Kitap Kapakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Kapakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2024 Pazartesi

Satır Aralarında Buluşalım//Melissa Ferguson Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Dün gece bitirdiğim kitabın yorumunu hemen yazayım dedim sıcağı sıcağına. Kitabın bir yorumunu okuduğum zaman çok okumak istemedim açıkçası, zaten kitap fiyatları malum alsak, beğenmesek daha kötü. O yüzden pdf'i düştüğü an indirdim.
Valla arkadaşlar karton kitabı indirimli 150₺ yaparsanız alamam, hele bir de böyle çıkarsa hiç alamam. İyi ki almamışım diyorum. O kadar parayı bu kitaba vermeye üzülürdüm. Tamam kitap kötü değildi ama vereceğim parayı da hak etmiyordu açıkçası. Hadi sıfırı geçtim ikinci elde düşünmüyorum, onlarda kargoyla çok pahalı. Ama şu an bunu yazarken bile öyle bir vicdan yaptım ki arkadaşlar. İkinci el çok uyguna buldum bir tane alsam mı?
Neyse bu konu hakkında düşüneceğim.
Kitap hakkında illa ki spoiler yazmam gerek, yine içimde tutamadığım şeyler var asdfghjk



Savannah Cade, Pennington Yayınevinde editör olarak çalışmaktadır. Kardeşi Olivia’nın evinde yaşayan Savannah, bir yandan ailesi ve işiyle ilgili sorunlarla uğraşırken diğer yandan da hayali olan yazarlığa odaklanıp roman taslağı üzerinde gizli gizli çalışır.
Yayınevine yeni bir genel yayın yönetmeni gelmiştir; yayınevinin sahibi Bayan Pennington’ın oğlu William… Tanışma toplantısında bile roman taslağı üzerinde çalışan Savannah, topuklu ayakkabısının azizliğine uğrar ve taslağının sayfaları yere saçılır. Sayfaları tek tek toplayan Savannah, eksik kalan son sayfayı William’ın elinde görür. Artık saklaması gerektiğini düşündüğü taslağını yayınevinin ön okuma kopyalarının bulunduğu odadaki gizli bölmeye bırakır. Gizemli bir editör, satır aralarına eklediği yeni dokunuşlarla taslak üzerinde Savannah ile iletişim kurar ve bu ikilinin arasında duygusal bir bağ oluşur.
Bu sırada William’a karşı da yakınlık hissettiğini fark eden genç kadın, gizemli editör ve William arasında kendince bir seçim yapma zorunluluğu hisseder.
Artık cevabını bulması gereken iki soru vardır: Gizemli editör kimdir? Savannah kimi seçecektir?

Savannah katı kuralları olan bir yayınevinde yardımcı editör olarak çalışmaktadır. Yayınevinde aşk romanları çıkmaması ona bir engeldir çünkü kitap yazmaktadır ve kitabı aşk romanıdır. Taslağını düzelttiği bir gün kazara yere düşen taslağından bir kısmını yeni patronu William'ı okuyunca onu çalıştığı yerin en gizli yerine saklar.
Gün sonunda taslağını almaya giderken kenarlarında tanımadığım notlar görür ve baştan sinirlenir ama sonradan doğru şeyler yazdığını anlayınca ondan yardım ister, o da seve seve kabul eder. Gizemli editörüyle notlar sayesinde konuşurken yeni patron William ile de şirket hakkında büyük kararlar alır ve Savannah William'ın ona karşı olan davranışlarını bir türlü anlayamaz.
İşin sonunda gizemli editörle tanışmak isterken aslında kalbinde bambaşka biri vardır.
Savannah sıradan bir karakterdi, ablasıyla olan iletişimi yüzünden kendisine çok kızmama rağmen zeki tavrı sayesinde onları arka plana attım.
Çünkü yayınevinde çalışıyor ve yayınevinin geleceği için bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Bunlar dışında son kısımlardaki düşüncelerine gıcık oldum, yani ben bile anladım sen nasıl anlamazsın ya??
Tanıyorsun adamı, yapar mı sence? Bu kısım sinir streslikti. Neyse ki kitap kısa. :D


William hakkında yazacağım tek şet gizemli, yakışıklı, zengin ve yayınevi patronu biri. Yani daha ne yazabilirim ki. Savannah sürekli sert biri demesine rağmen aslında yazarın öyle yansıtmaması bizi çelişkiye sürüklüyor ama yine de ben sevdim.

Gizemli editörün notları çok tatlıydı, Savannah'ı bazen deli etmesi, flörtüz yazıları falan cidden çok tatlıydı. <3 O gizli odayı bambaşka bir yere dönüştürmesi falan kalbimizi ısıttı resmen.
Tabii ki kim olduğunu yazmayacağım, sadece ortaya çıkma mevzusunun o kadar çok uzaması saçmaydı.

Diğer karakterlerden Savannah'ın kız kardeşini ve ailesini hiç sevmedim. Yani Savannah böyle dobra bir karakter değil doğru ama ailesinin yaptığının yanında da nasıl o kadar sakin kalabildi anlamadım. Resmen ailenin günah keçisi gibi. Ben bu aileye daha çok yükselirdim de çok şükür yazar çok ön plana koymamış. ;)
Kız kardeşi ayrı bir dertti zaten. Onun içinde spoilerda bir şeyler yazacağım inşallah. :D


Kitapta en sevdiğim iki şey, birinci hiç smut yoktu(çok şükür). Sonrasında yazar abuk subuk şeyleri kitabına eklememiş(Daha da çok şükür) Bu ikisinin olmadığı kitaplar varmış yaaa, nasıl sevindim anlatamam. Çünkü biri olmasa illa diğeri oluyor. O yüzden bu kitabı almalıyım, bak şimdi! Benim tutarlılık seviyesi yerlerde şu an sdfghjkl
Gardrops'dan satış yapsam onun parasıyla alırım, neyse hayırlısı ya. :D
Kitabın kitaplar hakkında olması çok hoşuma gitti, bu tarz daha çok çıkarsalar keşke, ne güzel olur.
Savannah'ın sürecini gerçekçi anlatması çok güzeldi, belli ki kendi de bu tarz şeyler yaşamış. O yüzden daha etkili olmuş belli ki.
Bazı yerleri anlamakta güçlük çektim açıkçası, hatta ilk bölümü okurken anlamadığım için devam etmek istemedim ama nedense böyle bir okuma isteği oluştu sonra devam ettim. Ya yazar yüzünden ya da çeviri yüzünden bir gariplik vardı, çerez bir kitap olduğu için çok üstünde durmadım.


-Spoiler başlangıcı-

İlk başta kimin gizli editör olduğunu tahmin ediyorsunuz, yazar gizem katmak istemiş ama yapamamış. Zaten Savannah'ta hemen tahmin ettiği kişiye inanması falan yazarın bir şeyleri kurtarma çabasındandı bence.
Ve biz daha da şüphelenelim diye işte yurtdışına çıkması falan, iyice gizemli oldurmaya çalışmış ama diyorum ya olmamıştı.
Patron-çalışan hikayesini seviyorum ama burada yazar ucundan göstermiş demiş ki tamam, bu size yeter demiş geçmiş gitmiş. Aşklarını çok anlamadım gitti.
Belediyeye gittikleri sahne vardı, oradan sonra farklı şeyler olabilirdi.

-Spoiler Bitişi-


Yorumum yarım kalmış o yüzden spoiler kısmını kısa tuttum, okuyalı baya oldu çünkü. Kitabı sevdim, evet yazar kısa tutmuş, evet tatmin olmadığım yerler vardı ama uzun zamandır böyle tatlı bir kitap okumamıştım.
Aşk konusunda daha detaylı olmasını çok isterdim ve sonunun öyle hemen bitmemesini. İnşallah devamı vardır. :)



Kitaba Puanım 5/3,5^^

Alıntılar^^

Herkes, Ferris'i özlediğim için böyle olduğumu düşünüyordu. Ancak bu doğru değildi. En azından o seferlik. Ayrılmak kötüydü tabii ama Green'in okuyacak başka kitabının kalmaması, daha kötüydü. Yeni kitabının çıkmasına dokuz ay vardı ve buna dayanmak zorundaydım.


*****


Bir süre birbirimizin gözlerinin içine bakarak gülümsedik. İçimi sıcaklık kapladı. Ne olduğunu tarif edemiyordum ama bu bir konu olsaydı, hindistan cevizi serpilmiş muhallebi kokusu oldurdu. Bir ses olsaydı, dostunuzun ayak sesleri olurdu.


*****


"Kolay kırılırım. Bu da benim kusurum. Tek sözle bile yaralı geyiğe döner, bir hafta boyunca aksayarak dolaşırım. Neyse."


*****

Fakat insanların sosyal medyada sizi takip etmesini nasıl sağlayacağınızı çözmek, üniversite diploması almaktan daha zordu.





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^









13 Haziran 2023 Salı

Legend//Stephanie Garber Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Bu ay blog çok sessiz kaldı, doğru düzgün paylaşım yapamadım. Şu an kitap yorumlarını yazayım fotoğrafları halledeceğim bir şekil. O kadar yorumlarım birikti ki ya fotoğrafım yok ya da yorum hazır değil. Ne bileyim karıştı bu ay.
Yoruma geçeyim fazla uzatmadan, Legend Caraval serisinin ikinci kitabı. Birinci kitabı bitirdiğimde bu kitabın konusuna bakmış ve ne yalan okumak içimden gelmemişti. Çünkü Scarlett’i sevmiştim, onunla devam etmesini istemiştim ama olmadı.
Yine de seri bitsin dite okuyayım dedim ve ne yazık ki Caraval kadar sevemedim. Neden olduğunu belki spoiler olarak yazarım.



Kendisini Caraval’ın dünyasına kaptıran Donatella Dragna, en sonunda babasından kurtulmuş ve ablasının istemediği bir adamla evlenmesine engel olmayı başarmıştı. Kızların bunu kutlaması gerekiyordu belki ama 
Tella tam olarak özgür sayılmazdı. Gizemli bir suçluyla yaptığı anlaşma sonucu, yerine getirmesi gereken görevi ondan başka kimse başaramazdı: Caraval’ın efendisinin gerçek kimliğini ortaya çıkarmalıydı. Legend’ın gerçek kimliğini bulmanın tek yolu Caraval’ı kazanmak olduğundan, Tella bir kez daha kendisini bu efsanevi oyunun içinde buldu. Yolu tahtın cani varisiyle, lanetlenmeye mahkûm bir aşk hikâyesiyle ve sırlarla örülmüş örümcek ağlarıyla kesişecekti… Buna kız kardeşinin sırları da dahildi. Caraval’ı oynamak her zaman cesaret, beceri ve fedakârlık gerektirirdi. Ama oyun bu sefer daha fazlasını istiyordu. Tella, Legend’ın ismini öğrenemezse önemsediği her şeyi kaybedebilirdi – belki kendi hayatını bile. Kazanması durumunda ise Legend ve Caraval sonsuza kadar ortadan kaybolacaktı. Caraval’ın dünyasına hoş geldiniz. Asıl oyun şimdi başlıyor.


Birinci kitapta Caraval bitmiş, bazı sırlar ortaya çıkmıştı. Burada da tekrardan Caraval oluyor ama bu sefer tamamen oyuna odaklıdır. Tella’da bu oyuna dahil olmak zorundadır çünkü çok büyük sırları vardı. Yıllar önce onları bırakıp, giden annesini bulmak isteyen Tella sadece mektuplarla haberleştiği kişiden haber bekleyip harekete geçecektir.
Caraval’a dahil olduğu anda her şey sarpa sarınca bir anda kendini geçmişte olan olayların içinde bulur. 
Tella’yı sevdim ama Scarlett kadar değil. Mesela ablasının yalan söylediğinin farkında ama hiç oralı değil. Yani çok vasat bir karakter kalmış.


Hiç ummadığımız karakterlerin değişimlerini gördük bu kitapta. İsim vermeyeceğim, verirsem  spoiler olur diye bir şey demeyeceğim.
Ama serimize dahil olan prensimiz var, böyle prens gibi değil ama anlatılana göre bile düştük düştük asdfghjklş Yine de üçüncü kitapta neler olacak, prensin tavrı ne olacak merak ediyorum. 
Scarlett için diyeceğim çok şey var ama ne yazık ki o da spoiler olur. Sadece diyeceğim şu kendine gelsin lütfen, eğer başka türlü olursa çok kızarım, üzülürüm. :/


Genel olarak çok sevdiğim söylenemez, yani o mükemmel birinci kitaptan sonra bu aşırı vasat geldi. Vasatlığı bırak o güzelim evren ne ara bu hale geldi. Caraval oyununu göremedik, o gizemli dükkanlar, kıyafetler, insanlar yoktu. O yüzden ben birinci kitabı daha çok sevdim, evreni çok güzeldi. Yukarıda da dediğim gibi son kitaptan umudum var, biraz baktım da işler çok karışacak gibi.
Birde Kupa Prensi var, onun kitabıda çıktı, hatta geçenlerde aldım kitabı. Onuda çok merak ediyorum.

Bunlara rağmen yazarın kalemi yine ve yeniden akıcıydı. Bir oturuşta 50-100 sayfa okuyorsunuz. Bunu sevdim ama evren olarak şaşırttığı için hayal kırıklığı oldu benim için.
Yazarın diğer serinin çıkmasını istiyorum, beğenenleri çok fazla bende merak ediyorum haliyle. :D


Caraval yorumu için tık tık^^



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

“Dikkatli ol,” diye ekledi.
“Falcılar senin ya da benim gibi değillerdir. Dünyayı olabileceği gibi görürler ve bazen de olması gerekenden ziyade olmasını istediklerini gerçekleştirmeye çalışırlar.”


*****

Hepsi de korkunç şekilde güzeldi; tıpkı sihirli bir kabusun hazineleri gibi…


*****

Ne yazık ki Tella insanların kurtardığı değil, insanların artlarında bıraktığı türden bir kızdı.

*****

“İmparatoriçe’ye El mi diyorsun?”
“Elantine söylemesi çok zor bir isim.”
“Bana Donatella diyorsun.”
“Onun ağzımda bıraktığı tadı seviyorum.”

*****

“Ne bulmaya çalışıyorsun Donatella? İçimde iyilik mi arıyorsun? Asla bulamayacaksın, çünkü öyle bir şey yok,” dedi fısıldadı.
“Bana bunu söylemene gerek yok.”
“O halde niye cevap arar gibi bakmaya devam ediyorsun bana?”





Bir yorumun daha sonun geldik, başka yazılarımda görüşmek üzere sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^






12 Mart 2023 Pazar

Anlaşma//Elle Kennedy Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız bakalım, görüşmeyeli iyisinizdir inşallah^^
Bilin bakalım ben ne yaptım? Yine çoook övülen kitabı aldım ve yine hayal kırıklığı, yine boşa giden para, yine boşa giden vakit..
Daha yazsam buradan nerelere yol olur. :/
Bu sefer ki kitap seneler önce çıktı ama yayınevi kapaklarını değiştirerek bir daha bastı. Önce ki kitapların kapakları hiçte alınacak gibi değildi ama onlara rağmen çok övüldüğü için tabii ki aldım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz, sonu yeşilçama benzeyen bir kitap okudum. :D
Sadece o değil çiftin arasındaki ilişkide hiç geçmedi bana.


Okulun kötü çocuğuyla anlaşmak üzereydi ve işler fena hâlde karışacaktı… Hannah Wells sonunda onu etkileyen birini bulmuştu. Hayatının her alanında son derece özgüvenli olmasına rağmen, konu seks ve flört olduğunda beceriksizin tekiydi. Fakat hoşlandığı adamın dikkatini çekmek istiyorsa bu durum değişmeliydi. İşe sinir bozucu, çocuksu ve kendini beğenmiş hokey takımı kaptanının özel ders isteğini kabul ederek başlayacaktı. Tabii bir şartla. Garrett Graham’ın tek istediği mezun olduktan sonra profesyonel hokey oyuncusu olmaktı ancak düşen ortalaması, uğruna çabaladığı her şeyi tehlikeye atıyordu. Eğer alaycı bir esmer güzelinin başka bir adamı kıskandırmasına yardım etmek takımdaki pozisyonunu garanti altına alacaksa buna katlanacaktı. Fakat beklenmedik bir öpücük her ikisini de daha önce deneyimlemedikleri duygulara sürüklediğinde, Garrett numara yapmanın hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı. Hannah’yı aradığı adamın tam karşısında durduğuna ikna etmek zorundaydı. 


Hannah kendince zeki, çalışkan, tek isteği burs alıp okulu bitirmektir. Bunların yanında bir de hoşlandığı çocuk vardır ama onun da ilgisini çekemez. Bir gün okulun popüler hokey oyuncusu ondan yardım isteyince başta istemese de sonradan işi düşünce bir haftalığına özel hocası olur. Bu bir haftalık özel hocalıktan sonra hoşlandığı çocuğun ilgisini çekmek için Garrett ile takılıyormuş! gibi yaparlar ama iş umdukları gibi gitmez.
Hannah'yı sevdim, aklı başında, zeki, ailesini düşünen bir karakterdi. Güzelde sevdi ama o zekiliği sonunda kullanamadı. Keşke o aklını son kısımda da kullansaydı diyeceğim ama o zamanda öyle bir son olmazdı. :P

Garrett ise kuralları olan bir okulda okuduğu için hokeyde devam etmesi için derslerinden geçmek zorundadır. En zor olan dersten de Hannah sayesinde geçme ihtimali vardır ama onu ikna edemez, ta ki Hannah'nın açığını bulana kadar. O açığı kendine göre uyduran Garrett zamanla Hannah'ya kapılmaktan kendini alamaz. 
Garrett hakkında ne yazsam bilemiyorum, inanın sevmediğim çoğu özellik kendisinde. Her kıza sulanıyor(bu yumuşatılmış hali) ve sonradan ben iyi erkeğim diyor, yersen.
Hokey oyuncususun, yakışıklısın, kaslısın ama beyinsizsin kalıbını bununla kırıyor Garrett ama sürekli ben öyle değilim demeye getiriyor, yeter yani anladık.
Yine de sevmediğim şeyleri yaptığı için ben sevemedim kendisini. Zaten arkadaşları da öyle, hatta onlar daha kötüymüş bunu kendisi de dile getiriyor. Bunlara rağmen nasıl devam edebilirim yani.


Konu olarak bildiğimiz anlaşmalı sevgililik ve ondan sonra çiftimizin gerçekten aşık olması bla bla bla. Ama burada öyle şak diye oldu ki, hatta her şey tam tersi oldu ki ıyyy dedim. Konuya bak be, yazar başkalarından farklı olayım diye değişik şeyler denemiş. Olmuş mu? Sevene olmuştur ama bana ters.
Hiç hoşuma gitmedi, belli yere kadar tamam ama sonrası. :/
İşte bundan dolayı ne zaman aşık oldular, ne zaman anladılar oralar olmadı tabii. Bir anda oğlan kız arkadaş istemezken bir anda yaa ben kız arkadaşla olabilir, sıkıntı yok falan diyor.
Tabii karakter gelişiminde ki o değişimleri gördük, onlar güzeldi ama biraz daha ağırdan gidilebilir miydi? Evet.

Kitapta küfür yoktu ama argo çok fazlaydı. Belden aşağı konuşmalar, imalar aşırı derecede vardı. Neyse ki kız biraz edepliydi de yapılanları gördükten sonra bir utanmalar, bir bu ne be demeler falan. En azında o da benim gibi burada neler oluyor diyor çok şükür.
Biraz önce de dediğim gibi duygu geçişlerini çok beğenmedim. Biraz daha o duyguyu verebilirlerdi. Mesela oğlanın ailesiyle ilgili sıkıntıları var ve büyük bir çelişkinin içinde. O sırada oğlan bunalıma girmesi gerekirken iş başka yerlere gitti. Yav bir durun, olayı, sıkıntıları hem karakterler hem de biz sindirelim ama neredeeee. Yok yani yazar bir garip. Tamam sen yine istediğin gibi yaz ama böyle değil yaa. En azından biraz daha duygu yüklü sahneler ekle falan.
Neyse bunlardan ağzım yandığı için yoğurdu üfleyerek yemeyi düşünüyorum ve seriyi burada bırakıyorum. Bakın o kadar övüldü ki ben okumadan serinin devamını almayı düşünüyorum, hatta sepete eklemiştim ama henüz almamıştım. İyi ki de almamışım. Büyük ihtimal okumaz satardım ya da bir bakardım. Şimdi eğer, belki o da belkiiiii devam etmek istersem pdf'den okumayı düşünüyorum ama yine de o kadar güzel kitaplardan sonra yok yani dönüp bakacağımı düşünmüyorum. :/


Şimdi ismi lazım biriyle :D ismini söylemeyeceğim bu konu hakkında bana yazdı, hani ben sevdim, güzeldi ama eskiden okudum şimdi okusam sever miyim bilemiyorum dedi. Sonra baya konuştuktan sonra ben senin zevkine değil başkalarının okuduğu, sevdiği şeyleri neden eleştiriyorsun dedi. Ben de eleştirmeyi seviyorum dedim asdfghjklş
Bundan sonra dikkat edelim de sadece kendimi eleştireyim neden bu tarz kitaplar alıyorum diye asdfghjk

Kitabı okurken gerçek anlamda beklentim yüksek değildi ama yorumu yazarken fark ettim ki baya beklentim yüksekmiş. Kapak, konusu falan dikkatimi çekmişti zaten. Bir de gerçekten seveni çoktu. Şimdi böyle olunca nasıl düz mantık, beklentisiz başlayayım? Eee haliyle böyle durumlarda kalıyorum sonra. Çerezlik olarak kolay okunan bir kitap, mantık, zeka, duygu arıyorsanız yanlış yerdesiniz ama tam tersini istiyorsanız aradığınız kitap. Hele yeşilçam tarzı kitaplar hastaysanız durmayın alın asdfghjklşi


Kitaba Puanım 5/3^^


Alıntılar^^


    "Sanırım onu reddeden tek kız olabilirsin."
"Keşke kadın nüfusunun geri kalanı benim kadar akıllı olsa."


*****

    "Demek en sevdiğim renk siyah, ha? Bunu düşünmene ne sebep oldu?"
"Çünkü sahip olduğun betün tişörtler siyah." Süveterime anlamlı bir bakış attı. 
"Belki siyah her şeyle gittiğindendir. Bunu hiç düşündün mü?" diyerek sırıttım.
"Bu en sevdiğim renk olduğu anlamına gelmez."
"Pekala, yemini yutacağım. En sevdiğin renk ne o zaman?"
İç çekti. "Siyah."


*****

"Oraya tek başıma gidemem, Hannah. Benimle gelir misin?"
Sesi son kelimede çatırdamıştı, benim kalbim de öyle. Titrek bir nefes vererek konuştum.
"Elbette gelirim."



Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^







4 Mart 2023 Cumartesi

Operatöre Bağlanıyorsunuz 2//K. Kübra Berk Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
(Deprem öncesi yazılmıştır!)
Bu aralar blogta sık sık yorum girmeye çalışıyorum, hem yorumlarım bitsin istiyorum hem de kaldı mı cidden kalıyor. O yüzden geçen seneye göre daha fazla vakit ayırmayı düşünüyorum. Mesela kitap yorumlarını yazıyorum ama hala dizi yorumları bekliyor, onlara bir akşamımı vermem şart. :/
Şimdi ki kitabımda geçen senelerde birinci kitabını okuduğum Operatöre Bağlanıyorsunuz'un ikinci kitabı.
Seri zaten iki kitaptan oluşuyor, çok şükür. Çünkü şu zamanda bir seri iki kitaptan oluşsun lütfen. Almak zorlaştı çünkü, bir de upuzun serileri çekemiyorum artık. :/
Bu kitabımız ise iki kitapla tadı damağımızda ve yerinde biterek bizlere veda etti. Aşırı göz devirmeli bir kitap ama çok eğlendiğimi söyleyebilirim. ;)
Birinci kitabın yorumunu okumak için Burayı tıklayın!
Not: Eğer birinci kitabı okumadıysanız bundan sonra ki yorumu okumanızı tavsiye etmem. ;)



Basit bir telefon şakasının hayatınızı değiştirebileceğini öğrendiğiniz yetmezmiş gibi hayatınızın aşkını da size getireceğini söyleseler, ne yapardınız?
Serce Sevinç “bir uçan tekme” olarak tanımladığı aşkın, suratının tam ortasına patlamasıyla adeta şoka uğramıştır. Çünkü Ceyhun Çapkın çapkınlık sanatını konuşturmuş ve onu usta bir avcı gibi gafil avlamıştır. Zavallı Serce kendini bir anda ilk buluşma randevusunda bulduğunda olayları ancak idrak edebilmiştir:
Evet, telefondan kendisine eşek şakası yapıp işinden kovulmasına sebep olan bu adama sırılsıklam âşıktır!
Bundan sonrası ise freni patlamış bir kamyon misali yokuş aşağı uçmaktır...
Hayatları bambaşka yollardan geçmesine rağmen, acaba buiki genç aynı durakta buluşup birbirlerinin ellerini tutabilecekler midir? Ne Serce Sevinç ne Ceyhun Çapkın bu soruya net bir cevap verebilse de ikisinin de emin olduğu tek bir şey vardır:
Bu çılgın aşk insana roman yazdırırdı!


Serce yine bildiğiniz gibi, ilk kitabın sonunda sesine aşık olduğu Ceyhun'la sonunda buluşur ama ne halde. O dakikadan sonra bir kafede oturduktan sonra tekrardan curcuna başlıyor.
Heyecandan eli ayağı birbirine giren Serce bir anda kendini Ceyhun'un kollarında hastaneye götürürken bulur. Onları geçtim eve gittiklerinde eski sevgili mi dersiniz, her şeye lafı olan yaşlı komşuların eve baskına gelmesi mi dersiniz varda var ve işin sonunda evden atılması bütün işlerin ortasına mum dikince ne yapacağını şaşırır.
Bu sırada devreye Ceyhun girer ve daha yüz yüze gördüğü adamın evine kalmaya gider. Tabii gittiğinde sürprizler hiç bitmez ama Serce'ye mi yoksa Serce'nin gazabına nail olacak Ufuk ve Avni'ye mi?
Buradan sonra konuda da dediği gibi freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor.
Serce kitap boyunca resmen yargı dağıttı, tabii saçmaladığı, neden böyle diyorsun dediğim zamanlar oldu. Aşırı fevri bir karakter ama biz zaten ona böyle alışmadık mı? Serce'de mantık aramak mı? Samanlıkta iğne bulmak daha kolay. :D
Ceyhun ile arasındaki ilişki çok güzeldi, böyle canımlı, cicimli aşk beklemeyin bunlar bam bam bam :D
Sonunda bazı şeylerde değişiyor tabii, onun kadar sevindik mesela. :D
Serce'yi severim ama cidden bazı yerlerde o kadar göz devirdim ki yani yuh be kızım dedim ama bunlara rağmen yine de çok eğlenerek okudum inanın. :D Atlamak istediğim sahneler bile olmadı, Avni ve Ufuk'a yaptıkları on numara hareketti ama sonradan asdfghjk
Neyse buraları siz okuyun ;)


Ceyhun'u zaten az çok tanıdık, ilk kitapta vücut bulmuş halini okumak sonda kısmet oldu ama burada Serce'nin gözünden okumak çok daha iyiydi. Resmen Serce Ceyhun'u anlatırken dondurma gibi eriyordu. :D Kaç para ulan bu Ceyhun'lar asdfghjkl
Bir de Serce'ye o kadar yardım ediyor ki yani dört ayak üstüne düştün be Serce. Yani daha kem küm etmesen iyi olur. :D
Ceyhun'u ilk kitapta görmesekte bayılmıştım, burada xxl bayıldım ama tam soyisimini yaşatan bir karakterdi. Çapkın soyismi ve resmen çapkınlıkta sınır tanımıyor. :D

Diğer karakterlerimiz Avni ve Ufuk. Yani öyle kafadan çatlak karakterlerdi ki diyorum ya bu kitapta mantık aramayın, hepsi kafadan gidik. :D
İlk kitapta Serce'ye az yapmadılar ama bu kitapta da Serce onlara az yapmadı. :D
İki arkadaş arasındaki diyaloglar, ani çıkışlar, yeri geldi mi mantıklı konuşmaları çok komikti. Yani film izliyorum gibi onları aralarında ki saçma diyalogları okuduk. Filmi olsa cidden daha çok eğlenirdik. :D

Ve kitabın yıldızları Haseki ve Haydut <3
 Yaa yok böyle kediler yaaa ama her okuduğumda bayıldımmm
Kedilere aşığım, bir de bu tarz kitapta okumak çok güzeldi. Bu kediler aşırı aşırı değişik olsalar da okumaya değerdi. :D Ve o sonda, ne güldüm yaa :D


Genel olarak cidden bayıldım kitaba, her yorumda yazdığım gibi bazı kısımlarda çok göz devirdim ama her bölümde de aşırı eğlendim. Tabii belli kısımlar gereksiz uzatılmış, illa bazı şeyler gem vurulmuş falan. Yani anlıyoruz ve yaşıyoruz zaten o olayları, sürekli neden önümüze gelir ki?
Tam eğleniyoruz, gerçek hayattan azıcıkta olsa uzaklaşıyoruz hooop yine geliyor gözümüzün önüne. :P Yani oraları okurken saçma kısımlardan daha çok göz devirdim desem yeridir.
Neyse buraları sevmemiş olsam da dediğim gibi kitabı genel olarak sevdim. 5'te 5'lik bir kitap değildi ama 3'lük bir kitapta değildi.
Son kısımlarda olanları ağzım açık okudum desem yeridir, bunu bekliyor muydum hayııııır!
Resmen yazar ters köşe yaptı ve cidden ter köşe de olduk. :P
Vicdansız yazar bu yapılır mı hem bize hem karakterlere -_-

Yazarın kalemini de ayrıca sevdim, akıcı ve esprili dilini okumak güzeldi. Başka kitaplarını okur muyum bilmiyorum ama eğer yine bu tarz yazarsa okumak isterim.
İlk defa bu kitapla tanıştım kendisiyle, şu an anladığım kadarıyla fantastik bir kitap çıkarmış. Eğer denk gelirsem karıştırırım, onda da çok iyidir ama bu kitapları geçer mi bilemem. :D

Çok sıradışı, okurken ciddi anlamda beyin yakan ve göz deviren serilerden biri ama bunların dışında gerçekten eğlenmek istediğiniz bir kitap arıyorsanız doğru adrestesiniz. ;)
Yorumumda dediğim gibi çok eğlendiğim bir seri oldu, öyle ayıla bayıla övemem ama eğlenmek için öneririm. Sonra okuyunca Esra bize ne okuttun demeyin, dediğim gibi mantık yok bu kitapta. :D




Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

Ceyhun ytatlı tatlı mırıldandı: "Ve her şeye tepki diye dünyaya gelmişsin..."
Ah, şarkının bu kısmı kesinlikle bana ithaf edilmişti.


*****


"Hey," dedim kaşlarımı çatarken. "Bir şey mi oldu?"
Ufuk sıkıntılı bir nefes verdi. "Şünu görmüyor musun?"
O an masaya servis edilen diğer şeyleri fark ettim.
"Yan masadan Avni'ye alevli meyve tabağıyla birlikte ayakkabı gönderdiler."
"Aaa!" dedim şaşkınca. Kutuya doğru eğildim, sahiden ayakkabı kutusuydu.
Zavallı Avni, her an kusacak gibiydi.

Alıtıya not: Bu olaya çok gülmüştüm, önceden olanlardan sonra daha komik oluyor. :D


*****


"Çok güzelsin çünkü. Canımı sıkıyor..." diye tatlı tatlı iç çekti Ceyhun.
"Teşekkür ederim, Ceyhun. O senin güzel bakan gözlerinin muhteşem rengine ait muazzamlık."
"Ne?"


*****


Ceyhun aynı keyifsiz homurtuyla. "Serce, böyle şeyler bana çok ters. Çok ciddiyim, ağabeyinle birbirimize gireriz. Sana asal dokunmayacak."
"Bunu kabul etmez ki," diye mırıldandım.
Ceyhun masumca sordu: "Ne yapacak?"
"İkimizi birlikte döver."

asdfghjklşi




Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle, sağlıcakla kalın^^


Buralarda da varım^^





15 Aralık 2022 Perşembe

Bir Sarmaşık Teorisi//Kübra Nur Kitap Yorumu^^

 Merhabalaaar^^
Nasılsınız bakalım, nasıl gidiyor hayat? İnşallah herkesin keyfi yerindedir. Kitap okumalar ne alemde, nasıl gidiyor?
Bu sene güzel kitaplar okudum, onlardan biri de bu kitap. Bir İstanbul Gecesi serinin son kitabı Bir Sarmaşık Teorisi, seriye nasıl veda ettim bilmiyorum ama son noktayı koyan kitap çok çok güzeldi.
İlk kitapta Zeynep-Ayaz, ikinci kitapta Nehar-Ateş, üçüncü kitapta Bahar-Adem, bu kitapta ise Hare ve Can Bora çiftimiz vardı. Hepsi birbirinden özel, güzel, eğlenceliydi. Hepsini ayrı ayrı seviyorum mesela ama bazı karakterlerin yeri ben de ayrı. Mesela Nehar ve Ateş'i çok çok seviyorum, şimdi de Hare ve Can Bora'yı çok sevdim. O kadar tatlılar, o kadar güzellerdi ki herkesin bu çifti tanımasını isterim. :)


Ben, Hare Arıkan, aşk hakkında çok düşünmüştüm. 
Bulduğum her aşk romanını okurken de, birbirini sevdiğine emin olduğum çiftleri merakla izlerken de tek yaptığım bazı cevaplar aramaktı. 
Tasvir edilen hislerin gerçekte nasıl olabileceğini hayal etmek için çok uğraşıyordum ve uğraştıkça bütün bunlar masallardaki
Kaf Dağı gibi bir mite dönüşüyorlardı. 
Ta ki hayatıma Can Bora Sarıcalı adında bir adam dalıp bütün dengemi altüst edene dek.
Yaşadığı hiçbir şehre sığmayan ve sürekli yollarda olmayı seven köksüz, bağsız bir adamla bütün hayatını mantık düzleminde yaşamayı tercih eden, maceradan uzak durmayı seçen bir kadının ortak noktası ne olabilirdi?
 Can Bora`yı ve ona kapılırsam kıyısından düşeceğim uçurumu görmezden gelmek, bütün bunlardan uzak durmak zannettiğim kadar kolay olacak mıydı? Peki ya sarmaşıklar? 
İkimiz arasında büyüyüp bizi sonsuza dek birbirimize bağlamak için etrafımızı sararlarken onları durdurmak mümkün olabilir miydi?


Kendi halinde, Ayaz ve Poyraz'ın mekanında çalışan Hare şu anlık tek derdi işini iyi yapmak ve iş tercümesi kazanmak, zamanla kendi iş yerini açmak isteyen Hare kuzenleri, arkadaşlarıyla mutlu, huzurlu bir hayat geçirmektedir. Bir gün Ayaz ve Poyraz'ın en küçük kardeşi Can Bora ile karşılaşır ama zaten önceden tanışmışlardır.
Geçmişte yaşananları hatırlayınca daha ilk dakikada Can Bora'ya sinir olmuş olsa da sürekli gezen Can Bora'yı sık sık görmez. Ama bir gün Ayaz'ın istediği üzerine Can Bora'ya göz kulak olduğunda çok farklı biri olduğunu anlayacaktır, ta ki yine işler eskiye dönene kadar.
Hare o kadar naif bir karakterdi ki bayıldım, bayıldım. Hele Can Bora için düşündükleri, Can Bora'nın geçmişinden yaşadıklarını öğrendikten sonra onun için yaptıkları, yapmak istedikleri.. Çok güzeldi, yani elinden gelse pamuklara sarıp sarmalayacaktı ki ben bile öyle yapmak istedim.
Hare'yi cidden çok sevdim, o kadar tatlı, kararlı, düşünceli bir karakterdi ki okurken böyle bir dostumuz olsa sırtımız yere gelmez dedim. :D


Can Bora geçmişte yaşadıklarından sonra ailesinden uzakta, şehir şehir gezerek yaşamaktadır. Arada kardeşlerinin yanına geri dönse de bir kaç gün kalıp tekrardan sonradan yollara düşmektedir.
Bir gün Hare ile tanıştıktan sonra fikirleri değişse de hayatın getirdiklerinden sonra tekrardan uzaklara gitmek durumunda kalır. 
Aradan geçen aylardan sonra geri dönen Can Bora hayatının bundan sonra değiştiğinin yavaş yavaş farkına varır.
Kübra Nur'un erkek karakterleri çok güzel, çok iyi ve çok sevilesi. O yüzden Can Bora'nın aksi olacağını düşünmemiştim ama bu kadar iyisini de beklemiyordum. Tabii Ateş benim için çok farklı bir yerde ama Can Bora'da çok farklı bir yer edindi bende.
Yaşadıkları, unutamadıkları, aldığı yaralar ve o yaraların sarılması için içten içe yardım istemesi çok güzeldi ve çok güzel sevdi.
O son kısımda başına gelenleri ve yazarımızı bizi düşünerek onun gözünden yazması ve Hare için düşündüklerini okumak çok iyi geldi, daha çok okumak isterdim...
Sarmaşık dövmesi, siyah kıyafetleri, deri ceketi, asi duruşu ve ela gözleriyle unutulmayacak bir karakterdi. Hare ile de çok yakıştılar :D
Gerçek olmaması üzücü yaaa, böyle kitapları her bitirdiğimizde resmen ağlıyoruz :'(
Can Bora Sarıcalı hakkında daha ne yazsam boş, onu okumak, anlamak daha iyi olacaktır. ;)


Diğer karakterlerimizden bütün çiftlerimizi okuduk, okuyalı uzun biz zaman olmasına rağmen hepsini özlemişim ama en çok Ateş be Nehar'ı özlemişim. İnşallah en kısa zamanda tekrardan okumak istiyorum kitapları. Ve yine yazarımız bizi düşünmüş ve Ateş'in Hare ile dertleşmesinde yaşadıkları hakkında konuşturmuş. O kısımlarda çok güzeldi, okurken ağlama görüntülerim kitaba yansımış olabilir. :D
Can Bora Hare'ye Kızılcık diyordu ama bir Hare deyişi var ki akıllara zarar. Tabii Hare Can Bora'nın ağzından kendi adını duyunca bir kalıyor ama sen nasıl öyle karşısında durabiliyorsun Hare yaaa <3 Biz okurken kendimizden geçtik asdfghjklşi
Bunun yanında Can Bora Sarıcalı ne heybetli bir isim değil mi, okuyunca vay beee, bir karaktere isim anca bu kadar yakışır diyorsunuz.
Yazarımıza isim tercihleri konusunda tebrik ve teşekkür ediyorum, tercihleri on numara. <3


Bu seriyi seviyorum, tam kafa dağıtmalık, eğlenceli, hayattan bir nebze olsa da uzaklaşabileceğiniz bir kitaptı, seriydi. Bu tarz kitapları seviyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum.
Yazarla geç tanıştım ama çok güzel bir şekilde tanıştım. Kalemini çok sevdim ve aynı Betül Güçlü gibi her kitabında kendini geliştirmesini gurur duyarak okudum. Akıp gidiyor kitap, bir kere başladın mı bir bakmışsınız yüz sayfa falan okumuş oluyorsunuz.

Son kısımdaki sahneyi çok sevdim, böyle bir şey bekliyordum ama bu kadar değildi cidden. :D Ama tam beklediğime yakın bir son oldu. Oyy o kadar yazacak şey var ki spoiler olur diye yazamıyorum.
Ve son olarak çok sorulan soruya cevap verip yorumumu noktalıyorum.
Kitap seri ama ayrı ayrı okuyabilirsiniz.
Benim naçizane tavsiyem sırasına göre okuyun, çünkü önce ki kitaplar hakkında ufakta olsa spoiler yiyebilirsiniz. Bunu önemsemiyorum derseniz istediğiniz kitapla başlayabilirsiniz.

Seri sıralaması;
Bir İstanbul Gecesi
Bin Bela Bir Karanfil
Bir Bahar Akşamı
Bir Sarmaşık Teorisi

Yorumlarımı okumak için Burayı tıklayabilirsiniz. ;)

Her yorumda kapakların güzelliğinden bahsediyorum, bu sefer yine ve yeniden muhteşem değil mi kapak? Arife Şeyma Gök yine ve yeniden harika işler başarmış. <3 <3



Kitaba puanım 5/5^^





Alıntılar^^

Zaten baştan giden akıllar, hızlanan kalp atışları ve nereye uzandığı bilinmeyen dövmeler hep yasaklı konulardı.


*****

... Ben olsam seni, kahkaha attığında sesini duyabileceğim bir yere götürürdüm.


*****

Bilgi güçtür derlerdi. Ama bazen bilginin, bir şeyleri bilmenin yeryüzündeki en korkunç şeylerden biri olduğuna inanıyordum.


*****


Surlarıma kendi bayraklarını bir saniyede çekti. Ne olduğunu bile anlayamadım. Beni istila etti. Bir saniyede. Nefesim ciğerlerimi terk edip gittiğinde içime soluduğum hava bile onun askeriydi. 


*****

"Karanfil, arada bir müsaade et, senden başka şeyleri de görsün gözüm."

Alıntıya not: Offf Ateşşş yine yaktın ortalığııııı <3 <3 <3


*****

"...Ben yollara aşığım zannediyordum ama aşk öyle bir şey değilmiş."


*****

Biz zamanlar beni kendimden uzaklaştırdığı için sevdiğim yolları, şimdi Hare'ye çıktıkları için sever olmuştum.



Serimiz bu kadar^^



Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle, aşkla kalın^^





Buralarda da varım^^


17 Aralık 2021 Cuma

Ötediyar//Tahereh Mafi Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Çok fazla işlerle uğraştığım için buraya vaktimi çok az harcıyorum, her elime aldığımda haftanın iki gümünü bloga ayıracağım diyorum ama olmuyor olmuyooooor :D Sizlerde durumlar nasıl?
Bu yazımız da yine kitap yorumu var, artık yeni içerikler yayımlasam iyi olur, kısırdöngü gibi hep aynı yazılar oluyor. Yapcaz bir şeyler artık. <3
Yazarın kalemiyle ilk defa tanıştım, Bana Dokunma serisiyle mi tanışsaydım dedim çünkü çok çok farklı bir kitaptı. Fantastik değildi, distopya diyebilir miyiz bilemiyorum. Okuyanlar ne düşünüyor acaba?
Bunların yanı sıra çok güzeldi, az biraz genç-çocuk kitabı da diyebiliriz. Tabii yaş sınırlaması olmalı. Bunlara takılmadan konumuza gelelim, sonra detaylara bakarız.


Renk ve sihirle dolup taşan bir dünyada Alice’in soluk teni ve süt beyazı saçları dışlanmasına sebep oluyordu çünkü Ferenorman’ın sakinleri için renk ve sihir aynı şeydi. Alice için ise önemli “olan” üç şey vardı: kızı ortadan kaybolsa umursamayacak olan annesi, sahip olmadığı renk ve sihir, bir de kızını daima sevmiş olan babası. Fakat babası yanına bir cetvel dışında hiçbir şey almadan ortadan kaybolalı üç sene olmuştu ve Alice onu bulmakta ve sihirli güçlerinin varlığını kanıtlamakta kararlıydı. Ne yazık ki bu hiç de kolay olmayacaktı. Bunları başarmak için efsanevi ve tehlikeli Ötediyar’a gitmesi gerekiyordu. Ancak orada hiçbir şey göründüğü gibi değildi ve Alice eve dönüş yolunu bir daha hiç bulamayabilirdi...

Kitabımızın dünyası renk ve sihirden ibaret. Kitaptaki insanların hepsi hem sihire hem de renk konusunda farklılar ama Alice öyle değil, Ferenorman'da herkes ona bakmaktadır çünkü rengi soluktur ve hayatını çok zorlaştırır. Bunların yanı sıra babası da yıllar önce kaybolur ve geri gelmesini beklemektedir. Annesi ve küçük ikiz kardeşleriyle de bir aile olamayan Alice on iki yaşına geldiği için yeteneğini gösterip görevini almak ister ama işler sandığı gibi gitmez.
    Bu sırada okul hayatını karartan Oliver sürekli peşindedir ve ondan imkansız bir şey ister ama Alice Oliver'a güvenemez ta kii başına gelenlerden sonra.


Karakter olarak yarıya kadar pek bir şey anlayamıyoruz, sonradan kimin ne olduğunu, neler yaptığını anlıyoruz. Bu tarz sır küpü kitaplar heyecanlı oluyor evet ama okuyucu olarak yarıdan sonra bazı şeyleri anlamamız aşırı sıkıcı. Ve yazarda sağ olsun böyle kendi için mi yazmış anlamadım ki, gerçekten okurken bazı yerlerde çok zorlandım.
Alice kafasına buyruk, annesinden korksa da kafası estiği işi yapan biri. Oliver ise hayatın amacına göre yaşayan biri ve zorluk falan bilmez. Alice'in yaşadıklarını gördükten sonra kendi hayatı içinde çok düşünecektir.

Kitapta farklı bir dünya varsa bence az da olsa başında o dünyadan bahsetmeli. Zamanla yazar anlatıyor zaten ama başka anlatması daha mı iyi olur diye düşünmüyor değilim. Burada yazar bize hikaye anlatıyormuş gibi yazmış, o yüzden genç veya çocuklar için güzel olabilir diye düşünüyordum. 
Bunun yanı sıra anlatılan dünya gözümüzde canlandığı zaman bence çok güzeldi, tabii bu sadece Ferenorman için geçerli, Ötediyar bizden uzak dursun. Ama var ya bu kitabın filmi olsa çok izlenir diyeyim size. O renkli ve maceralı dünya herkesin ilgisini çeker. Kitap olarakta gerçekten güzeldi ama o renkleri perdeler de, televizyonda görmek güzel olabilirdi.
Sonu hakkında bir kaç diyeceğim var, biraz hızlı oldu gibime geldi. Okuyanlar ne düşünüyor?
Tabii Alice hakkında çıkan gerçeklere çok şaşırdım, bunu beklemiyordum am büyüleyiciydi. İkinci kitabı var ama bu kitaptan bağımsız diyorlar, konusunu okuyunca Alice ve Oliver var ama konu çok farlı. Alır mıyım bilmiyorum, bu seriyi devam ettireceğime Bana Dokunma serisini tamamlarım diye düşünüyorum. Kötü müydü hayır ama yazarın o serisinin daha çok merak etmeye başladım.



Genel olarak sevdim lakin uzun süre elimde kalması beni üzdü. Şu an hedefime az kaldı ve o sırada bir iki kitap daha okuyabilirdim. Bölümler kısa, bir günde oturup bitirebilirsiniz ama artık o bir günde kitap bitirmeler hayal oldu, anca 20-30 sayfalı kitapları bitirebiliyorum bir günde.
İkizde okusun bakalım ne yapacağız. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Keder, Alice'in küçük vücudunda taşımayı yavaş yavaş öğrendiği ağır bir şeydi.


*****
 

Hangisinin daha çok ağladığından emin değildi: Kendisi mi, gökyüzü mü?


*****

"Sevgili Alice," dedi babası, ona uzanarak. "Neden bize benzemen gereksin ki? Neden değişmesi gereken sen olasın? Bizim görüşümüzü değiştir; olduğun kişiyi değil."


*****


"Ancak bilebilecek zihinlerimiz olduğu sürece, bilmemek sadece geçicidir..."





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle Kalın^^