26 Mart 2016 Cumartesi

Eleanor&Park Rainbow Rowell Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Sonunda Eleanor&Park yorumumu yazıyorum. Bu kitabın yorumu için o kadar üşendim ki anlatamam. Yaa halen daha kitabın etkisinde olmamdan yada gerçekten üşendiğimden paylaşımda bulunamadım. Vee uzun lafımı kısa kesip, herkesin sevdiği benim de çok sevdiğim kitabımızın yorumuna başlayayım :D

İki uyumsuz insan Sıradışı bir aşk.
Eleanor
Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.
Park
Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...


Konumuzun başından dediği gibi sıradışı bir aşk mevcut kitapta. Evet çok sıradışılar, hatta sadece aşkları değil, hayatları, davranışları ve kıyafetleri de sıradışı. İlk olarak Eleanor karakterimle başlamak istiyorum karakter analizi için :P 
Eleanor okulunun ilk gününde okula nasıl gideceğini düşünürken otobüsü binmekten başka seçeneği olmadığını anlar ve el mahkum otobüse biner. Okulun yeni kızı olması okulun ve mahallenin popüler öğrencileri tarafından aşağılanma hakkı vermektedir. Buna maruz kalan Eleanor oturacak yer bulmak için zorluk geçer ve iyi kalpli Park ona mükemmel! bir şekilde yanında oturması için izin verir. Sabah ve akşam bu düzen böyle gider ve zaman sonra aralarında ilk olarak Çizgi Romanları, müzik arkadaşlığı başlar ve sonunda iş aşka dönüşür. Eleanor'u sevdim ama bazen Park'a olan davranışları beni deli etmedi değil. Evet dediğim gibi sıradışı biri ama yazar biraz fazla sıradışı yapmış bizim Eleanor'u :D Yine yaşadıklarına üzülüyor insan :(


Park. Kendisi anne tarafından Koreli olup tam annesine çekmiştir. Çekik mi çekik Koreli biri kitabımızda mevcut. Zaten beni de kitaba çeken bu oldu. İlk defa Koreli bir karakterin kitabını okudum. Çoğu Çinli oluyor da :P Neyse, kitabımız 1986 yıllarında geçmekte ve bu dönümde Amerika da ırkçılık sıradan bir şey. Ama Park Koreli olmasına rağmen kendi popülerliğini mahalledeki kız sayesinde kazanmıştır. Bu sebeple Eelanor ile olan arkadaşlığına fazla karşı çıkan olmaz, hatta Eleanor'a bu sebeple iyi davranan bile olur. Eleanor ile ilk karşılaşmaları pek iyi olmasa da zamanla Çizgi Romanlarının yanındaki kişi tarafından okunduğu görünce onun için bir iyilik yapmak ister ve bu iyilik zamanla aşka dönüşür.
Park'ıda Eleanor gibi sevdim ama Park'ada kızdığım yerler oldu. Yani hak da veriyoruz ama işte bir anlık kızgınlık yaşadım kendi için :P


Her iki karakterimiz de mükemmeldi bazı şeyler dışında. Eleanor'un hayatı Park'ın hayatından çok kötü ve her gün zorluk yaşamaktadır. Üvey bir baba, sesini çıkaramayan bir anne ve 4 kardeş. Buna yıkık dökük, kapısı dahi olmayan bir banyo eklenince hayatı için gerçekten üzüldüm. O yüzden hayatı hakkında pek bir beklentisi yok. Ta ki Park gelene kadar. Kendisine olan bu ilgiden başta korksa da ne çıkar ki der ve yoluna devam eder. Üvey babasını boğmak istedim. Eelanor'un bazı şeylere susmasına ise sinir oldum. Burada yine diyorum hak veriyoruz ama çekmektense bir şeyler için çaba göstermek daha iyi değil mi? Park zaman sonra Eleanor'un hayatından olanları öğreniyor, hatta okulda ona yapılan davranışlara tahammül bile edemiyor ve cezasını veriyor. Burada Park'a bir alkış, adamsın :D 
Bir kere ikilinin aşkına bittim. "Ne kadar uleeynn bunların aşkı!!" diyesim geldi. O kadar naif bir aşk ki insan okudukça doyamıyor. Hele ilk konuşmalar, dokunuşlar yok mu insanı o kadar derinden etkiliyor ki. Bu yüzden kitabın etkisinden çıkamamış olabilirim. Bu konuyla ilgili alıntı gelecek ama kitabı okumadan pek anlayacağınızı düşünmüyorum :( 


Yazarın kalemi doğrusu biraz karışıktı. İkilinin arasında geçen esprileri doğru düzgün anladığımı sanmıyorum. Zaten yazarda kimse anlamaz diyor. Ama ben okuyunca anlamadıktan sonra niye okuyorum :P Yine de çiftlerin aşkı yüzünden bunu es geçiyorum. Belki bu espri olayı sadece bu kitaba özgüdür ki inşAllah öyledir çünkü Fangirl'ü merakla bekliyorum. Hayal kırıklığı olmasın :D
Sonuna gelecek olursam, aslında sonu hakkında pek bir yazı yazmıyorum ama bu kitabın öyle bir sonu vardı ki işte o saniyeler yazardan nefret etme saniyeleriydi. Sonrasında acaba yazar devam edeceğim o yüzden böyle bıraktım yada ben burada bitirdim gerisini siz kafanızda bitirin mi dedi çok merak ediyorum. Bizim kafamızda bitecekse iş çoktan mutlu son :P Ama biz yazarın yazdığı sonu okumak istiyorduk. Bi röportajında belki devam ederim demiş. Tamam da kendisi devam etse, bir sene de yazar, bir sene de hazırlık sonra ki sene çıkış ve sonra ki sene de Türkiye'ye geliş. Etti mi sana 4 yıl. Ben bu kitabı unutur tekrar okurum -_- Eğer şu an yazmış ve bitmek üzere ise yazarım olursun ama öyle değilse "Bizımla değılsın!"


Bu kadar yazdıktan sonra, hatta sonunun saçma bittiğini söyledikten sonra bile kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi ki Kore sevdası nedeniyle almışım, çok sevdiğim ve etkisinden çıkamadığım bir kitap oldu. Okuyanlar vardır ama okumayanlar için kesinlikle okuyun, okutun diyorum.


Kitabıma puanım 5/5


Alıntılar^^

"Eh,"dedi Park koridora doğru bakarak, "artık Smiths'i biliyorsun."
Ve o...
Eleanor güldü.

Alıntıya Not: Kitabı okuyunca anlayacaksınız :D


*****

Eşarbı parmaklarına dolaya dolaya Eneanor'un elini kendine doğru çekti. Ardından kumaşla kaplanan parmaklarını onun avucuna bıraktı.
Eleanor tepeden tırnağa dağıldığını hissetti.


*****

Bu sözler Eleanor'u nihayet gülümsetti. O gülümsediğinde Park'ın içinde bir şeyler koptu.
Hep böyle olurdu.


Daha çok şey yazıp, alıntı paylaşmak isterdim ama spoi olur, siz en iyisi okuyun bu kitabı :)





Resimlere gelecek olursam, normalde paylaşmam böyle bolca resim ama o kadar güzel çizmişler ki bayıldım. Çizenlerin ellerine sağlık^^






En sevdiğim^^



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^
Bol kitaplı günler^^

Buralarda da varım^^




25 Mart 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #6 Evilin Dünyası^^ Yeni Bir Etkinlik^^

Bir Haftanın Blogu yazısından daha merhaba^^

Valla canlar bu Çarşamba günü mevzusunu kapatmayı düşünüyorum :D İlk haftalarda Çarşamba olsa da şimdiler de bu iş Cuma'ya sarktı. O yüzden gün vermiyor, haftanın bir günün de yapacağımı duyuruyorum :)


 İlk olarak geçen haftalara bakıp sonrasında bu hafta ki bloga göz atalım :)

HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!



Ve gelelim blogumuza^^
Geçen haftalar da OKK'de(Okuyun Kızlar Kulübü Blog Turu) olan blogları tanıtacağımı söyledim. Grup olarak aslında 4 kişiyiz ama arka planda olan blogumuz da var^^ Bu blog da My Twin'imin blogu Evilin Dünyası^^



Kendisinin blogu ve yazdıkları güzel olsa da yazmıyor, yazmıyor, yazmıyor!! Okk'den büyük baskılar gelince işte yazayım falan diyor ama benim gibi "Amanın blogum kaç gündür boş!" gibi dertlere sahip değil. Aslında yazsa ne güzel olur. My Twin de doğal olarak Kitap, Kore ve K-Pop hastası. Blogun da kitap, Kore ve müziğe dair bir kaç parça yazı bulabilirsiniz :D 
Şimdi diyeceksiniz bu kadar az yazıyorsa sen neden Haftanın Blogu yapıyorsun. Haklısınız aslında, yazmamam gerek ama o da bir OKK üyesi, pek fazla gözükmese de :D Neyse bu yazıdan sonra gaza gelirde yazar belki. O kadar baskıya rağmen yazmadı ama işte umutluyuz :P



Şu sıralar yazmamanın dışında kitap da okuyamıyor. Çok sevdiği, sonunu merak ettiği ve akıcıysa elinden bırakamıyor ama bazı sebeplerden dolayı okuma sorunu var. Ama okuyup da çok sevdiklerini de blogu aracılığıyla bizlerle buluşturuyor. :)



Tam bir Tarihi kitap ve film hastası. Bu yazıdan sonra Tarihi Film yorumlarına devam eder diye düşünüyordum ama yine olmadı :( Belki ısrar edersem buna da devam eder, kim bilir :/




OKK'nin resmi hobisi olan Kore'yi tabii ki de çok seviyor. Bu dizi en son izlediği dizi ve canı sıkıldıkça tekrar tekrar izliyor :P Bende ilk bölümü izledim ve tavsiye ederim :)
Kore dizi yorumu başlangıcı bu dizi oldu, yoksa sadece K-Pop hakkında paylaşım yapmış biri :P 







Yazılarında bolca yorum değil resim görebilirsiniz :) Ve ikizim diye demiyorum harika da resimle buluyor. İnsanın canı sıkıldıkça bu resimlere baksın yani :D


Blog hakkında genel bilgi verdim. Kişiliği hakkında bir şey diyemem çünkü İkizim o benim. Huyumuz zıttır. Onu sizler tanıyıp, nasıl biri olduğunu görün derim :D Bunu blogun ziyaret ederek de az buçuk öğrenebilirsiniz. Sadece OKK'de benden daha çok seviliyor gibi :D Yani OKK üyelerini bu husus hakkında konuşturabiliriz :P

Blogun tasarımını çok seviyorum, o sıralar kendi blogum da denedim ama olmadı, ama burada çok güzel durdu. Blogu ziyaret edenler keşke yazsa diyebilirsiniz. Bence de yazsın yani, yazacağı da çok var ama neden yazmıyor anlamış değilim :P


Bunları bırakıp Sosyal Medya hesaplarına bakalım :)


Evilin Dünyası Blogu için Tık Tık!!
Instagram Hesap Linki İçin Tık Tık^^



Bir Haftanın blogu yazısının daha sonu geldik :)
Okk üyeleri bitti, haftaya hangi blog olacak bilemiyorum. Haftaya yanıtını alırsınız ;) Gün yine söylemiyorum, belli olmaz benim işim çünkü :D



Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^


19 Mart 2016 Cumartesi

Eskort//Sierra Winter Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yorum hazırlığını Instagram'da duyurmuştum, Kor adası yorumu hazır, yayınlanacak. Şimdi sırada ise elime alıp hemen bitirdiğim Eskort kitabı yorumu var^^ Eskort kitabı gerek konusu gerek Martı Yayınlarının harika sunumuyla bizlerle buluşan tazecik kitabı^^
Yazarın ilk kitabı ve devam kitaplarının gelmesini istediğim bir yazar oldu. Nedeni ise birazdan sizlerle :P Şimdi konu :D

On sekiz yaşındaki Amber Lacombe'un kış ortasında bir gün evsiz ve parasız kaldığında sadece iki seçeneği vardı: Ya donarak ölecek ya da aylar önce kendisine iş teklif eden gizemli kadını arayacaktı. Amber'ın bu gizemli kadını aramasıyla bütün yaşamı akıl almaz bir biçimde değişti.

Amber artık bir eskorttu. Diğer taraftan bu işe Amber'ın uyması gereken tek bir kural vardı: Müşterileriyle asla seks yapmamak. Bu başlangıçta Amber için çocuk oyuncağı gibi görünse de, işler düşündüğü gibi gitmeyecekti. İlk müşterisi Maximillian Black'in hayatına girmesiyle Amber'ın hayatındaki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.


Konumuz tam olarak kitap hakkında bilgi veriyor. Benim daha fazla bilgi vermem de Spoi olacağı için ben direk karakterlerimize odaklanayım ;) İlk olarak tabii ki de Amber. Kitabımızın ana karakteri ve olaylar çevresinde gelişmekte. Zor bir hayatı olan Amber öğrencidir ve teyzesinin yanında boğaz tokluğuna ki çoğunlukla aç yatan kalmaktadır. Bir gün dışarı atılır ve tam donacağı sırada bir kaç hafta önce gizemli bir kadının verdiği kartı arama kararı alır ve o gün hayatı her anlamda değişir.
Amber sevdiğim ama çoğu yerde kızdığım bir karakter oldu. Yaşadığı hayat çok kötü olup, Eskort'luk yapmasına iten sebepler için çok üzülüyoruz. Bazen mantıklı kararlar verip, yeri geldiğin de "Yapma be!" dediğimiz kararlar verdi kendisi kitapta ama sonradan benden bir alkışı hak etti :D


Maximillian Black, kısacası Max. O kadar uzun ismi hem yazamam hemde okuyamam :D Hatta kitapta da bile Amber'ciğimiz Max'ımızın ismiyle dalga geçiyor Maksimum diye :P O yüzden ben yazmışım çok mu :D Uzun lafın kısası kendisi milyoner bir gençtir, dedesinden kalan şirketi batmaktan kurtaran, zekası ve yakışıklılığı ile bütün genç kızların kalbin de yer edinmiş, kalbi de boş olan Ceo'muzdur. Lakin kendisi kısa zaman da kalbini birine kaptıracaktır. Max o bildiğiniz ağır abi, sert mizaçlı bir kişilik değil. Daha naif, duygularını daha çabuk açığa vuran biridir. Bu sebeple kendisini çok sevdim. Diğer okuduğumuz erkek karakterlerin den farklı olması yazara artı puan kazandırdı :)


Ve diğer yan karakterler. Audrey, Miller vs. karakterlerimizin hepsinin bir amacı ve yardımı oluyor Amber'e. Bu kitabımız da yan karakterler için çok soru işaretleri var, ikinci kitapta neler olacağını merak edip, yan karakterlerimizin ne gibi sırları olduğunu öğrenmeyi diliyorum :D Miller için bir kaç kelime yazacağım, kendisini sevdim mi emin değilim, birden bire Amber'in hayatına girmesi ve ona iyi davranması kafamda soru işaretleri bıraktı. Tabii yazar çok iyi biri olarak bize yansıttı ama ne bileyim Miller için şüphelerim mevcut :D Yanılıyor olmam dileğiyle :D


Kitabımız her şeyiyle harikaydı ama hataları da yok değildi. Bir kaç olay çok ani gerçekleşti ve hemen oldu bittiye geldi. Okuduğum sırada yaa keşke olmasaydı yada oldu biraz daha detay ekleseydi dedim ama bunun haricin de yazarın kalemine hayran kaldığımı söylemek isterim. Yazarımızın Türk olduğunu bilmeyenler vardı. Evet kendisi Türk ve bir Wattpad yazarıdır ama sakın ön yargılı olmayın. Kitap o kadar akıcı ve olaylar o kadar güzel kurgulanmış ki devamı gelsin diyeceksiniz. Wattpad deyince herkesin beyninde bir ön yargı oluyor ve herkesi bir kefeye koyuyor. Yapmayın, şans verin diyorum. Hep yabancı, hep yabancı olmasın, lütfen :)


Gerek kapağıyla, konusuyla ve gerekse yazarın kalemiyle kesinlikle tavsiye edilecek bir kitap. İsmi nedeniyle uzak durabilirsiniz ama konunun sadece Amber'in yaşadığı zorluklar ve seçmek zorunda kaldığı bu işin hayatına nasıl bir değişiklik getirdiğiyle ilgili olduğunu okuyunca göreceksiniz.
Kısacası tavsiye ederim, Wattpad okumam ama bir şans da vermek istiyorum diyorsanız ilk kitabınız bu olsun derim :)





Kitap bu sunumla bizlerle buluştu. Harika değil mi?? :) O çanta ve kalemler zaten beni benden aldı ama o kapak nedir arkadaş? O_o Harikaa bir şey, ilk fotoğrafları görünce çok şaşırdım ve çok beğendim. Ellerime geldiğin de ise vaaay bee dedim. Bayıldım kısaca <3 Sunum, hazırlığı yapanların ellerine sağlık, kullanmaya kıyamayacağım şeyler oldu kendileri <3 Ve Martı yayınlarına da teşekkürler :) 


Kitaba puanım 5/4




Alıntılar^^


“AKSESUVAR!” diye haykırdı beynimin içinde bir ses,
“SEN SADECE BİR AKSESUVARSIN!”
 Ama Max bana böyle bakarken kendimi bir kol saatinden çok bir mücevher gibi hissediyordum.


*****

“Dün sana bir iyilik perim olduğunu söylediğimde fazladan olup olmadığını sormuştun. 
Belki ben de senin iyilik perinimdir,” dedim ve ona sırıttım. Bu fikri sevmiştim.
“Bu bücürük halinle mi?” diye sordu sırıtışı suratında sabitken.


*****

“Kıskanmak mı? Seni mi? Ben kimim ki seni kıskanayım?” dedim. Aferin Amber, laf sokmaya çalışırken evsiz kediler gibi miyavladın, tebrikler.





Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayım, başka yorumlarda görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^


Buralarda da varım^^




Bir Garip Aşk 'Bir İç Dökme Yazısıdır'


DİKKAT!!
YAZI BARUN SOBTİ'NİN GELDİĞİ HAFTA YAZILDI AMA ŞİMDİ YAYINLIYORUM. ÜZERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPMADIM. OKUYUNCA KAFANIZ KARIŞMASIN DİYE NOTU EN BAŞA YAZDIM :D
 KEYİFLİ OKUMALAR^^

Herkese merhaba^^

 Yazılarım bu sıra nazar değmesin ardı ardına geliyor :D Bu seferki yazım diğerlerin de çok çok farklı. Bir iç dökme yazısı olacak kendisi kısmetse. Öyle uzun bir yazı yazma niyetin de değilim. (Öyle olmadı :P) 
Sadece son zamanlar da çok gözüme batan bir konuyu dile getirmek istiyorum ;) 
Herkesin değil ama çoğu kişinin bildiği bir dizi var Bir Garip Aşk. Bir Hint dizisi kendisi. Orijinal ismi ise Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon. Zengin, kibirli ve bir o kadar sinirli bir adamla, masum, inançlarına bağlı ve doğru bildiği yoldan ilerleyen bir kızın aşklarını ve çekişmelerini anlatıyor.  Ve her gün Kanal 7 sayesin de evimize misafir oluyor kendileri^^



Hint filmleri bir çok kanal da veriliyor ki o da bir elin 5 parmağını geçmez, Kanal 7 ise Bollywood severlere kıyak geçip dizimizi yayınlıyor. Hafta içi her gün öğlen 11'de tekrar, akşam 16.00'da ise yeni bölüm bizimle oluyor. 


Şahsen ilk zamanlar da hiç bakmadım, ta ki o güzelim çekişmeleri ve aşkı görene kadar. Facebook'da da çok ama çok gördüğüm için merak edip netten baktım ve birde ne yapayım bütün Kore dizilerimi bir yana bırakıp tamı tamına 398+8 bölümlük (Neyse ki sadece 20 dakikaydı) diziyi izlemeye başladım. Dizi, oyuncular, senaryo ve yönetmen hakkında yorum yapmayacağım çünkü yaparsam bu yazı uzar gider, ilerde de yapmayı düşünmüyorum açıkçası. Neyse. Ben gaza geldim izliyorum ta ki 368.bölüme gelene kadar. O dakikadan sonra Kore dizilerimi özlediğim aklıma geldi ve bıraktım. Zaten olayların çoğu açıklığa kavuşmuştu, devamını da TV'den izlerim dedim. İşte dizimiz böyle, asıl konumuz aslında  bu değil, işte o asıl konuya da şimdi geldik.

Not: Ön yargınızı bırakıp, yazıyı sonuna kadar okuyun ;)
Dipnot: Bu yazı benim kişisel görüşümdür, saygı^^

İlk iç dökme fanlar ile ilgili. Facebook'da beni bir gruba eklediler bu dizi hakkında. Anasayfamın %70'ı Bir Garip Aşk'ın resimleriyle dolu. Şikayetçi değilim, zaten şikayetçi olsam o saniye grubu bırakırım, ama seviyorum. Güzel paylaşımlar oluyor ama olmayanlar da var. Mesela Kanal 7'yi sürekli kötülemek.
Burada Kanal 7'yi savunmayacağım, sadece gerçeklerden söz etmek istiyorum. Bilindiği üzere TV'lerde Hint dizisi yayınlayan ilk kanal Kanal 7 oldu. Buradan teşekkür ediyoruz, olmayanı oldurttu, ama bundan memnun olmayan çok. Biliniyor ki Kanal 7 diğer kanallar gibi değil, daha münzevi bir kanal, diğer hiçbir kanala benzemiyor. Yani açıklayacak olursak kiss kiss vb. sahneleri yayınlamayan, daha çok din, aile ve sevgi üzerine kurulu bir kanal. Bunu söylememin nedeni fanların dizi de bazı yerleri kesmesini anlamaması ve hemen isyan etmesi. Ya düşünün bi böyle bir kanal sizce yayınlar mı? Şahsen bunu dizi bitene kadar anlamayacaklar, ne yazık ama.


Bunu da geçtiğimize göre başka bir konuya geçeyim. Kore fanı olduğumu bilirsiniz. Sorarım size Bof ve tarihi dizilerin de başka hiç yayınlanan bir Kore dizisi var mı Tv'lerde? Eskiden vardı ama şimdi popüler olan Kore dizileri var mı? İşte burada Hint fanları çok şanslı, çünkü Kanal 7 en sevilen diziyi aldı yayınladı. Ama sürekli bundan da isyan ön plandı. Neden Kanal D, Show vb. Tv'ler değilde Kanal 7?? Arkadaşım bunu bulduğuna şükret. Biz Kore fanları ne çekiyoruz, sevilen Kore dizisini çok uyduruk bir kanal bile çevirse ağzımı açmam, o yüzden bu ithamlara hiç gerek yok. Bakınız yakında Bir Garip Aşk bitince başka bir Hint dizisi daha yayınlamayı düşünüyormuş kanal :) Yine şanslı siz ;)


Ve son konuya geçip yazımı bitireceğim. Yine Kanal 7'nin fanlara sunduğu mükemmel bir fırsat. Barun Sobti nam-ı diğer Arnav'ı o kadar ısrarlardan sonra kanal, bir günlüğün de olsa Türkiye'ye getirdi. Herkes de bir sevinç tabii, ne yalan bende merak ettim. Yattık kalktık, yattık kalktık Barun Sobti İstanbul'a geldi. Bu sırada kanal bir kıyak daha yapıyor fanlara ve 40 kişiyi Barun Sobti ile yan yana gelme şansı veriyor. Ne kadar şanslılar anlatamam. Gün oluyor Barun Sobti'nin hayranlarıyla buluşma günü geliyor, saatler belirli, 40 kişiden olmayanlar kanalın kapısının önünde, hatta seyirci bile oluyorlar. 



Barun Sobti büyük bekleyiş sonunda kanala gelir ve hayranları görür. Buraya kadar her şey normal. Ama bundan sonra olanlar oluyor. Sunucu ilk olarak Arnav'a ses veren Kerem beyi davet ediyor ve sohbet başlıyor ama sohbet devam edemiyor çünkü hayranlar çıldırmış durumda. Sunucu pes edip Barun Sopti'yi çağırıyor. 




Adam bir giriyor şok. Sayısı kaç bilinmez seyirci yerinde oturan, Arnav!! Arnav!! diye bağıran severler karşılıyor kendisini. Her şey yine normal, Barun Sopti gülerek geliyor, gülerek karşılanıyor. Güzel sorular alınıyor ve güzel cevaplar veriyor. Ama severler bunu ne yazık ki imkan vermiyor. Ne yalan izledikçe utandım. Adam kendi sesini duyamayacak halde. Sunucu uygun bir dille uyarıyor, susuyorlar. Barun Sopti ağzını açıyor bağırtılar tekrardan her yeri sarıyor. Sunucu bakıyor olacak gibi değil 40 kişiyi sahneye çağırıyor. Bundan önce bir 5 kişi olayı var onu anlamadım ne yazık ki. Geliyor bizim Arnav fanları, sunucu yine uygun dille lütfen Barun Sopti'nin etrafına toplanmayın, kamerayı kapatmayın  diye ama ne mümkün. O saniye de başka çaresi kalmayan yönetmen ise hemen canlı yayını bitirme kararı alıyor ve sunucu canlı yayını bitiriyor. İşte bu nokta da kıyamet kopuyor. İlk fanlar suçlanıyor ki haklılar, hiç mi ünlü görmediniz, az saygı. Sonradan Kanal topa tutuluyor. Nasıl bir kanal, hiç böyle bir ünlü bu şekilde ağırlanır mı diye. Ama ne yazılar var. İzleyen biri olarak sadece sunucunun Kerem beyi arka plana atmasına  kızdım. Başka da kızdığım tarafları olmadı. O masa nasıl masa? O pet şişeler neden öyle diye çok isyanlar, sorular geldi? Bunlara açıklık getirecek olursak, ilk olarak bu röportaj gibi bir şey değildi, bir imza günün de olacak olan şeylerdi. Adamlar Barun Sobti'yi seven uzakta olan fanlara kıyak geçip canlı yayın yapıyor. Ama keşke yapmasalardı bu da söz oldu çünkü. Bu sırada çok şey yazılıp çiziliyor tabii. 


Bir gün sonrasın da ise aynı kanal da Söz Ve Müzik programında Barun Sobti Türkiye Özel videosu koyacaklarını duyuruyorlar. Herkes heyecanlı, acaba nasıl rezillikle karşıladılar diye ama okuduğum yazılara göre Barun Sobti çok mutlu olmuş ve harika bir şekilde ağırlanmış. İşte bunları okuyunca o kadar fanın yüzünü görmek isterdim. Çünkü Bollywood yıldızı kendileri açısından hiç iyi ağırlanmadı. Kısacası Barun Sobti bu geziden çok memnun kalmış gibi, hatta Türkiye'yi sevdiğini de daha ilk dakika da belirtti, gösterilen ilgiye de bakacak olursak halen daha da öyle :)

Uzuuuuuuun lafın kısası bu fanlara gerçekten iyilik olmaz, tabii hataları olmuştur yok demiyorum. Başta dediğim gibi kanalı da savunmuyorum ama gerçekleri de görelim. Tek bir kişiyi suçlamak kolay değil mi? Biraz da olumlu düşünüp, erken karar vermesek diyorum :) Her kötü yorumu okudum ve sinir olduğumu belirtmek istiyorum. Kanal 7 ne yaptı, sizleri düşündü güzel bir diziyi yayınladı. Ama sizlerin yaptığı pek iyi değil be canlar. Bence şurada az kalan bölümü göz önüne alarak daha saygı çerçevesin de izleyin derim ;)

Kısa yazacağım dedim ama yazı aldı başını gitti valla, ilk defa bu kadar uzun bir yazı yazdım ellerim ağrıdı doğrusu. :D
Bu iç dökmeyi sevdim ama bana göre değil, zaten bundan sonra böyle konuları bulamam gibi :D 


Sabırla okuyanlara teşekkürler^^
Not: Kötü yorumlar silinecektir.
Dipnot: Yazdığım yazıyı onaylamasanız da makul yorumlar bekliyorum. Aksine diğerleri yayınlanmayacak ;)
Dipdipnot: Bu sadece benim kişisel görüşümdür, lütfen saygı ;)


Bir yazının daha sonun geldik, başka yorumlar da görüşmek üzere^^



18 Mart 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #5 Pudra Tozu^^ Yeni Bir Etkinlik^^

Herkese merhaba^^ 

Geçen haftalar da Çarşamba günü yaptığım etkinliği Cuma gününe aldığımı bildirmek istemem, çünkü zamanı gelince ve işlerim olmayınca yine Çarşamba akşamları yayınlayacağım :D İki haftadır böyle oluyor, devam günlerde düzelmesi dileğiyle^^


İlk olarak geçen haftalarda neler varmış ve bu nasıl bir etkinlikmiş diyenlere linkler gelsin :)

HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!

Yine geçen haftalarda Blog turumuz olan OKK'nin bloglarını tanıtmak istediğimi dile getirmiştim ve bunu tanıma sırasına göre yapacağımı da eklemiştim :D Sırayı bozmadan devan ediyorum^^
 Veee şimdi sırada Pudra Tozu var^^



OKK'mizin bir tanesi, ablamız, canımız ve sonradan gelip, iyi ki de grubumuza katılmış dediğimiz kişi^^ Sonradan katıldı dememdeki amaç, OKK Blog Turunu kurduktan epey sonra grubumuza dahil oldu. Kendisiyle önceden sadece bloglarımıza yorum bırakma aracılığı ile tanıyorduk. Hiç öyle konuşmamız olmadı. Ama sonradan gruba dahil olunca gerçekten, samimi söylüyorum iyi ki o gün grubumuza dahil oldu diyorum :D Kendisini hepimiz çok severiz, onu sevmeyen ölsün :P Çok mu ağır oldu ama hayır çok iyi oldu, hoş oldu :D Kendine has tavrı, kişiliği, tutumu ve sayısız fikirleriyle grubumuzun ablasıdır ve fikir fabrikasıdır ;))  Kişiliği hakkında fikrimi sunduğuma göre şimdi de bloguna bir göz atalım :D




OKK'nin bir kitap tur blogu olduğunu bildiğinizi varsayıp, hepimizin kitap kurdu olduğunu söylememin gerek olmadığını düşünüyorum :D Pudra Tozu'da hepimiz gibi bir kitap kurdudur. Her tür olmasa da çoğu türü okuyor. Çoğumuzun zevki bir ama kendisi Fantastik ve Distopya okumaz. Daha çok Historical, günümüz aşk, aile-arkadaşlık gibi türleri sever. Ama bize alışa, alışa Fantastik ve Distopya türlerine de göz kırptığını düşünüyorum ;) 
Ben nasıl Kristin Hannah hayranıysam kendisi de tam bir Danielle Steel hayranıdır. Bununla ilgili de harika bir yazısı var, Yazı için Tık Tık!!. Sizde kendisi gibi Danieel Steel hayranıysanız tavsiyelerine bir bakın derim :)


Gelelim OKK'nin resmi hobisi olan Kore'ye :D


Bizler gibi Kore hastasıdır kendisi ama şu bir kaç senedir işlerinin yoğunluğu sebebiyle hem bloguyla fazla ilgilenemiyor hemde Kore dizisi, filmi takip edemiyor :( inşAllah en kısa zamanda işleri yoluna girer de ayaklarını uzatıp, kahvesini alıp Kore dizilerine döner :)
Çoooook dizi yorumu, haberleri mevcut blog da, ilgilenenler için kesinlikle bakılması gereken bir blog ;)


Sadece kitap ve Kore değil, hayata dair, ufak bilgiler de blogun da var ;)



Bu tür bilgilere açığım, takipte ederim diyenlere gelsin :) Harika bir anlatımla sizlere ufak bilgiler vereceğine inancım tam;)



Uzun lafın kısası kendileri hem harika bir insan hemde harika bir bloga sahip, inanıyorum ki yakında harika yazılarla sık sık bizimle olacak ;) OKK  ve ablam diye demiyorum gerçekten  güzel, anlamlı ve harika yorumlar da bulunan bir blogtur. Şimdi yine derseniz ee tanıdığın, tabii bu kadar övgü ama birazcık blogun da gezinin ne demek istediğimi anlayacaksınız ;) 
Son olarak şiddetle tavsiye ediyorum blogunu ;) 


Sosyal medya olarak blog'da yazı yazamasa da sıkı bir Instagram'cıdır. Kendisini daha iyi tanımak ve ufak ama yararlı bilgiler almak istiyorsanız Instagram'ınada uğrayın derim ;)


Sosyal Medya hesapları;

Pudra Tozu Blogu için Tık Tık!!
Instagram Hesap Linki İçin Tık Tık^^


Bir Haftanın Blogu yazısının daha sonuna geldik, başta dediğim gibi belirli günüm Çarşamba ama benim işim yine belli olmaz durur, durur yine Cuma yaparım :D Neyse yazım geliyor mu geliyor :P Gün önemli değil, değil mi canlar:D


Sevgiyle ve dostlukla kalın^^

Buralarda da varım^^




16 Mart 2016 Çarşamba

THE ORIGINALS - Düşüş//Julie Plec Kitap Tanıtımı^^

Herkese merhaba^^
 Go kitap! tekrardan okurlarını sevindiriyor ve arayı fazla açmadan The Originals serimizin devamını bizlerle buluşturuyor^^

Fazla uzatmadan kapağa ve konumuza bakalım^^



AİLE GÜÇTÜR

Köken Vampir ailesi bin sene evvel birbirlerine bir söz verdi. Her zaman ve sonsuza dek bir arada kalacaklardı. Ama verilen sözleri tutmak ölümsüzken bile kolay değildi.

Yıl 1766. Klaus, Elijah ve Rebekah Mikaelson kasırgada yerle bir olan şehirleri New Orleans'ı aradan geçen kırk dört yıl içinde adeta yeniden inşa edip eskisinden de görkemli bir hale getirmişlerdir. Cadılar bataklığa çekilmiş, kurtadamlarsa arkalarına bakmadan kaçıp gitmiştir. Ama bu kadarı Klaus için yeterli değildir. O kral olmak, şehre kraliçesi ile birlikte hükmetmek ister. Ve nihayet en çok arzuladığı şeyi gerçekleştirecek bir cadı bulur ama cadının niyeti Klaus'u kullanarak ölmüş atalarını diriltmek ve New Orleans'ı geri almak için bir savaş başlatmaktır. Mikaelson kardeşler cadıların bu hamlesini savuşturmak için güç birliği yapsa da kesin olan bir şey vardır: Çok kan dökülecektir.



Wuuu şu konuya bakın, seri devam ettikçe daha bir ilgi çekici oluyor^^
Klaus hiç rahat durur mu :D




Kitap yakında raflarda yerini alacak, heyecanla bekliyor olacağız^^


İlk kitabın yorumu için Tık Tık!!




Başka yayınlarda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^


15 Mart 2016 Salı

Kor Adası//Kimberley Freeman Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^

Uzun zamandır sevdiğim türden ve Arkadya Yayınlarından kitap okumadığımı fark ettim. En son Sarah Jio'nun Elveda Haziran kitabı okumuşum. Şu sıralar daha çok Fantastik yada Distopya'ya gönül vermişim gibi :D Neyse, bunu sevdiğim yazarlardan olan Kimberley Freeman'in Kor Adası kitabı ile telafi ettiğimi düşünüyorum :D Yazarın bu zamana kadar çıkan bütün kitaplarını okudum, kalemi iyi olan bir yazar ve her bir kitabı okunası. Ama ben bu kitabı diğerlerine göre daha bi çok sevdim :D Nedeni ise konudan sonra^^

Göz ardı ettiğiniz gerçekler er ya da geç çıkar karşınıza tamamlanmak için. Yüzleşin ki ruhunuz arınsın.
1891 yılının İngiltere'sinde Tilly Kirkland, rüya gibi bir evlilik yaptığını düşünürken kendini bir kâbusun tam ortasında bulur. Yaşadığı talihsizlikler onu Avustralya'ya, Kor Adası'nda bir malikâneye getirir. Burada bir yerel cezaevi müdürünün kızına mürebbiyelik yapacaktır. Aslında her günbatımında adeta bir kora dönüşen bu adaya hayatının cezasını çekmek için geldiğini anlayacaktır…
2012 yılında ünlü yazar Nina Jones, kafasını toparlamak ve yazmakta sıkıntı çektiği yeni hikâyesine odaklanmak için Avustralya'ya büyük büyükannesinden kalma malikâneye gelir. Ancak Starwater Malikânesi'nin duvarları, onun yıllardır sakladığı büyük sırrının kanıtlarıyla doludur. Keşfettiği her kanıt ise Nina'nın büyük bir gizemi çözmesini sağlayacaktır.


Konumuzdan anlaşılacağı üzere iki dönüm birden yazmış yazar. Hem Tilly hemde Nina hakkında. Kitabımızın ilk girişinde Tilly'den bahsettiği için bende ondan ilk bahsedeceğim. Zaten kitabımızın büyük çoğunluğunu onun hikayesi kaplıyor. Tilly Büyükbabasıyla yaşamaktadır ve kısa bir sürede tanışıp aşık olduğu Jasper ile yine kısa bir sürede evlenir. Harika bir düğüne sahip olan Tilly'yi düğününden sonra çok büyük sürprizler bekler ve kendini hiç bilmediği bir ülkede, Eleanor adında küçük bir kıza mürebbiyelik yaparken bulur.
Tilly çok sıkıntılar çeken bir karakterdi. Okudukça kendinizi onun yerine koyup, çok üzüleceksiniz. Ayrıca sevdiğim bir karakterde oldu. Sona doğru ne yalan bizi şaşırttı ama sevgiye, aileye ve duygularına çok önem veren Tilly hep bizden biriydi. Yaptıklarına bazen hak veriyor bazen ise çok kızıyorsunuz. Son kısımda çok kızdım kendisine ama yapmasındaki nedenler de çok fazlaydı, bu yüzden fazla bir şey diyemiyorum :)



Nina ablalarının başarısının gölgesinden kalmış, kendisini kitap yazıp, Bestseller listesine yazdırıp, başarısını kanıtlayan biri olmuştur. Ama her yazarın başına belli bir zaman da gelen tıkanma Nina'yıda pençelerine alır. Annesinin ısrarları neticesiyle Avustralya da, Büyükannesinin malikanesini satın alıp biz süre kafa dinlemek için orada kalır. Ama eskimiş evin duvarlarındaki sırlar Nina'nın dikkatini çeker ve Büyük Büyükannesi Eleanor'un günlükleriyle okumaya başlar.
Kitabımız da Nina sadece ek bir karaktermiş gibi gözüktü, başta dediğim gibi en çok Tilly'nin yaşadığı olaylar kitapta yer alıyor. Nina sadece sırları ortaya çıkarıyor ve Eelanor sayesinde bir kaç şeyi başarıyor. Bu başarıyı kitapta öğreniyorsunuz, ne yalan hiç tahmin etmemiştim :D Okuyunca ben şok :P İşte, yazar nereden vuracağını çok iyi biliyor :D Nina'yı sevdim ve kararlı davranışlarına da hayran kaldım :D Ama Joe'ye olan davranışını onaylamıyorum :P


Baş karakterlerimiz Tilly ve Nina ama yan karakterlerimizi de yabana atmayalım. Mesela Eleanor Tilly ve Nina kadar çok sevdiğim bir karakter oldu. Onun hayatını da yazar sonradan kaleme alsa ne kadar çok sevinirim anlatamam, çünkü Eleanor hakkında bazı şeyler çok üstünkörü anlatılmış.
Olmazsa olmaz erkek karakterlerimiz Joe ve Sterling^^ Joe'yu daha ilk dakika da sevdim, ama çok değişik bir karakteri olan Steling için tam olarak bir şey diyemem. Onuda sevdim ama :D Okuyunca sizlerde Sterling!!! deyip kızabilirsiniz ama sonradan 'Yaa ne kadar tatlı!!' da diyebilirsiniz :D Sizin o an ki ruh halinize bağlı :D


Başta dediğim gibi bu kitabı diğer kitaplarından daha çok sevdim. Diğerlerin de sanki hep bir eksik vardı ama bunda öyle bir his yaşamadım. Sarah Jio'dan sonra bu tarzı çok iyi yazan yazarlardan biri kendisi. Zaman kavramını, olayları, duyguları yansıtmayı, okuyucuyu ise şok etmeyi seven bir kaleme sahip. Kitabın kalınlığına aldanmayın derim, elinize aldığınız an su gibi akıyor ve diğer sayfada acaba neler olacak diye heyecandan okuyorsunuz ;)



Harika bir kitap olduğunu tekrar tekrar yazdım, bu tarz aile-dram severlere kesinlikle önereceğim bir kitap. Sarah Jio severler, bu yazarla tanışmadıysanız tez zaman da tanışın derim :) Sizde benim gibi seveceksiniz ;) Sırları, aileyi, dostluğu, güvenmeyi ve aşkı çok ince bir çizgide ve yoğun bir şekilde anlatan Kor Adasını okuyun, okuyun!! :D



Puana geçmeden önce kapak ve yazarın diğer kitaplarına yaptığım yorumları şuraya ekleyeyim :D


Doğrusu kitap kapakları arasında ayrım yapamıyorum, hepsi birbirinden güzel^^ Ve hepside kitabın içeriğini yansıtıyor. Yansıtmayan, anlamsız kitap kapaklarının sevmiyorum :/ Arkadya Yayınlarının kapaklarına bayılıyoruz zaten, bu kitapta onlardan biri^^



Yazarın diğer kitaplarına yaptığım yorumlarım^^

Kır Çiçeği Tepesi yorumu için Tık Tık!!
Deniz Feneri Koyu yorumu için Tık Tık!!


Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^


"Beklentiler mutluluğun düşmanıdır."


*****


"Gerçekler her şeyin ilacıdır."


*****

Tilyy gözlerini kapattı. "Gerçekler hiçbir şeyin ilacı değildir," diye mırıldandı kendi kendine. "Gerçekler, ağır bir yüktür."




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^