürler^^